‘Maden Kanunu doğal gazı ihraç etmenin kanuni altyapısı oluşacak'

‘Maden Kanunu ile doğal gazı ihraç etmenin kanuni altyapısını oluşturuyoruz’

EPDK Başkan Yardımcısı Hacı Ulutaş, bu hafta Meclis’te görüşülecek olan Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi hakkında açıklamalarda bulundu. Ulutaş, Maden Kanunu ile doğal gazı ihraç etmenin kanuni bir altyapısının oluşturulacağını ve bu sayede Türkiye’nin enerjide ticaret merkezi olmasında önemli bir adım atılacağını belirterek, “Maden Kanunu ile doğal gazı yurt dışına ihraç edebilmemiz için kanuni bir altyapı oluşacak.” dedi.

EPDK Başkan Yardımcısı Hacı Ulutaş, bu hafta Meclis’te görüşülecek olan Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile ilgili TRT Radyo 1 Gündem Enerji programında Bülent Kaya’nın sorularını yanıtladı.

Maden Kanunu ile doğal gazın ihraç edilmesine olanak sağlayan sıvılaştırma maddesinin hüküm altına alınması ile doğal gaz ihracatının kanunu bir altyapıyla destekleneceğini belirten Ulutaş, “Bu kanun taslağının içerisinde öncelikle vizyoner olan bir maddeden bahsedelim. Burada doğal gazla ilgili yapılan bir madde var. Bu hüküm kendi içerisinde doğal gazda hub olmayı getirmenin en önemli adımlarından bir tanesi olan, doğal gazı ihraç etmemize olanak sağlayan sıvılaştırma maddesinin hüküm altına alınmasıdır. Bu aslında bizim kendi ürettiğimiz doğal gazı yurt dışına ihraç edebilmemiz duruma gelmenin kanuni altyapısının oluşturulmasıdır. Biz Türkiye olarak enerjide bir ticaret merkezi olma hedefindeyiz. Bu kesinlikle doğru. Bunu kanun hükmüyle birlikte satış haline getirebilme durumuna geliyoruz.” dedi.

“6 ŞUBAT DEPREMLERİNDE GEREKLİ AKSİYONU ALDIK”

6 Şubat depremlerinde tüm aksiyonların alındığını belirten Ulutaş, “6 Şubat depremleriyle ilgili yaşadığımız durumda elektrik tedariğinin sağlanması için karşılaştığımız bazı problemlerin düzenlenerek daha hızlı aksiyon alınmasını sağlayacak bir düzenleme. Nedir bu düzenleme? Normal şartlarda elektrik kullanabilmeniz için kullanacağınız alanın mülkiyet hakkına sahip olmanız gerekiyor. Bununla ilgili dağıtım şirketlerine tapu veya kira sözleşmesi gönderilmesi lazım. Bu yerin projelendirilmesi, bu yapının kullanım haline geldiğinin belgelenmesi lazım. Deprem zamanında bir konteyner koydunuz, eviniz kullanılamaz hale geldi. Burada elektrik kullanma ihtiyacınız oluşur. Can kurtulduktan sonra artık yaşanabilir bir kaliteyi kendinize getirmek isterseniz. Normal bir prosedürde buraya elektrik tedariğinin sağlanması mümkün değildir. 6 Şubat depremlerinde biz gerekli aksiyonu aldık ancak bunun daha hızlı yapılabilmesi için gerekli düzenlemeler getirildi. Burada kurula verilen yetkiyle bizim daha sonradan karşılayabileceğimiz durumda daha hızlı aksiyon alabilmemize imkan sağlanmış olacak.” dedi.

“DÜZENLEMEYLE TÜKETİCİNİN ÜRETİMİ LİNANSLANARAK PİYASA FAALİYETİ HALİNE GETİRELECEK”

Düzenlemeyle birlikte, tüketicinin ürettiği elektriğin lisanslanarak tüm ülkeye tedarik edileceğini belirten Ulutaş, “Düzenlemelerin içinde 2 tane daha husus var. Bunlardan birincisi daha önce lisansız olarak elektrik üretim tesisi yapmış tüketicilerimiz var. Kendi elektrik ihtiyaçlarını karşılamak için lisanslı üretim tesis kurdular. Bunların kanuni olarak 10 yıllık süreçleri var. Bu 10 yıl süreden sonra tesisler için bir düzenleme yapıldı. Bu düzenlemedeki ana amaç; tüketicinin kendi ihtiyacını karşılaması için yaptığı üretim lisanslanarak piyasa faaliyeti haline getirilmesi, tüm ülkeye tedarik sağlaması. Bizim Kurum çatımızda bulunan 440 KW’lık tesisimiz var. Bu tesis kendi ihtiyacımız için kullandığımız bir üretim şekli. Bunların sadece teknik yönden bağlantı görüşü oluşturulması söz konusudur. Dağıtım şirketiyle görüşme sonucunda teknik olarak bir sıkıntınız yoksa kendi yerinizde lisansız üretim yaparak lisansa ihtiyaç kalmadan elektrik üretebilirsiniz.” dedi

“ÇEVRESEL ETKİ DEĞERLENDİRMESİ OLMAYAN HİÇBİR PROJEYE ONAY VERMEYİZ”

Çevresel etki değerlendirmesi olmayan hiçbir projeye onay vermediklerinin altını çizen Ulutaş, “Biz hiçbir zaman bir lisans verirken çevresel etki değerlendirmesi olmayan hiçbir projeye onay vermeyiz. Çevresel etki sadece kuş göç yolu, ormana olan etkisi değil su kaynakları içinde yaşamın da araştırılması da gereklidir.  Buradaki amaç şu: Bir santral düşünün. Atatürk Barajını düşünün. Burada bir elektrik tesisatı hazır. Bunun üzerine koyacağınız çevreyle uyumlu, doğayla uyumlu. Bu panellerin kendi sağlığını sokmayacak şekilde hesap kitap yapılması lazım. Bunlar kurulduktan sonra hazır tesisatın üstüne siz bir kaynak yaratmış oluyorsunuz. Bu kaynak yaratmak otomatikman arazidekinden daha hızlı ve kolay bir kaynak haline geliyor. Burada kanun düzenlemesinde önemli bir husus var ki içme/kullanma suyu temin edilen rezervuarlar ve sulak alanlar haricinde olmak üzere baraj gölleri ifadesi var. Yapay göl olarak tarif edilen alanları kapsıyor. Karaya yapmak için öncelikli şebeke bağlantısı gerekiyor. Elinizde hazır şebekesi olan bir yerden bahsediyoruz. Bunun için kullanabileceğimiz boş bir alanımız var. Çevreyle uyum bir şekilde elektrik üretiyorsak bunun siteme kazandırılmasının daha kolay olacağını düşünüyoruz.” dedi.

“MESKENLER TÜKETİRKEN DAHA BİLİNÇLİ OLMALI”

Vatandaşın elektrik tüketirken daha bilinçli olması gerektiğini vurgulayan Ulutaş, “Kendi elektriğinizi kendiniz üretebilmeniz, kendi tüketim profilinizi göre daha uygun elektrik tedariği sağlayacak, fiyatların daha ucuz olduğu şirketlerden elektrik alabilme ihtimaliniz söz konusu. Bu kapsamda meskenler için yapılabilecek en güzel şeylerden birisi tüketirken daha bilinci olmak, daha verimli teçhizatlar kullanmak olacaktır.” dedi.

“NÜKLEER SANTRAL EMRE AMADE BİR KAPASİTE”

Nükleer enerjinin hem yenilenebilir kaynaklar hem de hazır bir kapasite olarak önemini vurgulayan Ulutaş, Nükleer santral, çalışmaya başladıktan sonra 7 gün 24 saat, yılın 365 günü enerji üretebilen bir santraldir. Nükleer enerji santrali, olası yenilenebilir enerji kaynaklarının yokluğunda, elektrik üretebilecek, emre amade bir enerji santralidir. Nükleer santralden daha emre amade bir kapasite söz konusu değildir. Nükleer santral inşa ettiğiniz zaman, nükleer teknolojinin yanında emre amade bir kapasiteye sahip olmuş oluyorsunuz. Aynı zamanda nükleer enerji ile yenilenebilir enerjiyi sisteme bağlama kapasiteniz de artıyor. Yenilenebilir enerji olanaklarını artırabilmek için yapmış olduğumuz çalışmalarda hem lisanslı hem lisanssız güneş ve rüzgar kapasitesini artırmak için her türlü mevzuatı gerçekleştirdik. 260 bin megavat depolamalı rüzgar ve güneş başvuruları ve kapasiteleri varken yenilenebilir kaynakların sisteme bağlanması için nükleer enerji gibi emre amade kapasiteleri de artırmamız lazım.” dedi.

“ASELSAN’DAKİ ENERJİ DEPOLAMA SİSTEMLERİNDE MİLLİ TEKNOLOJİ KULLANILIYOR”

ASELSAN’daki depolama sistemlerinin milli teknolojiyle geliştirildiğini ve bunun milli teknolojinin gelişmesinde olumlu bir husus olduğunu dile getiren Ulutaş, “Enerji depolama mevzusunu son 2 yıldır tüm paydaşlar olarak yakından takip ediyoruz. ASELSAN’da depolama sistemlerinin yönetimi, şebeke entegrasyonlarını gerçekleştiren yazılımlar gibi çalışmalar milli teknoloji ile geliştiriliyor. Bunlar hem enerji depolamada hem de bunların sistemi yönetmesinde ve şebekeye entegrasyonunda olumlu gelişmeler olarak öne çıkıyor.” dedi.

“2024’TE GÜNEŞ VE RÜZGARDA BÜYÜK BİR ATILIM OLACAK”

2024 yılının güneş ve rüzgar enerjisinde bir atılım yılı olacağını belirten Ulutaş, “Bizim bütün elektrik üretimi için vermiş olduğumuz izinlerin artık yavaş yavaş sahaya yansımasını bekliyorum. Bunun için de hem sahadaki izinler hem de tesisler konusunda olumlu işaretler var. 2024’ün özellikle rüzgar ve güneş için çok büyük bir atılım yılı olacağını düşünüyorum.” dedi.