Enerjide özelleştirme potansiyeli

Son dönemlerde gerek şirketler gerekse yatırımcılar tarafından cazibesi artan “Halka Arz” furyasının enerji sektörünü de içine çekmeye başladığı görülüyor. Daha önce alıştığımız büyük enerji şirketlerinin halka arzı sonrasında bu orta boy portföy büyüklükleri olan şirketlerde potansiyelleri sebebiyle ciddi değerlere ulaşabildiğini gösteriyor. 

Enerjisa’nın başarılı halka arzından sonra tüm piyasanın yakından takip ettiği bazı yenilenebilir portföylerin piyasaya girmesi ile ortaya çıkan “kazanç oranları” haliyle tüm taraflara cazip gelmeye başladı. Bir süre daha devam etmesi beklenen trende yenilenebilir portföy sahibi birçok şirketin de eklenmesi bekleniyor. Bunun yanında geleneksel olarak görülen dağıtım ya da termik portföyü bulunan bazı şirketlerin de başvuru aşamasında olduğu duyuluyor…

Elbette bu finansman ortamında şirketlerin bu yolu tercih etmesi çok doğal ve doğru bir yol. Bu hem piyasanın derinleşmesini sağlar hem de bu şirketlerin belli kurallara dahilinde kurumsallaşmasının önünü açar. 

Bu olayın bir de farklı yönüne bakmakta fayda var;

Kamunun elinde bulunan enerji varlıkları temelde elektrik ve doğal gaz olarak bakıldığında birkaç şirket içerisinde bulunuyor. Bunların başında da EÜAŞ, TEİAŞ ve BOTAŞ geliyor. Bu şirketlerden özellikle EÜAŞ bünyesindeki üretim tesisleri dönem dönem Özelleştirme İdaresi’ne devredilerek blok satışı gerçekleşiyor. Böylelikle bir gelir elde edliyor ancak diğer taraftan portföy de küçülüyor. Piyasa genellikle kamunun küçülmesini olumlu görür zira piyasadaki fiyatları bozucu etkisinden çok şikayet eder. Zira kamu şirketleri kar saiki ile çalışmazlar diye oluşan genel kanı genellikle de haklı bir inanıştır. 

Bu varlıkları tek tek satacağına aslında halka arz modeli ile tümden belli kısmını satarak hazineye gelir yaratmak ve yönetimlerini de kurumsal hale getirip bir piyasa oyuncusu haline getirmek tüm piyasalar için daha faydalı bir çözüm olabilir. Bu haliyle yönetilen şirketlerin kaynaklarını optimize edip, verimliliklerini artırmaya odaklanmaları çok doğaldır ve halen bu sayede oluşacak ciddi bir katma değer bulunmakta. 

Elbette bu şirketlerin büyüklükleri itibarı ile bunları sadece yerel yatırımcıya açmak yerine aynı zamanda Londra gibi piyasalarda da arzı gerçekleştirmek gerekir. Yabancı yatırımcıların tereddütle baktıkları bir dönemde bu arzı başarılı hale getirmenin formülü de satılacak şirketin değerinin FTSE 100 içerisine girebilmesini sağlamaktan geçiyor. 

Bunun için gerekirse bir Enerji Holding bünyesinde bu model denenebilir. Zira ilk 100 içerisinde yer alabilen şirketlerin “zorunlu “yatırımcıları var. Büyüklükleri milyarlarda dolara ulaşmış olan endeks fonları bu endeks içerisindeki hisseleri aynı oranda portföylerinde tutmak durumundalar. Bu yüzden bu büyüklükteki bir şirketin yabancı satışı konusunda ciddi avantajları olacaktır. 

Kısacası, özel şirketlerin hızla yöneldiği ve en çok tercih edilen yeni finansman modeli olan halka arz konusunda kamu tarafının da çalışmaya başlaması gerekir diye düşünüyorum. Zira “Varlık Fonu” kavramı sebebiyle de bu modelin kamunun yapısına ters olmayacağı kanaatindeyim. Doğrudan yabancı yatımcı çekmenin en doğrudan yolu gibi gözüken bu modeli hızla çalışmakta fayda var.