Doğu Akdeniz gazı kıyamet koparmaya değer mi?

 

Doğu Akdeniz maalesef dünyanın en karmaşık politik bölgelerinden biridir. Bu potansiyel varlık Doğu Akdeniz’de çekişmeleri tetikleyip daha da karmaşıklaştıracak ve zaten gergin olan bu bölgeye yeni kaygılar ekleyebilecek olsa da, bölgesel işbirliği, istikrar, enerji güvenliği ve bölge refahı açısından bir fırsat oluşturmaktadır. Yeter ki istek olsun.

 

Prof. Dr. Sayın Emre Alkin, basına yansıyan bir açıklamasında dünya doğal gaz rezervlerinin 53 yıllık ömrü kaldığını öne sürerek “bu kadar ömrü kısa bir şey için kıyamet koparmaya gerek var mı?” diye sorgulamış ve eklemiş: “Doğu Akdeniz projemiz yanlış değil. Bir hakkımız varsa elbette arayacağız. Fakat tükenecek, bitecek bir şey için bu kadar mücadelenin anlamı ne? Anlayamıyorum. Neyin planı yapılıyor? Bir iktisatçı olarak fizibilitesini anlamakta zorlanıyorum. Elbette bir karış toprağımızı vermediğimiz gibi bir damla suyumuzu da vermeyeceğiz ama bu bir doğal gaz çatışmasına dönüşmeli mi?”

Sayın Alkin’in bu sözlerini okuyunca kafamın içinde bir yerde Sezen Aksu’nun “Değer mi?” şarkısı yankılanmaya başladı.Prof. Dr. Sayın Emre Alkin, basına yansıyan bir açıklamasında dünya doğalgaz rezervlerinin 53 yıllık ömrü kaldığını öne sürerek “bu kadar ömrü kısa bir şey için kıyamet koparmaya gerek var mı?” diye sorgulamış ve eklemiş: “Doğu Akdeniz projemiz yanlış değil. Bir hakkımız varsa elbette arayacağız. Fakat tükenecek, bitecek bir şey için bu kadar mücadelenin anlamı ne? Anlayamıyorum. Neyin planı yapılıyor? Bir iktisatçı olarak fizibilitesini anlamakta zorlanıyorum. Elbette bir karış toprağımızı vermediğimiz gibi bir damla suyumuzu da vermeyeceğiz ama bu bir doğalgaz çatışmasına dönüşmeli mi?”

Değer mi hiç, değer mi hiç?

Değer mi, değer mi, değer mi? Söyle!

Bir rüya ömür boyu

Sürer mi, sürer mi, sürer mi böyle?

Hoca haklı: Sürmez! Ömrü bu kadar kısa bir şey için kıyamet koparmaya gerek var mı hakikaten? Nasılsa ileride her şey elektrikli olacak, petrokimya sektörü ürünlerine ihtiyaç kalmayacak, yüzde 100 yenilenebilir enerji kaynaklarıyla yaşadığımız bir dünya olacak, değil mi? Yıllık hacmi alt tarafı 5 trilyon dolar olan petrol ve gaz sektörünün yakında bitecek bir şey için ısrarla yatırım yapmaya devam etmesini anlamak da mümkün değil. Salak bunlar herhalde.

Emre Alkin Hoca gibi, doğalgaz rezervlerinin 53, petrol rezervlerinin 51 yıllık ömrü kaldığı (ki bu mantıkla Doğu Akdeniz gazının da 42 yıllık ömrü kalmıştır) gibi bir yanılgıya itilmemizin nedenini sevgili Cüneyt Kazokoğlu’nun hoşuma giden bir terimi ile tarif etmek isterim: “Rakamsal analiz kabızlığı”.

Petrol ve gazın falanca yıl ömrü kaldı derken o falanca yıl nasıl hesaplanıyor dikkatinizi çekmiştir illaki. Dört işlem değil sadece bölme bilmeniz yeterli. Rezerv miktarını üretim miktarına bölersiniz olur biter. Yani herhangi bir ülke, bölge veya dünya için 2018 yılı sonu itibariyle mesela BP Statistical Review raporunda verilen petrol veya gaz rezerv miktarını 2018 yılı üretim miktarına bölersiniz. Oldu bitti maşallah. Enerji uzmanı oldunuz.

Bu saçma oranın ne kadar anlamsız olduğunu anlamak için üç beş saniye düşünmek yeterlidir. Her şeyden önce, rezerv miktarı en azından teroride sabit bir rakam olamaz. Teoride diyorum çünkü mesela Cezayir’in doğal gaz rezervi eğer BP istatistiklerine inanıyorsanız son 11 yıldır sabit kalmış. Yani Cezayir’de her yıl tam tamına üretilen miktar kadar gaz keşfedilmiş. Ne hikmetse! Diğer yandan, yıllık üretim miktarı da sabit mantıklı bir süre haricinde sabit kalamaz. Devamı var ya neyse, bu yazının amacı bu değil.

Doğu Akdeniz’de ne kadar gaz var?

‘Doğu Akdeniz gazı kıyamet koparmaya değer mi?’ sorusuna cevap aramadan önce Doğu Akdeniz’de ne kadar gaz olduğuna bakmak gerekir.

Doğu Akdeniz’in nihai petrol ve gaz varlığı potansiyelini hesaplayıp sergileyen kamuya açık, ücretsiz bir çalışmayla henüz karşılaşmadım. Literatüre belki bir katkım olur düşüncesiyle bu konu üzerinde yaptığım bir çalışma Temmuz ayı başlarında Bilkent Üniversitesi Enerji Politikaları Araştırma Merkezi tarafından yayınlandı. (Bilkent Enerji Notları No.12  https://www.bilkenteprc.com/bilkentenergynotes).

Ocak 2009 ile Haziran 2019 arasında Doğu Akdeniz sularında yaklaşık 2500 milyar metreküp (bcm) gaz keşfedildi. Azerbaycan’ın 2018 yılı sonunda sahip olduğu ispatlanmış doğal gaz rezervinden fazla olan bu miktarın parasal değeri (Avrupa referans gaz fiyatı olan TTF son 10 yılın en düşük seviyesinde olmasına rağmen) 350 milyar dolardan fazladır. Haziran 2018’deki fiyatlar baz alınmış olsaydı bu parasal değerin iki ile çarpılması gerekecekti.

Yapılan tüm bu keşiflere ve arama faaliyetlerine rağmen Doğu Akdeniz’in halen dünyanın “en az arama yapılmış” bölgeleri arasında yer aldığını not düşmek gerekir.

Mesela, Suriye ve Lübnan açıklarında şimdiye kadar hiç arama kuyusu açılmadı. Mısır’ın Akdeniz’de Münhasır Ekonomik Bölgesi olarak gördüğü bölgenin yaklaşık yarısını oluşturan Batı kısmında şimdiye kadar sadece bir kaç sondaj yapılmıştır. Türkiye’nin Akdeniz’deki kıta sahanlığında ise bugüne kadar (Fatih sondaj gemisinin açtığı kuyu dahil) yanılmıyorsam sadece 17 kuyu açıldı.

Doğu Akdeniz’de Keşfedilmeyi Bekleyen Doğal Gaz Potansiyeli

Doğu Akdeniz’in gaz potansiyeli mevzu bahis olduğunda temel kaynak olarak ABD Jeoloji Kurumu (USGS) çalışmaları esas alınmaktadır.

USGS, 2010 yılında Doğu Akdeniz’deki iki havzada (Türkçe’de basen olarak da kullanılıyor) jeolojik esaslı değerlendirme sonucunda teknik olarak çıkarılması mümkün fakat henüz keşfedilmemiş petrol ve gaz varlığı hakkında iki önemli çalışma yayınlamıştır.

Bu iki değerlendirme Doğu Akdeniz’de toplamda teknik olarak çıkarılması mümkün fakat henüz keşfedilmemiş 10 trilyon metreküpten fazla doğal gaz olduğunu öngörmektedir: Çoğunlukla İsrail, Gazze Şeridi, Güney Kıbrıs ve Lübnan açıklarını kapsayan Levant Havzasında 1,7 milyar varil petrol ve 3,5 trilyon metreküp (tcm) doğal gaz; Mısır’daki Nil Deltası Havzasında 1,8 milyar varil petrol ve 6,3 tcm doğal gaz.

Buna ilaveten, birde bölgedeki ülkelerin resmi kurumlarının kendi Münhasır Ekonomik Bölgeleri (MEB) olarak gördükleri alanda petrol ve gaz potansiyelini içeren tahminleri mevcuttur.

Güney Kıbrıslı yetkililerin hesaplamalarına göre GKRY’nin sözde MEB’sinde yer alan ve 13 parsele bölünen 51000 km²’lik bölgede 1,7 tcm doğal gaz bulunduğu tahmin edilmektedir. Bunun Levant Baseni dışında kalan bölümünde ise en az 1 tcm doğal gazın olduğu öngörülmektedir.

İsrailli resmi kaynaklara göre İsrail MEB’inde 1,4 tcm gaz potansiyeli olduğu tahmin edilmektedir.

Lübnan resmi kaynaklarına göre ise Lübnan MEB’inde 700 ile 850 milyar metreküp (bcm) doğal gaz ve 660 ile 865 milyon varil ham petrole sahip olduğu tahmin edilmektedir. Bu rakamların çok daha üstünde miktarlar da zaman zaman resmi makamlar tarafından telaffuz edilmektedir.

Doğu Akdeniz’in gaz potansiyeli sadece konvensiyonel gaz kaynakları ile sınırlı  değildir. Örneğin gaz hidratları. Mesela, Girit adasının güneyinin ve Meis adasının güneyinin gaz hidratları açısından yüksek potansiyele sahip olduğunu gösteren çalışmalar mevcuttur.

Yukarıda bahsedilen devasa rakamlar önceleri temkinle karşılanmış olsa da, geçtiğimiz 10 yılda yapılan dünya klasmanında doğal gaz keşifleri, USGS ve bölge ülkelerin değerlendirmeleri hem Doğu Akdeniz’in gaz potansiyeli konusundaki inancı önemli derecede artırmış hem de Doğu Akdeniz’i uluslararası petrol sektorü ve jeopolitiğin odak noktası haline gelmiştir.

Doğu Akdeniz’deki Doğal Gaz Pastasının Karşılaştırmalı Büyüklüğü

Doğu Akdeniz’de bugüne kadar 4900 bcm’e yakın doğal gaz rezervi keşfedilmiş olup bunun yüzde 23’lük kısmı üretilmiştir. Kalan miktarın dörtte üçünde halen ya üretim yapılmakta ya da üretime geçmek için hazırlık yapılmaktadır.

Sadece keşfedilmiş gaz miktarı esas alındığında Doğu Akdeniz gazının Norveç veya Hollanda’da bugüne kadar keşfedilmiş doğal gaz miktarından biraz fazla, İngiltere veya Danimarka’da yapılan gaz keşif miktarından ise çok daha fazla olduğu görülmektedir.

Dolayısıyla Doğu Akdeniz’in yeni bir Norveç veya Hollanda olduğu yönündeki söylemlerin doğruluk payı vardır.

Bölgesel bir karşılaştırma yapıldığında ise Doğu Akdeniz’in hem keşif miktarı hem de toplam üretim miktarının Kuzey Denizi’nden oldukça küçük olmasına rağmen mevcut rezerv miktarının daha fazla olduğu görülmektedir. Nedeni ise Kuzey Denizi’nde keşfedilen gazın yaklaşık dörtte üçünün çoktan çıkartılmış olmasıdır.

Sadece bugüne kadar yapılan keşifleri baz alarak karşılaştırma yapmak aslında madalyonun tek bir yüzünü göstermektedir. Keşfedilmesi beklenen (yet-to-find) doğal gaz tahminlerini de bu miktara ekleyerek toplam gaz varlığı büyüklüğüne bakmak gereklidir.

Bu hesaplamalar da dikkate alındığında Doğu Akdeniz’in açık ara Kuzey denizindeki ülkelerden daha fazla doğal gaza sahip olduğu söylenebilir.

Bu yüzden keşfedilmiş ve henüz keşfedilmemiş doğal gaz hacmine ilişkin beklentileri de ekleyerek Doğu Akdeniz’i Kuzey Denizi ile karşılaştırmak daha doğrudur. Bu durumda, toplamda 15 trilyon metreküplük doğal gaz varlığı ile Doğu Akdeniz’in Norveç, Hollanda, İngiltere ve Danimarka’nın toplamından oluşan Kuzey Denizi’ne eşdeğer olduğu söylenebilir. Bu da Doğu Akdeniz’de gaz heyecanının neden bu kadar ilgi odağı haline geldiğinin en azından kantitatif bir göstergesidir.

Amma velakin

Keşfedilen rezervler üretime dönüşürse yapılan keşifler bir anlam kazanır. Sondaj yapılmaksızın kağıt üzerinde gaz varlığı pek bir şey ifade etmez. Kuyu açılarak yapılan keşif ise ancak rezervin üretime kanalize edilmesiyle anlam kazanır. Bu da bulunan rezervin ekonomik ve teknik olarak çıkarılmaya müsait olmasına, sahanın beklenen net finansal getirisinin doyuruculuğuna, üretime geçiş aşamasına geçmek için yapılacak saha geliştirme maliyetine ve bunun finansmanına, üretilen miktarı yurt içi ve dışı pazarlara ulaştırabilmek için gerekli alt yapı ve taşıma olanaklarına, üretilen petrol veya gazın satış fiyatına, ruhsatlandırma işlemlerindeki istikrara, politik atmosfere, enerji ve finans politikaları düzenlemenin güvenliğine ve benzeri etmenlere bağlıdır.

Fakat ne var ki Doğu Akdeniz maalesef dünyanın en karmaşık politik bölgelerinden biridir. Bu potansiyel varlık Doğu Akdeniz’de çekişmeleri tetikleyip daha da karmaşıklaştıracak ve zaten gergin olan bu bölgeye yeni kaygılar ekleyebilecek olsa da, bölgesel işbirliği, istikrar, enerji güvenliği ve bölge refahı açısından bir fırsat oluşturmaktadır. Yeter ki istek olsun.

‘Doğu Akdeniz gazı kıyamet koparmaya değer mi?’ sorusunun kısa cevabını Sezen Aksu zaten vermiş: Değer canım, değer elbet. Herhalde tarih bilen bazı kişiler sonraki mısrayı farklı söylerlerdi:

Değer bir tanem, petrol ve gaz için çok şeye!

Kalın sağlıcakla.