Enerji filosunun yeni üyesi ‘Osman Gazi’: Üretimi 2 katına çıkaracak

Türkiye, denizlerde yürüttüğü doğal gaz ve petrol arama ve sondaj faaliyetlerini filoya eklediği ilk yüzer doğal gaz üretim platformu Osman Gazi ile daha da ileri seviyeye taşımaya hazırlanıyor. Türkiye’nin ‘Osman Gazi’ atağını ASBÜ Enerji Ekonomisi ve Yönetimi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Levent Aydın, gazetemize özel yorumladı.

Enerji filosunun yeni üyesi ‘Osman Gazi’: Üretimi 2 katına çıkaracak
Petroturk | Enerji Haberleri
  • Yayınlanma25 Haziran 2025 11:22

Abdullah Paçal – İstanbul

Enerjide son yıllarda büyük atılımlar gerçekleştiren Türkiye, filosuyla göz kamaştırmaya devam ediyor. Halihazırda 4 sondaj ve 2 sismik araştırma gemisiyle Türkiye, dünyanın 6’ncı büyük hidrokarbon deniz filosuna sahip bulunuyor.

Türkiye, denizlerde yürüttüğü petrol ve doğal gaz arama ve sondaj faaliyetlerini filoya eklediği ilk yüzer doğal gaz üretim platformu ile daha da ileri seviyeye taşımaya hazırlanıyor.

Türkiye’nin denizlerde doğal gaz ve petrol arama çalışmalarına yönelik sismik ve sondaj faaliyetleri için kurduğu enerji filosunda Fatih, Yavuz, Kanuni ve Abdülhamid Han sondaj gemileri ile Barbaros Hayreddin Paşa ve MTA Oruç Reis sismik arama gemileri olmak üzere toplam 6 gemi bulunuyordu. Osman Gazi ise Türkiye’nin ilk yüzer doğal gaz üretim platformu olarak hizmet verecek.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar’ın katıldığı törenle 29 Mayıs’ta Cumhurbaşkanlığı Dolmabahçe Çalışma Ofisi’nden uğurlanan platform, Filyos Limanı’na demirledi.

‘KAHRAMAN ECDADIMIZA LAYIK OLMAYA ÇALIŞIYORUZ’

Osman Gazi’nin Filyos Limanı’na ulaşmasının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan şu ifadeleri kullandı:

“Gemileri karadan yürüten bir ecdadın torunları olarak bugün enerji ve savunma sanayi başta olmak üzere her alanda başarılarımıza yenilerini ekliyoruz. Eserlerimizle, projelerimizle, hizmetlerimizle kahraman ecdadımıza layık olmaya çalışıyoruz.”

KARADENİZ’DEKİ DOĞAL GAZ ÜRETİMİNİ İKİ KATINA ÇIKARACAK

Personel kapasitesi 140 kişi olan, 298,5 metre uzunluğa, 56 metre genişliğe ve 29,5 metre derinliğe sahip platform, 2026’nın ortasında görev yapmaya başlayacak.

Maksimum doğal gaz işleme kapasitesi 10,5 milyon metreküp, maksimum gaz transfer kapasitesi 10 milyon metreküp seviyesinde bulunan platform ile Karadeniz’deki mevcut doğal gaz üretimi iki katına yani günlük 20 milyon metreküpe çıkacak.

Platformdan karaya ana gaz iletim hattı uzunluğu 161 kilometre olacak. Platformda işlenen doğal gaz bu hat üzerinden karaya ulaştırılarak kullanıma hazır halde ulusal şebekeye verilecek.

Böylece Türkiye’deki yaklaşık 8 milyon hanenin doğal gaz ihtiyacı, Karadeniz’den karşılanmış olacak. Platform, belirlenen lokasyonda 20 yıl boyunca görev yapacak.


“OSMAN GAZİ’YE KARDEŞ GELECEK”

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar da Türkiye’nin dünyanın en modern deniz filolarından birine sahip olduğunu, dünyanın 6’ncı büyük filosunun Türkiye’de bulunduğunu belirterek “Çok yakın zamanda ilk 4’e gireceğiz. Osman Gazi’ye bir kardeş gelecek. 2028’de yeni bir yüzer üretim platformumuz olacak” dedi.

TÜRKİYE’NİN SİSMİK GEMİLERİ

Türkiye’nin ilk sismik arama gemisi Barbaros Hayreddin Paşa, 2012 sonunda filoya katıldı. 8 km derinliğe kadar jeolojik yapı inceleyebilen gemi, iki ve üç boyutlu sismik veri toplayabiliyor. 84 metre uzunluğunda ve 21,6 metre genişliğinde olan gemide helikopter pisti de var. Tamamen yerli imkanlarla inşa edilen MTA Oruç Reis, 2017’de hizmete girdi. 15 bin metre derinliğe kadar jeolojik yapı görüntüleyebilen gemi, kıta sahanlığı ve doğal kaynak araştırmalarında görev yapıyor. Gemi 87 metre uzunluğunda, 23 metre genişliğinde ve 35 aktif kameraya sahip.

TÜRKİYE’NİN SONDAJ GEMİLERİ

Türkiye’nin ilk milli sondaj gemisi Fatih, 2017’de filoya katıldı ve 2020’de Karadeniz’deki en büyük doğal gaz keşfini gerçekleştirdi. 229 metre uzunluğundaki gemi, 12 bin 200 metre derinliğe kadar sondaj yapabiliyor. Yavuz, 2018’de envantere girdi. 230 metre uzunluğunda, 12 bin 200 metre sondaj kapasitesine sahip ve yüksek dalga koşullarında bile çalışabiliyor. Kanuni, 2020’de filoya katıldı. 227 metre uzunluğundaki gemi, Karadeniz’de Sakarya Gaz Sahası’nda görev yaptı. Abdülhamid Han, 2022’de filoya dahil oldu. 238 metre uzunluğunda, 104 metre kule yüksekliğinde ve 12 bin 200 metre sondaj kapasitesine sahip. Filonun en güçlü gemisi olarak görev yapıyor.


ASBÜ Enerji Ekonomisi ve Yönetimi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Levent Aydın

‘2026’DA DAHA FAZLA KUYU AÇACAĞIZ’

Osman Gazi’nin yolculuğunu ve geleceğe dair Türkiye ekonomisine getirilerinin ne olacağını Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi (ASBÜ) Enerji Ekonomisi ve Yönetimi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Levent Aydın gazetemize özel yorumladı.

Osman Gazi platformunun enerji bağımsızlığı hedefimizde nasıl bir rol üstleneceğini değerlendirir misiniz?

Osman Gazi platformunu değerlendirmeden önce bir enerji ekonomisti olarak bazı noktaları açıklığa kavuşturmak gerekir. Birincisi, enerji bağımsızlığı. Genellikle enerji güvenliğiyle birlikte ele alınsa da bu kavram aynı zamanda ciddi bir ekonomik değerlendirme gerektirir. Tam enerji bağımsızlığı, yani tüm enerji kaynaklarının yurt içinde üretilip dışa bağımlılığın sıfırlanması, teorik olarak çekici ve cazip görünse de pratikte her zaman rasyonel değildir. Bu noktada karar verici için temel ekonomik kriter, “marjinal enerji güvenliği faydası” ile “marjinal dışa bağımlılık maliyeti”nin birbirine eşit olduğu denge noktasını bulmaktır. İkincisi üretilen gazın miktarıyla ilgilidir. Türkiye’nin Karadeniz’de keşfettiği 785 milyar m³ brüt doğalgaz rezervi, bu kaynakların tamamının ekonomik ve teknik olarak üretilebileceği anlamına gelmez. Saha koşullarına bağlı olarak üretilebilir rezerv genellikle yüzde 50 ila yüzde 80 aralığında kalmaktadır. Kısacası, tam enerji bağımsızlığı hedefinin ekonomik olarak sürdürülebilir olup olmadığı, yalnızca kaynak keşfiyle değil, bu kaynakların etkin, kademeli ve teknik kısıtlar dahilinde üretimiyle belirlenir. Bu yüzden Osman Gazi platformunun gaz üretim sürecine katılması oldukça değerlidir.

Sakarya doğal gaz sahasında şu ana kadar 12 kuyu açıldı. 12 kuyudan 9,5 milyon metreküplük üretim yapıyoruz. Sahaya katılacak yüzer platform, günlük üretimde ne yapacak? Bu aslında üretimi artıracak. Daha fazla kuyu açacağız 2026’da. Aşağı yukarı her kuyu 1 milyon metreküp günlük üretim yapıyor ama biz ikinci fazda 20 milyon metreküpe ulaşacağız. Bu da Türkiye’de bugünkü rakamlarla hane halkı tüketiminin yarısına denk geliyor. İlk etapta yarısını platformda üretmeyi hedefliyoruz. Peki nasıl olacak bu? Aslında önemli bir işlevi şu; kuyulardan gelen gazı toplamaktır. Topladığı gazı ön ayrıştırmadan geçirecek ve ondan sonra ileri rafine için Filyos’a gönderip Filyos’ta yine kuru gaz haline getirerek Botaş’ın iletim hattına gönderecek. Yani kısacası burada toplayacak, topladığı gazı ön ayrıştırmadan geçirecek. Çünkü kuyudan gelen gaz ıslak gazdır. İçinde su buharı, kondensat ve gaz vardır. Bu üçünü birbirinden ayıracak ama tam nemini orada kurutamayacak Filyos’a bırakacak bu işi. Çünkü nem bu işin en kritik önemidir. Çünkü nem olduğu zaman hem tehlike yaratıyor hem de dolayısıyla kaliteli gazı tüketiciye yönlendirmemiş oluyorsunuz. O yüzden epeyce bir işlem yaptıktan sonra Filyos’a gelecek ve Filyos’ta işlenecek. Kısaca burada yaptığımız iş aslında kabaca şu; bir defa üretim kapasitesi artırıyorsunuz. Sadece fiziksel olarak artırmak değil, bunu sürdürebilirliğini de yapacak. Çünkü 20 yıl kalacak orada. Bu platformun diğer bir özelliği de sabit olması. Aslında diğer coğrafyalarda normalde yüzer deyince rahat hareket edebiliyor kuyular arasında dolaşabiliyorlar. Ama bizde zaten o saha belirlenmiş, üretim profilimiz de belli. Dolayısıyla 20 yıl orada süreklilik içerisinde güvenli bir ortamda bize gazı yıllık 10 milyon metreküp kadar sağlamış olacak. Yani aslında gazın üretimi de gazı bulmak kadar olmazsa da önemli ve değerlidir. Çünkü; doğal gaz ve petrol üretimi öyle keyfe keder olmuyor. Yine orada yanlış hesap yapanlar var. Bu işi bilmeyenler hemen gazın sanki anında üretileceğini sanıyor. Hayır, o gazı üretmenin en temel itici gücü rezervlerin basıncıdır. Siz ürettikçe basınç azalıyor. Basınç azaldıkça da dolayısıyla o gazı optimum düzeyde üretmeniz gerekiyor. Yani üretim mühendisliği, rezervuar mühendisliği çok ince hesaplardır. Öyle her bulduğun gazı istediğim kadar çıkarayım diyemezsin. Onu da belli bir platformda belli bir düzeyde, yani optimal düzeyde üretmeniz lazım.

“ÜÇÜNCÜ FAZDA 40 MİLYON METREKÜPE ULAŞACAK”

Karadeniz’deki üretimin günlük 20 milyon metreküpe çıkması, mevcut altyapı açısından bir dönüşüm gerektiriyor mu?

Orada bir dönüşüme artık gerek yok. Bu platform Singapur’dan gelip uzun süre bizde rektefe edildi. Yani yenilendi, düzenlendi. Bundan sonra bu gemiyle beraber ikincisini de yapmak lazım. Gaz kadar değerli olan da bunun teknolojisinin TPAO tarafından yapılıyor olması. Yani bu üretim platformunu çalıştıran mühendislerin ve oradaki teknolojilerin de Türkiye de imal edilmiş olması bunun ikincisini çağrıştırıyor. Dolayısıyla ikincisini yaptığımız zaman zaten ikinci fazdayız, üçüncü fazda 40 milyon metreküpe ulaşacağız. Bu gemilerin çalışması ve katkısı tabii çok fazla. Orada maliyetlerin önemli bir kısmını düşürecek. Hatta borulara basılan gazı kaliteli bir şekilde yani tam ayrıştırmasa bile önemli ölçüde ayrıştırdığı için Filyos’a gelen o boru hatlarını epeyce rahatlatacak. Yani burada maliyetlerinin azalabileceğini beklemeliyiz. Dolayısıyla bu platformun ikincisi, üçüncüsü de belki Karadeniz’deki bu gazı üretmek için kullanılabilir. Bu dönüşüm ileride tabii.

Bu yatırımlar Türkiye’yi bölgesel enerji üssü haline getirme yolunda nasıl bir etki yaratabilir?

Bölgesel enerji merkezi olmanın çok boyutu var. Sadece bir boyutu değil. Hatta her şeyden önemlisi bir defa orada o bölgede fiziksel olarak gazın geçmesi lazım. Ama bu fiziksel hat için. Fakat sanal hublar için fiziksel geçmesi gerekmiyor. Yani öncelik aslında ticarette. Yani o kontratları alıp satan, devreden bir piyasanın olması lazım. Dünyadaki referans piyasalara baktığımızda Hollanda’ya, İngiltere’ye, Amerika’ya baktığınız zaman bunlar öyle kolay oluşmuyor. Bunların altında birçok dinamikler var. En önemlisi ülkelerin riskleri. Oradaki hukuki altyapı ama onun da yanında fiziksel altyapı da gerekiyor. Yani orada bir depolama kapasitesinin olması, boru hatlarının geçmesi… Aslında boru hatları uzun dönemlidir. Bizim bahsettiğimiz merkez kısa vadeli alışverişlerde olur. Türkiye buna altyapı olarak hazır. Aslında Türkiye şu anda zaten boru hatlarıyla, gaz geçiş hatlarıyla bir merkez halinde. Dikkat ederseniz gaz anlaşmalarına Doğu Avrupa ülkeleri ile başlandı. İşin gelişme aşamasına geçebilmemiz için bir piyasanın kurulması lazım. O bekleniyor tabii çok kolay bir şey değil. Altyapı olarak, doğal gaz olarak hem boru hatlarıyla hem de özellikle depolama ve FSRU’ların devreye girmesiyle biz kendi güvenliğimizi şu an sağlamış durumdayız. Buna yurt içi üretim olarak Sakarya’ sahasında ikinci fazda üretilecek olan günlük 20 milyon metreküp aşağı yukarı 7,3 milyar metreküp gaz büyük katkı sağlayacak. Bunu da tabii toplam 50-55 milyar metreküp yıllık tüketimle mukayese ettiğinizde dolayısıyla yüzde 15-20’lere denk geliyor.

Özetle gaz merkezi için yeterli altyapı olarak karadaki bir takım boru hatlarıyla beraber yeraltı depolamayla Tuz Gölü ve Silivri’deki depolamalar, yüzer platformlar ve yüzer depolamalarımız, LNG liman ve gazlaştırma tesislerimiz var.. Dolayısıyla bütün bunları düşündüğümüzde altyapı ve fiziksel olarak aslında hazır gibiyiz. Ama hala tabii LNG üretip satan uluslararası piyasaya bir şekilde entegre olacak bir piyasa altyapımız yok. EPİAŞ’tan biz bunu bekliyoruz, başlaması lazım. Bu gazın uzun dönemlik kontratlarla değil de bir takım günlük, aylık, üç aylık, beş aylık bir kontratlara girmesi lazım ki bizdeki yapının piyasa, finansal ve ticari açıdan hazırdır diyebilelim. Yani yapılacak her türlü tesisin, altyapının, keşiflerin elbette ki enerji gaz merkezi olmasına katkısı vardır. Ama daha gidilecek çok yol olduğunu söyleyeyim. Yani kolay değil. Tabii burada Putin’in daha önce verdiği bir takım sözler var. O sözler için Rusya tarafından beklediğimiz şeyler var. Ama tabii gaz dinamiği, eski petrol dinamiği gibi sürekli değişiyor. Şimdi gaz daha öne çıkacak bundan sonra. Çünkü gazın kullanımı petrole göre hele hele elektrifikasyon döneminde çok daha önemli bir hale gelecek. Biz de o zaman enerji merkezini belki daha hızlı bir şekilde geliştirebileceğiz.