Enerji ve Tabii Kaynakları Bakanı Dönmez, deprem bölgesindeki enerji altyapısına ilişkin değerlendirmelerde bulundu

Bakan Dönmez, ‘Türkiye’nin Ulusal Enerji Planı’nı tanıttı

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, Türkiye’nin Ulusal Eylem Planı’nda  hidrojen üretimi, depolaması ve dağıtımından oluşacak bir hidrojen değer zinciri oluşturacaklarını ifade ederek; “Hidrojen değer zinciriyle hem yeşil dönüşümü hızlandıracak, hem enerji ithalatımızı azaltacak, hem de bu alanda öncü olacağız” dedi.

Sibel Acar / Ankara

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez,  Ankara’da ‘Türkiye Ulusal Enerji Planı’ ve ‘Türkiye Hidrojen Teknolojileri Stratejisi ve Yol Haritası’nı 19 Ocak’ta Ankara’da düzenlenen basın toplantısıyla kamuoyuyla paylaştı.

“SAROS FSRU’DA FAALİYET GÖSTERECEK GEMİ KISA SÜRE İÇİNDE TÜRKİYE KARASULARINDA OLACAK”

Bakan Dönmez, ‘Türkiye’nin Ulusal Enerji Planı’ ve ‘Türkiye Hidrojen Teknolojileri Stratejisi ve Yol Haritası’ tanıtım konferansında, doğal gaz merkezi olma hedefiyle önemli adımlar atıldığını ifade etti.

Bu kapsamda, yoğun bir enerji diplomasisi yürüttüklerini aktaran Dönmez; “2’si FSRU olan toplam 4 LNG tesisimizin sayısını Saros’ta devreye alacağımız yeni FSRU ile 5’e çıkaracağız. Saros FSRU Gemimiz yolda, inşallah çok kısa süre içinde karasularımızda olacak” ifadelerini kullandı.

“TÜRKİYE YÜZYILI İLE BİRLİKTE ENERJİDE YENİ BİR DÖNEME GİRİLDİ”

Enerji verimliliği yatırımlarının artarak sanayide, ulaştırmada, hanelerde, tarımda ve enerjide verimlilik artışı yakalandığına vurgu yapan Dönmez, sadece arama, üretim ve iletimde değil, enerji teknolojilerinin geliştirilmesi noktasında da dev adımlar atıldığını belirtti.

Yenilenebilir enerji, bor, petrol ve doğal gaz başta olmak üzere her alanda yoğun bir AR-GE faaliyeti yürütüldüğünü aktaran Dönmez, bu alanda üretim yapan firmaların önemli bir kısmının yurt dışına satış yapmasını; “Bu da bize Türkiye’nin enerji teknolojilerinde önemli bir oyuncu olarak sahada yerini aldığını gösteriyor” sözleriyle ifade etti. Türkiye Yüzyılı ile birlikte enerjide yeni bir döneme girildiğine vurgu yapan Dönmez, Türkiye Ulusal Enerji Planı’nın, enerjide Türkiye’nin gelecek vizyonu olacağını belirtti.

“YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARI 2035 YILINDA YÜZDE 23,7 BANDINA YÜKSELECEK”

2053 net sıfır emisyon hedefi çerçevesinde hazırlanan yeni planın hem ekonomik büyümeye destek sağlayacağını hem de yeşil enerji dönüşümünü bir üst merhaleye taşıyacağına vurgu yapan Dönmez; “Biliyorsunuz iklim değişikliği önümüzdeki yüzyılın en önemli konularından biri. Yoğun sanayileşme sonucu artan karbon emisyonu gezegenimizin tolere edebileceği sınırı aştı. Artık yeşil ve yenilenebilir enerji bütün dünyanın gündeminde. Yenilenebilir enerjiye son zamanlarda yaptığımız yatırımlarla önemli bir ivme yakaladık. Bu çalışmalarımızı bir üst seviyeye çıkaracak hedeflerimizi sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu kapsamda 2020 yılında 147,2 milyon ton eş değer petrol olan enerji tüketimimiz, Türkiye’nin büyüme hedefleri doğrultusunda 2035 yılında 205,3 milyon ton eş değer petrole ulaşacak. 12 yıl içerisinde enerji tüketimimizde yaklaşık yüzde 39,5’luk bir artış öngörüyoruz. 2020 yılında birincil enerji tüketimimiz içerisinde yüzde 16,7’lik paya sahip olan yenilenebilir enerji kaynakları 2035 yılında yüzde 23,7 bandına yükselecek” dedi.

“TÜRKİYE’NİN ENERJİSİNİ BAŞTAN AŞAĞI YENİLEYECEĞİZ”

“2020 yılında 95 bin 900 megavat olan elektrik kurulu gücümüzü de 189 bin 700 megavata yükselteceğiz” diye konuşan Bakan Dönmez; “ Bu artışta en yüksek pay elbette ki yenilenebilir enerji kaynaklarının olacak. Başta güneş ve rüzgâr olmak üzere, söz konusu dönemdeki kapasite artışımızın yüzde 74,3’ü yenilenebilir kaynaklardan gelecek. 2035 yılında güneş kurulu gücümüzü 52 bin 900, rüzgâr kurulu gücümüzü 29 bin 600, hidroelektrik kurulu gücümüzü 35 bin 100, jeotermal ve biyokütle kurulu gücümüzü 5 bin 100 megavata çıkaracağız. 2 saatlik dolum süresini dikkate aldığımızda 7,5 GW’lık batarya depolama kapasitesine ulaşacağız. Yenilenebilir enerjiyle Türkiye’nin enerjisini baştan aşağı yenileyeceğiz” ifadelerini kullandı. 

“KÜÇÜK VE ORTA ÖLÇEKLİ NÜKLEER MODÜLER REAKTÖRLER DE ARTIK GÜNDEMİMİZDE”

Net sıfır emisyon hedefimiz doğrultusunda hayata geçirilecek en önemli yatırımlardan birinin de nükleer enerji olduğuna vurgu yapan Dönmez,  2035 yılında nükleer enerjiden üretilecek elektriğin, toplam üretimin yüzde 11,1’ine ulaşacağını aktardı.Nükleer ile ilgili önemli bir hususu da paylaşan Dönmez; “Konvansiyonel nükleer santrallerin yanı sıra SMR adıyla bilinen küçük ve orta ölçekli modüler reaktörler de artık gündemimizde. İnşallah inşası süren ve planladığımız nükleer santrallerimizin yanı sıra SMR’ları da enerji portföyümüze ekleyeceğiz” diye konuştu. Son zamanlarda dünyada yaşanan enerji krizinden kaynaklı pek çok ülkede özellikle Avrupa’da kömüre yeniden dönüşün söz konusu olduğunun altını çizen Dönmez, kömürle ilgili işleyecek süreci; “Mevcut kömür santrallerimiz piyasadaki rekabet kurallarına göre teknik ve ekonomik ömrünü tamamlayana kadar üretimlerine devam edecek. Kömür santrallerinin enerji üretim oranının azalmasını temiz enerji ve elektrik depolama teknolojileri belirleyecek. Yani, enerji arz güvenliği ve enerji dönüşümünü birlikte yürüteceğiz. Her iki konu birbirinin tamamlayıcısı olacak” sözleriyle özetledi.

“HİDROJENE ‘GELECEĞİN ENERJİ TAŞIYICISI’ GÖZÜYLE BAKIYORUZ”

Dönmez, kalkınmada yeşil enerjinin önceliklendirildiği bir döneme girildiğine vurgu yaparak, bu hedefler doğrultusunda oluşturulan Hidrojen Yol Haritası’nın detayları ile ilgili; “Günümüzde en çok gazlaştırma yöntemiyle kömürden ve buhar metan reformlama yöntemiyle doğal gazdan hidrojen üretiliyor. Doğal gazdan üretilen hidrojen dünyada üretilen hidrojenin yüzde 75’ini oluşturuyor. Ancak fosil yakıtların kullanıldığı, çıktılarını kahverengi ve gri hidrojen olarak tanımladığımız bu iki yöntem de büyük miktarda karbon salımına sebep oluyor. Bu sebeple son yıllarda dünyada yeşil hidrojen üzerine çalışmalar yoğunlaşıyor. Altyapının geliştirilmesi ve üretim maliyetlerinin düşmesiyle yeşil hidrojen daha da cazip hale geldi. Suyun elektrolizi yöntemiyle yenilenebilir enerji kaynakları kullanılarak elde ettiğimiz yeşil hidrojen net sıfır emisyon hedefimiz için önemli bir argüman olacak. Özellikle petro-kimya, demir çelik, çimento, cam ve seramik gibi enerji yoğun sektörlerin karbondan arındırılmasına yardımcı olacak. Hidrojenin enerji yoğun sektörlerde öncelikli olarak tüketildiği yerde üretilmesi, taşıma ve depolama maliyetlerini azaltacağı için daha ekonomik ve daha kolay olacak. Hidrojenle ilgili biliyorsunuz hem elektrik hem de doğal gaz tarafından uzun zamandır yürüttüğümüz çalışmalar var.  Yerli ve yabancı pek çok firmayla bu alanda görüşmeler yaptık. Yerli teknoloji üretimi ve teknoloji transferi de dâhil olmak üzere her seçeneği ayrıntılarıyla ele aldık. Hidrojene ‘geleceğin enerji taşıyıcısı’ gözüyle bakıyoruz. 2053 net sıfır hedefimize ulaşmak için nihai sektörlerde kullanılan doğal gazın hidrojen ve sentetik metan gibi temiz yakıtlarla karıştırılması için çalışmalar devam ediyor. 2030 yılından başlayarak 2053 sonuna kadar hidrojenin doğal gaza karışım oranını yüzde 12’ye, sentetik metanın karışım oranını yüzde 30’a çıkaracağız” ifadelerini kullandı. Bu kapsamda yürütülen çalışmalara da değinen Dönmez; “2020 yılında Gazbir-Gazmer’e doğal gaz şebekesine belirli oranlarda hidrojen katılmasına ilişkin bir Ar-Ge ödevi vermiştik. Onlar da bu işin üzerine titizlikle eğildiler ve bir yılın sonunda hazır olduklarını ifade ettiler. 2021 yılında yürütülen ar-ge çalışmasını yerinde inceledik. Türkiye’de ilk defa doğal gaz ile yenilenebilir kaynaklardan elde edilen hidrojenin yüzde 20’ye kadar karıştırılarak şebeke ve iç tesisatlarda kullanılmasının testleri yapıldı ve başarıyla sonuçlandı. Şu güzel haberi de vereyim. Bu çalışmalar sadece evsel kullanımla sınırlı kalmayacak. Aynı mühendislik ekibi hidrojenin sanayide kullanımına yönelik Ar-Ge çalışmalarına da devam ediyor. İnşallah oradan da güzel neticeler alacağız.  Yerli gazımızla birlikte doğal gaz ithalatımızı önemli ölçüde azaltacak bu projenin hayata geçmesiyle enerji kaynaklı dış ticaret açığımızın azalmasına da önemli bir katkı sağlayacak. Hidrojenin bir diğer avantajı da depolanabilir olması. Bu haliyle sadece üretim değil depolama teknolojilerinin gelişmesinde de önemli bir rol oynayacak” dedi.

“HİDROJEN MEVZUATIMIZI HEDEFLERİMİZE UYGUN ŞEKİLDE GÜNCELLEYECEĞİZ”

Türkiye Hidrojen Teknolojileri Stratejisi ve Yol Haritasındaki hedeflere ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Dönmez, Türkiye’nin yeşil hidrojen üretimi açısından büyük bir potansiyele sahip olduğunu söyledi.

Dönmez, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ülkemizin hem yenilenebilir enerji potansiyeli yüksek hem de yenilenebilir enerji kaynaklı santral kurulum maliyetleri Avrupa’ya nazaran daha düşük.  Jeopolitik konumumuzu da göz önüne alırsak küresel hidrojen pazarında bizi güçlü bir oyuncu yapacak bütün enstrümanlara sahibiz. Hedefimiz 2053 net sıfır emisyon. Sayın Cumhurbaşkanımızın açıkladığı yeşil kalkınma devrimiyle karbonsuzlaşma yönünde uzun vadeli yatırımlar yapmaya devam edeceğiz. Bu yatırımlar hidrojeni bir enerji kaynağı olarak kullanmanın ve ihracatının da önünü açacak. Yerli ve milli teknolojilerimizle yeşil hidrojenin üretiminden son kullanımına kadar etkin bir değer zinciri oluşturacağız. Yüzyılın enerjisiyle bugünlerin, yarınların değil gelecek yüzyılın enerjisini sağlayacağız. Türkiye Hidrojen Teknolojileri Stratejisi ve Yol Haritasındaki hedeflerimizi de bu kapsamda belirledik. Üretim maliyetleri her konuda olduğu gibi bu konuda da kilit önem taşıyor.  Kilogram başına hidrojen üretim maliyetini 2035 yılında 2,4 ABD dolarına, 2050’li yıllara kadar bu rakamı yarıya düşürmeyi hedefliyoruz.

Hidrojenden elektrik elde etmek için kullanılan en uygun yöntemlerden biri biliyorsunuz suyun elektrolizi. Burada suyun içindeki moleküller ayrıştırılarak oksijen ve hidrojen elde ediyoruz. Elektrolizörlerin temiz enerji kaynaklarına entegre edilmesiyle hidrojen üretilmesi mümkün. Bu kapsamda hedefimizi elektrolizör kurulu gücümüzü 2030 yılında 2 GW’a, 2035 yılında 5 GW’a ve 2053 yılında 70 GW’a çıkarmayı hedefliyoruz. Yenilenebilir enerji ve nükleere elektrolizör kurulu gücümüzü de ekleyerek sıfır emisyon yolunda önemli bir adım daha atmış olacağız.   Bu üretimi teşvik etmek için hidrojen üretimi ve depolanmasında yerli aksamın kullanılmasına yönelik teşvik mekanizması oluşturacağız. Aynı zamanda yerli ve milli teknolojilerin geliştirilmesi için Ar-Ge ve Ür-Ge çalışmalarını destekleyeceğiz. Bu ekosistem sağlandığında hidrojen teknolojileri konusunda nitelikli insan gücümüz de yetişmiş olacak ve istihdamda sürekliliği sağlayacağız. Tabii hidrojen ülkemiz için yeni bir alan olduğu için mevcut mevzuatımızı da hedeflerimize uygun şekilde güncelleyeceğiz. Hidrojen Ar-Ge ve üretimi için uygulanacak teşvik ve desteklere ilişkin ilgili bakanlıklarımızla birlikte çalışıyoruz. Yapılacak düzenlemelerle hidrojen üretimi, taşınması, depolanması ve kullanımı daha da kolaylaştırılacak.”

“TENMAK SORUMLULUĞUNDA HİDROJEN DEĞER ZİNCİRİ OLUŞTURACAK”

Dönmez, son olarak Türkiye Enerji, Nükleer ve Maden Araştırma Kurumu (TENMAK) sorumluluğunda hidrojen üretimi, depolaması ve dağıtımından oluşacak bir hidrojen değer zinciri oluşturacaklarını dile getirdi.Dönmez; “TENMAK bu konuda farklı kurum ve kuruluşlarla iş birliği imkânlarını da geliştiriyor. Yakın zamanda Hidrojen Teknolojileri ve Yakıt Pilleri ile Karbondioksit Tutma ve Yönetimi alanlarında iki proje desteği çağrısına çıktık. Hidrojen değer zinciriyle hem yeşil dönüşümü hızlandıracak, hem enerji ithalatımızı azaltacak, hem de bu alanda öncü olacağız” sözleriyle konuşmasını sonlandırdı.

‘2000-2035 DÖNEMİNDE ENERJİ YOĞUNLUĞUMUZDA YÜZDE 50’DEN FAZLA BİR İYİLEŞME ÖNGÖRÜYORUZ’

Enerji verimliliğiyle ilgili yürütülen çalışmaların olumlu sonuçlandığını ifade eden Bakan Dönmez; “2000-2020 döneminde yapılan yatırımlar neticesinde enerji yoğunluğunu yüzde 25 oranında azalttık. Yani bu ne demek oluyor? Artık ürettiğimiz bir ürünü 4’te 1 daha az enerjiyle üretiyoruz. Bu oranın artması için yatırımlarımızı artırmaya devam edeceğiz. Böylece 2000-2035 döneminde enerji yoğunluğumuzda yüzde 50’den fazla bir iyileşme öngörüyoruz” diye konuştu.