OMV Türkiye Genel Müdürü ve SSDGD Başkanı Serkan Hotoğlu, koronavirüs salgının doğal gaz ve LNG piyasası başta olmak üzere enerji sektörüne etkilerini Petroturk’e değerlendirdi. OMV Türkiye Genel Müdürü ve Sıvılaştırılmış ve Sıkıştırılmış Doğal Gazcılar Derneği (SSDGD) Başkanı Serkan Hotoğlu, bir süredir tüm dünyayı etkisi altına alan yeni tip koronavirüs (Covid-19) salgınının enerji sektörüne etkilerini Petroturk.com […]
OMV Türkiye Genel Müdürü ve Sıvılaştırılmış ve Sıkıştırılmış Doğal Gazcılar Derneği (SSDGD) Başkanı Serkan Hotoğlu, bir süredir tüm dünyayı etkisi altına alan yeni tip koronavirüs (Covid-19) salgınının enerji sektörüne etkilerini Petroturk.com için değerlendirdi.
“Tüm sektörlerin değer zincirinin en başında yer alan enerji sektörünün de bu durumdan etkilenmemesi düşünülemezdi” diyen Hotoğlu, bu süreçte sektörün liberal piyasa hedefinden taviz vermemesi gerektiğini ifade etti.
İşte Serkan Hotoğlu’nun Petroturk.com’a yaptığı o açıklamalar:
Bildiğiniz gibi Çin hükümeti, geçen yıl Aralık ayında Covid-19 virüsünü tespit etti ve bu virüsün bir salgına neden olabileceğini de 7 Ocak 2020 tarihinde açıkladı. Başlangıçta bu salgın tüm dünya tarafından önemli bir haber olarak merakla izlendi ancak fazla da ciddiye alınmadı. Özellikle yüksek turist hareketleri olan fakat virüse karşı yeterli önlem almayan bazı ülkelerin, virüsün hızlı bulaşma riskine daha açık hale gelmesi ile vaka ve ölüm sayıları hızla yükseldi. Mart ayı ortalarında hız kazanan Covid-19 salgını, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından “global pandemi” olarak ilan edildi. Kısa sürede dünya genelinde pandemi vakalarının sayısı 2,5 milyonu aşarken, 170 binden fazla insan da hayatını kaybetti.
Açıkçası 2020 yılının başında, daha bundan 3 ay önceden bahsediyorum; kimsenin planında, şirket bütçe ve öngörülerinde veya kişisel harcama ve tatil planlarında böyle bir öngörü, tedbir veya endişe yoktu. Sahip olduğumuz teknolojilerin beraberinde getirdiği bilgiye hızlı erişim sayesinde, tüm bu gelişmeleri telefonlarımızdan, tabletlerimizden, bilgisayarlarımızdan ve televizyonlarımızdan takip ettik ve sürecin her anına beraberce tanıklık ettik. Görülen odur ki; bir süre daha bu virüsle birlikte yaşayacağız.
Şubat ayı ortalarından itibaren virüsün neredeyse tüm coğrafyalara ulaşması sonucunda; şirket seyahat politikaları ve iş yapma biçimlerinden kişisel yaşam alışkanlıklarımıza kadar birçok alanda ciddi önlemler almamız gerekti.
Salgının beraberinde getirdiği önlemlerin artması, yaygınlaşan evden çalışma uygulamaları, tüketicilerin doğal olarak en temel ihtiyaçlara yönlenmesi lüks sayılabilecek ihtiyaçlarını ertelemesi sonucunda; havacılık, uluslararası ticaret, otomotiv, ana ve yan sanayi üretimleri, turizm, perakende sektörleri ciddi şekilde olumsuz etkilendi. Tüm sektörlerin değer zincirinin en başında yer alan enerji sektörünün de bu durumdan etkilenmemesi düşünülemezdi.
Bu beklenmedik gelişmeler ve sektörün doğası gereği ilkbahar aylarındaki tüketim ihtiyaçları gerçeği ile virüsün etkilerini Mart ve Nisan aylarında gözlemlemeye başladık. Özellikle Nisan ayında ortalama günlük doğal gaz tüketimleri 2020 yılı ilk çeyreğine göre yüzde 40 ve 2019 yılı Nisan ayına göre ise yüzde 20 azaldı.
Doğal gaz tüketimindeki bu değişimin en büyük etkeninin, elektrik tüketiminde yaşanan daralma olduğunu düşünüyorum. Günlük elektrik tüketimleri 2020’nin ilk çeyreğine göre yüzde 22, 2019’un Nisan ayına göre ise yüzde 16 azaldı. Özellikle arz yönünde ciddi bir kapasite fazlası bulunan elektrik üretiminde “merit order”da marjinal santral olarak yer alan doğal gaz santrallerinin Nisan ayının ilk 20 gününde üretimindeki payı, geçtiğimiz yıla oranla yüzde 60 oranında düşmüş durumda.
Küçük ölçekli LNG diye tarif ettiğimiz, dökme sıvılaştırılmış doğal gaz pazarının da ilk çeyrekten itibaren yaklaşık yüzde 13-15 civarında daraldığı tahmin ediliyor. Özellikle turizm sezonunda alınan önlemler, yol yapım ve inşaat proje ve ihalelerinde ödeneklerin aksaması tüketim düşüşünde etken olmuştur.
Böylesi bir tabloda 2020 yılı için birçok şirket, harcamalarını minimum seviyede tutarak finansal yapılarını ve nakit akışlarını sağlıklı tutmaya çalışacaktır. Dolayısıyla henüz karar alınmamış yatırımlarını ve büyüme planlarını da bir sonraki yıla erteleyeceklerini ön görüyorum.
Mevcut enerji santral yatırımlarının, uzun dönemli doğal gaz kontratları dahilinde verilen “al ya da öde” taahhütlerinin, beklenenin çok altında kalan küçük ölçekli LNG piyasasındaki yatırım ve projelerin geri dönüş oranlarının, daralan enerji piyasasına rağmen devam eden sabit gider ve harcamaların, enerji sektörü oyuncuları üzerinde, önemli boyutlarda baskı yaratmaya başladığı kanaatindeyim.
Alınan tedbirler neticesinde ve yılın ikinci yarısında, hayatın kademeli olarak normale döneceğini, sınırlı da olsa bir canlanma olacağını öngörüyoruz. Bu canlanma talebe mutlaka olumlu olarak yansıyacaktır.
Özellikle turizm sezonunun geç açılacak olması ve bazı büyük inşaat projelerinin ve yatırımların ertelenmiş olması, iyimser bir bakış açısıyla enerji piyasalarında durumun üçüncü çeyrekte toparlanacağını işaret etse de daha makul bir bakış açısı ile görünüm değerlendirildiğindeki görüş, tüketimde yaşanan kayıpların ancak 2021 yılında toparlanabileceği yönündedir.
“Ekonomik İstikrar Kalkanı” paketinde sunulan desteklere ek olarak yapılacak olası destek ve/veya kapsam genişlemesinde enerji sektörünün de değerlendirilmesi mutlaka faydalı olacaktır.
Önemli ciroların üretildiği, yüksek yatırımların yapıldığı ve bölgede konusunda yetişmiş insan gücüyle istihdama da ciddi ölçüde katkıda bulunan enerji sektörünün desteklenmesi söz konusu olduğunda;
gibi öneriler ifade edilebilir.
Bu süreçte en önemli husus, tüm özel sektör temsilcileri olarak, liberal piyasa hedefimizden ve liberal piyasa koşullarına olan bağlılığımızdan taviz vermemeliyiz. Tarafların birbirlerine olan ve aralarındaki sözleşmelerden kaynaklanan ödeme ve tedarik sorumluluklarını yerine getirmesi, liberal enerji piyasasına duyulan güvenin muhafaza edilmesi açısından çok büyük önem arz etmektedir.
Uluslararası piyasalarda 2,5 USD/MMBtu yani 90 USD/KSm3’e gerileyen LNG fiyatlarının LNG terminal fiyatlarına yansıtılması ve böylece düşen enerji maliyetleri, dökme LNG’yi yoğun olarak kullanan turizm ve yol inşaatları yapan firmalarının da maliyetlerini düşürecektir. Bu durum virüs etkisiyle yavaşlayan ekonominin hızla toparlanmasına büyük katkı sağlayacaktır.
Dünya genelinde düşen enerji maliyetlerinin aynı oranda yansıtılması amacıyla tarife yapıları ve enerji ürünlerindeki vergi oranları yeniden gözden geçirilecektir. Bu sayede en azından Covid-19 salgını sonrası toparlanma sürecinde liberal piyasa koşullarının gerektirdiği maliyet bazlı fiyatlandırma uygulamaya alınarak, ilerleyen yıllarda öngörülebilir bir fiyat ortamı oluşturulacaktır. Bu önlemler ile ihracat yapan sektörlerimizin rekabette geri kalmasının önüne geçilecektir.
Ayrıca;
Şirketlerin, dijitalleşme kapsamında teknoloji alanında yapacağı (özellikle de enerji sektöründe) sürekli ve sürdürülebilir projeler için yine teşvikler sağlanabilir diye düşünüyorum.
Global ekonominin geldiği noktayı göz önünde bulundurduğumuzda, bugün yaşananlar şu ana kadar hiç görülmemiş bir durum. Tabii ki bundan önce de dünyada birçok salgın veya afet yaşandı ancak ekonominin bugün gelmiş olduğu boyut ve 8 milyara yaklaşan bir dünya nüfusu bakımından değerlendirildiğinde, bu salgının beraberinde getirdiklerinin çok az neslin deneyimleyebileceği çok ciddi sosyo-ekonomik bir vaka olduğunu düşünüyorum.
Özellikle salgının başladığı ilk andan itibaren, gelişmelerin her anına sosyal medya sayesinde birçok farklı perspektiften tanıklık eden tüketicilerin önemli ölçüde etkilendiği çok açık.
Dünyanın dört bir yanında insanlar, ihtiyaçlarını yeniden önceliklendirdiler ve beklentilerini yeniden gözden geçirme fırsatı yakaladılar. Özellikle evden çalışma ve sosyal yaşama getiren zorunlu sınırlamalar sonrasında değişen tüketim seviyeleri belki birkaç yıl içerisinde eski düzeyine gelecektir ancak tüketici alışkanlıkları, bugüne kadar sahip olduklarımızın dışında olacaktır. Özellikle tüm sektörlerin değişen müşteri davranış ve alışkanlıklarına göre iş yapış biçim ve stratejilerini yeniden gözden geçirmek durumunda kalacaklarından nerdeyse eminim. Özellikle salgının beraberinde getirdiği ve kalıcı olacağını düşündüğüm sosyal alışkanlıklara uygun iletişim becerilerini geliştirmek ve başarı sağlamak da bu arayışların arasında yer alacaktır.
Enerjinin, dünya değer zincirinde en önde gelen halka olduğunu düşünüyorum, açıkçası dünya genelinde tüm likiditeyi başlatan ana unsurdur enerji. En temel ihtiyaçlarımız olan su ve gıdalarımızın üretilmesi ve bizlere ulaşması ancak kesintisiz enerji tedariki ile mümkündür. Bugün dünya nüfusunun yüzde 60’ının gıda ihtiyacı enerji kaynaklı petrokimya ürünleri ile mümkün. Bu noktada yaşamsal döngünün sağlıklı devam edebilmesi için enerji şirketlerinin de sağlıklı kalması ve yeni normallerin sürdürülebilirliğini desteklemesi gerekmektedir.
Rekabetçi ekonomilerin beraberinde getirdiği artan çeşitlendirilmiş kaynak arayışı, özellikle kesintisiz enerji tedarikini hedefleyen enerji piyasalarında birtakım yapısal değişimlerin daha net gözlemlenmesine imkân verdi. Örneğin bir yanda, uzun dönemli geri dönüş oranlarının genel uygulama olduğu ve tüketim değişimlerine çok hızlı cevap veremeyen petrol, doğal gaz ve elektrik yatırımları; bir yanda ise düşük enerji fiyatlarını hedefleyen ve böylesi bir salgında hızla etkilenen tüketim. Bugüne kadar talep artışı sayesinde bu zor denklem hep dengede idi. Maalesef yaşanan bu salgınla birlikte denge, kaynak aleyhine hiç beklenmeyen bir şekilde bozuldu. Bu sürecin daha uzun sürmesi durumunda, yüksek maliyetler ile büyük ölçekte ekonomileri yöneten enerji şirketlerinin değer zincirlerinde çeşitlendirmeye girmesi, verimsiz yatırımları askıya alması ve bağışıklığın arttırılması için enerji ekosisteminde yeni halkalar ile değer zincirlerini genişletmesi kaçınılmaz olacaktır.
Buna ek olarak süreçlerin verimliliğini arttırmak ve maliyetlerini azaltmak amacı ile dijitalleşmenin, şirketlerin iş yapış biçimlerinde daha çok pay sahibi olacağının da kaçınılmaz olduğunu beraberce anlamış olduk. Süreçlerini bu anlamda geliştirebilen ve yukarıda belirttiğim değer zincirlerini değişen tüketim alışkanlıklarını göz önünde bulundurarak yeniden düzenleyebilecek olan finansal yapısı kuvvetli enerji şirketlerinin uzun dönemde de enerji piyasasında var olabileceğini ön görüyorum.
Aynı dönüşüm ve tüketim davranışı enerji tüketicilerinde de gözlemlenecektir. Bu tür olası beklenmeyen değişimlerde beraber hareket edebilecekleri, daha esnek çözümler getirebilen ve sosyal mesafe gereken durumlarda işleyişlerini dijital ortamda entegre edebilecekleri tedarikçiler ile birlikte olabileceklerdir.”
Milangaz, Yeni Renault Duster iş birliği ile yeni kampanya düzenliyor4 Kasım 202417:12 Bağımsız denetim kuruluşları madencilik için stratejik önemde4 Kasım 202416:21 Bakan Kurum’dan yeşil finansman mekanizmalarına ilişkin açıklama4 Kasım 202415:51 AB’den Çin’e yenilenebilir enerji hedefleri4 Kasım 202413:55 Türkiye’ye yeşil hidrojende 5 milyar euro yatırım fırsatı4 Kasım 202413:47