‘Petroleum Istanbul Akademi’de GÜNDEM YENİLENEBİLİR

Enerji sektörünün ‘En Büyük Aile Buluşması’ Petroleum Istanbul Fuarı, bu yıl 15’inci kez kapılarını ziyaretçilerine açtı. Üç gün boyunca devam eden Fuar kapsamında düzenlenen ‘Petroleum Istanbul Akademi’de; akaryakıt istasyonlarında çatı GES uygulamaları, elektrikli araçlardaki yeni trendler, hizmete giren ‘Şarj Hizmetleri Yönetmeliği’  ve geleceğin yakıtı yeşil hidrojen tüm yönleriyle ele alındı.

Elektrikli Araçlar ve Şarj İstasyonları:

‘EPDK’nın 20 yılı aşkın düzenleme tecrübesi ve bilgi birikimi var’

Enerji Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı A. Sertaç Komsuoğlu’nun moderatörlüğünü yaptığı ‘Elektrikli Araçlar ve Şarj İstasyonları’ oturumunda, EPDK Enerji Dönüşüm Dairesi Başkanı Zafer Korkulu, Zorlu Enerji CEO’su Sinan Ak ve Eşarj Kurucu Ortağı Cem Bahar konuşmacı olarak yer aldılar.

Enerji Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı A. Sertaç Komsuoğlu

“ARACI HAREKETE GEÇİREN HER ŞEY BU SEKTÖRÜN BİR PARÇASI OLDU”

Bugün akaryakıt sektörü, akaryakıt sektörü olmaktan çıktı ve aracı harekete geçiren her şey bu sektörün bir parçası oldu. Bunların arasında CNG, elektrik şarj üniteleri var, yakında hidrojen olacak ve daha yeni yeni teknolojiler girecek bu sektöre. Çok hızlı gelişen ve büyüyen bir sektör, bu araçlarda da kendini gösteriyor. Fuarımızda bu yeni teknoloji, elektrikli araçlarla karşılaşmışsınızdır. Sadece bireysel değil, artık ticari amaçlı kullanılan elektrikli araçlar da var. Yani bu teknolojik süreç çok hızlı evriliyor.

EPDK Enerji Dönüşüm Dairesi Başkanı Zafer Korkulu

“KADEMELİ VE DAHA DİJİTAL DÖNÜŞÜMLER YAPMAYI TARTIŞMAYA AÇMAMIZ GEREKECEK”

Öncelikle Enerji Dönüşüm Dairemiz hakkında bilgiler vermek istiyorum. Dairemiz henüz 3 aylık ve çok yeni bir daire. 25 Aralık 2021 tarihinde kanun değişikliğinin akabinde kurulduk. Daire olarak görevimiz kısaca; enerji sektöründeki yeni teknolojilerin, iş modellerinin piyasalara etkilerini analiz etmek ve piyasalara entegrasyonu konusunda çalışmalar yapmak olarak özetleyebiliriz. Bu bakımdan dairemizi kurumun geleceği, teknolojik gelişmelere dönük yüzü olarak nitelendirebiliriz. Daire başkanlığımız altında 4 tane grup başkanlığımız bulunuyor. Şarj Hizmeti Grup Başkanlığımız; şarj istasyonlarının kurulması, işletilmesi, şarj hizmeti ile ilgili düzenlemeleri yapmakla sorumlu grubumuz. Tamamlayıcı Piyasalar ve Alternatif Yakıtlar Grup Başkanlığımız var. Bu grup başkanlığımız da enerji piyasalarının tamamlayıcısı maliyetindeki karbon piyasası, emisyon ticareti, yeşil sertifika gibi benzeri piyasa süreçlerinin tasarımının mevzuatının geliştirilmesi ve uygulamaya geçilmesine dair çalışmalar yapmakla sorumlu. Aynı zamanda yeşil hidrojen, biyometal gibi alternatif yakıtlarla ilgili mevzuat çalışmalarına katkı sağlamak amacıyla da kuruldu. Dijital Dönüşüm Grup Başkanlığımız var. Bu grup başkanlığımız da dijital dönüşüm teknolojilerinin enerji sektörüne etkilerini analiz etmek, politika eylemleri oluşturmakla görevli. Son olarak da Ar-Ge ve İnovasyon Grup Başkan Vekilliğimiz var. Bu grup başkanlığımız da enerji piyasalarını yürüten Ar-Ge faaliyetleri kapsamındaki politikaların oluşturulmasına katkı sağlamak, kurumumuzdaki Ar-Ge komisyonu tarafından kabul edilen elektrik ve doğal gaz dağıtım şirketlerinin Ar-Ge bütçelerinin takibini yapmakla görevli. Artık enerji dönüşümü hepimiz için kaçınılmaz bir kavram. Dönüşü olmayan bir yol. Bu dönüşümü inşallah hep birlikte yaşayacağız. Dünyada enerji piyasalarında ciddi talep artışları ve fiyat artışları söz konusu. Kurtulmaya çalıştığımız fosil yakıtlardan tüketimin maksimum noktaya geldiği durumlara geldik. Benim endişem tüketici nezdinde olumsuz bir algının oluşabileceği bir noktaya gelmek. Bu noktaya dikkat ederek enerji dönüşümünü gerçekleştirmeliyiz. Kademeli ve daha dijital dönüşümler yapmayı tartışmaya açmamız gerekecek.

Bugünkü toplantının konusuyla da bağlı olarak bizim dairemizin öncelikli görevi şarj hizmetleri düzenlemeleri. Çok yoğun bir çalışma dönemi geçirdik. Sertaç Komsuoğlu geçmişte Enerji Petrol Gaz Gazetesi’nde yazdığı bir yazıda ‘EPDK’sız şarj olmaz’ demişti. Peki EPDK neden şarj hizmeti noktasında olmalı? Öncelikle elektrikli araç ve şarj sektörü doğrudan bizim düzenleyici olduğumuz elektrik dağıtım sektörü ve şebekesiyle doğrudan ilintili ve ilişkili. Ayrıca bizim akaryakıt, LPG, doğal gaz ve CNG istasyonlarına ilişkin 20 yıla yakın düzenleme tecrübemiz ve bilgi birikimimiz var. O nedenle EPDK olarak biz işin bu tarafında olacağımızı her zaman biliyorduk ve o nedenle hazırlığımızı da önceden yapmaya başlamıştık. Size garip gelebilir ama bizim elektrikli şarj istasyonlarıyla ilgili ilk düzenlememiz 2011 yılına ait. 2017 yılı itibariyle tekrar hız kazandık.

Zorlu Enerji CEO’su Sinan Ak

“DÜZENLEMEYLE BİRLİKTE ÖNEMLİ YATIRIMLARIN ÖNÜNÜN AÇILACAĞINA DA İNANIYORUM”

Biz ülke olarak şehirlerarası çok fazla seyahat eden bir ülkeyiz. Dolayısıyla bizim şehirlerarası şarj istasyonlarımızın bizim için tam olması lazım. Dolayısıyla bunları kalabalık zamanlara uygun, doğru dizayn etmemiz gerekiyor. Bu konuyla alakalı Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı bir düzenleme yapacağını belirtmişti. Bu düzenlemeyle birlikte önemli yatırımların önünün açılacağına da inanıyorum. TOGG’un gelmesiyle beraber şehirlerarası yollarda şarj ağı konusunda yatırımların ciddi boyuta varacağını düşünüyorum. Biz ZES olarak sadece yurtiçinde değil, yurtdışında da yatırımlara başladık. Kendi yazılımımızı, kendi yazılımcılarımızla yapıyoruz. Farklı dil versiyonları da çıkmaya başladı. Türkiye’den aracıyla yurtdışına seyahat etmek isteyen kullanıcılar, yola çıktıklarında başka ülkelerde de mevcut yazılımlarıyla aracını şarj edebilecek. Bu yatırımların yanı sıra ZES olarak kendi ürünlerimizi de üretiyoruz. Geçen sene kardeş kuruluşumuz olan Vestel yurtdışına, geliştirilen ürünler sayesinde 50 bin ürün sattı, bu sene 150 bin satıyor. Yerli üretime de katkı sağlamış olduk bu sayede.

Eşarj Kurucu Ortağı Cem Bahar

“2025 İÇİN 150 BİN ARAÇ SATIŞINI HEDEFLİYORUZ”

Pandemi sonrasında sürdürülebilirlikle beraber elektrikler daha da gündeme geldi. İnanılmaz bir talep oluştu. Global anlamda 2021 yılında elektrikli araç sayısı yüzde 108 artarak, 6.8 milyonluk araç parkına ulaştı. Bu geçiş, bu anlamda hızlanırken üstüne şimdi bir portal daha geldi; Ukrayna savaşı. Rusya’nın Ukrayna ile olan yapısından ve Rusya’nın hem petrol, hem doğal gaz kaynaklarına olan bağımlılıktan dolayı, burada da ki bir süredir başlamış durumda, daha da ciddi önlemler alınarak, daha da hızlı kaçmaya çalışılan yapılara doğru yöneleceğiz. Dolayısıyla bu süreç elektrikli araçlara geçişi daha da hızlandıracaktır. Yüksek talebin özellikle 2020-2021 yılında ivmelenmesini gördük. 2022 yılındaki hedef rakamımız 15 bin araç satışı civarındaydı. Ukrayna savaşından dolayı çok az aşağıya aldık ama yine 12-15 bin bandına yakın. 2025 için 150 bin araç satışını hedefliyoruz. Tabi, bu yüksek hacimlere mevzuatımız ne kadar yeterli? Öncelikle EPDK Enerji Dönüşüm Dairesi Başkanı Zafer Korkulu’ya ve tüm ekibine çok teşekkür ediyorum, tüm paydaşlarla, yıllardır, çok açık yüreklilikle Türkiye’deki ve dünyadaki tüm uygulamaları, herkesi dinleyerek bu mevzuatı çıkardılar. Bunun iyi bir başlangıç olduğunu düşünüyorum. Mutlaka eksikler var, eksiklerin olduğunu zaman içerisinde de görerek ve devam ederek karşılamaya çalışacağız. Türkiye’de 4 bine yakın halka açık şarj istasyonu var. Şu anda ülkemizdeki elektrikli araç rakamlarına göre 2 araca ortalama 1 tane şarj istasyonu düşüyor. Dolayısıyla biz her ne kadar biz istasyonları kurmaya çalışsak da araçlar çok hızlı satılıyor. Önümüzdeki sene TOGG girdiği zaman piyasaya bir anda 20 bin tane araç satılabilir ama biz 20 bin tane istasyon kuramayız. Lokasyon, alt yapı ya da bunları hallettiniz, ticari olarak anlaşmak bile fazlasıyla zaman alabilir. Dolayısıyla son zamanda çıkmış olan teşvikin desteği çok önemli, daha detaylarına tam olarak hakim değiliz ama bin 500 DC istasyonun ülkemizde kurulacak olması çok değerli ve zamanlaması da uygun oldu. Zaten mevcut olan yönetmeliğimizle uygun olarak çıkarıldı ve peş peşe olması da çok güzel oldu.

Akaryakıt İstasyonlarında Çatı GES Uygulamaları:

‘Elektriğini kendi üretmeye başlayan süreç içerisinde hiç kaybetmedi’

Petroleum Istanbul Akademi oturumlarının ilki “Akaryakıt İstasyonlarında Çatı GES Uygulamaları” Solutions2Charge Kurucusu ve Yönetici Ortağı Uğur Kılıç’ın moderatörlüğünde yapıldı. Energy House sponsorluğunda gerçekleşen oturumun konuşmacıları ise, Huawei Solar Inverter Ürün Müdürü Çağkan Gazioğlu ve Solar Çatı Kurucusu Utku Korkmaz oldu.

Solutions2Charge Kurucusu ve Yönetici Ortağı Uğur Kılıç

“ELEKTRİĞE UZUN SÜRELİ İHTİYAÇ OLAN YERLERDE SOLARÇATI VE SOLAR PROJELERİ TERCİH EDİLİYOR”

Son 1 sene içerisinde elektrikle ilgili yaşadığımız sıkıntılar ve fiyat artışlarından sonra özellikle ticarethaneler ve akaryakıt istasyonları gibi elektriğe uzun süreli ihtiyacı olan yerlerde Solarçatı ve solar projelerin daha fizibıl olduğu ve akaryakıt istasyonları bayileri ya da dağıtıcıları tarafından tercih edilen çözümler olduğunu görmekteyiz. Uluslararası arenaya baktığımızda birçok akaryakıt dağıtıcısının özellikle karbon emisyonlarını azaltma ve yeşil enerjiye dönüşüm noktasında destekleri ve yatırımları mevcut.

Solar Çatı Kurucusu Utku Korkmaz

“ELEKTRİK FİYATLARINDAN KORUNMANIN ÖNÜNDEKİ TEMEL MADDE GÜNEŞ ENERJİSİDİR”

Türkiye’deki elektrik fiyatları son dönemde yüzde 230’a yakın arttı. Bu artışın temel sebebini kur artışıymış gibi düşünsek de aslında bu artışın arkasında üç tane emtianın artışı vardı. Bunlar; petrol, LNG ve kömür. Türkiye’deki elektrik fiyatlarının yüzde 50’si bu üç emtia ile korele. Ham petrolün fiyatı sadece 1 senede 50 dolardan 100 dolara geldi. Kömürün fiyatı son 1 senede 70 dolarlardan 270 dolarlara geldi ve LNG’nin fiyatı ise yine son 1 senede 35-40 dolarlardan 120 dolarlar mertebesine geldi. Elektrik fiyatlarına etki eden üç emtiada minimum 2 kat, maksimum 4-5 kat artışlar yaşandı. Bir taraftan da kurdaki hareket malum. Bu nedenle elektrik fiyatlarındaki artış bu emtialarla birlikte kaçınılmaz bir hale geldi. Bu sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada gerçekleşti. Türkiye’de son kullanıcı elektrik fiyatı seviyesi şu anda 130 dolar mertebelerindeyken bu fiyat çeşitli Avrupa ülkelerinde bunun iki-üç katı seviyelerini süreç içerisinde gördü. Dünyada küresel bir emtia krizi var ve bu kriz pandemiyle başladı, savaşla devam ediyor. Türkiye’de kullandığımız elektriğin önceden sadece dolar endeksli olduğunu düşünüyorduk ama son 1 senede şunu gördük; Türkiye’deki elektrik fiyatları petrol, doğal gaz, kömür, LNG ve kur endekslidir. O nedenle bir elektrik tüketicisinin kendini dünyadaki küresel emtia artışlarından ve Türkiye’deki kur artışlarından korumasının önündeki temel şey güneş enerjisidir. Biz artık sadece akaryakıt istasyonlarında kurduğumuz ve kurmakta olduğumuz projelerimizle birlikte güneş enerjisi büyüklüğü neredeyse 1 MW’ı aştı. Elektriğini kendi üretmeye başlayan süreç içerisinde hiç kaybetmedi. Her elektrik tüketicisinin bir an önce kendi elektriğini üretmeye başlaması gerekiyor.

GES’te birkaç tane önemli husus var. Birincisi, kanopinin statik olarak metrekareye 13-14 kg yükü taşıyıp taşıyamayacağının tahlili. Bu konu hayati öneme sahip. Çünkü mevcuttaki bir GES santralinde zaten statik bir proje yapıldığını size söyleyebilirler, ama mevcutta yapılan statik proje konstrüksiyon sisteminin panelini taşıyıp taşımayacağının statiğidir. Ama kanopinin o panelleri taşıyıp taşımayacağının statik projesi resmi süreçlerin bir parçası değil. Onu bu kurulumu yapan şirket mutlaka tahlil etmeli, gerektiğinde kanopiyi açıp bakmalı ve buradaki statik projesinin uygunluğundan emin olmalı. İkinci nokta ise temel ekipmanlar. Yani güneş paneli ve inverter. Bu iki ekipmanın da kalitesinin ve güvenlik fonksiyonlarının projeye uygun olması gerekiyor. Üçüncü olarak da, konstrüksiyon sistemi ile ilgili olarak iki seçenek var. Konstrüksiyon sistemini sadece oradaki trapez saca ya da kanopinin aşiklerine monte edebilirsiniz. Burada yatırımı yapacak şirketin önünde iki tane seçenek var; 50-100 bin dolarlık arasında değişen bir yatırımı ya sadece 5 mm’lik saca bağlamak ya da saplama vidalar kullanarak kanopinin aşiklerine bağlamak. Dördüncü konu SEÇ-G mevzuatı. Her sektörün kendine özgü kuralları var. Bizim herhangi bir personelimiz bir akaryakıt istasyonunda montaja başlamadan önce 7 farklı eğitimden geçiyor. Maliyet nedeniyle gördüğüm bir temel yanlış da kablo seçiminde alüminyum kablo kullanılması. Sistemin güvenilirliği anlamında hem bakır hem alev üretmeyen kablo kullanılması önemli bir yapı taşıdır. Bu beş maddeyi yatırım yapacak tüm akaryakıt istasyonu sahiplerinin özellikle değerlendirmelerini isterim.

Huawei Solar Inverter Ürün Müdürü Çağkan Gazioğlu

“AKARYAKIT TESİSLERİNİN ÇATILARINA YÖNELİK UYGULAMALARDA OLDUKÇA GENİŞ BİR ÜRÜN PORTFÖYÜMÜZ VAR”

Huawei olarak Türkiye’de 20’nci yılımızı kutluyoruz ve güneş enerjisi sektöründe akıllı diyebileceğimiz ürünler olan Solar Inverter’lerin üretimini, satışını ve teknik servis hizmetini gerçekleştiriyoruz. Türkiye piyasasına baktığımızda en aktif pazarın çatı üzeri uygulamaları olduğunu söyleyebiliriz. Ticari ve endüstriyel çatıların üzerine ürettiğimiz elektriğin yerinde kullanılmasına yönelik çözümlerimiz şu an oldukça popüler. Solar Çatı da satış konusunda partnerimiz olarak yanımızda yer alıyor. Biz, bu sektörün büyüyerek, artarak devam edeceği konusunda herhangi bir şüpheye sahip değiliz. Sadece ticarethanelerle sınırlı kalmayıp, evsel uygulamaların da yakın zamanda katlanarak artacağını söyleyebiliriz. Bunun en önemli etkenlerini ise, artan elektrik fiyatları ve GES uygulamalarıdır. Güneş enerjisi sektöründe akıllı diyebileceğimiz, sistemin yönetimini sağlayan, sistemin kontrolüne imkan tanıyan invertör ve aksesuar ürünlerinin üretimlerini gerçekleştiriyoruz. Solar kurulumlarında akaryakıt istasyonlarını yüksek riskli iş yeri olarak görebiliriz. Buraya yönelik katma değer sağlayan çözümlerimiz var. Son 1 sene içerisinde güvenliği sağlayan bazı ekipmanları da sistemimize ekledik. Bunlar elektriksel anlamda karşımıza çıkan kıvılcım oluşumlarının önüne geçebilecek.

Huawei olarak ticari ve endüstriye uygulamalarda ve akaryakıt tesislerinin çatılarına yönelik uygulamalarda oldukça geniş bir ürün portföyümüz var. Bizim şu an Türkiye’de satışını gerçekleştirdiğimiz uzaktan izleme sistemiyle takibini gerçekleştirdiğimiz 3.5 GW’lık bir portföyümüz var. Türkiye’de toplam kurulu gücünü değerlendirdiğimizde yüzde 50’ye yakın bir pazar payımız olduğunu söyleyebiliriz.

Enerji depolamasına özgü çözümlerimiz geçen yıl içerisinde lanse edildi. Şu an iki farklı senaryoda enerji depolama çözümlerimiz var. Bir tanesi enerji dağıtım şirketlerinin uygulamalarına yönelik konteyner şeklinde arazilerde uygulamaya uygun çözümlerdir. Burada 2 MW/h’lik bir depolama ve 1 MW çıkış gücüne sahip bir konfigürasyonumuz var. Dağıtım şirketleriyle görüşmelerimiz var. Türkiye’de yakın zamanda bu uygulamaların da hayata geçeceğini de tahmin ediyoruz. Huawei olarak bu uygulamaların en büyüğünü de Kızıldeniz kıyısında 1.3 GW/h’lik bir kurulu güçle hayata geçirmeye başladık.

Hidrojen Depolama ve Dolum İstasyonları

‘Pandemiden sonra hidrojen çağına girildi’

Hidrojen Depolama ve Dolum İstasyonları’ oturumu kapsamında konuşan Yıldız Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümünden Prof. Dr. Adnan Midilli; “Özellikle pandemiden sonra hidrojen çağına girildi. İlgili tüm kuruluşlar bu konuda gardını alıp yatırım ve dönüşümlerini yapıyor” dedi.

Petroleum Istanbul Fuarı kapsamında ‘Hidrojen Depolama ve Dolum İstasyonları’ oturumu gerçekleşti. Yıldız Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümünden Prof. Dr. Adnan Midilli, tarafından gerçekleştirilen sunum katılımcılardan yoğun ilgi gördü.

“GELECEK ARTIK YEŞİL HİDROJENDE”

Hidrojen ve depolama konusu dünyada yükselişini sürdürüyor. Arama motorlarına baktığımızda rakamlar bize şunu gösteriyor ki uluslararası ülkelerde hidrojen yoğun bir şekilde ilgi görürken ülkemizde yeni yeni hareketlenmeler başladı. Hayatımız yavaş yavaş karbonsuzlaşmaya başladı. Hayatımız hidrojene ve karbonsuz ekonomiye doğru hızla ilerliyor. Gelecek 3 şey üzerinde yoğunlaşıyor. Bunlardan birincisi yapay zeka. Yapay zekanın bütün alt birimlerini uygulayabileceğimiz bir hayat bizi bekliyor. İkinci önemli şey; elektromobilite yani elektrikli araçlar ve taşınabilir uygulamalar. Üçüncü önemli diğer unsur ise yeşil hidrojen. Gelecek artık yeşil hidrojende. Bütün firmaların ve kurumların yeşil hidrojene doğru hızla yol alması gerekiyor. Özellikle pandemiden sonra hidrojen çağına girildi. İlgili tüm kuruluşlar bu konuda gardını alıp yatırım ve dönüşümlerini yapıyor. Çünkü geleceğe ayak uydurmak için bunu yapmak zorundalar.

Türkiye’de hidrojen çalışmalarına baktığımız zaman hemen her ilde bu çalışmalar mevcut. Hidrojen çalışmalarında üretim, depolama ve bu teknolojilerin geliştirilmesi gibi ülkemizde yapılan birçok çalışma mevcut. Ülkemizde madem böyle bir iklim oluşmuş neden hidrojen enerjisine ihtiyaç duyalım kendimize öncelikle bunu soralım. Bizim gençlerle enerjide başarı hikayeleri yazmamız lazım. Pandemi sonrası karbon esaslı yakıtlardan karbonsuz yakıtlara doğru bir yönelim olacak. Şu anda bile bunun izlerini görmeye başladık. Ne kadar karbonsuz bir hayat yaşayabilirsek iklim değişikliğiyle o kadar mücadele edebileceğiz. Gelecek nesiller için de sürdürülebilir bir dünya inşasına ihtiyacımız var. Politik, ekonomik, çevresel ve enerji sürdürülebilirliğini mutlaka tesis etmemiz gerekiyor. Nihayetinde bu sürdürülebilirlikler sosyal sürdürülebilirliği getirecek ve o zaman emisyon, iklim değişikliği gibi dertlerimiz olmayacak. Gelecek nesiller için daha temiz su, hava, enerji için de bu teknolojiye ihtiyacımız var. Covid-19 hayatımıza çok önemli parametreler soktu diyebiliriz. Alışık olmadığımız alışkanlıkları kazandık. Bu sebeple pandemi bizi bekleyen yeni hayatta hidrojen çağında nasıl yol almamız gerektiği konusunda da bizleri eğitti diyebiliriz.

Ülkemizde artık yenilenebilir enerji iklimi kuruldu. Enerji çiftliklerimiz var. Ülkemizde bir yenilenebilir eko sistemi oluştu. Bu iklimi bizim hidrojene entegre etmemiz lazım. Çünkü gelecek yenilenebilir hidrojende yatıyor. Bu konuda ülkemizin büyük bir şansı var. Bu alt yapıyı yenilenebilir hidrojen ekosistemine dönüştürmeye ihtiyacımız var. Enerji bağımlısı bir ülkeyiz. Doğal gaza hidrojen katma çalışmalarında biz de diğer ülkeler gibi her şeyi deniyoruz. Biz bu enerji bağımlılığından kurtulacağız. Bunun için yeterli potansiyelimiz var.

Türkiye’nin bundan sonra enerjide bölgesel ‘Hub’ olması gerekiyor. Sadece enerjiyi transfer eden değil aynı zamanda enerji teknolojilerini, bilgiyi transfer eden, depolayan ve gerektiğinde bunu stratejik anlamda kullanabilecek bir gerekliliğimiz var. Bu konuda da ülkemiz ciddi çalışmalarla ilerliyor.

Avrupa Birliği 2035 yılına kadar hidrojen teknolojilerine 800 milyar Euro’luk bir yatırım düşünüyorlar. Bu rakamın daha da artması gündemde. Günümüze kadar yaklaşık 100 milyar Euro’ya yaklaşan bir para harcadılar. Bu da şu demek burada büyük bir pazar var. Yatırımcılarımız burada ihtiyaç olan ana teknolojileri üretebilir. Hidrojenin kullanıldığı parçalar basit teknolojiler. Alt yapı varsa bunların hepsi rahatlıkla üretilebilir. Bizim kendimizin bu endüstriyi geliştirip bu önemli pazardan pay almamız lazım. Gelecek 20 yılda birçok ülke hidrojen ekonomisine geçecek.

Geleceğin Yakıtı Yeşil Hidrojen ve Ekonomisi

‘Hidrojenle enerji ihracatçısı konumuna gelebiliriz’

Petronet sponsorluğunda gerçekleştirilen ‘Geleceğin Yakıtı Yeşil Hidrojen ve Ekonomisi’ oturumunda Teksis Genel Müdürü Hüseyin Devrim sunum yaptı. Devrim, “Hidrojenle enerji ihtiyacımızı karşılayabilmemizin yanı sıra hidrojeni ihraç edip ithalatçı konumundan enerji ihracatçısı konumuna gelebiliriz” dedi.

Petroleum Istanbul Fuarı kapsamında ‘Geleceğin Yakıtı Yeşil Hidrojen ve Ekonomisi’ oturumu gerçekleşti. Oturumda Teksis Genel Müdürü Hüseyin Devrim, yeşil hidrojen ve ekonomisi hakkında bir sunum gerçekleştirdi.

“KÜRESEL GELİŞMELERE BAKTIĞIMIZDA HİDROJEN ÖNE ÇIKIYOR”

Paris İklim Anlaşması’nın Türkiye’ye getireceği birtakım yaptırımlar var. Uygulamalar nasıl olacak diye baktığımızda yeşil mutabakatlar yayınlandı. Ciddi hedefler var. Bu hedeflere ulaşmamız gerekiyor. 2030’da yüzde 50 emisyon hedeflenirken 2050’de de net sıfır sera gazı emisyonuna gidilmesi planlanıyor. Bunlar ciddi hedefler. Peki biz bu hedeflere ulaşırken hidrojeni nasıl kullanacağız? Yayımlanan mutabakatları yakından incelediğimizde hidrojenin önemli bir unsur olarak öne çıktığını görüyoruz.  Çünkü biz hidrojeni bir hammadde, yakıt olarak pek çok farklı sektörde kullanabiliyoruz. Hidrojen kendine has özellikleriyle de enerji dönüşümde kendine önemli bir yer buluyor. Türlerine baktığımızda en etkileyici olanı yeşil hidrojen çünkü bu hidrojeni üretirken ve tüketirken kimyasal yapısından dolayı emisyona sebep olmuyorsunuz. Karbondan tamamen bağımsız özellikleri olan bir madde.

Hidrojen üretimine baktığımızda Dünya’da şu anda 70 milyon ton hidrojen üretimi söz konusu.  Konulmuş hedefler var. 2030 yılında 96 milyon ton, 2050 yılında 550 milyon ton gibi rakamlardan bahsediliyor. Hidrojenin piyasa büyüklüğü de giderek artıyor. 2050’de hidrojenin daha farklı sektörlerde de kullanılacağını bildiğimizden 2 trilyon dolarlık bir pazara ulaşılması söz konusu. Biz hidrojeni en çok petrokimyada, tarımda amonyak üretimi gibi alanlarda kullanıyoruz. Şuan bu hidrojeni nereden üretiyoruz. Güncel tablo pek iç açıcı değil. Ağırlıklı olarak doğal gazdan üretiyoruz. Daha sonrasında kömür, arkasından gelen yenilenebilir enerjilerin payları da 70 milyon ton içerisinde yüzde 3 civarında. Dönüşümle birlikte bu oranın artacağını biliyoruz.

Hidrojende renk konusuna baktığımızda aslında renkleri sevmiyoruz. Çünkü hidrojen renksiz bir gazdır. Sadece üretim yöntemlerini anlayabilmek adına çeşitli isimlerle tabir ediyoruz. Bizim sevdiğimiz yeşil hidrojen.

Hidrojenle ilgili değeri anlamak için ‘Hidrojen Ekonomisi Değer Zinciri’ diye tabir edilen sisteme bakmak gerekiyor. Üretim, iletim, dağıtım, depolama sisteminin içerisinde hidrojen bir gaz olarak görünse de aslında kendisine bir dünya yaratıyor.

Üretim yöntemlerine göre ayırdığımızda bizlerin ilgi alanına giren, yenilebilir enerji kaynaklarını kullanarak elektroliz yöntemiyle üretilen yeşil hidrojeni üretebilmek. Bu alan da kendi içerisinde çeşitli aşamalara ayrılıyor. Üretim yöntemleri şu anda maalesef biraz maliyetli. Ama gün geçtikçe, yenilenebilir enerjiye yatırım arttıkça bunları daha uygun maliyetle üretebileceğiz. Piyasaların geleceğine baktığımızda 2040’larda elektrolizlerin şu anki seviyesinden 140 kat daha fazla bir seviyeye üretim anlamında geleceği görünüyor.

Depolama, üretimden sonra üzerinde durduğumuz önemli bir zincir halkası. Şu an kimyasal olarak gaz formunda hidrojeni depolayıp dağıtımını yapabiliriz. Gaz, sıvı ve katı olarak da biz hidrojeni depolayıp bir yerden bir yere aktarabiliriz. Ticari anlamda kullanılacak tanklara göre uygulanacak basınçla boyutu ayarlanabilir. Dağıtım zincirinde hidrojen dolum istasyonları ve hidrojenin yaygınlaşması birbiriyle orantılı. Hidrojen dolum istasyonlarının artması, hidrojen teknolojisinin artmasında başlangıç noktası olarak görülüyor. Dünyada bu konuda öne çıkmış ülkelerde ilk önce bu istasyonların yaygınlaştığını ulaşımla ilgili teknolojinin bunun ardından geldiğini görüyoruz. Söz konusu benzer çalışmalar kısa vadede ülkemizde de başlayacak.