Depolama tesislerinde açık sezon uygulaması

Açık sezon uygulaması potansiyel yatırımcıların ileriyi daha iyi görebilmesi ve sağlıklı yatırım kararı alabilmeleri açısından önemli bir araçtır.

Ülkemizde kış dönemi yaklaşmaya başladığında akıllara gelen ilk soru doğalgaz arzının talebi karşılamada yetersiz kalması durumunda sistemimizde kısıntı ve/veya kesintilere yol açıp açmayacağıdır. Bu soruyu cevaplamak mevcut kaynaklarımız ve alt yapımız dikkate alındığında ne yazık ki çok kolay değil.

Zira ülkemizin tüm fiziki yeterlilikleri kullanılarak mevcut şartlarda iletim sistemine tedarik edilebilecek maksimum günlük doğalgaz miktarı 210 milyon Sm3 civarındadır.

Toplam tüketim ise, mevsim ortalaması sıcaklıklarda seyreden kış günlerinde günlük 190 milyon sm3 olmakla birlikte, ülke genelinde (özellikle Marmara Bölgesinde) soğuk ve yağışlı hava şartlarının hâkim olduğu günlerde, özellikle evsel tüketimdeki artışın etkisi ile, günlük 230-250 milyon Sm3 civarında oluşmaktadır.

Oluşan yüksek talebin tedarik edilememesi durumunda iletim sistemindeki boru hatlarında bulunan sistem stoku tüketilmekte ve bunun sonucunda iletim sisteminin basıncı düşmektedir. İletim sistemindeki basıncın düşmesi de doğalgazın iletimini zorlaştırarak kısıntı ve kesintileri zorunlu kılmaktadır. İletim şirketi ise bu problemi çözme adına zorunlu olarak elektrik santrallerinden başlayarak kesinti ve kısıntı uygulamasına geçmektedir.

Arzda yaşanan problemlerin kısa vadede çözümüne yönelik “pansuman tedavi” niteliğindeki kısıntıların uygulanması ise, özellikle tüketici kanadında oluşan rahatsızlıklardan dolayı, tartışmalara yol açmaktadır. Böylesi problemlerin önüne geçmek için kısıntı/kesinti uygulaması ihtiyaca göre, önceden belirlenen senaryo ve sıralama dikkate alınarak yapılmalıdır. Şebeke İşleyiş Düzenlemelerine (ŞİD) göre taşıtanların gaz yılı öncesinden müşterilerinin kesinti sıralamasını taşıyıcıya iletmesi gerekmektedir.

Piyasa oyuncularının, taşıyıcının kesinti/kısıntı prosedürü oluşturup detaylı bir şekilde ŞİD’de yayımlaması beklentilerine karşın, 2014 yılında yapılan ŞİD değişikliği ile kesinti/kısıntının uygulanmasına dair hükümler ŞİD’den tamamen çıkarılmıştır.

Kış aylarında yaşanan bu arz/talep dengesi kaynaklı sıkıntıların çözümü ancak orta ve uzun vadede atılacak kalıcı adımlar ile mümkün olacaktır. Bu bağlamda;

Silivri yeraltı deposundaki mevcut tesislerin enjeksiyon ve geri üretim kapasitesinin arttırılması için çalışmaların hızlandırılması;
Tuz Gölü yeraltı deposunun yapımı çalışmalarının hızlandırılması;
Mevcut boru hattı ile ithal edilen doğalgaz giriş noktalarında atıl olan kapasitenin kullanılabilmesi için teknik, kontratsal ve mevzuatsal kısıtların aşılmaya çalışılması;
Mevcut LNG terminallerimizde ek tank yapımı ve geri üretim kapasitelerinin arttırılmasına yönelik mühendislik ve inşaat çalışmalarına başlanması, orta vadede alınması gereken tedbirler olarak sıralanabilir. 2017 kışı için iki adet önemli gelişme yaşanarak Egegaz LNG terminalinde kapasite artırımına gidilmiş (ek 8 MCM/gün geri üretim kapasitesi) ve Etki Limana ait yüzer LNG terminali (FSRU) (20 MCM/gün geri üretim kapasitesi) faaliyete geçirilmiştir. Bu iki yatırım tüketimin arttığı dönemlerde sistem için ciddi rahatlama sağlamasına rağmen pik dönemler için ülkemizdeki giriş kapasitesi hala yetersiz durumdadır.
Kısa ve orta vadeli atılması gereken adımlara ek olarak, daha uzun vadede atılması gereken adımları sıralayacak olur isek;

Mevcut ve muhtemel ihracatçı ülkeler ile yeni boru hatları vasıtası ile ek ve/veya alternatif doğalgaz ithalatının görüşülmesi;
Yeni yeraltı depo ve LNG terminallerinin fizibilitelerinin yapılması ve inşalarına başlanması gerekmektedir.
Yukarıda belirttiğimiz altyapı yatırımlarının yüklü miktarlarda finansman ihtiyacı doğuracağı bir gerçektir. Bu finansal yükün tamamının kamu tarafından karşılanması KİK mevzuatından dolayı gecikmelere sebebiyet verebilecektir; bu nedenle mümkün mertebede özel sektörün de alt yapı yatırımlarına katılımının, gerekirse devlet teşvikleriyle, sağlanması gerekmektedir. Sektör tarafından alınacak herhangi bir yatırım kararında ilgili yatırımın hayata geçtikten sonra finansal olarak geri dönüşünü makul bir zaman diliminde sağlayabiliyor olması kilit rol oynayacaktır.

Bu noktada arz/talep dengesi esasına göre işleyen, sunulacak ürünlerin hem alıcı hem de satıcı tarafında herhangi bir mağduriyete sebep vermeden el değiştirebileceği bir piyasanın ivedilikle oluşturulması hayati önem taşımaktadır.

Böylesi bir piyasanın tesisinde, özellikle yatırımcılar için öngörülebilir bir ortam oluşturulması adına düzenleyici kurumlara büyük görevler düşmektedir.

Daha evvel kısaca sıraladığımız orta ve uzun vadeli çözümlerin en önemli ayağı doğalgazın depolanması ile alakalı yatırımlardır. EPDK, 2013 Temmuz ayında, LNG ve yeraltı depolama tesislerinin tarife metodolojisinin belirlenmesi için bir doküman hazırlamış ve piyasa oyuncularının görüşüne açmıştır.

Piyasa oyuncuları da konu ile alakalı olarak görüşlerini sunmuşlardır. Devam eden süreçte, 2015 yılı Temmuz ayında EPDK tarafından, LNG ve yeraltı depolama tesisleri için ayrı ayrı olmak üzere iki adet tarife metodolojisi görüşe açılmıştır.

“Açık sezon” uygulaması ise ilk kez bu tarihte yayımlanan depolama tesislerinin tarife metodolojisi ile düzenleyici tarafından piyasanın görüşüne açılmış fakat Resmi Gazetede yayımlanmadığı için uygulamaya konulmamıştır. Kısaca özetleyecek olursak eğer, açık sezon uygulaması, yeni yapılacak yatırımların uzun dönemli kiralanması suretiyle yapılacak yatırımların yatırımcı nezdinde daha öngörülebilir hale getirilmesi maksadı taşımaktadır.

AB AÇIK SEZON UYGULAMASI

Mevcut düzenleme ve mevzuatlar Avrupa Birliğine üye ülkelerde yapılacak yatırımların üçüncü tarafların kullanımına açık olmasını zorunlu kılmaktadır. Yeraltı depoları özelinde ise bu zorunluluk II. Enerji Direktifi (2003) ile getirilmiştir. Üçüncü taraf kullanımına açık olma zorunluluğu olan Avrupa Birliğine üye ülkelerde, açık sezon uygulaması alt yapı yatırımlarını hızlandırmak adına uzun zamandır tercih edilen bir yöntem.

ERGEG (European Regulators’ Group for Electricity and Gas, ACER’ın (Agency for the Cooperation of Energy Regulators) 2011 yılından önceki hali), 2007 yılında açık sezon uygulamaları için temel prensiplerini yayımlamıştır.

Bu prensiplere göre enerjide arz güvenliğinin temini ve rekabetçi bir piyasanın oluşturulması için, altyapı yatırımları piyasanın gerekliliklerini ve ihtiyaçlarını karşılayacak düzeyde olmalıdır. Bu yatırımların temel amaçları arasında sağlıklı işleyen serbest bir piyasa oluşumu olduğu da düşünüldüğünde, üçüncü taraf erişimi ile birlikte işletmelerin şeffaf ve ayrım gözetmeyecek bir şekilde yönetilmesi zorunluluk arz etmektedir.

Açık sezon uygulamalarına konu olacak yatırımlar, mevcutta sistemde operasyonel olan diğer tesislerin kullanımını engellemeyecek düzeyde ve eşgüdümlü çalışacak şekilde olmalıdır.

Bu gerekliliklerin takibi noktasında düzenleyici kurumlara büyük sorumluluklar düşmektedir. Düzenleyici kurumlar yeni yapılacak yatırımlar için izinleri ancak mevcut yatırımların optimum şekilde kullanılması sonrasında ihtiyaç duyulması halinde vermektedirler.

ERGEG’in yayımladığı açık sezon uygulama prensibi iki basamaktan oluşmaktadır. İlk aşama üçüncü taraflara (taşıtanlar) açık sezon teklifi ve diğer aşama ise kapasitenin tahsisidir. Önerilen yapı aşağıdaki şekilde özetlenebilir:

BİRİNCİ BASAMAK: AÇIK SEZON TEKLİFİ

Yatırımcı ilk önce yatırımı ile alakalı piyasa araştırması yaparak söz konusu tesise dair – taşıtanların da katkılarıyla – ihtiyaç ve maliyet analizi yapmalıdır.

Bu piyasa araştırması sonucunda yatırımcı planlanan tesis için bir teklif hazırlar ve onay için Düzenleyici Kuruma bildirir. Eğer düzenleyici kurumun herhangi bir endişesi var ise açık sezon uygulamasına geçilmeden önce çözülmesi için yatırımcıya geri dönüş yapması gerekmektedir.

Açık sezon ile yapılacak tesis ile ilgili bilgilendirmenin, düzenleyici kurumun onayı sonrasında ulusal ve uluslararası medyada en az 3 ay süre ile (eğer uygun görülür ise Düzenleyici Kurumun internet sitesinde) yayımlanması gerekmektedir.

Bilgilendirmeye söz konusu olan yatırımın ve verilecek olan hizmetin detayları mümkün olduğunca geniş bir şekilde taraflarla paylaşılmalıdır.

Örneklendirecek olursak eğer;

Proje kapsamı, yatırım süreçleri ve verilecek hizmetler (kısa ve uzun vadede),
İndikatif servis bedelleri ve tarife metodolojisi,
İhale bilgilendirmesi,
Kapasite tahsis mekanizması,
Teknik kapasiteler,
Maliyet artışının tarifede nasıl yer alacağı,
Tesisin zamanında tamamlanamaması durumunda yatırımcıya uygulanacak cezalar,
İhaleyi kazanan teklif sahiplerinden alınacak garanti mektupları ve depozitolar,
Kısa ve uzun vadeli kontrat çeşitleri (zorunluluk),
İkincil kapasite ticaret mekanizması,
Kullan ya da kaybet mekanizması,gibi detaylar bu bilgilendirmelere dahil edilmelidir.

İKİNCİ BASAMAK: KAPASİTE TAHSİSİ

İkinci basamak olan kapasite tahsisi ise ihale ile yapılmaktadır. Önceden belirlenen ihale takvimine göre ilgili katılımcılar (taşıtanlar) uzun ve kısa dönemli kapasitelerden ne kadar kapasite almak istediklerini bağlayıcı olmayan şekilde bildirimde bulunur.

Ayrıca katılımcılar bu basamakta kendi isteklerine uygun kapasite ihtiyaçlarını da yatırımcıya bildirebilirler (örn: geri üretim kapasitesinde daha yüksek oran talebi).

İhale sonrasında sunulan kapasiteden daha çok talep gelmesi durumunda yatırımcı yeni bir proje (örn: kapasite artışı vs) sunabilir veya ihale ile kapasite tahsisatına geçebilir. İhalede arz edilen kapasiteye beklenen talep gelmemesi durumunda ise yatırımcı, yatırımla alakalı finansal riskleri kendisi üstlenmek şartı ile projeye devam edebilir veya ihaleyi iptal edebilir.

İhale öncesinde piyasa ile paylaşılmış, şeffaf ve ayrım gözetmeyen kapasite tahsis mekanizmasına uygun olacak şekilde yatırımcı gerekli tahsisleri yaparak, teklif sahiplerine kapasite miktarlarını iletir. Teklif sahibi kendisine sunulan kapasiteden memnun kalması durumunda yatırımcı ile bağlayıcı anlaşmaya imza atar ve yatırımcıya garanti mektubu veya depozitosunu verir. Teklif sahibinin kendisine tahsis edilen kapasite miktarından memnun olmaması durumunda ihaleden geri çekilerek kapasite almama hakkı bulunmaktadır.

İhale sonuçları mümkün olduğunca en kısa sürede, aşağıdaki hususları dikkate alacak şekilde yayımlanmalıdır;

Yatırım kararı (tesis kapasiteleri, dizayn parametreleri, inşaat zamanlaması ve tahmini faaliyete başlangıç zamanı),
İhaleyi kazanan taşıtanlar ve kapasite tahsis oranları,
İhale tarifeleri (veya tarife metodolojisi) ve kontrat süreleri.
Düzenleyici kurum tüm ihale sürecini dikkatlice takip ederek koordine etmelidir. İhalesi sonuçlanan açık sezon uygulamasının yeterliliği ve başarısı konusunda ise takip eden süreçte rapor oluşturulmalıdır.

ÜLKEMİZDE AÇIK SEZON UYGULAMASI

Ülkemizde mevcut iletim ve dağıtım altyapı ve üst yapı tesisleri üçüncü tarafların kullanımına açıktır ve bu yatırımların tarifesi EPDK tarafından belirlenmektedir.

Daha önce belirttiğimiz üzere 2015 yılı içerisinde depolama tesisleri için görüşe açılan tarife metodolojisi, açık sezona dair atıflarda bulunarak yayımlanmıştır.

İlgili dokümanda her ne kadar açık sezon uygulamasına dair detaylı bilgilendirme bulunmasa da, şeffaflık ve eşit taraflar arasında ayrım yapılmaması ilkeleri çerçevesinde yeni yapılacak yatırımların ve mevcut tesislere yapılacak ilave yatırımların maksimum 10 senelik kiralanmasına dair bilgilendirme bulunmaktadır.

Mevcut piyasa sistemimizde tesislerin 3. Taraflara hangi şartlarda kullanılacağına dair yönetmelik olan Kullanım Usul ve Esaslar (KUE) EPDK tarafından tesisler faaliyete geçtikten sonra onaylanmaktadır. 2015 yılında yayımlanan depolama tesisleri tarife metodolojisine göre ilk önce, tesis için KUE’nin hazırlanması ve onaylanması gerekmektedir.

KUE’nin içeriğinde de açık sezonun duyurulması, tekliflerin alınması, kapasitenin tahsis edilmesi, azami 10 yıl olmak şartıyla imzalanacak kontratların süresi, kontratların devri, teklif verebilecek kişilerin nitelikleri, alınacak teminatlar, toplam kapasitenin açık sezona tabi tutulabilecek azami yüzdesi, anlaşma fiyatının ilgili yılda uygulanmasında kullanılacak güncelleme yöntemi ve benzeri hususlar yer alacaktır.

Açık sezon için potansiyel kullanıcılar fiyat ve miktar ikilisi şeklinde hazırladıkları teklifleri depolama şirketine sunması gerekmektedir. Verilen bu tekliflerin depolama şirketi tarafından kabul edildiği durumda tekliflerde sunulan fiyatlar teklifi sunan kullanıcı için geçerli olacaktır.

Açık sezon harici kullanımlar için ise yıllık tarifeler açık sezondan arındırılmış şekilde EPDK tarafından belirlenecektir.

SONUÇ

AB doğalgaz piyasalarında yapılacak yeni yatırımların piyasada kullanılabiliyor olması için ürünlerin de piyasa bazlı olması gerekmektedir. İlgili mevzuatlar bu gereklilik göz önünde bulundurularak hayata geçirilmektedir. Açık sezon uygulaması ise bu anlamda, potansiyel yatırımcıların ileriyi daha iyi görebilmesi ve sağlıklı yatırım kararı alabilmeleri açısından önemli bir araçtır.

Ülkemizde de yeni yapılacak yatırımların önünü açmak için EPDK açık sezon uygulamasının hayata geçirilmesine dair ilk adımı, depolama tesisleri için görüşe açtığı son tarife metodolojisi ile atmış bulunmakta.

Açık sezon uygulamasını içerecek yeni yapılacak mevzuatlarda AB’de uygulanagelen açık sezon uygulama prensiplerinden faydalanılması bu uygulamanın hızlı ve verimli bir şekilde piyasamıza adaptasyonunu sağlayabilir. Böylelikle yeni yatırımların ivedilikle hayata geçirilebileceği bir ortam oluşturularak, daha önce de belirttiğimiz sorunlara yapısal çözüm bulunmuş olacaktır.