‘Enerji  konusu genel bir konudan  milli güvenlik meselesine dönmüştür’

13. Türkiye Enerji Zirvesinin açılışında Dışişleri Bakan Yardımcısı Mehmet Kemal Bozay, Petrol Ofisi Grup CEO’su Mehmet Abbasoğlu, Sabancı Holding Enerji Grup Başkanı Kıvanç Zaimler, Zorlu Enerji Grup CEO’su Sinan Ak ve Türkiye Enerji Zirvesi Başkanı Mustafa Karahan konuştular.

Dışişleri Bakan Yardımcısı Mehmet Kemal Bozay

Bugün 13’üncüsü düzenlenen Türkiye Enerji Zirvesi’ni ‘Barış İçin Enerji’ başlığı ile 100. yılımızda yapıyoruz. 100 yıl önce kurduğumuz cumhuriyette barış içinde -yukarıda Ukrayna’da savaş olurken, aşağıda Suriye’deki karışıklıklar malumken, Lübnan’daki sıkıntılar biliniyorken ve Filistin konusunda yaşanan sıkıntılar ortadayken, Yemen’de bir açlık krizi hepimizin gözünün önünde sürüyorken, Somali’de farklılıklar varken- enerji konuşuyoruz. Bunun kıymeti çok büyük saygıdeğer katılımcılar. Ve bunu konuşurken de katılımcılar, paydaşlar, bizim hep birlikte barış içinde neler yapabileceğimizi düşüneceğimiz, görüşeceğimiz kişiler de burada bizimle.

SAYIN BARROSO’NUN ARAMIZDA OLMASI ORGANİZASYONU DAHA DEĞERLİ KILIYOR

Bakan Yardımcısı olmadan önce Avrupa Birliği Daimi Temsilcisi olarak görev yaptım ve enerji konusu bizim en önemli konularımızdan biriydi. Avrupa Birliği’nin enerji politikalarını iki dönem başkanlık yapan Komisyon Başkanı Sayın Barroso oluşturdu. Bugün burada konuşacağımız bir sürü bağlantısallık, enerji tedariki, kaynak tedariki konularında imzası olan önemli şahsiyetin burada olması, yapacağımız tartışmaları çok daha kıymetli kılıyor. Aynı şekilde İspanya Dışişleri Bakanı Sayın Palacio da Avrupa Birliği’nin önde gelen şahsiyetlerinden ve bugün 100. yılımızda bunları konuşuyoruz. Tektonik hareketler oluyor, her şey değişiyor. Biraz da modasal biçimde kuantum mekaniğinden baktığımızda, bir olasılıklar bulutu oluşuyor. Bu olasılıklar bulutu tektonik hareketlerin meydana geldiği, jeostratejik düzlemde Türkiye’nin de ortasında bulunduğu bir alanda gelişiyor. Bu tektonik hareketler olurken hangi olasılıkları nasıl değerlendireceğimizi burada tartışmamız çok önemli ve zamanlı bir araya gelmek olarak değerlendiriyorum.

Enerji her şeyin içinde, Tesla’nın dediği gibi her yerde enerjiyi görüyoruz. Öbür taraftan buna eklenen bir matriksin yeni parçaları var. Daha önce enerji konusu, hep beraber konuştuğumuz genel bir mesele iken milli güvenlik konusu oldu. Ukrayna savaşının da getirdiği şartlar altında. Bir diğer güvenlik meselesi de gıda. Bu matrikste, benim kişisel tecrübelerimden gördüğüm, Avrupa Birliği’nde yaşananlardan gördüğüm, COVID dahil, önümüzdeki dönemin ana unsuru, enerji ve gıdanın nasıl birleştirileceği. Bugün Gaziantep’e gittiğinizde, bütün oradaki özel sektörümüzün buna çalıştığını, nasıl etkin enerji kullanımıyla üretimimizi nasıl artırmaya çalıştığını görüyorsunuz. Aynı şekilde batıdaki büyük şehirlerimizde de bunu görüyoruz. Ordu’ya gidiyorsunuz, dünyanın dokuzuncu Dalgadan Enerji Elde Etme Sistemi kurulmuş vaziyette. Benim asıl bu konulardaki uzman genel müdür yardımcım panellere katılacak ama ben bu organizasyon için bütün zirveyi organize eden arkadaşlara, sayın katılımcılara tebriklerimi iletiyorum.

Önümüzdeki dönem Türkiye’nin de enerji konusunda, enerji arz güvenliği küresel gündemin üst sıralarında yer alırken bizim kendi politikalarımız da kapsayıcı şekilde bir gidiyor. Benim sizlerden ricam, belki bu matrikste gıdayla nasıl birleştiririz, Türkiye’nin kapasitesini nasıl artırırız, bunlara da bakmamız gerektiği şeklinde.
Bir diğer unsur da suyun iyi kullanımı. Önümüzdeki dönem herkesin gündeminde enerji, su, tarım üçgeni en önemli milli güvenlik meselesi olacak. Herkese bu vesileyle, bu tartışmada yer aldığı için takdirlerimi sunuyor, saygılarımla hepinize en iyi dileklerimi iletiyorum.

Petrol Ofisi Grup CEO’su Mehmet Abbasoğlu

‘Altyapı yatırımlarına her yıl 5 milyar TL’lik bütçe ayırıyoruz’

Yarınlarımız için taşıdığımız sorumlulukla sıfır emisyon hedeflerimizi açıklıyoruz teker teker. 2030 yılına kadar, emisyonların 2010’a kıyasla yüzde 9 artacağı öngörülüyor. Halbuki kocaman taahhütlerde bulunduğumuz üzere küresel sıcaklığın sanayi devrimi öncesine kıyasla en fazla 1.5 derece artmasını hedefliyorsak, emisyonları yüzde 45 oranında azaltmamız gerekiyor. Aradaki makas yaklaşım değişikliği gerektiriyor.

Geldiğimiz noktada görüyoruz ki, gerçekçi aksiyonlar alınmadıkça romantik ideallerin ötesine geçemeyeceğiz. Önce şapkamızı önümüze koyup fosil enerji gerçeğini kabul etmeliyiz. Biz yarın yollarımızı elektrikli araçlarla kaplamayı düşünürken, dünya üzerinde 775 milyon insanın henüz elektriğe erişimi olmadığını unutuyoruz. Bu istatistikler fosil yakıtların, örneğin petrolün birincil amacıyla da kısıtlı değil üstelik. Petrolün olmadığı bir dünyayı bir an için gözünüzün önüne getirin lütfen. Bebek bezi, tıraş köpüğü, gözlük, paraşüt, televizyon, şemsiye, gitar teli… Petrolün yüzde 46’sı benzin üretimi için kullanılıyorsa yüzde 54’ü de hayat için kullanılıyor.  Kibirden, doğrusallıktan ve dayatmadan uzak kalarak farklı gerçekliklerin ihtiyaçlarını ölçüp biçen, ortak akla dayalı ve mutlaka enerji güvenliği ekseninde kurgulanmış kapsayıcı bir sürdürülebilirliğin peşine düşmemiz gerektiğine inanıyorum.

Elektrikli araçlar diyoruz. Araştırmacılarımız 2035 yılında küresel araç parkının ancak 5’te birinin elektrikli araçlardan oluşacağını ve bunun için teşviklerin artacağını öngörüyor. Sonra yine bir ama ile devam ediyorlar. Çünkü gezegenin en hafif metali olarak bilinen elektrikli araç bataryalarının mucizevi bileşeni olan lityum giriyor devreye. Güney Amerika’daki lityum kaynakları küresel elektrifikasyon açığını besleyecek kapasitede değil. Ve bu yönde atılacak her optimizasyon çalışması da çevreye kritik tehditler savuracak. İnanılmaz bir döngü. Tüm bu süreçte enerji arzındaki hayati rolümüzü ve enerji güvenliğindeki ödevlerimizi bir saniye bile unutmadık.

Kesintisiz enerji tedariki en önemli önceliğimiz. Hedefimiz ülkemizin enerjide tam bağımsızlık hedefine kararlılıkla ilerlediği yolda nitelikli istihdam ve kalkınma odaklı yatırımlarımızla katma değer sağlamak. Bu nedenle havada, karada ve denizdeki altyapı gücümüzü kesintisiz enerji tedariki yönünde kurguluyoruz. Altyapı yatırımı malum enerji güvenliğinde hayati öneme sahip. Biz de bu nedenle alt yapı yatırımlarına her yıl rutin 5 milyar TL’lik bütçe ayırıyoruz. Tüm gayretimiz, 6 Şubat’ta yaşadığımız afetler gibi dönemlerde ya da yanı başımızda peyda olan savaş gibi süreçlerde milletimizin sağlık ve güvenliği için bir salise bile ara vermeden, 7-24 çalışabilmek.

Eylül ayında Derince’deki madeni yağ üretim ve depolama tesisimizdeki kapasitemizi iki katına çıkarmıştık. O dönem aynı tesiste T34 adını verdiğimiz 42 bin metreküplük transit motorin tankını da devreye aldık. En kötü senaryoda olası bir afette İstanbul’daki toplam satışlarımızın 4 gününü karşılayabilecek olan bu tank sayesinde hem şehrin enerjisinin kesilmemesi için katkı sağlayacak hem de tankın sürekli operasyonuyla motorindeki ithalat açığının kapanmasında rol oynayabilecek olmaktan memnunuz. Bu tanklardan iki tane daha geliyor. Yine birkaç ay önce Borusan EnBW ile açıkladığımız iş birliği sayesinde ülkenin elektrikli araç parkına yapacağımız yatırımları artırmak üzere, binlerce istasyonumuzu elektrikli şarjlarla donatmaya hazırlanıyoruz ve Türkiye’nin 2053 net sıfır emisyon hedefi yönünde de milyon tonlarla ölçülebilecek bir karbon salımını bertaraf edebilmek için sabırsızlanıyoruz. Enerji trilemasının dengeli, akılcı ve entegre yönetimi çerçevesinde perakende operasyonlarımızı da ülke genelinde yaygınlaştırıyoruz.

Petrol Ofisi Grubu olarak, Türkiye Yüzyılında milli enerji politikamıza yönelik çalışmalarımıza var gücümüzle devam edeceğiz. Hissedarımız adına gururla söyleyebilirim ki, operasyonalarımızdan bugüne kadar ne bir temettü çektik ne de bir kar payı dağıttık. Bu topraklarda ürettiğimiz değeri yine bu topraklara yatırıyor, ortaya koyduğumuz ölçek ekonomisinin her kuruşunu sektöre ve topluma kalıcı fayda sağlayacak projelere yönlendiriyoruz. Gelişmişin, gelişmekte olanla birlikte hareket edebildiği küresel bir sistemde; sürdürülebilirliğin kapsayıcılık ve yenilikçilikle örülü olduğu; enerji güvenliğinde adaletin sağlandığı; gerçekçi ve barışa hizmet eden bir enerji geçişi için tüm sektör olarak tek yürek çalışmak dileğiyle hepinize teşekkürlerimi ve saygılarımı sunuyorum.

Sabancı Holding Enerji Grup Başkanı Kıvanç Zaimler

‘Enerji gerçekten barış için çok önemli bir katalizör’

Dünyadaki küresel trendlerden bir tanesi, dünyanın içinde olduğu jeopolitik rekabet. Bunun beraberinde getirdiği gerilimler ve multi polarizasyon diye tabir ettikleri çoklu kutuplaşma var. Bu iş dünyasına, para politikalarını, para akışının yönünü, finansmana erişim gibi konuları beraberinde getiriyor. İkinci konu ise iklim değişikliğinin beraberinde getirdiği ve daha geniş bir boyutta da gündeme gelen sürdürülebilirlik kavramı ki dünyada bu konuyu ajandasına almamış bir şirket yoktur diye düşünüyorum. Üçüncüsü teknoloji dönüşümü. Özellikle yeni nesil teknolojiler bütün şirketlerin iş yapış şekillerini değiştirdi. Yapay zekanın geldiği noktada yapay zekayı ajandasına almayan şirket yoktur. Dördüncü trend ise beceri setleri, yetkinlikler, yetenekler. Bugüne kadar daha çok eşitlik üzerine konuşurken bugün artık çeşitlilik ve kapsayıcılık konularını bütün şirketler ajandalarına aldı.

Bugün bütün şirketlerin ajandasında enerji var. Bu trendlerin çevresinde de jeopolitikanın, iklim değişikliğinin, teknolojinin odağında veya çevresinde yine enerji var. Bugün bu enerji denklemini çözmekte dünya enerji konseyinin de ölçüp raporladığı bir endeks var, TRİLEMMA. Ben bunu hep imkânsız üçleme diye kullanıyorum. Bir yandan arz güvenliğini sağlayacaksınız, sanayiniz vatandaşınız için gerekli enerji orada olacak. İkincisi, bunun maliyetini, satın alınabilirliği, ülkelerin ek modellerine olan etkilerini azaltacaksınız. Üçüncüsü de iklime olan etkisini, karbon ayak izini sıfırlayacaksınız. Bunu maksimize etmek değil, optimize etmek üzerine de birçok çözüm var. En başında ise elektrifikasyon geliyor. Burada herkes enerji sektörünün hangi alanından şirketimiz varsa, hepsinin ajandasında yenilenebilir enerji olduğunu herhalde tahmin edebiliriz. Verimlilik var, bununla beraber altyapılarımız var. İletim hatları, dağıtım hatları, akıllı şebekeler gibi konular var. Depolamaları konuşuyoruz, elektrikli araçları konuşuyoruz, karbon yakalama teknolojilerini konuşuyoruz, hidrojeni konuşuyoruz, nükleeri hatta onun şekil değiştirmiş bu SMR denen küçük tesisleri konuşuyoruz, füzyon gibi derin jeotermal gibi daha ileriki konuları konuşuyoruz. Esasında enerjinin üretimi ve tüketimi noktasında hep teknolojik dönüşüm konularına değiniyoruz. Ama bu dönüşüm, bu çözüm nereden gelecekse gelsin ister yenilenebilir enerjiden gelsin ister füzyondan gelsin, bunların hepsi hiçbir kurumun, hatta hiçbir ülkenin tek başına çözebileceği bir denklem değil. Bu beraberinde iş birliğini şart kılıyor. Enerji sektöründe de iş birliği içinde olan ülkelerin barış içinde olduklarını, barış ortamını koruduklarını her zaman görüyoruz. Enerji gerçekten barış için çok önemli bir katalizördür.

Biraz daha Türkiye özeline inersem, yine üç konudan bahsetmek istiyorum. Birincisi arz güvenliğimiz. Arz güvenliği konusunda kendi kaynaklarımızı ve kendi teknolojilerimizi, kendi çözümlerimizi de beraberinde getirmeliyiz. İkinci konu ekonomik kalkınma modelimiz, enerji yoğunluğumuz. Yani bir birim enerjiyle ne kadar yurtiçi hasıla yaratabiliyoruz veya aynı yurtiçi hasılayı yaratmak için ne kadar enerji kullanıyoruz? Burada almamız gereken bir yol var. Son zamanlarda enerji piyasalarında maliyet bazlı piyasa ekonomileri olması yönündeki sinyalleri de çok olumlu bulduğumu, ülkemizin kalkınma modeline olumlu katkılar sağlayacağını da belirtmek isterim. Üçüncüsü ise yine Türkiye’mizde enerji dönüşümü içinde yaratacağımız ekosistem, kendi üretimimiz, kendi teknolojilerimiz, beraberinde getireceği istihdam ve hepimize sağlayacağı refah. Dünyanın yenilenebilir enerji ekipmanlarındaki en önemli üreticilerden bir tanesi olmamız da bunun en önemli göstergelerinden bir tanesidir.

Hepimizi sürdürülebilir ve herkes için daha iyi bir gelecek için yenilikçi, iş birlikçi, etik değerlere bağlı, enerji barışına ilerlemeye doğru devam ediyorum. Türkiye’nin ekonomik kalkınma modelinin ileriye taşınmasında enerji sektörünün dönüştürücü gücüne ve sektörümüzün tüm paydaşlarına olan inancımı ve güvenimi bir kez daha ifade ederek saygı ve sevgilerimi sunuyorum.

Zorlu Enerji Grup CEO’su Sinan Ak

‘Enerjide yeni bir yol haritasına geçmiş olduk’

13. Türkiye Enerji Zirvesi’nde olmaktan dolayı mutluluk duyuyorum. Bu yıl aslında dönüşüm yılı ama ben buna ‘barış için dönüşüm’ diyorum. Neden derseniz, biliyorsunuz büyük doğal gaz santralleri, kömür santralleriyle başlayan serüvenimiz, artık daha çok yenilenebilir enerji alanında devam ediyor. Bu yıl ise elektrikli araçların hayatımıza girmesiyle beraber enerjide yeni bir dönüşüme, yeni bir yol haritasına geçmiş bulunuyoruz. Geçtiğimiz yıl sadece 10 bin adet olan elektrikli araç sayısı bu yıl 60 bine ulaştı. Önümüzdeki yıl 200 binler seviyesine ulaşacağını tahmin ediyoruz. Tabi bu beraberinde cari açığımızın azalmasını sağlarken, yenilenebilir enerjiden sağlanan elektrikle birlikte maliyetlerimizin düşmesine de neden olacağını öngörüyorum.

Bununla birlikte burada büyük bir çıkmaz var. Elektrikli araçlar geldiğinde sistem kaldıracak mı? Bu soruların cevabı çok basit. Önümüzdeki dönemde artarak gelecek bu araçları karşılayacak çok güzel dağıtım şirketlerimiz mevcut. Buradaki yatırım kalitesi ve gücünü özel sektörün liderliğinde yapacağımıza eminim. Bir diğer konu da tabi dönüşümün son aşaması olan piller hayatımıza girmeye başlayacak. Bu sene büyük bir depolamalı lisans başvurularıyla karşı karşıya kaldık ve 30 bin megavattan fazla lisans dağıtıldı. Bunlar önümüzdeki dönemde 30 bin megavat pil yatırımı olarak karşımıza çıkacak. Paralelinde araç sayılarının da artmasıyla beraber ülkemizde birçok pil fabrikasının kurulması gündeme gelecek. Mutlaka bu konulara yatırım yaparken dikkat etmemiz gerektiğini düşünüyorum. Ben bundan 4-5 sene önce elektrikli araçların temsilcisi gibi burada dururken bu sene görüyoruz ki 100’den fazla yatırımcı elektrikli şarj istasyonlarına yatırım yapmak için başvuruda bulundu. Burada da tabi birazcık heyecanlı bir toplumuz, bazen olması gerekenden daha hızlı hareket ediyoruz.

Yatırımları yaparken dikkatli olunmasını tavsiye ediyorum. Gereğinden fazla yatırım yapmak da bazen yatırımcıya zarar verebilir. Bu vesileyle, sektörde beklentilerimiz, bundan sonra nereye bakmamız gerektiği ile ilgili olarak bilgi vermek istedim. Hepinize hoş geldiniz diyorum, teşekkür ediyorum.

Türkiye Enerji Zirvesi Başkanı Mustafa Karahan

‘Enerji her dönem dünya siyasetinin merkezinde oldu’

Açılış konuşmam için geçtiğimiz yıllardaki konuşmalarıma şöyle bir baktım. Konuşmalarıma hep ‘ne kadar zor bir dönemden geçiyoruz’ diye başlamışım. Maalesef bu zor dönemler gittikçe artarak hayatımızın bir parçası olmaya devam ediyor. Umarım gelecek yıl ki toplantıda daha olumlu bir ortamda buluşma şansımız olur.

Geçtiğimiz yıl biliyorsunuz Rusya Ukrayna savaşıyla Avrupa’nın güvenliği derken bu yıl Ortadoğu’da yeni bir gerginlik seviyesine geldik ve dünyadaki dengeleri etkileme potansiyeline sahip bir sıkıntıyla baş başa kaldık. Umalım ki bu ateş büyümeden sönümlensin. Sanayi devriminden bu yana aslında ekonomik büyümenin ve dolayısıyla refahın yakıtı olarak enerji, savaşların, gerginliklerin temelinde yatan en önemli unsurların başında geldi. Dolayısıyla enerji açıktan ya da perde arkasından dünya siyasetinin hep merkezinde olmuştur. Artık enerjide dönüşümün, iklim krizinin konuşulduğu bu ortamda enerjinin savaşların sebebi değil de barışın aracı olması temennisiyle, bu yıl zirvenin başlığını ‘Barış İçin Enerji’ olarak belirledik. Bu konulara yönelik sunumlar ve paneller organize ettik.

Öncelikle Avrupa Komisyonu Eski Başkanı ve Portekiz Eski Başbakanı Sayın Barroso’ya katılımları için tekrar teşekkür ediyorum. Enerji jeopolitiği konusunda dünyadaki en önemli düşünce kuruluşlarından Atlantik Konseyi çok değerli katılımcılarla bir panel düzenleyecek. Programın ortaya çıkmasında katkı sağlayan danışma kurulumuza, sivil toplum kuruluşlarına, tüm şirketlerimize ve Enerji Fuarcılık ekibine teşekkür ediyorum.

Zirve, jeopolitik konular dışında geleneksel başlıklar ile birlikte son dönemin popüler konuları, enerjide yeni trendlerin de tümüne değineceği bir program akışı içeriyor. Dijitalleşme, yeşil dönüşüm, depolama, hidrojen, e-mobilite, verimlilik, talep tarafı gibi konuların detaylı olarak tartışılacağı oturumlarımız olacak. Bunların dışında, sektörümüzdeki yeri bağlamında bir kadın oturumumuz var ve gençlere yönelik bir kariyer oturumumuz var.