ZOR YAZ

Gerek ekonomik konjonktür, gerekse akaryakıt fiyatlarındaki artışlar şirketleri ve bayileri nasıl etkiliyor? Fiyatların bu şekilde yükselmeye devam etmesi durumunda tüketim nasıl etkilenir? Tüm bunları sektörümüzün duayen isimlerinden Petrol Ofisi CEO’su Selim Şiper’le konuştuk.

İçeride yaşadığımız ekonomik sorunlar, dışsal faktörlerle de birleşince gerçekten çok olağanüstü bir dönem yaşamamıza neden oluyor. İhracat ve büyüme rakamları yüzümüzü güldürse de enflasyon ve özellikle enerji maliyet ve fiyatlarındaki artışlar durumu oldukça zorlaştırıyor.

Bu ortamda akaryakıt fiyatlarında yaşanan artışlar da maalesef gündemden hiç düşmüyor. Uluslararası piyasalarda bir taraftan gerek ham petrol gerek işlenmiş ürün fiyatlarında dolar bazında yaşanan hızlı artışlar, diğer taraftan Türkiye’de dolar kurundaki hızlı artış, pompa fiyatlarındaki artışı da kaçınılmaz kılıyor. Yüksek enflasyon nedeniyle şirketlerin ve bayilerin sürekli artan işletme maliyetleri, personel giderleri, enerji harcamaları ve finansman giderleri de cabası.

Peki, gerek bu ekonomik konjonktür, gerekse akaryakıt fiyatlarındaki artışlar şirketleri ve bayileri nasıl etkiliyor? Fiyatların bu şekilde yükselmeye devam etmesi durumunda tüketim nasıl etkilenir? Tüm bunları sektörümüzün duayen isimlerinden Petrol Ofisi CEO’su Selim Şiper’le konuştuk. Şiper’e önce mevcut duruma nasıl gelindiğini sordum:

BÜTÜN SORUN ÜRÜN FIYATLARI VE DÖVİZ

Dünya çok olağanüstü bir dönemden geçiyor. Pandemi şu anda etkisini kaybetti ama piyasa tekrardan eski, iştahlı dönemine dönecek diye beklerken Rusya-Ukrayna savaşı çıktı. Özellikle Rusya’nın bir petrol üreticisi olması sebebiyle bu durumun -petrol ve petrol ürünleri fiyatlarına çok olumsuz etkisi oldu. Bu yıla 70 dolar seviyesindeki brent petrol fiyatıyla girildi. Şu anda 120 dolar mertebesine ulaştı. Neredeyse yüzde 70’in üzerinde bir artış meydana geldi. Ürün fiyatlarında da ham petrole paralel bir artış söz konusu oldu. Hatırlayalım, yılbaşında dizelin uluslararası piyasada değeri yaklaşık metreküp başına 700 dolar civarındaydı. Bu şimdi 1200-1300 dolar arasında, yani neredeyse iki misli. Ürün fiyatının beş ayda yüzde 90 nispetinde yükselmesi ister istemez pompa fiyatlarına birebir yansıdı. Bir de Türkiye’de bu sorunu daha da ağırlaştıran, dolar kurunun yükseliş göstermesi. Yıl 13 lira ile başladı ve şu anda 16 buçuklar seviyesine geldi. Dolayısıyla bir anlamda bu fiyat artışlarını katmerli olarak yaşıyoruz. Ürün fiyatı yüzde 90 nispetinde artıyor. Dolar kuru da yüzde 27’ler civarında artış gösteriyor. Bu ikisini de çarptığınız zaman yüzde 120’lere varıyorsunuz ki şu anda yaşadığımız pompa fiyatlarındaki artışlar bu şekilde meydana geliyor. Sonuç itibariyle pompa fiyatları açısından bütün sorun, ürün fiyatının artması ve doların yükselmesiyle alakalı.

Unutmayalım geçtiğimiz dönemde hiç alınmayan ya da sınırlı miktarda alınan ÖTV de 20 Aralık’tan itibaren geri geldi. Yani şu anda litrede 2,5 TL civarında ÖTV var. ÖTV’nin KDV’si ve ürünün KDV’sini de eklediğimizde litrede 5-6 TL civarında toplam vergi söz konusu. Ama burada şöyle bir değişim yaşandı. Bu yüksek artışların yaşanmadığı dönemde vergi oranı yüzde 50-60’lar civarındayken bugün yüzde 20’lere geriledi. Yani ÖTV’nin nihai fiyat içindeki oranı düştü.

Şirketlerin ve bayilerin ayakta kalabilmesi, kaliteli ürün ve hizmet sunabilmesi, istihdamı koruyabilmesi açısından kar marjlarının yeterliliği büyük önem taşıyor. Selim Şiper’e kar marjlarında geldiğimiz noktayı sordum:

ENTEGRE MARJ ORANSAL OLARAK GERİLEDİ

Bizim entegre marj diye tabir ettiğimiz dağıtıcı ve bayinin paylaştığı pay, en azından enflasyon paralelinde artış göstermek durumunda. Aksi takdirde sektör olarak hiçbir masrafı karşılayamaz durumda kalacağız. Ancak ürünün nihai fiyatı çok hızlı bir şekilde arttığı için bir zamanlar yüzde 10-12’ler seviyesinde olan entegre marj oranı, bugün yüzde 5’ler civarına inmiş oldu.

Evet, mevcut resim böyle. Aslında herkesin içinde yaşadığı bir tablo. Ama kısa vadede çözüm olur mu? Bu ne kadar daha böyle gidecek. Selim Şiper, maalesef kısa vadede çok da umutlu değil:

150-160 DOLARLAR KONUŞULUYOR

Önümüzdeki günlere baktığımız zaman, Suudi Arabistan’ın Rusya’nın yaratacağı boşluğu bir miktar doldurması bekleniyor. Ama yine de büyük ihtimalle 120 dolar seviyesindeki petrol fiyatının bir müddet daha bu seviyelerde kalacağı yönünde işaretler var. Kısa vadede petrol fiyatlarında düşüş pek olası gözükmüyor. Hatta keşke buralarda kalsa diye düşünüyorum, çünkü şimdiden 150-160’lara doğru gideceğine dair bir takım beyanatlar var. Kur artışının kontrolü biraz daha mümkün olabilirse, bugünümüzü aramadan devam edebiliriz. Ama görüntü şu anda maalesef pek iç açıcı değil. 

Zaman zaman kamuoyunda bu zamları şirketlerin hatta bayilerin yaptıklarına dair çok yanlış ve bilinçsiz yorumlar okuyoruz. Hatta devlet tarafından yapıldığını düşünenler bile var. İşin gerçeği, şirketler ve bayiler de bu zamlardan hoşnut değiller ve hatta büyük zarar görüyorlar. Selim Şiper işletme ve finansman maliyetindeki artışın sektör üzerine getirdiği yükü basit bir örnekle anlatıyor:

EN BÜYÜK YÜKÜ SEKTÖR OYUNCULARI ÇEKİYOR

Bu fiyatların böyle artmasının en büyük yükünü de bir noktada dağıtım şirketleri ve bayiler çekiyor. İşletme sermayesi, bütün bu fiyat artışları çerçevesinde 2-2,5 katına çıktı. Bunun finansmanı açısından çok yüklü bir faturayla karşı karşıya kalmaya başladık. Şöyle bir örnek verelim; 700 dolar dizel fiyatı varken 40 bin tonluk bir gemiyi doldurup ithal ettiğiniz zaman 28 milyon dolar ediyordu. Bugünün şartlarında bin 200 dolar olsa, aynı miktar ithalat 48 milyon dolar ediyor. Bu şekilde inanılmaz bir işletme sermayesi artışı oluyor. Şirketlerin faaliyetlerinin devamı için mecburen karşılanması gereken başka maliyetlerin enflasyon veya ötesinde artış göstermesini de göz önünde bulundurmak gerekiyor. Aynı durum istasyonlar için de söz konusu. Yılbaşında 300-350 bin TL’ye dolan bir tanker bugün 800-850 bin TL’ye doluyor. Aradaki fark 2 mislinden fazla. Bu durum işletme sermayesi ihtiyacını had safhaya çıkartıyor ve finansman güçlüğü yaratıyor.

Önümüzde maalesef çok aydınlık günler bizi beklemiyor. Dilerim, özellikle döviz kurunun biraz daha kontrolü mümkün olabilir. En azından bir nefes payı olur. Marjlarımız en azından enflasyona paralel bir seyir izleyebilir. Enflasyon kadar arttırabilseniz bile, enflasyonun üzerinde artan maliyetleriniz var. O zaman bayağı sıkıntılı, sıkışık bir geleceğe doğru hareket ediyoruz. Bu söylediklerim hem bayi hem dağıtım şirketi için geçerli. Zaten bu sektörde bayi ve dağıtım şirketi arasında ayrım yapılması diye bir şey söz konusu değil. Bu iki piyasa unsuru, birbirinin tamamlayıcısı ve birbiriyle paralel gitmesi gereken şeyler. Türkiye’de bayisiz bir dağıtım şirketi veya dağıtım şirketi olmayan bir bayi düşünülemez.

Merak edilen bir konu da fiyat artışlarının tüketimi nasıl etkilediği? Şiper, asıl etkinin Temmuz ayından itibaren görülmeye başlanacağı düşüncesinde:

OTOGAZ TÜKETİMİNDE BÜYÜK DÜŞÜŞ

“Fiyat artışlarının tüketimi etkilemesi sorununu tartışmak için yanlış bir zamandayız. Çünkü öncelikle geçen yıl ile mukayese etmek durumundayız. Geçen yıl ilk 6 ayda, bir takım kısıtlamalar, hafta sonları sokağa çıkma yasağı söz konusuydu. Dolayısıyla bunları göz önünde tutarak değerlendirme yapmak lazım. Bu açıdan baktığımızda pazarın ilk 5 ayında pompa tarafında, yani tüketicinin satın aldığı tarafta büyük bir gerileme görmüyoruz. Ama işlerin geçen sene normalize olduğu Temmuz ayı itibari ile büyük ihtimalle bir gerileme görebiliriz. Şimdiden gerileme görünen tüketim ise otogazda.  Otogazda, geçen yılın kısıtlamalı dönemine göre dahi, daha az bir satış var. Yaklaşık bir tahminle otogazlı araç kullanan araç sahiplerinin yaklaşık dörtte biri, arabalarını park edip, çok acil durumlarda kullanır hale gelmiş vaziyetteler ki bugün otogaz fiyatları benzin gibi diğer ürünlerin yüzde 40- 45’i nispetinde. Yani otogaz şu anda her zamandan daha fazla avantajlı bir fiyat konumunda. Ama buna rağmen geçen sene bugünlerde alınan benzinden 3 TL civarında yukarıda. O yüzden hakikaten orada sıkışmayı görmeye başladık. Maalesef Temmuz’dan sonra hem motorinde, hem benzinde geçen yılı aradığımız tüketim rakamları ortaya çıkacak diye tahmin ediyorum. Öte taraftan toptan tüketimde yani inşaatlarda, madenlerde, endüstride kullanılan tarafta zaten bir daralma söz konusu.”