Orta Vadeli Program kapsamında enerjide 3 yıllık yol haritası belirlendi

Orta Vadeli Program kapsamında enerjide 3 yıllık yol haritası belirlendi

Türkiye ekonomisinin 3 yıllık hedef ve politikalarının yer aldığı Orta Vadeli Program’da enerji alanında önemli başlıklar yer aldı. Orta Vadeli Program kapsamında sektör temsilcileri konuya ilişkin değerlendirmelerini Gas&Power Gazetemize anlattı. 

Türkiye ekonomisinin 3 yıllık hedef ve politikalarının yer aldığı Orta Vadeli Program’ın (OVP) onaylanmasına ilişkin Cumhurbaşkanı Kararı, Resmi Gazete’nin mükerrer sayısında yayımlandı. Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Strateji ve Bütçe Başkanlığı’nca hazırlanan ve 2024-2026 dönemini kapsayan OVP ile temel ekonomik büyüklükler ve hedefler belirlendi. OVP kapsamında enerji sektörüyle ilgili önemli başlıklar yer aldı. Buna göre programda enerji alanında, Türkiye’nin enerji arz güvenliğinin güçlendirilmesi, yenilenebilir enerji kaynak yatırımları ve yenilenebilir enerjinin üretimdeki payının en üst seviyeye çıkarılması, enerji verimliliğinin artırılması ve 2053 net sıfır hedefleri öne çıktı.

Orta Vadeli Program Tanıtım Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, Ataşehir’deki İstanbul Finans Merkezi’nin aynı zamanda enerji merkezi haline getirileceğini söyleyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Doğal gaz ve bütün madenler dahil bu merkezde değerlendirilmesi yapılacak. Dünya bunları buradan takip edecek” diye konuştu.

“ENFLASYONLA MÜCADELEDE ENERJİ FİYATLARINDA İLAVE TEDBİRLERİ ALDIK” 

Dünyada son 60-70 yılın zirvelerine çıkan enflasyonun, doğal olarak Türkiye’nin de sorunu olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan; “Enflasyonla mücadelede başta doğal gaz olmak üzere enerji fiyatlarında hayata geçirdiğimiz sübvansiyonlar ve kira artışlarına tavan fiyatı uygulamamızın yanı sıra birtakım ilave tedbirleri aldık. Fırsatçılara ve açgözlülere yönelik denetimlerimiz artarak devam ediyor. Kimi sektörlerde oluşan fiyat köpüğünün indiğine ve piyasanın dengesini bulmaya başladığına şahit oluyoruz. Merkez Bankası rezervlerimiz, aynı şekilde 117,3 milyar dolar seviyesindeki güçlü seyrini sürdürüyor. Sermaye piyasalarımızın hem arz hem de talep tarafında gelişimi devam ediyor. Hane halkı borçluluğunda ülkemiz, gelişmekte olan ülke ortalamalarına göre oldukça düşük bir riskliliğe sahiptir” diye konuştu.

Yatırım, istihdam, üretim ve ihracatı önceleyen politikaların merkezine yeşil ve dijital dönüşümü içeren ikiz dönüşümü koyduklarını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu şekilde, ürün ve hizmetlerin teknolojik kompozisyonunu iyileştirmeyi hedeflediklerini anlattı.

“ATAŞEHİR’DE İSTANBUL FİNANS MERKEZİ’Nİ ENERJİ MERKEZİ HÂLİNE GETİRECEĞİZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, temel ithalat kalemi olan enerjide, doğal gaz ve petrol arama ile üretimine yönelik atılan hızlı adımların katkısının daha fazla görüleceğini aktardı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Burada bir şeyin altını çizeyim. Ataşehir’de şu andaki İstanbul Finans Merkezi’ni aynı zamanda bizim enerji hubımız (merkez) hâline getireceğiz. Yani burada doğal gaz da bütün madenler de bunların burada değerlendirmesi yapılacak, dünya enerjiyi buradan takip edecek. Nasıl birçok konuda Londra Borsası, Hamburg Borsası varsa işte bizim finans merkezimizin içerisinde aynı zamanda enerjinin bütün ürünleri yer alacak. Bu adımı da inşallah atmak için ilgili arkadaşlarımız, başta Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımız bunun çalışmalarını yaparak süratle bu adımı atacağız. Bütün bunlarla beraber son Soçi ziyaretimde de Sayın Putin ile yaptığımız görüşmede aynı şekilde Trakya doğal gaz hubı olarak yine planlaması içerisinde ayrıca yürüyecek. Üç yıllık dönemin sonunda cari işlemler açığının yüzde 4’ten yüzde 2 civarına inmesini öngörüyoruz. Programdaki iyileşmenin devamıyla ve yapısal dönüşüm sürecinin meyvelerini vermesiyle, ileride cari işlemler fazlasına da ulaşacağız.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni, yenilenebilir ve yerli enerji kaynakları ile arz güvenliğini garanti altına alacak adımların atılmaya devam edileceğini dile getirdi.

“EKONOMİNİN HER ALANINDA YEŞİL DÖNÜŞÜMÜ GERÇEKLEŞTİRECEĞİZ”

Eğitimde müfredatın güncellenmesini, staj ve işbaşı eğitimi programlarının yaygınlaştırılmasını hedeflediklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan; “2053 net sıfır emisyon hedefimiz ve kalkınma önceliklerimiz kapsamında ekonominin her alanında yeşil dönüşümü gerçekleştirmek üzere çalışacağız. İklim değişikliğiyle mücadeleye ilişkin planlama ve uygulama araçlarını düzenlemek üzere yasal çerçeveyi geliştireceğiz. Ulusal Emisyon Ticaret Sistemi hukuki altyapısını tamamlayacak, sistemi Avrupa Birliği Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizmasına uyumlu bir yapıda geliştireceğiz” ifadelerini kullandı.

OVP’DE ENERJİ BAŞLIKLARI:

YEŞİL TEKNOLOJİLERİN KULLANIMI

Türkiye’nin beşeri sermayesi başta olmak üzere finansal ve doğal kaynaklarının ekonomik aktivitede etkin ve verimli bir şekilde kullanımıyla potansiyel büyüme oranlarının artırılmasına odaklanılarak yeşil ve dijital dönüşümün getirdiği fırsatlara özel önem verilecek. Özellikle enerji, sanayi, ulaştırma ve tarım sektörlerinde bütünleşik ve çevre dostu politikalar benimsenerek sürdürülebilir, düşük emisyonlu, yüksek teknolojiye dayalı üretim teknikleriyle Türkiye’nin uluslararası rekabetçi konumu güçlendirilecek.

Yeşil ve dijital dönüşüm alanlarında meslek standartları ve yeterlilikler hazırlanacak, meslek standartlarında gerekli güncellemeler yapılacak. Aktif işgücü programları, yeşil ve dijital dönüşümün gerektirdiği işlere yönelik işgücü uyumunun sağlanmasında ve yeni istihdam olanaklarının oluşturulmasında etkin bir şekilde uygulanacak.

Dijital ve yeşil dönüşümle değişen işgücü piyasasına kadınların tam, eşit, güvenceli ve etkin katılımlarının sağlanması ve bu kapsamda ihtiyaç duyulacak yeni beceri ve yeteneklerin kadınlara ve kız çocuklarına kazandırılması için özel programlar geliştirilecek ve kadınların işgücüne katılımlarını artıracak girişimcilik, finansal okuryazarlık, kooperatifçilik gibi alanlarda programlar, kapsamları genişletilerek yaygınlaştırılacak.

Küresel gelişmeler yakından takip edilerek, yeşil dönüşüm ve dijitalleşme alanlarında gerekli düzenlemeler hızla hayata geçirilecek ve bu kapsamda dış ticarette Türkiye’nin rekabet gücünün ve küresel değer zincirlerindeki konumunun daha üst seviyelere çıkarılması sağlanacak. Böylece, mal ve hizmet ihracatında nicelik ve nitelik bakımından gelişim sağlanarak dünya ihracatındaki pay artırılacak, cari işlemler dengesinde kademeli ve kalıcı iyileşme kaydedilecek.

Dijital ve yeşil dönüşüm kapsamında, ithalata bağımlılığı azaltmaya ve arz güvenliğini temin etmeye yönelik ulusal kritik hammaddeler stratejisi hazırlanacak.

AB YEŞİL MUTABAKATI VE NET SIFIR HEDEFLERİ

Karbon fiyatlandırma mekanizmasının sektörler üzerinde yaratacağı ilave maliyetlere yönelik ihracatın finansmanında kullanılan araçların çeşitliliği ve etkinliği artırılacak.

Yenilebilir enerji kaynaklarından elektrik üretimi artırılacak, nükleer güç santrali elektrik enerjisi üretim portföyüne dâhil edilecek.

Jeotermal kaynakların aranmasına yönelik sondaj çalışmaları sürdürülerek yeni kaynaklar ekonomiye kazandırılacak.

Karbon vergisi niteliği taşıyan vergiler gözden geçirilecek ve tamamlayıcı karbon vergisi dahil karbon fiyatlandırma araçlarının kalkınma ve yatırım ortamı üzerinde yol açacağı ekonomik ve sosyal etkiler analiz edilecek.

İklim değişikliğiyle ilgili uygulamaların bütüncül bir biçimde ele alındığı temel mevzuat hazırlığı tamamlanacak.

Ulusal Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) hukuki altyapısı tamamlanarak Avrupa Birliği Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizmasına (SKDM) uyumlu bir yapıda geliştirilecek.

Avrupa Yeşil Mutabakatı kapsamında firmalara yönelik kaynak, süreç ve enerji verimliliği ile dijitalleşme gibi konularda sektörel yol haritaları hazırlanacak, farkındalık artırma çalışmaları yürütülecek.

Başta AB olmak üzere ihracat pazarlarında rekabetçiliğin artırılması ve tedarik zincirlerinde Türkiye’nin konumunun yükseltilmesi amacıyla Yeşil Mutabakat Eylem Planı güncellenecek.

İklim değişikliği ile mücadele hedefleri doğrultusunda, sera gazı emisyonlarının izlenmesi ve fiyatlandırılması için altyapı oluşturulacak.

Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması ve 2053 net sıfır emisyon hedefi kapsamında enerji dönüşümünü destekleyen enerji depolama, hidrojen ve karbon yakalama, kullanma ve depolama gibi teknolojiler ile mikro-şebeke yönetimi ve dijitalizasyonun geliştirilmesine yönelik Ar-Ge ve yenilik faaliyetleri desteklenecek.

Sürdürülebilir üretim ve tüketim anlayışı çerçevesinde kaynak verimliliği ön planda tutularak maddesel geri kazanıma ve atık yönetimine öncelik verilecek, endüstriyel simbiyoz uygulamaları özendirilecek.

Döngüsel ekonomi modelinin yaygınlaştırılması ve AB Yeşil Mutabakatı doğrultusunda imalat sanayiinde eko-tasarım ve sürdürülebilir ürünlere ilişkin mevzuat takip edilerek karbon ayak izi ve diğer çevresel göstergelerin hesaplanması, izlenmesi için mevzuat geliştirilecek, ihtiyaç duyulacak dijital altyapı desteklenecek.

TOGG GİBİ STRATEJİK ALANLARDA ULUSAL GİRİŞİMLER OLUŞTURULACAK

Sanayide yapısal dönüşüme yönelik sektörel önceliklendirme yaklaşımıyla teknoloji odaklı yatırımlar desteklenecek.

Yapay zekâ, otonom sistemler, bulut bilişim ve büyük veri analitiği gibi dijital teknolojilerin yanı sıra yeşil teknolojilerin kullanımı yaygınlaştırılacak.

Stratejik alanlarda özel sektörden, üniversitelerden ve kamudan tüm paydaşların güçlerini birleştireceği TOGG modeli benzeri tasarım, üretim ve ticarileşme faaliyetleri teşvik edilecek.

Yarı iletken, elektrikli araç, batarya ve bunların değer zincirindeki kritik teknoloji ürünlerine yönelik yatırımlar teşvik edilerek elektronik, havacılık, savunma ve biyomedikal gibi stratejik sektörlerde ihtiyaç duyulan kritik malzeme ve bileşenlere yönelik çalışmalar desteklenecek.

PETROL VE DOĞAL GAZ ARAMA VE ÜRETİM FAALİYETLERİ HIZLANDIRILACAK

Öncelikli sektörler başta olmak üzere, katma değeri yüksek, teknoloji dönüşümünü sağlayacak stratejik öneme sahip sektörlere yönelik yatırımlar desteklenecek, sanayi ve dış ticaret politikası araçları bütüncül bir biçimde uygulanacak.

Enerjide dışa bağımlılığı azaltmak amacıyla petrol ve doğal gaz arama ve üretim faaliyetleri hızlandırılarak sürdürülecek.

Doğal gaz depolama tesislerinin depolama ve geri üretim kapasiteleri artırılacak. Sakarya Gazını girdi olarak kullanarak üre üretecek bir tesis kurularak yerli doğalgazın katma değeri artırılacak. Yurtdışında millî petrol şirketimizin enerji alanında farklı ortaklıklarla faaliyette olduğu üretim sahaları ile potansiyel arz eden sahalar değerlendirilecek.

Nükleer teknoloji alanında yerli ve yenilikçi uygulamalar geliştirilmesi amacıyla Ar-Ge çalışmaları desteklenecek, ilave nükleer güç santrali kapasitesi oluşturmak için küçük modüler reaktör teknolojisine yönelik girişimler hızlandırılacak.

MADEN ARAMA FAALİYETLERİNE YENİ TEMEL DÜZENLEME

Tüm tabii kaynak yönetim sistemlerinin birbiriyle uyumlu bir kurumsal yapılanmaya kavuşturulmasını teminen bu faaliyetlerin tek elden yönetilmesine yönelik gerekli düzenlemeler yapılacak

Maden kaynaklarının uluslararası standartlarda aranarak ekonomiye kazandırılması, arama ve üretimde sürdürülebilir madencilik politikalarının yaygınlaştırılması sağlanacak. Sorumlu madencilik ilkeleri çerçevesinde belirlenen stratejik ve kritik minerallerin arama, üretim ve zenginleştirme çalışmaları artırılacak. Maden arama faaliyetleri mevzuatta kamu yararına faaliyet olarak tanımlanarak madenlerin işletilmesinin türlerine, niteliklerine ve sürdürülebilirlik ilkelerine göre detaylı olarak ele alındığı yatırım güvencesini artıracak yeni bir temel düzenleme hazırlanacak. Yerli kömür ve temiz kömür teknolojilerinin geliştirilmesi ile ekonomik değeri yüksek ürünlerin elde edilmesine yönelik Ar-Ge faaliyetleri sürdürülecek.

Stratejik ekonomik ve ticari ilişkilerin geliştirilmesi, enerji ve gıda arz güvenliğinin temini, bölgesel bağlantısallığın artırılması ve uzak kıtalarla bağların kuvvetlendirilmesine yönelik politikalar, ulusal öncelikler doğrultusunda etkin ve bütüncül bir biçimde sürdürülecek.

Öncelikli sektörlere yönelik ticari ve ekonomik ilişkiler, Türkiye’nin bir enerji ve lojistik merkezi haline getirilmesi hedefi kapsamında derinleştirilip çeşitlendirilecek. Kamu taşıtlarının kullanımı ihtiyaç analizleri çerçevesinde sistematik olarak gözden geçirilecek, taşıt ihtiyaçları öncelikle geçici tahsisle ya da ihtiyaç fazlası taşıtların devri suretiyle karşılanacak ve yeni taşıt edinimlerinde ekonomiklik gözetilerek yerli üretim ile çevreci araçlara öncelik verilecek. Elektrikli araçların yaygınlaştırılması amacıyla şarj istasyon ağı geliştirilerek özellikle yerli elektrikli araçların kullanımı desteklenecek. Yol yapım projelerinde gürültü seviyesi ve sera gazı emisyonu düşük teknolojiler ve malzemelerin kullanılması yaygınlaştırılacak.

II. ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ EYLEM PLANI HAYATA GEÇİRİLECEK

Kentiçi ulaşımda düşük karbonlu sistemlere geçişi kolaylaştıracak.YEKA modeliyle yerli ürün kullanım şartı içerecek şekilde projeler geliştirilmeye devam edilecek. Türkiye’nin ısı potansiyelinin değerlendirilmesi ve atık ısının kullanılabilmesi için ısı arzına yönelik gerekli mevzuat düzenlemesi yapılacak. Yeni Enerji Verimliliği Strateji Belgesi ve II. Ulusal Enerji Verimliliği Eylem Planı hayata geçirilecek. Kamu bina ve hizmetlerinde enerji verimliliği çalışmaları sürdürülerek enerji performans sözleşmelerinin daha yaygın kullanımı için gerekli teknik ve idari altyapı geliştirilecek. Kamu, ticari ve konut amaçlı binalarda yüksek enerji performansını ve aynı zamanda belirli oranda yenilenebilir enerji kullanımını amaçlayan Neredeyse Sıfır Enerjili Binalar (NSEB) yaklaşımını yaygınlaştırılacak düzenlemeler yapılacak. Enerji yoğunluğu yüksek batarya teknolojileri, bağlantılı araçlar, tam otonom (sürücüsüz) mobilite sistemleri ve ray ötesi sistemler gibi yeni nesil enerji ve ulaşım sistemlerindeki teknolojik kabiliyetler ve yatırımlar artırılacak.

‘YENİ DÖNEMDE ENERJİ POLİTİKAMIZIN ANA HEDEFLERİ DOĞRULTUSUNDA ALTYAPI OLUŞTURACAĞIZ’

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın himayesinde açıklanan, 2024-2026 dönemini kapsayan Orta Vadeli Program’a (OVP) ilişkin olarak sosyal medya hesabından paylaşımda bulundu.

Bayraktar, yaptığı paylaşımda; “Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye ekonomisinin önümüzdeki 3 yıllık yol haritası niteliğinde olan Orta Vadeli Programı açıkladı. Bu üç yıllık dönemde enerji politikamızın ana hedefleri, arz güvenliğini güçlendirmek, yenilenebilir enerji kaynaklarının üretimdeki payını en üst seviyeye çıkarmak, enerji verimliliğini artırmak ve 2053 karbon nötr hedefi doğrultusunda gerekli alt yapıyı oluşturmak olacaktır” değerlendirmesinde bulundu.

Sektör temsilcileri, Orta Vadeli Program’da enerjiye ilişkin öne çıkan başlıkları Gas&Power okuyucuları için değerlendirdi

GAZBİR Başkanı Yaşar Arslan:

‘ENERJİ SEKTÖRÜ OVP’DE İTİCİ GÜÇ OLARAK KARŞIMIZA ÇIKIYOR’

Ekonomide 3 yıllık yol haritasını belirleyen OVP’de son dönemde ekonominin ana gündem maddelerinden birisi olan enflasyonun 2026 yıl sonu itibariyle tek haneye düşmesi hedefleniyor. Ayrıca, 2024-2026 yılları arasında her yıl yaklaşık 900 bin yeni istihdam sağlanarak işsizliğin tıpkı enflasyonda olduğu gibi tek haneye düşürülmesi hedefleniyor.

OVP’de yapısal reformlara yer verilirken, reformlar “Büyüme Ve ticaret, beşeri sermaye ve istihdam, fiyat istikrarı ve finansal istikrar, kamu maliyesi, afet yönetimi, yeşil ve dijital dönüşüm, iş ve yatırım ortamı.” başlıkları altında 7 ana konuda toplanmış. Geçtiğimiz dönemde açıklanan programlara kıyasla çoğu başlık altında enerji, enerji dönüşümü ve enerjide yerlileşmeye yer verilmiş.

“ENERJİDE YERLİ KAYNAKLARA ÖNEM VERİLEREK ENERJİ İTHALATININ YÜZDE 21 AZALTILMASI HEDEFLENİYOR”

OVP’de petrol ve doğal gaz arama faaliyetlerine hız verilmesi hedefleniyor. Buna ek olarak Sakarya Doğal Gaz Sahası’nda üretilen doğal gazın girdi olarak kullanılacağı bir tesisin kurularak yerli gazın katma değerinin artırılması ve ekonomiye katkı sağlaması öncelikli hedefler arasında yer alıyor. Ayrıca, başta kamu bina ve hizmetleri olmak üzere tüm ülke genelinde enerji verimliliği çalışmaları sürdürülerek yeni strateji belgeleri ve verimlilik eylem planları hayata geçirilecek.

2023 yılında brent petrol fiyatlarının 90 dolar/varil civarında olacağı öngörülürken, bugün brent petrolün varil fiyatı 94-95 dolar civarında. Buna bağlı olarak, petrol endeksli doğal gaz kontratlarında fiyatlar yükselme eğilimine girebilir.

Ayrıca, Avrupa’nın birçok doğal gaz ticaret merkezinde Eylül ayı itibariyle doğal gaz fiyatları yüzde 20-30 civarında arttı. TTF’te Aralık 2023 vadeli kontratlar 500 Euro/1000m3 seviyelerinde seyrediyor. Küresel piyasalarda enerji fiyatlarındaki yukarı yönlü hareket nedeniyle Türkiye’nin enerji ithalatından kaynaklı maliyetlerinin de yükselmesi durumu söz konusu olabilecektir. Yerli doğal gaz kaynaklarının sisteme daha fazla dahil edilmesi ile doğal gaz ithalat faturasının önümüzdeki dönemde azalması mümkün olabilir. Böylelikle, enflasyonda doğal gaz fiyatlarından kaynaklı olası artış önlenmiş olacaktır.

OVP’de 2023 yılında 96,5 milyar ABD doları civarında olan enerji ithalatının 2026 yılı sonunda yaklaşık yüzde 21 azalarak 75,7 milyar ABD dolarına gerileyeceği öngörülüyor. Enerji sektöründeki hedefler dahilinde önümüzdeki 3 yıllık süreçte enerji ithalat faturasının düşmesini bekliyoruz.

Elektrik Üreticileri Derneği (EÜD) Yönetim Kurulu Başkanı Cem Aşık:

‘EN ÖNEMLİ ADIMLARDAN BİRİ ENERJİ VERİMLİLİĞİNİ ARTIRMAK’

Orta Vadeli Program’ı incelediğimizde, elektrik üretimine yönelik olarak yeşil dönüşüm, enerji verimliliği ve arz güvenliğine ilişkin birçok eylem planı olduğu görülmektedir.

Özellikle Emisyon Ticaret Sistemi’nin (ETS) uygulamasının netleşmesi, yeşil sertifikalar ile birlikte bunların Sınırda Karbon Destekleme Mekanizması (SKDM) kapsamında ne şekilde kullanılacağı tüm ülke sanayi kesimiyle birlikte santrallerin de en önemli konularından biridir.

Planda ciddi ölçüde yeni yenilenebilir santral yatırımı yapılmasının planlandığı ve YEKA modelinin destekleneceği görülmektedir. Bu olumlu ve Sıfır Karbon Hedefi için kritik olan inisiyatifin başarılı bir şekilde gerçekleşebilmesi için, şebeke esnekliği yatırımlarının yanı sıra talep tarafı katılımı uygulamalarının da hızla hayata geçirilmesi gerekecektir. Şebeke konusunda dağıtık üretim ile birlikte dengeleme yaklaşımlarının da mikro şebeke düzeyine indirilmesine yönelik AR-GE çalışmaları yapılması konusu, bir süredir dile getirdiğimiz bu konunun somutlaşması açısından memnuniyet vericidir.

Nükleer santraller ve özellikle dernek olarak birçok uygulama alanı bulacağını düşündüğümüz Küçük ve Orta Boy Modüler Reaktörler (SMR) konusu plana dahil edilmiştir. Bunlarla birlikte arz güvenliğine yönelik olarak temiz kömür teknolojileri ve karbon yakalama teknolojilerinin geliştirilmesi ve uygulanması da planda yer almaktadır. Bu konunun SKDM ile birlikte ele alınması önem arz etmektedir. Ayrıca yerli kömürümüzün sadece elektrik üretimi amaçlı değil, ekonomik değeri yüksek ürünler elde etmek amaçlı kullanımına yönelik çalışmalar yapılması da çok önemlidir. Bunların yanında jeotermal kaynakların geliştirilmesi konusunda da hedefler bulunması çok olumludur.

Planda bulunan diğer bir önemli konu da Yeni Enerji Verimliliği Strateji Belgesi ve II. Ulusal Enerji Verimliliği Eylem Planı’nın uygulanması hedefidir. Ülke olarak hem iklim etkilerini azaltma hem de cari açığı düşürmeye yönelik en önemli adımlardan biri enerji verimliliğini artırmaktır.

Orta Vadeli Programı, Türkiye’nin enerji stratejilerini kısa vadeli uygulanabilir ve çevresel açıdan sürdürülebilir hedeflere odakladığı, özellikle yeşil dönüşüm, arz güvenliği, dijitalizasyon ve teknoloji gelişimi alanlarında değerli bir vizyon sunduğu için olumlu bulduğumuzu belirtiyor; emeği geçenlere teşekkür ediyorum.

Türkiye Kömür Üreticileri Derneği (KÖMÜRDER) Başkanı Muzaffer Polat:

‘OVP’DE MADENCİLİK SEKTÖRÜ İÇİN ÇİZİLEN ROTA BÜYÜME HEDEFLERİYLE UYUMLU’

Yıllık yaklaşık 88,7 milyon ton kömür üretimi ve 30 bin istihdamla yerli ve milli kaynakların değerlendirilmesine destek oluyoruz. Yerli kömür enerjide dışa bağımlılığı azaltmada en istikrarlı ve uygun fiyatlı enerji kaynağı. Yerli kömür üretiminin artırılması, nitelikli kömür üretimi için iyileştirmelerin yapılması, çevre dostu yatırımlarla temiz kömür teknolojilerinin kullanılması yönünde çalışmaya devam edeceğiz. Sektörde faaliyet gösteren üreticilerin ve paydaşların en önemli hedefi, Türkiye’nin yaklaşık 21 milyar ton kömür rezervini yüksek teknoloji ile buluşturmak. Çevreyle uyumlu bir şekilde üretim yaparak sürdürülebilirlik kriterleri çerçevesinde bu öz kaynaklarımızı ekonomiye kazandırmayı hedefliyoruz. Bu hedefin gerçekleştirilebilmesi için, doğası gereği riskli bir yatırım aracı olan kömür sektöründeki yerli üreticilerin sorunlarının çözülmesi ve iç piyasada ithal kömür karşısında desteklenmesi gerekmektedir. Ekonomi yönetimimizin OVP’de madencilik sektörü için çizdiği rotanın, sürdürülebilir kalkınma ve ekonomik büyüme hedefleri ile uyumlu olduğuna inanıyoruz. Programın başarıya ulaşması için sektör olarak üzerimize düşen görevleri yerine getirmeye hazır olduğumuzu bu vesileyle belirtmek isteriz.

Enerji Ticareti Derneği (ETD) Başkanı Murat Kirazlı:

‘ENERJİ ALANINDA GENİŞ KAPSAMLI VE ÇOK YÖNLÜ BAKIŞ DEĞERLİ’

Piyasaların gerek arz gerekse tüketici tarafı için etkin bir şekilde işleyebilmesi için en önemli ihtiyaçların başında planlama ve öngörülebilirlik gelmekte. Bu bağlamda Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı tarafından açıklanan Orta Vadeli Programlar (OVP) büyük önem arz etmekte. Bu bakış açısıyla, son olarak yayımlanan 2024-2026 OVP’ın ülkemiz ve sektörümüz için hayırlı olmasını dilerim.

Söz konusu OVP’ın içeriğine baktığımızda özellikle Avrupa Birliği düzenlemelerinin getirdiği değişiklikler ve uluslararası anlaşmalar çerçevesinde üstlenilen yükümlülüklerin büyük bir hassasiyetle üzerinde durulduğu görülmekte. Bu kapsamda dekarbonizayon, enerji verimliliği, yenilenebilir enerjinin kullanımının artırılması, döngüsel ekonominin geliştirilmesi gibi oldukça geniş yelpazede başlığa değinilmesinin ötesinde bu başlıkların yasal altyapı, kurumsal çerçeve, finansman gibi çok katmanlı ve yönlü şekilde ele alındığını görüyoruz. Örneğin enerji sektörünün kendine has birçok özelliği nedeniyle önemle ihtiyaç duyduğu yargıda ihtisaslaşma, ihtisas mahkemelerinin oluşturulması ve alternatif ihtilaf çözüm mekanizmalarının geliştirilmesine yapılan atıf gibi detayların dikkate alınması çok değerli. Aynı şekilde sınırda karbon mekanizması düzenlemesinin ihracat ve rekabetçilik açısından ifade ettiği etkiler ve buna ilişkin atılması gereken adımların kritik öneminin programda yer alması, sanayimizin sürece hazırlanmasına verilen önemi gösteriyor.  Yine bu bağlamda OVP seviyesinde dikkatten kaçmamış olan çok önemli bir konu da karbon fiyatlandırma ve emisyon ticaret sistemi. Bu doğrultuda, çalışmaları uzun zamandır devam eden bu konularda iki yıl içerisinde somut bir sonuç ve uygulama aşamasına geçileceğini bekleyebiliriz.

OVP’de enerji alanına dokunan başlıklar çerçevesinde ele alabileceğimiz diğer bir husus ise dijital dönüşüm ve teknolojik gelişmeler doğrultusunda belirlenen hedefler ve planlar. Bu alanda da hedeflerin yine yeşil dönüşüm teması ile uyumlu bir yönde yoğunlaştığını söyleyebiliriz. Bu konuda da değinilen kapsamın genişliğine ve başlıkların çeşitliliğine dikkat çekmek isterim. Bir yandan kömür gibi mevcut kaynaklar ve teknolojilerin plan hedefleri doğrultusunda revizyonu ve bu revizyon için gerekli araştırma – geliştirme (Ar-Ge) çalışmalarına değinilen planda öte yandan elektrikli araçlar ve şarj istasyonları, enerji depolama, hidrojen ve karbon yakalama, kullanma ve depolama, mikro-şebeke yönetimi gibi yeni gelişen trendlere verilecek destek güçlü şekilde vurgulanmakta. Bu yeni teknolojiler, dünya enerji sektörünün geleceğine dair vizyon ve global trendler ile uyuma işaret ederken aynı zamanda tüketicilerin enerji piyasalarında çok daha etkin katılımcılar haline gelmelerine destek olacak çok kritik gelişmeler olacak.

Tüm bu bahsettiğimiz dönüşüm ve yeni trendlerin yanı sıra dikkat çekmek gerektiğini düşündüğüm bir diğer nokta ise sektörümüzün en başlıca konusu olarak arz güvenliği ve bunun için kritik önemi haiz enerji bağımsızlığı başlıklarının OVP’de yerini koruyor olması. Plan’da gerek yeni keşfedilen kaynaklar ve bu kaynakların artırılması, gerek enerji yatırımlarında yerli ve milli sanayinin gelişimine verilecek desteğin vurgulanması, gerekse doğal gaz depolama kapasitesi gibi arz güvenliği için esnekliği güçlendirecek tedbirlere değinilmesi çok önemli. Metne bu açıdan bakıldığında son yıllarda özellikle altyapı alanında sağlanan güçlü ilerleme ve bu alanda arz güvenliğini destekleyici aksiyonların devam edeceği öngörülebilir. Bu bağlamda OVP’de özel olarak yer almasa da orta vadede yatırımların sürdürülebilirliği ve Türkiye’nin bir enerji merkezi olması için en temel ihtiyaçlardan birinin özel sektörün etkin katılımıyla rekabetçi ve fiyat oluşumu başta olmak üzere işleyişine güçlü bir güven duyulan bir piyasanın varlığı olduğunu vurgulamak isterim.

PETFORM Arama-Üretim Grubu Başkanı Çağatay Beydoğan:

‘OVP İLE BİRLİKTE YENİ YATIRIMLARA İMKAN SAĞLANACAK’

Temel makroekonomik büyüklüklerin ve politikaların belirlendiği Orta Vadeli Programda (2024-2026) enerji başlığı altında arama-üretim sektörü açısından en dikkat çeken ifade; “Enerjide dışa bağımlılığı azaltmak amacıyla petrol ve doğal gaz arama ve üretim faaliyetleri hızlandırılarak sürdürülecektir” cümlesi oldu. Bilindiği üzere ülkemizde enerji girdisi anlamında dışa bağımlılık çok yüksektir. Türkiye’nin ham petrolde yüzde 90 ve doğalgazda ise yüzde 99 oranında yurt dışına bağımlı olduğu görülmektedir. 2022 yılında enerji ithalatının ülkemize maliyeti 90 milyar ABD Doları seviyesine ulaşmıştır ve 2023 yılında bu tutarın 70 milyar dolardan fazla olması beklenmektedir.

Sakarya Doğalgaz Sahası, Şehit Esma Çevik ve Şehit Aybüke Yalçın gibi yeni keşfedilen sahalardan gelen katkı dengeleri olumlu bir şekilde değiştirecektir, fakat ülkemizin artan gelişmişlik düzeyi ile eş zamanlı olarak artacak enerji talebi dikkate alındığında hidrokarbon ithalatına olan bağımlılığın da devam edeceği görülmektedir. Ham petrol ve doğalgaz ithalatı için dış ülkelere ödenen tutarlar hem cari açığa son derece olumsuz bir etki yapmakta, hem de enerji güvenliği açısından riskler yaratmaktadır. Yürütülen hidrokarbon arama-üretim faaliyetleri, bir damla da olsa daha fazla yerli üretim prensibiyle çalışarak yıllardır aleyhimize olan enerji girdi faturasının lehimize dönmesi için çaba sarf etmektedir. Kamu/özel sektör ayrımı yapmaksızın 7/24 esasıyla sahada çaba sarf edenlerin verdikleri emeğin kutsallığı ortadadır. Son derece riskli, maliyetli, ileri teknoloji yatırımları gerektiren ve dış ticaret açığına pozitif yönde direk etki eden petrol ve doğal gaz arama – üretim sektörünün de 2012/3305 sayılı “Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Karar” kapsamına alınması ve öncelikli yatırım olarak tanımlanması gerekmektedir

OVP içeriğinde önümüzdeki üç yıla dair ortaya konan ekonomik göstergeler, geçmiş dönem gerçekleşmelerine bakıldığında ulaşılması olası ve gerçekçi hedeflerdir. Büyüme, işsizlik, enflasyon ve ihracat gibi temel hedeflerin global gelişmelere olan duyarlılığı yüksektir. Geçmiş dönemde yaşadığımız enerji fiyatlarındaki kontrolsüz dalgalanmalar ve yüksek enerji girdisi sadece ülkemiz için değil tüm global ekonomi için ciddi bir risktir. Ham petrol ve doğal gaz fiyatlarının yatırım yapılabilir seviyelerde dengeli bir şekilde seyretmesi özellikle ülkemiz için OVP kapsamındaki hedeflerin tutturulmasında ana faktör olacaktır. OVP kapsamında yer alan hedeflerden biri olan izin, lisans, ruhsat gibi işlemlerin sonuçlandırma sürelerinin kısaltılması da petrol ve doğal gaz arama-üretim sektörünün yakın dönemde olumsuz etkilendiği gecikmelerin ortadan kalkmasını sağlayarak piyasa işleyişini daha verimli hale getirecektir. Geciken izinler nedeniyle ertelenen arama-üretim faaliyetlerinin hızlıca gerçekleşmesi sağlanacaktır.

Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de arama-üretim yatırımları yerli/yabancı yatırımcılar ve kamu şirketleri vasıtasıyla gerçekleşmektedir. Özellikle ülkemizde mevzuattan kaynaklanan sebeplerle ve özellikle son yıllarda arama ruhsatlarının ağırlıklı olarak kamu şirketine tahsis edilmesi nedeniyle arama-üretim faaliyetleri içerisindeki özel sektör yatırımları ve payı giderek küçülmektedir. Önümüzdeki yakın dönem üretim simülasyonlarına bakıldığında özel sektör yüzde 5 kamu ise yüzde 95 gibi paya sahip bir piyasa kurgusu oluşacaktır. Bu durum, özellikle yabancı sermayenin ülkeye girişine sekteye uğratmakta ve küçük miktarlı üretim yapıp yeni arama yatırımları yapmaya çalışan mevcut yatırımcıları da piyasanın dışına itmektedir. Verilen arama ruhsatlarının son bir yıllık dağılımına bakıldığında ise kamu şirketinin temin ettiği arama ruhsatı yüzde 94 olurken özel sektöre tahsis edilen oran yüzde 6’da kalmıştır. Bu durum bile özel sektörün geleceği açısından başlı başına bir var oluş sorununa işaret etmektedir. 2024-2026 dönemini kapsayan Orta Vadeli Programın (OVP) ortaya koyduğu “Enerjide dışa bağımlılığı azaltmak amacıyla petrol ve doğal gaz arama ve üretim faaliyetleri hızlandırılarak sürdürülecektir” hedefi özel sektörün ve yabancı yatırımcının ülkemizdeki arama-üretim faaliyetlerine olan ilgisini ve yatırım iştahını tekrar gündeme getirecek ve tüm dünyada olduğu gibi kamu ve özel sektörün birlikte hareket edeceği yeni yatırımlara imkan sağlayacaktır.

PETFORM Genel Sekreteri Murat Kalay:

‘DOĞAL GAZ TEMİN GÜVENLİĞİ KONUSUNDA STRATEJİK KONUMDAYIZ’

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın gerçekleştirdiği açıklamalarda, İstanbul Finans Merkezi’nin aynı zamanda bir enerji merkezi haline getirileceği ile ilgili sözleri doğal gaz piyasası açısından oldukça önemli. Ticaret merkezleri; taşıtan şirketler, finansal oyuncular, endüstriyel oyuncular, enerji üreticileri gibi oyuncuları içinde barındıran ve finansal açıdan derinlik kazanmış çok yapılı ticaret alanları, bu yapının yakalanabilmesi için piyasa koşullarının tekrar ele alınarak, ithalat serbestisi, rekabet ortamı ve sınır ötesi ticaret kapasitesi gibi konuların da detaylı olarak değerlendirilmesi gerekiyor.

Ticaret merkezleri kısa dönemli piyasa işlemleri yaratır ve bu durum alıcıların makul arz kaynaklarına ulaşmasını sağlar. Ticaret merkezlerinde oluşacak farklı finansal türevler piyasaya işlem hacmi ve esneklik kazandırmaktadır. İşlevselliğini ispatlamış bir gaz ticaret merkezinde yeterli sayıda ve kapasitede boru hatlarının, depoların ve LNG terminallerinin bulunması, ayrıca ülke giriş ve çıkış noktalarının varlığı ve ilgili ülkeler ile tüm ithalat, ihracat ve enterkonneksiyon anlaşmalarının tamamlanmış olması gerekmektedir. İlave olarak, hem gazın menşei bakımından hem de piyasa katılımcıları olarak çeşitliliğinin sağlanması, spot ve vadeli piyasaların bulunması ve buralarda tüm piyasa katılımcılarının standart kontratlar ile işlem yapıyor olması, bununla birlikte ticaretin maliyet bazlı ve sübvansiyon olmadan gerçekleşmesi de gerekmektedir. Ek olarak iletim operatörünün de tüm şirketlere eşit mesafede ve şeffaf olması önemlidir. Türkiye doğal gaz temin güvenliği konusunda stratejik bir konumdadır ve hem Türkiye’nin hem de Avrupa’nın enerji arz güvenliğinin sağlanması için önemli bir rolü bulunmaktadır. Türkiye gaz kaynaklarına yakınlığı, boru hatları, yeraltı depolama tesisleri ve LNG giriş noktalarını içeren altyapıları, yüksek tüketimi, gaz kaynaklarına sahip ülkelerle uzun yıllardır devam eden ilişkileri ve tecrübesiyle hem kendisinin hem de Avrupa’nın arz güvenliğini sağlayan ve gaz ticaretinin yapıldığı “Gas Hub” (Gaz Ticaret Merkezi) olma dinamiklerinin büyük bir çoğunluğuna sahiptir.

Bir diğer husus ise arz ve talebe göre doğru ve güvenilir fiyatın oluşmasıdır. Doğru fiyatın oluşumu için arz çeşitliliği ve talep taraflı katılımın sağlanması ana unsurlar olarak öne çıkmaktadır. BOTAŞ 2022 yılı itibarıyla EPİAŞ GRF fiyatını sanayi tarifelerinde kullanmaya başlayarak piyasa bazlı fiyatlama yolunda önemli bir adım atmıştır. Bu uygulamanın kalıcı hale getirilmesi ve fiyatlamanın da tüm maliyetler göz önünde bulundurularak yapılması rekabete açık bir piyasa yapısının oluşturulması ve özel sektör payının artırılması açısından büyük önem arz etmektedir. Özellikle özel sektörünün payının artırılması ve doğal gaz piyasasında rekabet ortamının oluşturulması bağlamında öngörülebilir bir doğal gaz piyasası için atılacak adımların, hem piyasadaki alt yapı yatırımları için sürdürülebilir finans ortamının sağlanması hem de Türkiye’de bir ticaret merkezinin oluşmasına büyük destek sağlayacaktır.

OVP’de politika ve tedbirler başlığı altında altı çizilen bir diğer nokta da “Doğal gaz depolama tesislerinin depolama ve geri üretim kapasiteleri artırılacaktır” ifadesidir. Bu konuyla ilgili olarak dönemsel fiyat değişimlerinin yönetilerek müşteriye öngörülebilir ve sürdürülebilir fiyatla gaz tedariki yapabilmek adına depo esnekliği son derece önemlidir.

Türkiye’de ciddi depolama yatırımları yapılıyor. Depolama tesislerindeki kapasitelerin etkin ve verimli şekilde kullanılabilmesi için atıl kapasitenin yıl içinde aylık, çeyreklik gibi farklı ürünlerle piyasaya sunulmasının önünün açılması ve depolama tesislerindeki Enjeksiyon ve Geri Üretim kapasitelerinin daha verimli kullanılmasını sağlayacak ve bu kapasitelerin bir veya birden çok kullanıcı tarafından sürekli olarak kapatılmasına engel olacak mevzuatsal düzenlemelerin yapılması gerekiyor.

OVP kapsamında yer alan, ihtiyacı olan hanelere ve temel ihtiyaçlara ulaşmada zorlanan gruplara, devletin desteğinin devamı sosyal devlet yaklaşımının vazgeçilmezlerindendir. Ancak sübvansiyonların genele uygulanması yerine gerçek ihtiyaç sahiplerine ulaştırılması ve uygulanması hem adalet hem de sürdürebilirlik açısından çok önemli olacaktır. Genele yaygın sübvansiyonlar, enerjide dışa bağımlılığı yüksek olan ülke ekonomimiz için negatif sonuçlar doğurmakta ve kaynakların etkin kullanımına engel olmaktadır. Devletimizin önderliğinde değişik kriterlere göre oluşturulacak tarife tipleriyle, gerçekten desteğe ihtiyacı olan kesimler belirlenmeli ve sosyal tarife gibi yaklaşımlarla genele yaygın sübvansiyon anlayışından vazgeçilmelidir. Böylelikle verimlilik ve tasarruf gibi unsurlar enerji tüketimi anlamında önem kazanacak ve kaynaklarımız etkin olarak kullanılacaktır.

Ekonomik kalkınmanın sağlanması ve OVP de ortaya konan makroekonomik hedeflere ulaşılması için ihracat ve rekabet avantajı sağlayan yatırımlara yönelme temel unsurlardandır. Sanayimizin ve üretim yapan çarklarımızın verimli ve yoğun performansı ihracat, istihdam ve büyüme açısından öncü durumdadır. Temel maliyet girdisi enerji olan ihracatçı sektörlerimiz açısından derinleşmiş ve dünya ile entegre doğal gaz piyasası uzun dönem vadeli işlemlere olanak sağlayacak ve öngörülebilir bir doğal gaz piyasası sayesinde uluslararası arenada rekabetçi fiyatlarla rekabet etmemizi sağlayacaktır. Sanayici açısından uzun vadeyi öngörülebilir ya da fiyatlanabilir hale getirmek uluslararası rekabet gücümüzü artıracaktır. Enerji girdisinin dünya fiyatlarından kopuk, düşük ve öngörülemez olması, dönemsel olarak maliyet avantajı sağlasa da ekonominin bütünlüğü açısından sürdürülebilirlik sorununu yaratmaktadır. Öngörülebilir ve fiyatlanabilir enerji girdisi uluslararası rekabetin ve ihracatın en önemli unsuru olacaktır. OVP’de ortaya konan hedeflerin, izlenecek politika ve uygulamaların gerçekleşmesi ülkemiz ekonomisi ve geleceği açısından son derece önemlidir. Ortaya konan hedeflere ulaşmada kamu – özek sektör birlikteliğiyle birçok hedefe ulaşabileceğimiz inancını taşıyoruz. Bu süreçte Dernek ve piyasa oyuncuları olarak devletimizin yanında olduğumuzu ve bu kıymetli programın ülkemizin geleceği açısından hayırlı olmasını diliyoruz.

SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi Direktörü Alkım Bağ Güllü:

‘ENERJİDE DIŞA BAĞIMLILIĞIN VE CARİ AÇIĞIN AZALTILMASI TEMEL HEDEFLER ARASINDA’

Açıklanan Orta Vadeli Plan’da (OVP) 2022 yılında emtia fiyatlarında yaşanan yüksek artış ve enerji ithalatının 96.5 milyar Amerikan Doları (ABD$) ile tarihi seviyelere çıkması vurgulanmış ve önümüzdeki dönemde enerji fiyatlarında dalgalanma riski olasılığının devamlılık göstereceği belirtilmiştir. Bu durum, enerji bileşenlerinin Türkiye ekonomisini etkileme riskinin devam ettiğini bizlere göstermektedir. Başka bir deyişle, orta vadede uluslararası enerji fiyatlarındaki dalgalanmaların tüm emtia ve hizmet fiyatları üzerindeki baskısının devam etmesinin beklendiğini ve enflasyonun artmasına neden olacak riskleri barındırdığını söyleyebiliriz.

Enerjide dışa bağımlılığı yüksek olan Türkiye’nin, yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği potansiyellerini azami ölçüde kullanması bu bağımlılığın azalmasını ve enflasyona olumsuz etki eden faktörlerin kontrol altına alınmasını sağlayacaktır. Bu unsurlar aynı zamanda iklim değişikliği ile mücadele ve net sıfır emisyonlu bir ekonomiye ulaşılmasında da kilit rol oynayacaklardır. Bu bağlamda, enerji sektörü perspektifinden OVP’yi değerlendirdiğimizde, genel hatlarıyla kapsayıcı ve hedefe yönelik bir içeriğinin olduğunu söyleyebiliriz.

OVP’de; enerji dönüşümü, yeşil büyüme ve kalkınma, iklim değişikliği, yeni teknolojiler ve yerlileşme konularına odaklanıldığı görüyoruz. Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılığının ve cari açığının azaltılması da temel hedefler arasında yer alıyor. Tüm bu bileşenlerin, 2053 yılında net sıfır emisyonlu bir ekonomiye ulaşılmasını sağlayacak politikalarla desteklenmesi önemli olacak.

Bu amaçların gerçekleşmesini sağlayacak politikaları incelediğimizde, yeşil dönüşüme yönelik özel bir bölüm ayrılmasını ve 2053 yılı net sıfır emisyon hedefi doğrultusunda temel politikalara yer verilmesini olumlu olarak değerlendiriyoruz. Değerlendirilen en önemli politikalardan biri; 2053 net sıfır karbon emisyon hedefi doğrultusunda uzun vadeli düşük emisyonlu kalkınma stratejisinin, kalkınma planlarıyla uyumlu olacak şekilde hazırlanmasına yönelik çalışmaların yürütülecek olması. Dönüşümün kalkınma ile birlikte gerçekleşmesi Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler için kritik bir konu. Bu doğrultuda, iklim değişikliğiyle ilgili uygulamaların bütüncül bir biçimde ele alındığı temel mevzuat hazırlığının tamamlanması hedeflenen politikalar arasında yer alıyor. Bu hazırlıkların ve uygulamaların paydaşlarla istişare edilerek görüş birliği felsefesiyle oluşturulmasının önemli olduğu düşüncesindeyiz.

Ulusal Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) hukuki altyapısı tamamlanarak Avrupa Birliği Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizmasına (SKDM) uyumlu bir yapıda geliştirileceği, geçiş döneminin etkin bir şekilde değerlendirileceği ve mali yükümlülük aşamasına yönelik gerekli hazırlıkların yapılması da önemli hedeflerin arasında yer alıyor. Bu kapsamda, karbon vergisi niteliği taşıyan vergilerin gözden geçirilerek, tamamlayıcı karbon vergisi dahil karbon fiyatlandırma araçlarının kalkınma ve yatırım ortamı üzerinde yol açacağı ekonomik ve sosyal etkilerin analiz edileceği de belirtilmiş. Temiz teknolojilerin desteklenmesinde ve sıfır emisyonlu bir ekonominin oluşmasında bu konunun kritik olduğunu söyleyebiliriz.

Diğer taraftan, planda enerji dönüşümünü destekleyen enerji depolama, hidrojen, karbon yakalama-kullanma ve depolama gibi yenilikçi teknolojiler ile mikro-şebeke yönetimi ve dijitalizasyonun geliştirilmesine yönelik Ar-Ge ve yenilikçilik faaliyetlerinin desteklenmesi amaçlanıyor. Önümüzdeki süreçte, özellikle temiz bir enerji sistemi için batarya enerji depolama ve yeşil hidrojenin kritik rolleri olacağını söyleyebiliriz. SHURA Enerji Dönüşümü Merkezinin yaptığı analizlerde, 2053 yılına kadar sadece iletim şebekesi bağlamında 30GW/120GWh’lık batarya kapasitesine ve 70 GW’lık elektrolizör kapasitesine ihtiyacımızın olacağını öngörmekteyiz. Bu kapsamda planda bu hedeflerin yer alması önemli.   Planda ayrıca bağlantılı araçlar, tam otonom (sürücüsüz) mobilite sistemleri ve ray ötesi sistemler gibi yeni nesil enerji ve ulaşım sistemlerindeki teknolojik kabiliyetler ve yatırımlar konusunda da çalışma hedefleri de son derece olumlu.

Planda yeşil dönüşüme yönelik finansman imkanlarının artırılması ve sürdürülebilir finans konusundaki kurumsal kapasitenin artırılarak yeşil finansman ekosisteminin gelişmesi de amaçlanmakta. Yeşil dönüşümün gerçekleşmesi ciddi bir yatırım ve finansman ihtiyacını ortaya çıkarıyor. Merkezimizin yaptığı araştırmalara göre sadece elektrik sektörün dönüşümü için yılda yaklaşık 15 milyar dolarlık yatırım ihtiyacı bulunmakta. Dolayısıyla OVP’da bu konuya yer verilmesi son derce önemli.

OVP’de tüm alanlarda yenilenebilir kaynakları, enerji verimliliği, elektrifikasyon ve döngüsel ekonomi politikalarının öncelikli hale geleceği belirtilse de, elektrikli araçlar hariç elektrifikasyonun artırılmasıyla ilgili bir politika ve stratejinin net bir şekilde ifade edilmediğini gözlemliyoruz. Önümüzdeki süreçte, konutlarda, sanayide ve ulaştırmada yenilenebilir enerji ile elektrifikasyonun artmasını sağlayacak politikalara ve stratejilere, enerji bağımsızlığı ve temiz enerjiye erişim bağlamında ihtiyacımız olacak.  

TOBB Türkiye Madencilik Meclisi Başkanı İbrahim Halil Kırşan:

‘OVP’DE MADENCİLİK SEKTÖRÜNE YER VERİLMESİ UMUT VERİCİ’

Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Cevdet Yılmaz tarafından açıklanan ve 06.09.2023 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 2024-2026 yılları Orta Vadeli Program (OVP) Ödemeler Dengesi’ne ilişkin Politika ve Tedbirler başlığı altında, madencilik sektörüne geniş bir şekilde yer verilmesi sektörde çok olumlu karşılandı ve bundan sonraki süreçte önemli değişim ve dönüşümlerin yaşanacağına işaret ederek önümüzdeki 2-3 yıl içerisinde umut verici gelişmelerin yaşanacağını gösteriyor. Açıklanan Orta Vadeli Programda (OVP) öncelikli yapısal reform alanları arasında belirlenen madencilik sektörüne ilişkin olarak yer verilen ifadeler sektör açısından bir dönüm noktasına işaret ediyor.

Tüm tabii kaynak yönetim sistemlerinin tek elden yönetilmesine yönelik gerekli düzenlemeler ile sektöre ilişkin yatırım güvencesini artıracak yeni bir temel düzenleme hazırlanacak olması, 2024 yılının 3. çeyreğine kadar bu düzenlemelerin yasal bir altyapıya kavuşturulacağının ifade edilmesi sektörümüzün beklentilerini net bir şekilde karşıladı.

Madencilik sektörü ile ilgili OVP’de belirtilen taahhütlerin hayata geçirilmesi ile birlikte, sürdürülebilir madencilik politikalarının yaygınlaştırılması, işletme ve zenginleştirme çalışmalarının artırılması, tabii kaynak yönetim sistemlerinin tek elden yönetilmesi, maden arama faaliyetlerinin kamu yararına bir faaliyet olarak tanımlanması, yatırım güvencesinin arttırılması sektörde önemli gelişmeler sağlayabilecek ve ekonomiye olumlu yansıyacak.

Ülkemizin ihtiyaçları ile sektörün beklentilerinin buluşturulabileceği düzenlemelerle madencilikte büyük bir ivme yakalanabilecek. İçinden geçtiğimiz ekonomik konjonktürü düşündüğümüzde madencilikte getirilen bu düzenlemelerin hayata geçirilmesi ile üretim ve ihracat artışı ile birlikte özellikle cari açıkta ciddi bir gerileme olacaktır.

Solar3GW Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Bahadır Turhan:

‘ELEKTRİKLİ ARAÇLARIN DAHA TEMİZ BİR ENERJİYLE DESTEKLENMESİNE YOL AÇACAK’

Enerji verimliliği, güneş enerjisinin yanına koyduğumuz yeşil dönüşüm gerçekleşirken aslında çoktan daha fazla faydalanmamız gereken uygulamalardan biri. 2024-26 OVP’de de enerji verimliliği konusundaki enerji performans sözleşmeleri ve neredeyse sıfır enerjili binalar konularında görmek olumlu. Ancak, bundan daha fazla önemsediğimiz bu uygulamaların gerçekten benimsendiğini ve ertelenmeden hayata geçtiğini görmek. En başta, yeni yapıların önce yüzde 5 sonra da yüzde 10’a çıkan oranda ihtiyacı olan elektriği yenilenebilir kaynaklardan karşılama zorunluluğunun hem artması hem de uygulamalarin başlayacağı tarihlerin ötelenmemesi bu açıdan kritik önem arz ediyor.

Bunun yanı sıra bu sene itibariyle devreye giren ‘Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması’na Türkiye’nin kendi Enerji Ticaret Sistemi’yle getirilecek uyumluluk çok kritik. Böylelikle sadece SKDM kapsamında ele alınan öncelikli sektörler değil, aynı zamanda ülke içindeki üretim proseslerinde karbon salımı yapan diğer sektörlerin bu konuya belli bir oranda hazırlanmaları mümkün olacak. Bu bağlamda, ülkemizin YEK-G ile atılan ilk adımı daha ileri taşıyarak, uluslararası piyasalar ile entegre bir karbon piyasası oluşturması büyük yararına olacaktır.

Yenilenebilir enerji kaynaklarından üretimin artması Türkiye’nin bu yıl başında yayınlanan Ulusal Enerji Planı’nda da somut rakamlarla belirlenmişti. Bu noktada da beklediğimiz finansman ve izinler gibi konularda yatırımcının önünü açacak adımlarla bu kapasitenin hedeflendiği ölçüde artmasının sağlanması. Plan, 2035’e kadar yılda ortalama 3,1 GW güneş gücünün elektrik üretim karmamıza eklenmesini öngörüyor; ancak gerçekte bundan fazlasına ihtiyaç var çünkü 2017 sonrasında özellikle devlet politikasindaki değişikliklerle kaybedilen kıymetli 5 yılı telafi etmeli, bu temiz ve ucuz kaynaktan daha fazla yararlanmalıyız. Bu kapasitenin artışıyla belli bir oranda artan elektrikli şarj istasyonu ağı da, hızla kullanımı artan elektrikli araçların daha temiz bir enerjiyle desteklenmesine yol açacak.