‘Hedefimiz 5 yıl içerisinde NASDAQ’da zili çaldırmak’

‘Hedefimiz 5 yıl içerisinde NASDAQ’da zili çaldırmak’

Pro-Per Enerji Genel Müdürü Serhat Görgün, dünyada tek çatı altında bütün servisleri toplayan başka bir şirket olmadığını belirterek hedeflerinin 5 yıl içerisinde NASDAQ’da gong çaldırmak olduğu söyledi.

Pro-Per Enerji hakkında gazetemiz Gas&Power’a açıklamalar yapan Genel Müdür Serhat Görgün, 15. yıl içerisinde 35 ülkede hizmet verdiklerini ve 4 ayrı ülkede ofislerinin olduğunu belirtti. Enerji santrallerinin kurulumundan, işletmesi, bakım/onarım hizmetleri, söküm ve tekrar kurulum hizmetleriyle birçok müşteriye hizmet verdiklerini ifade eden bunun yanında Aeroderivative, Heavy Duty gaz türbinleri, buhar türbinleri ve kombine çevrim ekipmanları gibi farklı türbin tiplerinin bakım, onarım gibi işlerini yapabilecek teknik ekibe sahip olduklarının altını çizdi.

“BİR YILLIK SÜRE İÇERİSİNDE 240 MW’LIK SANTRALİ SÖKÜP YENİDEN KURDUK”

Herhangi bir enerji santralinde ihtiyaç duyulan bir parçanın, bir ekipmanın montaj, de montaj ya da taşınma işini belirli plan dahilinde hızlı ve üst seviyede yaptıklarını ifade eden Görgün, bu konuda birçok farklı referansları olduğunu ifade etti. Görgün sözlerine şöyle devam etti; “Müşterilerimizin santrallerinde ihtiyaç duydukları hizmetleri bu yapı üzerinden hayata geçiriyoruz. Son olarak 1 yıllık bir süre içerisinde Antalya’da bulunan 240 MW’lık bir doğal gaz kombine çevrim santralini komple söktük, paketledik, nakliyesi ile uğraştık ve Özbekistan’da bu parçaları monte ettik ve devreye aldık. Yine bu iş kolumuzda dünyanın herhangi bir yerindeki bir türbini, ekipmanı söküp dünyanın bir başka yerinde devreye aldığımız çokça referansımız var. Ayrıca yenilenen türbinleri taşıyor, monte ediyor ve devreye alıyoruz. Hazırlığı devam eden böyle bir işlemimiz de var. Bununla birlikte geçtiğimiz ay devreye alınan Avrupa’nın en büyük projelerinden biri olan rüzgar tüneli projesini hayata geçirdik. Bu proje bir tünel üzerinde hava koşullarını bir simüle ediyor. Bu hava koşullarında o araştırmanın ya da bazı savaş ekipmanlarının, uçakların bu hava şartlarında verdiği ya da vereceği tepkileri ölçüyoruz. Bu rüzgar tüneli projesini Ankara’da TUSAŞ’a yaptık. Oradaki gerekli ortamı sağlayacak ekipmanların montajı yine bu iş kolumuz ile hayata geçirildi. Şu anda yine devam etmekte olan bir projemiz de var. Bu da BOTAŞ’ın Silivri’de bulunan doğal gaz depolama sahası. BOTAŞ’ın doğal gaz depolama sahasındaki birçok montaj işini türbinlerden tutun da borulamaya kadar bizim ekibimiz hayata geçiriyor. Bu iş aslında taahhüt işi. Herhangi bir endüstriyel tesiste ve rafinerilerde ihtiyaç duyulan montaj, demontaj, paketleme ve borulama gibi işleri yapan bir diğer iş kolumuz. Dünyadaki birçok türbin tipini biliyor ve birçok markanın türbinlerine bakım ve işletim desteği veriyoruz. Türbinlerin belirli dönemlerde belirli bir kullanım süresi sonunda muhakkak bakımlarının yapılması gerekir ki türbinler taahhüt edilen verimlilikte çalışmaya devam edebilsin ve burada aslında verimlilik binde birler on binde birler muazzam rakamları ifade ediyor. Mesela o noktadaki verimlilik optimizasyonu oldukça önemlidir bu yüzden türbinlerin bakımının zamanında yapılması oldukça kritiktir. Bizim de bu anlamda dünyadaki bütün ekibimiz bilinen bütün türbin markalarına ihtiyaç duyduğu planlı ya da plansız bakım desteği veriyoruz. Planlı bakımdan kasıt ise belirli bir saat yani 25 bin, 50 bin saat işletim süresi geçmiş ve ilgili saatlerde gerekli bakımları yapılmış ya da türbin bir sebepten durmuş problem yaşıyordur ve plansız bir şekilde buna müdahale etmeniz gerekebilir. Dolayısıyla bizim bugüne kadar ayak izimiz olan 35 ülkede markaların planlı ve plansız bakımlarını yapan ekibimiz var. Bu hizmeti 3 ana başlıkta veriyoruz. İlki buhar türbinlerine yaptığımız işlemler. Diğeri ise yine doğal gaz dönüşüm santrallerinde ama büyük çaplı ‘Heavy Duty’ dediğimiz türbinlere bakım hizmeti veriyoruz. Nispeten daha düşük türbin tiplerine de hizmet veriyoruz. Biz bütün türbin tiplerine destek veren teknik altyapıya sahibiz. Dolayısıyla hem insan kaynağı hem de ekipman bakımından dünyada bu hizmeti verebilen sayılı şirketlerden biriyiz.”

“MANPOWER İŞ KOLU BİZİM OMURGAMIZI OLUŞTURUYOR”

Bir santral için tek durakta bütün hizmetleri verebilme kapasitesine sahip olduklarını ifade eden Serhat Görgün, manpower operasyonunun insan kaynağına odaklandığını ve bu operasyonun şirketin omurgasını oluşturduğunu sözlerine ekledi. Görgün, “Dünyanın en büyük hava filtresi üreticisi Donaltson’un Türkiye ve bölgedeki distribütörlüğünü yapıyoruz. Bununla birlikte beşinci iş kolumuz olan manpower iş kolumuz da var. Manpower operasyonu bizim ana işimiz olan insan kaynağına odaklanır. Bir müşterimizin talep ettiği insan kaynağını o birikimlerde temin etmek ve o projenin gerektirdiği coğrafyada çalışanlarımızın konaklamasından tutun da teknik malzemeler, İSG ve çalışan izin süreçleri, çevre boyutu gibi birtakım konuları ele alan iş kolumuzdur. Bu iş kolumuz bizim omurgamız bel kemiğimizdir. 500 kişilik saha ekibimiz tamamen bu iş kolumuzun organizasyonunda ilerler. Herhangi bir işimizde satış, proje ya da ek insan kaynağı ihtiyacı doğduğunda bu kolumuz devreye girer ve ihtiyaç duyulan personel bizim havuzumuzda mevcutsa onu projeye dahil eder. Eğer değilse onu dışarıdaki kaynaklarımızdan temin eder. Aynı zamanda mevcut çalışan kaynağımızın eğitimleri, çalışma izinleri gibi süreçlerle bu ekibimiz ilgilenir. Biz bu işlerimizi sahip olduğumuz yenilenebilir taraftaki montaj, de montaj, bakım işletim tarafındaki yetkinliklerimizi dünyanın birçok coğrafyasındaki iş ortaklıklarımız veya kendi ofislerimiz üzerinden iş geliştirme faaliyetlerimizle müşterilerimize sunarız. Özbekistan’da merkez Asya’daki operasyonları yönettiğimiz bir ofisimiz var. Dubai’de ise Ortadoğu’yu buradan yönettiğimiz bir diğer ofisimiz var. Afrika’da ise Botswana ve Nijerya’da iş ortaklıklarımız mevcut. Botswana ve Nijerya’da 12 adet doğal gaz çevrim santralinin bakım ve işletim sorumluluğu bizdedir. Bunlardan biri de Botswana hükümeti ile Belçikalı pırlanta üreticisi olan bir şirket arasında ortaklık bulunan bir santral. Bu şirket Botswana’daki pırlanta madeninin enerjisini bu santral üzerinden karşılar ve oranın sorumluluğu bizdedir. Nijerya ve Botstwana’da bulunan yapılanmalar dışında GESA adı altında Amerika’da da bir yapılanmamız var. Yani tam adı Global Research Source Allience. GESA üzerinden Kuzey ve Güney Amerika kıtalarını hedeflemiş oluyoruz. Amerika’da bir iş ortağımız var ve GESA’nın 3’te 2’si bizim, 3’te 1’i de onların. Bu bahsettiğim şirket bizim türbin tarafında olan yetkinliğimizin jeneratör tarafında olan bir şirket. Dolayısıyla GESA’nın bizim portföyümüze jeneratör know-how’ını da eklediğini görüyoruz. Yani böylece bir enerji santrali için tek durakta tek sağlayıcı üzerinden bir santralin ihtiyaç duyabileceği neredeyse bütün hizmetleri temin edebileceği bir yapı haline dönüştük. Bizim bildiğimiz kadarıyla bütün bu birikimleri bir çatı altında barındıran GESA dışında da bir yapı yok. Özetle Pro-Per olarak biz bu 4 iş kolunda dünyanın birçok coğrafyasında ofisleri olan bir yapıyız. Avrupa hariç çünkü Avrupa’da bu anlamda bir girişimimiz bir referansımız henüz yok ama bu olmayacağı anlamına gelmiyor” diye konuştu.

“PRO-PER OLARAK AVRUPA BİZİM HER ZAMAN RADARIMIZDA”

Avrupa’da Türk çalışanlar için izin almanın zorluklarına değinen Görgün, “Avrupa’da hidroelektrik tarafında Alman menşeli Aquila Capital var ve bizimle Avrupa özelinde de çalışmak istiyorlar. Burada bizim aşmakta güçlük çektiğimiz engel, çalışma izinleri. 35’ten fazla ülkede şu an 500 kişilik bir ekip arkadaşımız hizmet veriyor. Ancak Avrupa noktasında, özellikle enerji santraline girip çalışma izni almak konusunda, belirli bir süreçte orada bulunup işlerini icra etmeleri noktasında Türk çalışanların önünde bir engel var. Dünyanın kalanı da bizim için böyle bir engeli nispeten daha aşılabilir kıldığı için biz bugüne kadar Afrika, Asya, Amerika ve Ortadoğu’da büyüdük. Avrupa bizim her zaman radarımızda ve Avrupa’ya girmek için çalışmaya devam edeceğiz. Fakat dediğim gibi yaptığımız iş çok özgün. İnsan kaynağı seviyesi az bulunur nitelikte. Dolayısıyla dünyanın her yerinden ciddi anlamda talep gören bir insan kaynağı, iş gücü var. Hal böyle olunca da Avrupa’ya odaklanıp yıpranmaktansa bize kapılarını daha kolay açan ülkelerde büyüdük. Bu Avrupa’yı görmüyoruz oraya girmeyeceğiz anlamına gelmez. Avrupa’ya yönelik belirli planlarımız ve yapılanmalarımız da söz konusu” dedi.

“PRO-PER ENERJİ’NİN ORTAKLIĞI İLE OLUŞAN BU HİZMETLER BİRLİĞİ DÜNYADA TEK”

Büyümeyi ve yeni pazarları yeni insan kaynağının şirkete katılması ile beslediklerini dile getiren Serhat Görgün, “Biz ekiplerimize astronot diyoruz çünkü gerçekten astronot gibi adamlar. İngilizcede işin zorluğunu anlatmak için kullanılan bir deyim vardır. Ben bu deyimi çok kullanırım. ‘Rocket science’ ya da kolaylığını anlatmak için de ‘rocket sience değil ki’ denir. Orada bahsedilen roket aslında bizim üzerinde çalıştığımız türbinler. Uzay mekiği motoru ile bildiğimiz enerji üreten türbinler neredeyse aynı. Sadece biraz daha hafif ve egzoz sistematiği birazcık farklı. Dolayısıyla bizim yaptığımız iş rocket science. Bu işi yapan sayısı da dünyada çok az. Bu kadar yaygın kullanılan bir ekipman ama bu ekipmanın bakımını yapabilecek, söküp takabilecek ve parçalarını ayırıp yeniden aynı verimlilikte çalışmasını temin edebilecek insan kaynağı çok hızlı yetişmiyor. Bunların önemli bir kısmı da bizim çatımız altında. Yeni insan kaynağı bulmak ne kadar zorsa mevcut insan kaynağını da bünyede motive bir şekilde tutmak o kadar zor.

Bizim büyümemiz, 35 ülkeyi 95 ülke yapmamız tamamen insan kaynağı ile orantılı. Biz de bu anlamda sürekli ne yapabiliriz diye kafa yoruyoruz. Hindistan, Pakistan, Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Orta Amerika gibi ülkelerden yeni kaynaklar bulup bünyemize katıyoruz. Yani büyümeyi ve yeni pazarları, yeni insan kaynağının bünyemize katılması ile besleyebiliyoruz. Dolayısıyla bizim ürünümüz aslında bu sattığımız şey çalışanlarımızın zamanı ve uzmanlığıdır.

Bizim için Amerika önemli bir pazar. Sadece Teksas bile kurulu güç açısından baktığımızda Türkiye’den büyük. Teksas sadece bir eyaletten biri. Biz orada, oldukça kritik bir alanda konumlandık. GESA geçtiğimiz Haziran ayında kuruldu. Bir start up olarak başladığı bu yolda çok hızlı bir şekilde projeler hayata geçirdi ve dünyanın en büyük şirketlerinden ciddi anlamda referanslar elde etmeye başladı. Bu sebepten dolayı büyüme, biraz da oradan gelecek. İlk olarak insan kaynağını büyüteceğiz ve özellikle Amerika üzerinden yeni coğrafyalara, yeni pazarlara yön vereceğiz. Aslında benim hayalim belki de 5 yıl ya da daha kısa sürede NASDAQ’da zili çaldırmak. Orada GESA’yı halka arz etmek ya da stratejik bir ortakla hazır hale getirmek. Bunların çok uzak hayaller ya da düşünceler olmadığını düşünüyorum. Böyle sıkıntılı bir sektörde hizmet kalitesini belirli bir seviyede tutmuş, insan kalitesini belirli bir seviyeye çıkartabilmiş ve onu sürdürülebilir kılabilmiş, tüm bunları yaparken de ihtiyaç duyulabilecek ekipmanları bünyesine ekleyebilmiş bir yapı olarak Amerika’da çok özgün bir yerde konumlanıyoruz. Pro Per Enerji’nin ortaklığı ile oluşan bu hizmetler birliği dünyada tek. Bildiğimiz kadarıyla tüm bu türbin tiplerinde hizmet verebilecek ve insan kaynağı sağlayabilecek başka bir şirket bilmiyoruz. İşte biz bunu çok önemsiyoruz. Ayrı ayrı hizmet veren birçok şirket var. Buhar türbinleri konusunda, hidro elektrik konusunda, fotovoltaik tarafta ayrı ayrı hizmet veren şirketler var ama bunları tek bir çatı altında bulunduran şirket yok. Biz 4 ayrı şirket gibi hareket ediyoruz ve 4 iş kolumuz var.

Bizim 3 kurucumuz farklı disiplinlerden geliyor ve farklı mühendislik alanlarını birleştiriyor. Her bir kurucu ortağımız ise yenilenebilir tarafta daha aktif. Şuan kurucu ortaklarımız işi profesyonellere devretmiş gibi olsalar da tüm bu iş kollarına mentorluk ediyorlar. Dolayısıyla onların çevreleri çekirdek ekibin kurulmasında son derece önemli.

Bu alanda yeni iş gücü bulmak zor ve bu iş gücü askeriyede mevcut. Bu yüzden bünyemizde şuan birçok emekli asker var. Ekibimizin birçoğu emekli askerlerden ya da bu işi daha önce dünyada üzerinde yapmış ekiplerden oluşuyor. Bu bizim için bir avantaj oldu. 3 kurucu ortağımızın 3 farklı alandan geliyor olması bizim için büyük avantaj” diye konuştu.

“BİZİM AR-GEMİZ DE YENİ İNSAN YETİŞTİRMEK”

Pro-Per Akademi diye bir inisiyatif başlattıklarını, bazı üniversitelerle görüşüp onların öğrencilerini ya da mezunlarını belirli dönemlerde kendi projelerine entegre ettiklerini söyleyen Görgün sözlerine şöyle devam etti; “Buna ‘On the job training’ diyoruz. O kişinin maliyetini ve zamanını müşteriye yansıtamazsınız ama o kişinin tecrübe kazanmasını sağlayabilirsiniz. Bu anlamda yeni mühendis arkadaşlarımızı bünyemize kattık.

Şu anda birçok projemizde orada sadece gözlemleyen, türbine çıkmayan, orada var olma sebebi sadece tecrübe kazanmak olan mühendislerimiz var. Astronot ekibimizin yedeğini oluşturmamız lazım. Yeni mezun ya da teknik lise mezunu arkadaşlarımız var. Elektrik tarafı ayrı, mekanik tarafı ayrı. Dolayısıyla motor bilgisi, elektrik bilgisi olan teknik lise mezunları ya da makine mühendisliği, elektrik mühendisliği okumuş arkadaşlarımız bizim için son derece önemli bir noktada.

Ekibin yedeğini oluşturmak için aslında büyük şirketler ARGE yatırımı yapar bizim ARGE’miz de yeni insan yetiştirmek. TÜPRAŞ, ENERJİSA gibi şirketlerin santrallerine girebilecek kadar tecrübe kazanması için yeni mezun birini 5 yıl alıp bünyede herhangi bir para kazanmayı beklemeden bünyede tutmak ve buna belirli bir ciro ayırmakta bizim ARGE’miz. Bu sosyal sorumluluğa da giriyor ama açık söylemek gerekirse işin sosyal sorumluluk tarafı bizim için daha sonra geliyor çünkü ana işimizin sürdürülebilirliğinde bu var. Halihazırda çalışan sayımız 500’e yaklaştı. 2 adet çok büyük proje aldık bu sebeple de çok yoğun bir işe alım söz konusu. Herhalde dün ve bugün 30 kişi bünyemizde işe başladı. Son rakamları ben de bilmiyorum. Türkiye’de işsizliği bitirmek için sosyal sorumluluk anlamında üzerimize düşeni yapıyoruz diyemem. Bizimkisi ancak okyanusta bir damla olur.”

“İSTİHDAM SAYIMIZ 500’E ULAŞTI VE BU SAYI HIZLA ARTIYOR”

Pro-Per enerjinin çok mütevazi 3 mühendis tarafından 2007 yılında kurulduğunu söyleyen Genel Müdürü Serhat Görgün, “Geçtiğimiz sene 15. yılımızı kutladık. Bugün yaklaşık olarak 500’e yakın bir çalışan sayısına ulaştık ve bu sayı hızla artıyor. Bugüne kadar 35 ülkede hizmet vermiş, 4 ayrı ülkede de ofisleri olan bir yapıya dönüştük. Aslında şirketimiz 5 ayrı şirket gibi hareket eden iş kollarından oluşuyor. Bunlardan ilki ise yenilenebilir enerji sektörü. Yenilenebilir enerji dediğimizde ise rüzgar, güneş ve HES tarafında varız. Bu üçlünün ağırlıklı olarak HES ve kısmen de solar tarafında konumlandık.

Bizler yenilenebilir enerji tarafında HES ve GES’ler kuruyoruz. Kurduğumuz bu santrallerin müşterilerimizin beklentisine göre bazılarının işletimin ve bakım işlerini üstleniyoruz. Bunu kısaca açıklamak gerekirse lisans sahibi bize geliyor ve elimde bir lisans var bu lisansı projelendirmek istiyorum diyor. Bu bir HES ya da GES lisansı olabilir. Mevcut olan bu lisansı biz de projeye dönüştürüyoruz. İnşaatından tutun da santralin elektrik üretecek hale gelmesini sağlıyoruz. Bununla birlikte müşterimiz santralin işletimi ile ilgili bir destek talebinde bulunursa kendi personelimizi kurduğumuz santralin ya da herhangi bir santralin tamamen bizim gözetimimizde teknik anlamda işletimini ve elektriğin ticarileştirilmesi noktasına kadar bütün süreçleri yönetiyoruz. Bu iş kolumuzda şu anda işlettiğimiz 9 adet santralimiz var.

Bugüne kadar da 60’a yakın santral kurduk. İşlettiğimiz 9 santralden 6’sı yenilenebilir enerji sektörüne yatırım yapan Aquila Capital isimli bir Alman yatırım fonu. Aquila Capital’in bütün Avrupa’da yenilenebilir enerji tarafında toplam 14 GW kurulu kapasitesi var. Aquila Capital’in Türkiye’de bulunan 6 santralini biz yönetiyoruz. Bu rakam Türkiye’de yenilebilir enerjinin kurulu gücü kadar. Aquila Capital dünyanın en büyük yenilenebilir enerji yatırımcılardan birisidir diyebilirim size. Diğer 3 santralimiz ise bir Türk yatırımcımıza ait. Bununla birlikte fotovoltaik tarafta projelere de imza atıyoruz” dedi.

‘BEKLENMEDİK REGÜLASYON DEĞİŞİKLİKLERİ YENİ YATIRIMLARI GECİKTİRİYOR’

Öngörülebilir bir işletim, regülasyon ve ticarileştirme ortamının sadece kendileri için değil Türkiye’de üretim yapan birçok şirketin hayali olduğunu belirten Serhat Görgün, “Özellikle hidroelektrik santralleri geçtiğimiz sene regülasyonlarla çok ilgili oldu diyebilirim. Orada çok sürpriz kararlarla karşılaştık. Özellikle dengesizlik yönetimi tarafında, uzlaştırma fiyatı ve perakende satış fiyatı arasındaki farkların devlet tarafından talep edilmesi noktasında iş planımıza uymayan sürprizler oldu. Bunlar bir işletmeci olarak bizi doğrudan etkilemedi ise de yatırımcı olarak bizim iş ortaklarımızı çok derinden etkiledi. Yani Aquila Capitalşuan 592 tane santrali olan 14 GW kurulu gücü olan bir yatırımcı. Türkiye’de yatırımları var ve büyüme iştahı çok yüksek. Sürekli santrallere yatırım yapıyor, yeni alanlara, yeni coğrafyalara giriyor. Aquila Capital bizimle o kadar çok iş yapmak istiyor ki sürekli bizden Türkiye’de barajlı ya da barajsız hidroelektrik santral talepleri var. ‘Türkiye’de yeni yatırım yapabileceğim santral var mı?’ noktasında bir iletişimimiz var. Fakat Türkiye’deki bu beklenmedik regülasyon değişiklikleri üzerine Türkiye’den yeni yatırım yapma anlamında tamamen çekildiler. Yeni yatırımlarını Türkiye’ye yönlendirmeme kararı aldılar ve şu anda Portekiz’de 21 adet santralleri var. İspanya, Norveç, İsveç gibi ülkelere yeni yatırımlar yaptılar. Avrupa’da çok hızlı büyüyorlar fakat Türkiye’nin öngörülemeyen ve bir yatırımcı açısından fizıbıl olmayan sebeplerden dolayı yatırımları daha istikrarlı ülkelere kaydırmak onlar için daha anlamlı hale geldi. Bizim kaybımız da, eğer Portekiz’deki 21 santral Türkiye’de olsaydı ekibimizde 500 kişi daha fazla istihdam sağlıyor olacaktık. Hem de Türkiye enerji sektörüne yabancı yatırımcı girmesini temin etmiş olacaktık. Maalesef geçtiğimiz sene bunun gerçekleşmediğini tüm sektör itiraf etmeli. Bununla beraber Türkiye’de yatırımcılar milyon dolarlar harcayıp santral kuruyorlar ama santral işlediği, enerji ürettiği müddetçe dönüp ‘bunun bir bakımını yapsak acaba 1 birim çalışırken 3 birim daha verimli üretim sağlar mıyız?’ deme alışkanlığımız yok. Yani arabası olan birçok kişi mutlaka bin kilometre önce 3 kilometre sonra arabasını bakıma götürür. Fakat burada 100 milyon dolar harcayıp ayda bilmem kaç milyon dolar gelir elde ettikleri santral için bunları ne yazık ki demiyorlar. Özellikle hidroelektrik tarafında santral sahipleri santralleri çalıştıkça bakım alışkanlıkları çok aşağılarda diyebiliriz. Fakat bunu doğal gaz için söyleyemem. Doğal gaz çevrim santrallerinde bu çok daha hassas bir şekilde ele alınır ama hidroelektrik santrallerinde bu böyle değil. Çok rasyonel ya da mantıklı gelmiyor ama doğal gazda bir girdi yani hammadde maliyeti var dolayısıyla maksimum verim elde etmek için çabalıyorsunuz. Diğerinde ise rüzgar esiyor, güneş orada, su akıyor yani zaten bir girdi maliyeti olmayınca verimliliğe o kadar özen göstermiyorlar gibi geliyor bana. Halbuki bir birim sudan daha fazla enerji üretebilme, daha fazla gelir elde edebilme imkanı varken o kısmı pek dikkate almıyorlar. Dediğim gibi bunu doğal gaz için bunu söyleyemem. Türkiye’de yüzlerce hidroelektrik santrali için bakım teklifimizin çok azı satış ya da projeye dönüşebiliyor. Türkiye’de buhar türbinleri ile ilgili projelerimiz var. Doğal gaz işlerimizin çok büyük bir kısmı yurtdışı müşterilerimizden geliyor. Dolayısıyla bizim gelirlerimizin önemli bir kısmı yurtdışı projelerimizden gelir. Türkiye’de buhar tarafında ya da doğal gaz projelerimizde şikayet edeceğimiz bir durum yok. Bunlar bizim için gurur kaynağı” dedi.