Doğu Akdeniz Gazı ‘Reloaded’

Gas&Power’da 4 Mayıs 2015 tarihinde yayınlanan “Doğu Akdeniz Gazı” başlıklı makalemin üstünden 18 ay geçti. Makaleme şu benzetmeyle başlamıştım: “Bildiğiniz gibi, doğal gaz çoğunlukla metan gazından ibarettir. Aslında zehirli olmayan metan gazına belli bir süre maruz kalındığında iki temel belirti baş gösterir: Baş dönmesi ve baş ağrısı. Doğu Akdeniz’deki doğal gaz keşifleri ve akabindeki gelişmeleri […]

Doğu Akdeniz Gazı ‘Reloaded’
Sohbet Karbuz
  • Yayınlanma19 Aralık 2016 13:59
  • Güncelleme9 Nisan 2017 06:27

Gas&Power’da 4 Mayıs 2015 tarihinde yayınlanan “Doğu Akdeniz Gazı” başlıklı makalemin üstünden 18 ay geçti. Makaleme şu benzetmeyle başlamıştım: “Bildiğiniz gibi, doğal gaz çoğunlukla metan gazından ibarettir. Aslında zehirli olmayan metan gazına belli bir süre maruz kalındığında iki temel belirti baş gösterir: Baş dönmesi ve baş ağrısı. Doğu Akdeniz’deki doğal gaz keşifleri ve akabindeki gelişmeleri böyle özetlemek pek yanlış olmasa gerek.” Bu benzetme daha barizleşmeye başladı aslında.

Diğer yandan, Mayıs 2015-Kasım 2016 tarihleri arası yaşanan dönüm noktası etkisindeki bazı gelişmeler Doğu Akdeniz gazı konusunda neredeyse sil baştan etkisi yarattı.

Doğal gaz penceresinden baktığımızda Doğu Akdeniz’de herhalde sadece Lübnan ve Suriye cephelerinde pek bir değişiklik olmadı. Suriye’de savaş devam ediyor. Lübnan’da 2014 Mayıs’ından beri boş olan Cumhurbaşkanlığı koltuğunu Hizbullah tarafından da desteklenen 80 yaşındaki Michel Aoun’un doldurma olasılığı artsa da enerji sektöründe bir mucize beklemek için bence henüz erken.

Önemli olduğunu düşündüğüm bazı dönüm noktalarına gelin beraber göz atalım.

30 Ağustos 2015 tarihinde İtalyan Eni şirketi Mısır sularında 850 bcm gaz içeren bir saha keşfettiğini açıklamıştı. Bahsedilen saha Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY)’nin tek taraflı olarak ilan ettiği münhasır ekonomik bölge sınırına 6,5 km uzaklıkta olup GKRY’nin 11 numaralı parselin tam karşısındadır. Bu keşif 3 sebepten ötürü büyük önem arz ediyor.

Birincisi, Akdeniz sularında keşfedilen en büyük gaz sahası olması. İkincisi, Akdeniz’de petrol aramaları konusunda jeolojik bir devrim yaratmasıydı çünkü jeolojik formasyonu şimdiye kadar keşfedilen sahalardan farklıydı. Üçüncüsü, Mısır’ın tekrar gaz ihracatçısı haline gelmesine ön ayak olacağı için İsrail gazının Mısır’da atıl duran LNG ihracat tesislerine yönlendirilmesi ve Mısır iç piyasasına gaz verme planlarına taş koyması.

8 ŞİRKET TARAFINDAN 6 BAŞVURU YAPILDI 

24 Mart 2016 tarihinde GKRY, tek yanlı ilan ettiği sözde Münhasır Ekonomik Bölgesinde (MEB) bulunan 6, 8 ve 10 numaralı parselleri ihaleye açtı. Sismik veriler 8 ve 10 numaraları parsellerde Zohr’unkine benzeyen yapılar içerirken, 6 nolu parseldeki yapıların ise Leviathan, Tamar ve Afrodit’e benzer olduğunu gösteriyor. Temmuz ayında kapanan ihalede söz konusu üç parsel için aralarında dev şirketlerin de bulunduğu sekiz şirket tarafından altı başvuru yapıldı.

Yani bugünkü piyasa koşulları göz önünde alındığında ihale oldukça ilgi çekti. Halihazırda değerlendirilmesi yapılan teklifler konusunda GKRY Bakanlar Kurulu bu senenin sonuna doğru bir karara varacak. Muhtemelen önümüzdeki sene başında hangi şirket/konsorsiyuma neresinin verileceğini hep beraber göreceğiz.

17 Aralık 2015 tarihinde İsrail Başbakanı Netanyahu “The Gas Framework” olarak bilinen ve bir süredir ülkedeki gaz sektörü faaliyetlerini neredeyse durma noktasına getiren düzenlemeleri onayladı. Mahkemelik olan “düzenlemenin değişmemesi” konusu ise hükümetin 22 Mayıs 2016 tarihinde getirdiği bir alternatif ayarlamayla halledildi. Böylece ülkede oyunun kuralları hemen hemen netleşti. Hemen hemen diyorum çünkü kalan bazı pürüzlerin de halledileceğini düşünüyorum.

24 PARSELDE 2.137 BCM GAZ VE 6,6 MİLYAR VARİL PETROL OLDUĞU TAHMİN EDİLİYOR

Sektörü cazip hale getirmek ve yatırımcı çekmek için kolları derhal sıvayan İsrail hükümeti geçtiğimiz Ağustos başında İsrail MEB’sinde 4 yıldır arama faaliyetlerine kapalı olan parsellerde düzenleme yaparak Kasım ayı ortasında ilk defa olarak uluslararası ihaleye çıkılacağını açıkladı. Görücüye çıkacak 24 parselde 2.137 bcm gaz ve 6,6 milyar varil petrol olduğu tahmin ediliyor. 15 Kasım 2016 – 28 Mart 2017 tarihleri arasında gerçekleştirilecek ihaleye ilginin yoğun olması bekleniyor.

Bu süreç içerisinde Türkiye-İsrail arasındaki ilişkiler resmi olarak iyileşme sürecine girdi. Geçtiğimiz ay İstanbul’da gerçekleştirilen Dünya Enerji Kongresi’ne Yuval Steinitz’in gelmesiyle de İsrail-Türkiye doğal gaz boru hattı projesine geri döndük. Şunu anti parantez belirtmekte fayda var ki, biz oldu bitti Maşallah havasındayken 29 Ekim’de Atina’da Yunanistan, İsrail ve GKRY, Leviathan ve Afrodit gazını Avrupa’ya taşıyacak Doğu Akdeniz Doğal Gaz Boru Hattı projesine yoğunlaşmanın öneminden bahsediyorlardı.

MÜNHASIR EKONOMİK BÖLGE KONUSU ÇÖZÜLMEDEN KIBRIS SORUNU ÇÖZÜLEMEZ

2015 yılı sonunda ulusal basınımızda “eğer normalleşme olursa İsrail-Türkiye Boru Hattı 2019’a yetişebilir” gibi başlıklar dolaşırken bendeniz Gas&Power’da yer alan 15 Ocak 2016 tarihli yazıma “İsrail gazı mevcut koşullarda neden Türkiye’ye gelemez” başlığını koymuştum. Yazımın ilk cümlesi şuydu: “2016, Doğu Akdeniz’de politik ve ticari kararlar yılı olacak.” İsrail gazının Türkiye’ye gelmesi için temelde iki politik, iki hukuki ve iki ticari koşulun yerine getirilmesi gerekir diyordum yazımda. Bu koşullar halen gerçekleşmiş değil ama bizde öyle iyimser bir hava var ki sanki yarın boru döşemeye başlayacağız.

Burada bir şeyin altını üstünü defalarca çizip boyayarak tekrar etmek istiyorum: Münhasır Ekonomik Bölge konusu çözülmeden Kıbrıs sorunu çözülemez, çözülmemeli. Güney Kıbrıs, Yunanistan ve Türkiye arasında Akdeniz’deki deniz yetki alanları konusu Türkiye’nin ulusal güvenliği açısından taviz verilmemesi gereken bir konudur.

DOĞU AKDENİZ GAZINDAN BAHSEDERKEN KULLANILAN HARİTALARDA ÇOK HASSAS DAVRANILMALI

Dolayısıyla yazılı ve görsel basınımızda ve hatta akademik çalışmalarda Doğu Akdeniz gazından bahsederken kullanılan haritalarda çok daha hassas davranılmasını buradan talep ediyorum.

İşimi kaybetme pahasına uluslararası platformlarda bu tip haritalarla mücadele ederken, bunların kendi ülkemde vatan hainliği malzemesidir diye kınanacağı yerde bangır bangır vatandaşlarımızın gözüme sokulmasına müsaade edilmesine ve çanak tutulmasına gerçekten üzülüyorum.

Üzüldüğüm bir başka konu da “hub” kavramını henüz anlayamamış veya anlatamamış olmamız. Kimin kime neyi, niçin ve nasıl döşediğine bakmadan üzerimizden boru hatları geçecek diye birden bire enerji ticaret merkezi haline dönüşeceğimizi ve hatta dünyanın enerji merkezi olacağımızı sanıyoruz.

Ah, bir de eğri oturup doğru konuşmayı bilebilsek. Halbuki iyimser olmak bir şey, hayalperest olmak başka bir şey. Realist olmak ise bambaşka.

Doğu Akdeniz gazı, boru hatları, hub vs konuları yazılı ve görsel medyada öyle popüler hale geldi ki sadece magazin ve spor yazarları bunlar hakkında bir şey yazıp çizmedi herhalde. Bu enflasyonun yaratılması normaldi çünkü malzeme çokluğu vardı: Brexit oylaması sonucundan bir kaç gün sonra Türkiye ve İsrail, ilişkilerini normalleştirmek için anlaşmıştı.

Hemen akabinde Rusya ile Kasım 2015’ten beri bozuk olan ilişkiler yumuşamaya başlamıştı. Derken, yukarıda bahsettiğim Dünya Enerji Konseyi toplantısı sırasında Türk Akımı ve İsrail-Türkiye doğal gaz boru hatları yeniden gündeme oturmuştu.

Fakat her nedense Türkiye’nin Rusya ve İsrail’le ilişkilerinin tekrar gelişmesinin Doğu Akdeniz’de yeni bir üçlü ittifakın filizlenmesine yol açıp açamayacağı ve bölgedeki mevcut ittifaklara etkisi halen pek irdelenmiyor.

Bu yazıda bahsettiğim konuları ve daha fazlasını sizlerle birlikte olmaktan onur duyacağım Türkiye Enerji Zirvesi’nde yerli ve yabancı uzmanlarla enine boyuna değerlendireceğiz. Tartışalım, öğrenelim, paylaşalım.

O zamana kadar kalın sağlıcakla.