14. Türkiye Enerji Zirvesi’nin ikinci gününde önemli konuların ele alındığı sunumlar yapıldı. Bunların ilki, Jeotermal Elektrik Santral Yatırımcıları Derneği (JESDER) Yönetim Kurulu Üyesi Muharrem Durmuş’un yaptığı “Jeotermal Enerji” sunumuydu. Ardından Beykent Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tanay Sıdkı Uyar “Biyoenerji” ve FGE Londra Enerji Ekonomisi ve Dönüşümü Direktörü Cüneyt Kazokoğlu “Sürdürülebilir Havacılık Yakıtları” sunumunu gerçekleştirdi.
14. Türkiye Enerji Zirvesi’nin ikinci gününde önemli konuların ele alındığı sunumlar yapıldı. Bunların ilki, Jeotermal Elektrik Santral Yatırımcıları Derneği (JESDER) Yönetim Kurulu Üyesi Muharrem Durmuş’un yaptığı “Jeotermal Enerji” sunumuydu. Ardından Beykent Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tanay Sıdkı Uyar “Biyoenerji” ve FGE Londra Enerji Ekonomisi ve Dönüşümü Direktörü Cüneyt Kazokoğlu “Sürdürülebilir Havacılık Yakıtları” sunumunu gerçekleştirdi.
‘Biyoenerji için sektörler arası koordinasyon gerekiyor’
Hidrojen teknolojileri gündemde. Türkiye’de biyoenerji bu alanda önemli bir yer tutuyor ve gıdamızı bu kaynaktan sağlıyoruz. Atıklar, biyoenerji üretiminde kullanılabilir. Birçok araştırmacı bu konuda çalışmalar yapıyor. Fatih Dönmez Türkiye’deki biyokütle kapasitesinin 28 megavat olduğunu açıklamış. 2021 yılında biyokütle santralleri, 7.600 gigavat saat elektrik üretmiş ve bu, toplam elektrik üretiminin yüzde 2.3’ünü oluşturuyor. Hayvansal atıklardan enerji üretimi de önemli bir konu. Bir metreküp gaz üretme kapasitesine sahip olan mangiz, biyoteknolojik yöntemlerle 1 ila 3 büyükbaş hayvan atığından elde edilen gazla bir hanenin 3 öğün yemeğini pişirebiliyor.
Biyojet üretimi ve biyogaz tesislerinin artan rolü, özellikle İstanbul gibi büyük şehirlerde önemli bir gelişim gösteriyor. İstanbul’daki biyogaz tesisleri, şehrin atıklarını değerlendirerek enerji üretimi sağlıyor. Ayrıca, metan gazının üretimiyle bu tür santrallerin kapasitesi giderek artıyor. Biyoenerjinin sürdürülebilirliğiyle ilgili bazı potansiyel faydalar ve zorluklar bulunuyor. Fosil yakıtların yerine biyokütle kullanılması, sera gazı emisyonlarını azaltan önemli bir fayda sağlar. Ancak, biyoyakıt üretiminin artan su tüketimi, su kalitesinin düşmesi gibi olumsuz etkileri de bulunuyor.
Biyoenerji için sektörler arası koordinasyon gerekiyor. Ayrıca, mali ve ekonomik engeller de bulunuyor. Fosil yakıtlara sağlanan sübvansiyonlar, biyoenerji sektörünün gelişimini engelleyen önemli bir faktör. Biyoenerji teknolojilerinin güvenilirliği konusunda da bazı teknik altyapı eksiklikleri var. Tedarik zinciriyle ilgili engeller ve standartların yetersizliği de sektörü zorlamakta.
Biyoenerji, son kullanımda genellikle pişirme ve ısıtma amaçlı kullanılırken taşıma yakıtları olarak da kullanılabiliyor. Ayrıca, binalarda ısıtma ve elektrik üretiminde de biyoenerji kullanılıyor.
Yenilenebilir enerjide biyoenerjinin payı yüzde 3. Yenilenebilir enerjilerin yaygınlaştırılması için genel politikalar geliştirilmesi gerekiyor. Bu politikalar, sürdürülebilir düzenlemeler, yenilenebilir enerji santralleri için mali teşvikler, enerji verimliliği hedefleri ve dağıtım politikalarını içermeli. Aynı zamanda biyoenerjinin potansiyel fırsatlarını desteklemek için stratejik hedefler belirlenmeli.
‘2010 yılı itibarıyla sektör hızla büyümeye başladı’
Türkiye genelinde farklı sıcaklık seviyelerine sahip çeşitli jeotermal alanlar bulunuyor. Bu bölgeler, özellikle batı bölgelerinde yoğunlaşmakta. Toplam 65 lisanslı santralin hepsi Ege ve Marmara bölgelerinde bulunuyor. Batı kesimi başta olmak üzere her bölgede jeotermal kaynağımızdan söz edebiliriz. Bu potansiyele paralel olarak ortalama bir santralden saatte 100.000 bin ton jeotermal su elde edilmekte ve elektrik üretimi sonrası yeraltına geri basılmakta. Bu boyuttaki bir devinim için arazinin durumuna bağlı olarak lityum elde etme açısından da yüksek bir potansiyele sahip olacağını düşünüyoruz.
Jeotermal enerjinin Türkiye’deki direkt kullanım alanlarına dair verileri şu şekilde özetleyebiliriz: Türkiye’nin jeotermal kaynak gücü 2023 yılına kadar 1.691 MW iken son günlerde devreye giren iki santral ile bu rakam 1.721 MW’a yükseldi. Isıtma konusunda, 165.500 konut ısıtılmakta, yaklaşık 7.000 dekarda sera ısınması yapılmakta ve yılda 5.000 ton ürün kurutulmakta. Ayrıca, 46.400 konut eşdeğerinde 272 adet termal tesiste faaliyet sürdürülmekte. Dünyadaki jeotermal enerji gücüne bakacak olursak 3.900 MW ile Amerika Birleşik Devletleri ilk sırada yer alıyor. Türkiye’nin kurulu güç gelişimine bakıldığında neredeyse 30 yıldır jeotermal enerjiden elektrik üretiyoruz. 1980-1990’’lı yıllarda santraller var olsa da sektörde çok aktif değildik. Ancak 2010 yılı itibarıyla sektör hızla büyümeye başladı. Özellikle MTA’nın saha çalışmaları ihale edilince özel sektör piyasayı canlandırdı. Bugün Türkiye, 1.727 MW kurulu güç ile hizmet veriyor. Jeotermal enerjinin ülke ekonomisine katkısı, ortalama 5 milyar dolarlık bir yatırım ile yaklaşık 1 milyar dolarlık vergi geliri sağlanıyor. MTA tarafından açıklanan 6.000 MW’lık jeotermal enerji potansiyelini yakalamak ve optimum düzeyde kullanmak için sektörün beklentileri mevcut. Bunun için, her faaliyet alanına yayılmış standardize edilmiş bir mevzuat sistemine, yerli üretimi destekleyen ekipman ve santral kurulumlarına, entegre sistemler için depolama ve hibrit tesislere yönelik teşvik sistemlerinin oluşturulmasına, uzun vadeli finansman ihtiyaçlarına ve akaryakıtta indirim gibi düzenlemelere potansiyelin kullanımı için ihtiyaç duyuluyor. Sektör hedefleri de Ar-Ge çalışmalarının artırılması, üniversitelerle daha fazla iş birliği ve standardize edilmiş mevzuatlar, bürokrasinin azaltılması gibi konuları kapsıyor. Kurumlarla bu alanlarda çalışmalarımız devam ediyor.
‘Havacılıkta tek alternatif biyoyakıt’
Avrupa Birliği, önümüzdeki yıl sürdürülebilir havacılık yakıtı harmanlama zorunluluğu getirecek. Bu düzenleme, petrole dayalı jet yakıtının yerini almayı hedefliyor. Emisyonları sıfıra indirmek için çeşitli hedefler belirlenmiş durumda. Bu nedenle alternatif yakıtlara yöneliyoruz. Bunlardan biri de biyoyakıtlar.
Hava endüstrisinde durum biraz karmaşık. Dünya genelinde iki önemli kurum var: IATA (Uluslararası Hava Taşımacılığı Birliği) ve ICAO (Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü). Her iki kurum da bu emisyonları düşürmeyi hedefliyor. Eğer herhangi bir değişiklik yapılmazsa emisyonlar yüksek seviyelere çıkacak. Endüstride ise sürdürülebilir havacılık yakıtları ile bu sorunun çözülmesi bekleniyor. Dekarbonizasyonun tek yolu sürdürülebilir havacılık yakıtları yani biyoyakıtlar.
Şu anda dünyada ülkelerin ne tür harmanlama politikaları uygulamalarına değinmek istiyorum. Doğu ve Batı arasındaki farklar var. Amerika Birleşik Devletleri, 2,3 milyar galon üretim ve tüketim hedefi belirlemiş. Türkiye ise önümüzdeki yıldan itibaren %52 oranında harmanlamaya başlayacak. Avrupa ülkelerinin bazılarında harmanlama yapılıyordu önümüzdeki yıl tüm Avrupa Birliği ülkelerinde harmanlama başlayacak. Singapur, Malezya, Tayland ve Endonezya gibi palm yağı üreten ülkeler de bu konuda önemli bir yer tutuyor. Dikkat çeken bir diğer nokta ise Brezilya ve Hindistan’ın 2027, Avrupa’nın ise 2025’te biyoyakıt kullanımına başlayacak olması. Uluslararası havacılıkta ICAO’nun CORSIA (Carbon Offsetting and Reduction Scheme for International Aviation) adlı yönetmeliği devreye girecek. Bu yönetmelik, dünyadaki tüm ülkelerin havacılıktan kaynaklanan emisyonları belirli bir seviyeye indirmeyi öngörüyor. 2027’den itibaren bu hedeflerin uygulanması bekleniyor. Bu nedenle, 2025-2027 yıllarında büyük bir değişim yaşanacak. Çin, biyodizel üreticisi olarak büyük bir oyuncu.
Farklı üretim yöntemleri ve ham maddelerle üretilen havacılık yakıtları arasında çeşitli kategoriler bulunuyor. Gazifikasyonla, hidrojenle üretilenler ve alkol bazlı jet yakıtları gibi farklı yakıt türleri mevcut. Konvansiyonel jet yakıtı, karbondioksit yoğunluğu yaklaşık 89-90 gram megajul yoğunluğunda. Ancak sürdürülebilir havacılık yakıtları, belli bir değeri aşmamalı. Bu nedenle, her yakıt türü aynı oranda emisyon azaltımı sağlamaz. Örneğin, palm yağı üretimi yağmur ormanlarını kesip yapıldığında yüksek emisyonlara neden olabilir.
Şu anda dünyada üretilen sürdürülebilir havacılık yakıtlarının çoğu hidro işlemle ve diğer yöntemlerle üretilen yakıtlar. Uzun vadede, hidrojenle üretilen havacılık yakıtları ana kategori olarak görülüyor. Ancak, talep ve üretim kapasitesine baktığımızda 2023-2026 yılları arasında üretim kapasitesinin talebi fazlasıyla karşılayacağını görüyoruz. 2027’de bu denge değişebilir çünkü üretim kapasitesinin fazlası fiyatları düşürmekte ve ekonomik olarak sürdürülebilir olmasını engellemekte. 2025’te Avrupa Birliği’nde, 2027’de ise dünya genelinde sürdürülebilir havacılık yakıtları zorunlu hale gelecek. Bu dönemde daha fazla kapasite üretilecek. Dünyada günlük yaklaşık 8 milyon varil havacılık yakıtı tüketiliyor. yüzde 80 oranında ikame sağlayacak kadar sürdürülebilir havacılık yakıtı kapasitesine sahip değiliz. Yeterli ham madde yok. Dolayısıyla, net sıfır (net zero) hedeflerinde gerçekleşmesi mümkün olmayan bir durum söz konusu. Türkiye, 2025 yılında bu süreçlere dahil olacak. Bu dekarbonizasyon sürecinde hidrojenin rolü de önemli. Hidrojen, hafifliği nedeniyle uçaklar için ideal bir yakıt olabilir, ancak enerji yoğunluğu düşük olduğu için bu teknolojiler ticari havacılıkta kısa vadede uygulanabilir görünmüyor. Elektrikli uçaklar da deneniyor ancak bu uçakların da enerji yoğunluğu çok düşük. Dolayısıyla, Londraİstanbul gibi uzun mesafeli uçuşlarda elektrikli uçakların kullanımı şu an için mümkün değil. Havacılıkta tek alternatif biyoyakıt olduğu için bu yöntem oldukça yaygınlaşacak.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, COP29 Dünya Liderleri İklim Zirvesi’nde konuştu12 Kasım 202416:07 Adana’daki iki maden sahası için ihale düzenlenecek12 Kasım 202409:14 Bakan Işıkhan, sektör buluşmaları kapsamında “Madencilik Sektörü” programına katıldı14 Ocak 202516:57 TÜVTÜRK, Altın Lider Ödülleri 2024’te ödülün sahibi oldu14 Ocak 202515:59 Solwie Energy’nin rüzgar enerjisi santrali Kayseri İncesu’da açılıyor14 Ocak 202515:49 Elektrikli araç şarj istasyonlarında doğru donanım, kurulum ve kullanım hayati önem taşıyor14 Ocak 202515:48 Van’da okulun elektrik ihtiyacının yarısı güneş enerjisinden karşılanıyor14 Ocak 202513:48