Çalkantılı dünyada enerji krizi

Çalkantılı dünyada enerji krizi

Avrupa gaz piyasası kıta genelinde gaz dağıtımında oldukça verimli olmasına rağmen karmaşık bir sisteme sahiptir. Rus gazının kesilmesiyle birlikte açığın önemli bir bölümü sıvılaştırılmış doğal gaz (liquid natural gas, LNG) ve alternatif tedarikçilerle ikame edilmeye çalışılmıştır.

Alternatif enerji tedarikçileriyle anlaşmadan ve enerji arz güvenliğini garanti altına almadan Avrupa Birliği’nin (AB) Rusya ile Ukrayna üzerinden güç mücadelesine girmesi Avrupa Birliği’nin (AB) bugün içine düştüğü sıkıntının temel nedenidir. Hükümetlerin enerji arz güvenliği konusunda gerekli adımları atmamasının nedeni büyük olasılıkla Rusya ile yaşanan gerginliğin bu boyuta ulaşacağını tahmin edememesidir. Ancak krizin büyümesi ve sonrasında gelen baskılarla AB’nin hem Kuzey Akım 2 doğal gaz boru hattını işletmeye almama kararı ve Rusya’dan petrol ithalatını durdurması hem de bundan bir süre sonra Rusya’nın Kuzey Akım 1’den gaz akışını kesmesi ülkeleri derin bir enerji krizine sürüklemiştir. Bu krizi aşmak için yeni tedarikçiler arayışı içine giren AB, daha önce atmadığı adımları şimdi atmaya çalıştığı görülmektedir.

Avrupa gaz piyasası kıta genelinde gaz dağıtımında oldukça verimli olmasına rağmen karmaşık bir sisteme sahiptir. Rus gazının kesilmesiyle birlikte açığın önemli bir bölümü sıvılaştırılmış doğal gaz (liquid natural gas, LNG) ve alternatif tedarikçilerle ikame edilmeye çalışılmıştır. Bununla birlikte artık kırılma noktasına gelen pazar dört ana koordinasyon sorunuyla karşı karşıyadır: doğal gaz depolarının yeniden doldurulması, gaz kullanımında zorunlu tasarruf, yeni tedarikçi arayışı, gaz akışında sürekliliğin sağlanması gibi hususlardır. Bu durum Avrupa Birliği’nde (AB) hem ulusal hem de uluslararası müdahaleler gerektirmiştir. Başlangıçta geçici bir sorun olduğu varsayılan bir sıkıntıya geçici bir çözüm olarak tasarlanan önlemler gittikçe büyümüş ve yapısal hale gelmiştir. Geçtiğimiz günlerde ise Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Avrupa Parlamentosu Genel Kurulu’nda Komisyon’un icraatlarını ve bir sonraki yıl için önceliklerini anlattığı geleneksel “Birliğin Durumu” konuşmasını yapmıştır. Enerjide likidite konusunda ciddi sorunlara neden olan teminat sağlanması noktasında adım atılacağını vurgulayan Ursula von der Leyen doğal gaz depolarının doluluk seviyesinin yüzde 80’i aştığını belirtirken hedeflenen oranı geçtiklerini ancak bunun yeterli olmayacağını itiraf etmiştir.

Rusya yapılan yaptırımlar neticesinde enerji kartını AB ülkelerinin karşısına koysa da yaşanan enerji krizinden AB kadar etkilendiği görülmektedir. Nitekim Uluslararası Enerji Ajansının Başkanı Fatih Birol Financial Times’daki makalesinde; Küresel enerji krizi dünya çapında hanelere, işletmelere ve tüm ekonomilere zarar vermeye devam ederken, gerçeği kurgudan ayırmak önemlidir. Moskova enerji savaşını kazanıyor. Rusya şüphesiz çok büyük bir enerji tedarikçisi ve Ukrayna’yı işgalinin tetiklediği petrol ve doğalgaz fiyatlarındaki artışlar şimdilik enerji gelirinde artışa neden oldu. Ancak kısa vadeli gelir kazancı, uzun yıllar boyunca karşı karşıya kaldığı hem güven hem de pazar kaybıyla dengelenmekten daha fazlasıdır. Moskova, en büyüğü olan AB’yi yabancılaştırarak kendisine uzun vadeli zarar veriyor şeklinde açıklık getirmiştir.

AB ve Türkiye arasında geçmişte bazı krizler yaşanmış olmasına rağmen Rusya-Ukrayna savaşının ortaya çıkardığı yeni durumun taraflar arasındaki ilişkileri güçlendirmek için fırsatlar sunduğunu, “Türkiye, bölgede hem Ukrayna hem de Rusya ile iyi ilişkilere sahip birkaç ülkeden biri konumunda bulunuyor. Mevcut enerji ortamı, enerji dönüşümü konusu ve özellikle önümüzdeki sezonda gaz arzında yaşanacak zorluklar göz önüne alındığında, enerjinin her zaman Türkiye ve AB arasında üst düzeyde ele alınması gerekmektedir. Türkiye ve AB arasında bir an önce üst düzey bir enerji diyaloğu toplantısı olmalıdır. Hiç şüphesiz bu kanaatte olan Rus liderden enerji kriziyle ilgili kritik açıklamada “Petrol piyasalarına yönelik hiçbir müdahale, Gökçenur Ataman/Çalkantılı Dünyada Enerji Krizi hiçbir rezerv kullanımı enerji sorununu çözemez. Rusya, kışın dahil Avrupa’ya enerji sevkiyatına hazır. Top onların sahasında. Türkiye’de Avrupa için büyük bir doğalgaz merkezi kurulabilir” diyerek Avrupa’da enerji krizinin çözümü için Türkiye’yi adres göstermiştir. Türkiye’nin jeo-stratejik konumunun önemli olduğunu bilinmektedir. TANAP ve Türk Akım projeleri, Türkiye’nin transit konumunu güçlendirirken enerji hub konumunun da oluşmasında etkili olmaktadır. Türk Akım projesi hem AB hem de Türkiye açsından Rusya-Ukrayna çatışmasında oluşacak arz güvenliği sorunlarının yaşanmamasına olanak sağlamaktadır. Bunun yanında bu proje ile Rusya’da talep güveliğini oluşturmaktadır. TANAP projesi ise Türk Akım projesinden farklı olarak Rusya’ya alternatif üretmektedir. Bu bakımdan AB ve Türkiye’nin Rusya’ya olan bağımlılığının azalmasında önemli bir proje olarak görülmektedir. Bunun yanında bölge enerji kaynaklarının da bu hat ile taşınabilecek olması da enerji arz güvenliğinin sağlanmasında önemlidir. Ayrıca, enerji hub oluşturmak için gerekli olan yasal düzenlemelerde Rusya’ya oranla Azerbaycan ile daha kolay gerçekleştirilebilir. Bu da Türkiye’nin enerji hub olabilmesinin önünü açacaktır. Türkiye, enerji ticaretindeki konumunu belirtmek için belirli dönemlerde farklı tanımlar içerisinde olmuştur. Bunlar içerisinde “enerji köprüsü, geçiş ülkesi, transit ülke ve merkez ülke” gibi tanımlar ön plana çıkmaktadır. Son dönemde Türkiye’nin uluslararası projelerde transit görevi görmesinden dolayı transit ülke olarak adlandırılmaktadır. Ancak, bunun yanında bir enerji hub (merkez ülke) olma düşüncesi de bulunmaktadır. Bu bağlamda Türkiye’nin transit ülke ve enerji hub potansiyelinin belirtilmesi için Belçika’daki Zeebrugge veya Avusturya’daki Merkez Avrupa Gaz Hub’ı gibi fiziksel bir hub mı yoksa NBP ve TTF gibi sanal benchmark hub mı olmak istiyoruz? Yoksa bu iki uç arasında kalan bir hub mı olmak istiyoruz? ayrı olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.