Enerji Stratejileri Konferansı başlıyor

TESAB’tan enerji sektöründe bir ilk ‘Taksonomi’ kitabı yayımlandı

TESAB tarafından hazırlanan “Avrupa Birliği Taksonomi Mevzuatı Çerçevesinde Türkiye Elektrik Sektörünün Değerlendirilmesi ve Dünyadan Örnekler” kitabı yayımlandı. Bu alanda hazırlanan ve yayımlanan ilk Türkçe eser olma özelliği taşıyan çalışmada taksonominin tanımı, kapsamı, sürdürülebilir finans platformu, mevzuatı,  enerji kaynaklarının taksonomi kapsamında değerlendirilmesi  ve Türkiye için öneriler gibi konular ele alındı.

Sibel ACAR-ANKARA

Türkiye Elektrik Sanayi Birliği (TESAB), enerji sektöründe taksonomi alanında bir ilke imza atarak “Avrupa Birliği Taksonomi Mevzuatı Çerçevesinde Türkiye Elektrik Sektörünün Değerlendirilmesi ve Dünyadan Örnekler” kitabını bu alanda hazırlanan ve yayımlanan ilk Türkçe eser olarak sektörle buluşturdu.

Tüm dünyada konuşulan yeşil dönüşüm, yenilenebilir enerji, Avrupa Yeşil Mutabakatı başta olmak üzere enerji sektörünün tartıştığı birçok konuyu elen alan kitap, enerji finansmanı için de örnekleri barındırıyor.

Yayın, taksonominin tanımı, kapsamı, AB Taksonomisi süreci, sürdürülebilir finans platformu, mevzuatı,  enerji kaynaklarının taksonomi kapsamında değerlendirilmesi  ve Türkiye için öneriler gibi konuları yedi bölümde ele alıyor.  AB dışı ülkelerin taksonomi çalışmalarını da barındıran ve 19 kişiden oluşan bir ekip tarafından hazırlanan kitap Türkiye’nin enerji dönüşüm hedeflerine de katkı sağlamayı amaçlıyor. Yayına ücretsiz olarak www.tesab.org.tr/attachments/article/130/takso~.pdf adresinden ulaşılabilir.

‘ÜLKELER ENERJİ ARZI ÖNCELİKLERİNDE YENİ TEDBİRLER GELİŞTİRİLMELİ’

Hazırlanan esere yönelik değerlendirmelerde bulunan TESAB Yönetim Kurulu Başkanı Dr. İzzet Alagöz, dünyanın özellikle son 3 yıldır sıra dışı süreçlerden geçtiğini ve bu doğrultuda ülkelerin enerji arzı önceliklerinde yeni tedbirler geliştirilmesini gündeme getirdiğini ifade etti.

Bu gelişmeler öncesinde, sanayi devrimi ile yükselmeye başlayan CO2 salınımı sonucu hızla kirlenen atmosferi korumak amacı ile başta Birleşmiş Milletler olmak üzere değişik kuruluşlar tarafından çeşitli girişimlerde bulunulduğu ve sözleşmeler imzalandığını belirten Alagöz, hazırlanan çalışmayla ilgili; “Bu süreç içerisinde özellikle AB tarafından 2019 yılı sonunda duyurulan “AB Yeşil Mutabakatı” ile Avrupa’nın 2050 yılında ilk “karbon nötr” kıta olma hedefi açıklanmış ve üye ülkeler yol haritalarını, stratejilerini belirlemişlerdir. Bu stratejilerin ana hedefi karbon salınımını azaltmak olup bu doğrultuda yenilenebilir enerjiye geçiş, yeşil finansman, taksonomi, elektrifikasyon gibi hususlar elektrik sektöründe ön plana çıkmıştır. Türkiye’nin de tam üye statüsünde üye olduğu Eurelectric, 32 ülkenin elektrik enerjisi sektörünü temsil eden güçlü bir sivil toplum kuruluşudur. Bünyesinde bulunan ve üye ülkelerin temsilcilerinden oluşan çalışma grupları ile gündemi takip etmektedir. Ülkemizde de 2020 yılı ortalarında TESAB bünyesinde “Eurelectric Türkiye Çalışma Grupları” ile ihtiyaca binaen alt çalışma grupları oluşturulmuş olup bu gruplar, bir yandan Avrupa elektrik enerjisi sektörünü, diğer yandan da ülkemiz elektrik sektörünü takip ederek sektöre kaynak oluşturacak yayınlar hazırlamaktadır. Eurelectric Türkiye Finansal Düzenlemeler Çalışma Grubu altında oluşturulan Taksonomi Alt Çalışma Grubu tarafından hazırlanan “Avrupa Birliği Taksonomi Mevzuatı Çerçevesinde Türkiye Elektrik Enerjisi Sektörünün Değerlendirilmesi ve Dünyadan Örnekler” yayını ile “Taksonomi” değerlendirilmiştir. Gönüllülük esasında TESAB yayınına katkı koyarak hazırlayan ekibe teşekkür eder, sektöre faydalı olmasını dilerim. Ülkemiz elektrik enerjisi sektöründe çalışan uzmanlarımızı TESAB çalışmalarına katkı koymaya davet ederim” ifadelerini kullandı.

‘TÜRKİYE KOŞULLARINA UYGUN BİR YEŞİL TAKSONOMİ OLUŞTURMALI’

Raporun sonuç bölümünde ise Avrupa Birliği’ne komşu olan ülkemiz ticaretinin yaklaşık %40’ının AB ülkeleri ile gerçekleştirildiği dikkate alındığında AB Parlamentosunda alınan kararların ekonomi, üretim, imalat, nihai tüketici boyutunda ve tüm sektörlerde ülkemizi etkilemesinin kaçınılmaz olduğu vurgulanarak Paris İklim Anlaşması ve Avrupa Yeşil Mutabakatı ilanı sonrası ülkelerin belirlediği hedeflerde zaman zaman sapmalar olsa dahi, özellikle yenilenebilir enerji, elektrifikasyon, e-mobilite konularında alınan tedbirler istikrarlı şekilde uygulanmaya devam ettiği ifade edildi.

Bu süreçte ülkemizin de sürecin gerisinde kalmamasının büyük önem taşımasının vurgulandığı raporda; “Tıpkı diğer alanlarda olduğu gibi iklim değişikliğinin en önemli araçlarından biri olan “Yeşil Taksonomi” oluşturma sürecinin de yakından takip edilip, ülkemizin coğrafi, demografik ve ekonomik şartları dikkate alınarak hukuki, sosyal, teknik, finansal olarak altyapının oluşturulup uygulamaya konulması ülkemizin diğer ülkelerle ticari ve ekonomik rekabeti açısından faydalı olacaktır. 2050 yılına kadar net sıfır karbon olunması hedeflenen bu süreçte ülkemizin de alınması gereken aksiyonları hızla alması ve sürecin gerisinde kalmaması önem taşımaktadır. Bu amaçla Şubat 2022 İklim Şurası’nda alınan karar uyarınca ilgili tüm tarafların katılımı ile oluşturulacak komisyonların Türkiye koşullarına uygun bir Yeşil Taksonomi oluşturmasının ülkemiz menfaatine olacağı düşünülmektedir” ifadelerine yer verildi.

TÜRKİYE İÇİN ÖNERİLER

Raporda, ülkemizde gerçekleştirilecek çalışmalara yönelik öneriler dört ana başlıkta toplandı. Çalışmadan öne çıkan başlıklar şu şekilde sıralandı;

HUKUKİ VE SOSYAL ÖNERİLER

-İklim Şurası Komisyon Tavsiye Kararlarında ulusal yeşil taksonomi mevzuatının 2023 yılı sonuna kadar tamamlanmasına yer verilmiştir. Bu kapsamda, gerek iç hukuk gerekse uluslararası hukuktaki ilgili mevzuatla uyumlu olması açısından söz konusu mevzuatın titizlikle hazırlanması önem taşımaktadır. Hazırlanacak mevzuatın daha işlevsel olması için hazırlık sürecinde konuyla ilgili tüm paydaşların katılımının sağlanması faydalı olacaktır.

 Yürürlükte olan 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun 63. Maddesinde yer alan yerli malı tekliflere yönelik fiyat avantajının, karbon sıfır üretimleri içeren teklifler için ya da yüzde yüz geri dönüştürülmüş ürünlerden elde edilen mal ve malzemeleri içeren teklifler için de (yerli ya da ithal olmasına bakılmaksızın) sağlanmasına yönelik mevzuat değişikliklerinin yapılması firmaları bu yönde üretime ya da tedarike teşvik edecektir. Kamu alımlarının ülke ekonomisindeki ağırlığı göz önünde bulundurulduğunda bu uygulamanın yeşil ekonomiye geçişte ivme kazandıracağı aşikârdır.

 Mevcut vergi kanunlarında yapılacak değişiklikler, temiz enerji ile üretimini sağlayan veya geri dönüştürülen malzemeler ile üretim yapan firmalara, temiz enerji kullanımları oranında ya da geri dönüştürülmüş ürün kullanımları oranında vergi avantajı sağlanması da yeşil ekonomiye geçişte teşvik edici olacaktır.

 Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından düzenlenmiş olan “Ambalaj Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği” benzeri yasal düzenlemelerin daha uzun vadede daha geniş kapsamlı olarak yapılması gerekmektedir. Örneğin kitaplardaki KDV’nin indirilmesi gibi geri dönüşüm kâğıtlardan, kumaşlardan, camdan vs. üretilen ürünlerden alınan verginin indirilmesi, firmaların kendi kaynakları ile temiz enerji üretimi yapabilmesi için teşvik mekanizmalarının geliştirilmesi, yeşil ekonomiye geçişte faaliyet alanını değiştiren ya da mevcut durumunu güncelleyen firmalar için çalışan primleri konusunda devlet katkısı gibi yasal düzenlemeler, hem istihdamı artırıcı hem taksonomide hâlihazırda yeşil ekonomik faaliyetler dışında kalan sektörler ya da yeşil ekonomik faaliyete dönüştürülebilir sektörler için hızlandırıcı bir etki yapabilecektir.

 Ülkemizde enerji sektöründeki yatırımlarda çevresel ve sosyal unsurların dikkate alındığı en önemli mevzuat Çevresel Etki Değerlendirme Yönetmeliği’dir. Çalışmanın enerji kaynakları ile ilgili bölümlerinde mevcut yönetmelik altında enerji kaynaklarının değerlendirme kriterlerinden kısaca bahsedilmiştir. Bu yönetmeliğin, AB Taksonomi Müktesebatına ne ölçüde uyumlu olduğu hem teknik hem de hukuki açıdan değerlendirilmelidir.

 Taksonomi mevzuatı her ne kadar ülkelerin kendi gereksinimleri doğrultusunda hazırlanmış olsa bile, konunun oldukça dinamik olması sebebiyle, özellikle ticari ilişkilerimizin yoğun olduğu Avrupa ülkelerinde uygulanan Yeşil Taksonomi konusundaki gelişmeler yakından takip edilmelidir.

 Taksonomi mevzuatının kabulü ile birlikte yeni oluşacak istihdam alanlarının belirlenerek işgücünün bu yöne kaydırılması, bu kapsamdaki işgücüne gerekli eğitim olanaklarının sağlanması adil bir geçiş için faydalı olacaktır.

 Türkiye taksonomi çalışmalarının acilen başlatılması ve bu konuda çalışmaları yürütecek kuruluşların belirlenmesi, (Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı, Merkez Bankası, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu vb)

TEKNİK ÖNERİLER

 İklim Şurası kararları arasında yer alan “Ulusal yeşil taksonomi mevzuatının hazırlanması amacıyla bir “Teknik Uzman Grubu” oluşturulmalı ve mevzuat hazırlıkları 2023 yılı sonuna kadar tamamlanmalıdır.” kararı gereği kurulacak Teknik Uzmanlar Grubu altında “Hukuk ve Sosyal”, “Teknik” ve “Finansal” olmak üzere 3 alt komitenin kurulması ve bu komitelerde ilgili Kurumlardan uzmanların yer alması

 Ülkemiz coğrafyası, demografik yapısı, enerji kaynakları dikkate alınarak bölgelerin ihtiyaçlarına göre farklı taksonomi kurallarının belirlenmesi

 Geçiş sürelerinin belirlenmesinde santralların ekonomik ömrü, kullanma süreleri, yakıt cinsleri vb kriterler dikkate alınarak  taksonomiye uyum için değişik geçiş sürelerinin belirlenmesi

 Enerji sektöründe taksonomi kuralları belirlenirken, üretim, kaynak, iletim, dağıtım, depolama, verimlilik gibi sektörün tüm alanlarındaki paydaşları ile birlikte hareket edilmesi faydalı görülmektedir.

FİNANSAL ÖNERİLER

 Devlet tarafından yeşil tahviller çıkarılmalı ve taksonomi süreci finanse edilmelidir. Bu yöntem Güney Kore ve Çin gibi ülkelerde denenmiş olup özel sektör tarafından yoğun ilgi görmüştür.

 Enerji yatırımları ülkenin sürdürülebilir kalkınması için kritik yatırımlar olup uzun vadeli bakış açısı gerektirmektedirler. Finansman kuruluşlarının da projeksiyonlarını oluştururken uzun vadede riskleri de değerlendirmeleri, belli varsayımlara dayanarak risk hesaplamaları gerekmektedir. İklim risklerinin tanımlanması ve senaryolar altında değerlendirilmesi özellikle yenilenebilir enerji kaynaklarında, kaynak tahmin ve dolayısıyla üretim projeksiyon çalışmalarında çok önemlidir.

Bu nedenle, AB Taksonomi Teknik Kriterleri 10 yılın üzerinde ömre sahip yatırımlar için bazı önerilerde bulunmaktadır. Bu tip yatırımlar için hazırlanan iklim projeksiyonu senaryoları en az 10-30 yıllık bir süreyi kapsamalıdır. Bu senaryolar mümkün olan en yüksek detayda ve en modern iklim projeksiyonlarını içerek şekilde yapılmalıdır. Bu nedenle yatırımcı şirketlerin, uzun dönemli senaryoları, iklim risklerini, mevcut iyi uygulama örneklerini, kılavuzları, en son IPCC İklim değişikliği raporunu, bilimsel hakemli yayınları, modern bilimi dikkate alarak yatırımlarını planlamaları önerilebilir. Finansal kaynaklara ulaşım ve bunların kullanılmasında bu analizlerin mevcudiyeti çok önemlidir.

 Yeşil finansman fırsatlarına ve kaynaklarına ulaşmada firmaların sürdürülebilirlik raporları hazırlaması birçok finansal kuruluş nezdinde finansman çalışmalarının ön şartı haline gelmektedir. Bu nedenle, şirketlerin ekonomik, çevresel, sosyal ve yönetişimsel performansıyla ilgili ölçülebilir hedefler konulması ve yatırımların da bu bakış açısıyla değerlendirilmesi önerilebilir.

ELEKTRİK ENERJİSİ SEKTÖRÜNE YÖNELİK ÖNERİLER

Taksonomi açısından enerji kaynakları bazında ülkemiz için sunulan öneriler yedi başlık altında sıralandı.

Güneş Enerji Santralları için Öneriler

 Büyük projelerin yanı sıra çatı tipi PV sistemleri için de yatırım teşvik ve kolaylıkların sağlanması toplumsal bilincin oluşturulması açısından önemlidir. Bireylerin yeşil ekonominin yararlarını da görmelerini sağlayabilecek uygulamaların olması, yenilenebilir enerji için toplumsal desteğin oluşmasını sağlayacaktır.

 Fotovoltaik güneş enerjisi destekli depolama teknolojileri henüz uygulama aşamasında değildir. Bu tür teknolojiler üniversiteler, TÜBİTAK ve diğer AR-GE faaliyetleri yürüten kesimlerin işbirliği içinde yaptıkları çalışmalar ile işlevsellik kazanacaktır.

Rüzgar Enerji Santralları için Öneriler

Hem karasal hem de deniz rüzgar enerjisi projeleri için, çevresel etki değerlendirme yönetmeliğinin taksonomiye uygunluğunun değerlendirilmesi önerilmektedir. Örneğin bugün itibariyle Türkiye’de henüz bir deniz üstü rüzgar santralı kurulu değildir. Bu santralların tabi olacağı mevzuatın şimdiden Avrupa Birliği’ne uyum içinde yapılması önerilebilir. Şuan Avrupa Birliği, taksonomi altında bu tip santralların su ve deniz kaynaklarının sürdürülebilir kullanımı ve korunmasına yönelik etkisi, gürültü hesaplaması gibi kriterler koymaktadır. Bu tip kriterlerin proje değerlendirme aşamasında ilgili yönetmeliklerde yer alması çevresel kaygıların önüne geçilmesi için de önemlidir.

Döngüsel ekonomiye geçiş hedefi altında rüzgar türbinlerinin seçimi yapılırken, geri dönüştürülebilirliği ve dayanıklılığı yüksek, sökülmesi ve yenilenmesi kolay ekipman tercih edilmesi ve bu yönde talep yaratılmasının sektörün faydasına olacağı düşünülmektedir.

Hidroelektrik Enerji Santralları için Öneriler

Hidroelektrik enerji kaynaklarının ilk yatırım maliyetleri yüksek olmasına karşın kullanım ömrü ve bakım onarım masrafları göz önüne alındığında, üretilen enerjinin birim fiyatının diğer enerji kaynaklarından üretilen enerji fiyatına göre çok daha uygun olduğu görülmektedir. Türkiye’de elektrik üretiminde dışa bağımlılıktan kurtulmak amacı ile hidroelektrik santrallar büyük öneme sahiptir. “Sürdürülebilir finans”, en önemli dış ticaret ortağımız olan AB’ye olan ihracatın artırılması ve yeni fırsatların değerlendirilmesi için çok önemli bir ön koşul olarak görülmektedir. Önümüzdeki süreçte taksonomiye uyum sağlayan firmalar ciddi bir rekabet avantajı elde edecektir. Bu anlamda, yenilenebilir enerji kaynakları adına AB taksonomi kriterlerinin incelenmesi önem arz etmekte olup bu çalışmalar ulusal taksonomi çalışmalarına da yön verecektir. Türkiye olarak hidroelektrik gücümüzü doğru kullanmalı ve geleceğe hazır olmalıyız.

Jeotermal Enerji Santralları için Öneriler

Ülkemizdeki santralların, özellikle CO2 emisyonunun düzenli olarak ölçülmesi, bu ölçümler sonucunda yapılan değerlendirmede işletme koşulları ya da santralın dizaynının değiştirilerek emisyon salınımın azaltılması yönünde önlemler alınması, daha az emisyon salınımı yapan yenilikçi enerji sistemlerinin teknik, ekonomik ve ekolojik değerlendirmelerinin yapılması önemlidir.

Türkiye uygulamaları anlamında YEKDEM yasası ile 2010-2020 yıllarında üretilen jeotermal enerji için yüksek oranda bir alım garantisi olması nedeniyle para kazanma güdüsüyle eksik projelerin ortaya çıktığı ve aşırı ruhsatlanma nedeniyle ciddi sıkıntıların yaşandığı bilinmektedir. Bu nedenle Türkiye için bundan sonraki dönemde teknik kriterlerin tutturulması için, geliştirilmiş jeotermal sistemlerin üzerinde durulması, mevzuat kapsamında aşırı ruhsatlanma ve buna benzer sıkıntıların azaltılması için yeni düzenlemeler yapılması, santralların daha sıkı bir denetim mekanizmasıyla düzenli kontrollerinin yapılarak teknik eksikliklerinin giderilmesi yönünde gerekli adımlar atılması, eksikliklerin aşılması anlamında son derece önemlidir.

Biyoenerji ile İlgili Öneriler

Türkiye’ye özgü olarak, büyükşehir belediyelerinde evsel atıkların ve kanalizasyon atıklarının biyokütle/biyogaz olarak değerlendirilmesi,  belediyeye ait ulaşım araçlarında gerek gaz gerek elektrik enerjisi olarak kullanılması, şehir elektriğinin ya da konut/işyeri ısınmasının belirli bir yüzdesinin biyogaz kaynaklı olarak üretilmesinin yasal bir zorunluluk haline getirilmesi alternatif enerji kaynakları üretmek ve dışa bağımlılığı azaltmak konusunda yardımcı olacaktır.

Nükleer Enerji Santralları için Öneriler

Türkiye’de elektrik üretiminin önemli bir kısmı kömürlü santrallardan karşılanmaktadır. Kömürden çıkış yapılırken, yerine baz yük santralı olarak özellikle çok az sera gazı üretimi nedeniyle uygun görülen sistemlerden biri olan nükleer santralların tercih edilmesinin faydalı olacağı düşünülmektedir. Kesintisiz ve sürdürülebilir elektrik tedariği için nükleer santrallar en uygun seçimlerden biri olarak değerlendirilmektedir. Uzun yıllardır Avrupa, Amerika ve Asya ülkelerinde kullanılan nükleersantrallar, özellikle yakıt hacmine göre daha fazla enerji elde edilmesinin yanı sıra ülke enerji sistemi içinde hem çeşitlilik hem kapasite hem de baz yük açılarından yer alması önem arz etmektedir.

Bu açıklamalar doğrultusunda, nükleer santral teknolojisinin hem teknolojik olarak ülkemize kazandırılması, hem kömürlü santralların yerini alması diğer bir deyişle baz yük olarak çalıştırılması, hem de güvenlik kültürünün birçok alana sirayet etmesi yönleri ile nükleer enerji Ülkemiz enerji geçiş süreci ve uzun yıllar enerji talebinin karşılanması için en tercih edilebilir sistem olduğundan Türkiye Taksonomisinde yer almalıdır.

Doğal Gaz Yakıtlı Enerji Santralları İçin Öneriler

Doğal gaz arama çalışmalarına devam edilmesi yönündeki milli kaynakların genişletilmesi politikaları sonucu artabilecek doğal gaz miktarları ile Türkiye’nin doğal gaz konusundaki dışa bağımlılığı azaltılabilecektir. Doğal gaz rezervlerinin tespit edilmesi kadar, bulunan doğal gazın depolanması ve piyasaya kazandırılması da önemlidir. Yeni yükümlülükler çerçevesinde ulaşılabilir, ölçülebilir ve izlenebilir hedeflerin konulması gerekmektedir.

Taksonomi Tüzüğü’ne uyum kapsamında doğal gazın kalitesinin artırılması çerçevesinde yapılabilecek çalışmaların yanı sıra son teknolojiler ile donatılmış çevrim santrallarının kullanılması, eski teknolojili santralların sektördeki paylarını kaybetmemeleri için fizibilite ve yenileme çalışmalarına başlamaları, ülke bazlı yapılan ölçüm, izleme ve doğrulama çalışmalarının santral bazlı olarak da takip edilmesi büyük önem arz etmektedir.