Elektrik fiyatları

Yerli ve yenilenebilir kaynaklara yönelim devam etmeli. Verilen lisansların yatırıma dönüşmesi yakın takip edilmeli; en temiz ve en hızlı kaynak olan “verimlilik” ve “talep tarafı katılımı” hızla devreye sokulmalı; elbette en önemlisi daha önce birçok kez yazdığımız gibi “şu anda ihtiyaç acil değil” rehavetine girilmemelidir.

Son dönemde artan spot elektrik fiyatları ile beraber tüketici tarifesine yapılan fiyat ayarlaması sebebiyle genel anlamda “Enerji Fiyatları” popüler gündemin merkezine oturmuş gibi gözüküyor. 

Bu tartışmalar devam ederken, bazıları artışların yüzdesel olarak nerden nereye geldiğine, bazıları ise başka ülkelerdeki fiyatlara göre çeşitli karşılaştırmalar yapıyorlar. Savunulan argüman ne ise bu karşılaştırmaları ona göre tasarlamak çok kolay ancak çoğu zaman yanıltıcı. Sadece bir argümanı savunmak adına ortaya çıkarılan genel görüşün yaygınlaşması maalesef yanlış bilgi ve algıya sebep oluyor. 

Öncelikle şuna net bakmak gerekir; dünyanın her yerinde elektrik benzer şeklide ve kaynaklarla üretiliyor. Bu elektriği üretmek, iletmek ve dağıtmak için de yine benzer ekipman ve teknolojiler kullanılıyor. Ayrıca gerek üretimi gerekse tüketimi optimize etmek için de yine benzer ekipman ve yazılımlar kullanılıyor. 

Maalesef burada bahsi geçen gerek kaynakların gerekse ekipmanların büyük çoğunluğu USD cinsinden değerleniyor. Birinci temel mesele bu. Ülkeler yerli ve yenilenebilir kaynaklara yönelseler dahi kur etkisinden tamamen kurtulamaları söz konusu değil. 

Diğer önemli bir mesele ise, kaynak kullanımı, yani özellikle termik kaynaklara dayalı ya da nükleer gibi güvenilir baz yük santraller olmadan elektrik sisteminin güvenilir çalışmasını sağlamak mümkün değil. Bu nedenle de doğal gaz ve kömür gibi  petrol ile korelasyonu kırılmamış ve ithalata dayalı bu emtia grubundaki fiyat ve volatiliye maruz kalmak durumundayız. 

Bu iki ana etkendeki fiyat hareketlerinin kullanılan hizmetin ya da malın maliyetine dolayısı ile fiyatına etki etmemesi maalesef düşünülemez. 

Buna rağmen kamu tarafı piyasanın belli bir bant içerisinde kalmasını sağlamaya çalışıyor ki bu uygulamalar da çoğu zaman eleştiriliyor. 

Ancak tüm bunlardan çıkan sonuç yerli ve yenilenebilir kaynaklara yönelim devam etmeli. Verilen lisansların yatırıma dönüşmesi yakın takip edilmeli; en temiz ve en hızlı kaynak olan “verimlilik” ve “talep tarafı katılımı” hızla devreye sokulmalı; elbette en önemlisi daha önce birçok kez yazdığımız gibi “şu anda ihtiyaç acil değil” rehavetine girilmemelidir. 

TEİAŞ’IN HALKA ARZI

Daha önce bu köşede tavsiye niteliğinde yazıdığımız kamuya ait enerji şirketlerinin halka arz yolu ile özelleştirilmesi konusunda ilk adım atıldı. 

Ancak, Bu konuda doğru model – yurtdışında belli bir büyüklüğe ulaşacak boyuta gelecek bir birliktelik ile uluslararası piyasada halka arz etmek olacaktır. TEİAŞ, EÜAŞ, BOTAŞ gibi şirketlerin bir ‘Enerji Holding’ bünyesinde birleştirilerek bu çatı şirketi örneğin Londra piyasasında halka açmak, hem şirketlerin yönetimi bakımından kamunun elini kolaylaştıracak hem de büyüklüğü 5 milyar USD üzerinde olarak endeks şirketi haline gelmesi ile büyük kurumsal uluslararası yatırımcıları çekecektir. 

Şirketlerin kurumsallık süreçleri ve şeffaflıkları açısından fayda sağlanacağı gibi, yabancı doğrudan sermayeyi çekmesi açısından da önemli bir adım olarak kullanılabilmelidir.