Tavan Fiyat Sınırlaması

Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi İktisat Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Göktuğ Şahin yazdı…

Rusya’nın Ukrayna’ya başlattığı işgalin başından beri ABD, AB ve müttefiklerinin Rusya’ya uyguladığı (ya da uygulamaya çalıştığı) yaptırımların ne kadar etkili ve caydırıcı olduğu hep tartışma konusu oldu. Daha geniş olarak G7 ve AB üyeleri dışında destek bulamayan bu yaptırımların başta AB olmak üzere yaptırımı uygulayan tarafa daha fazla zarar verdiği yönündeki kanı gün geçtikçe daha da kabul görür oldu. En başta Rusya ve şirketlerini uluslararası finansal sistemin dışına itmeye çalışan Batı ittifakı, Rusya’nın bu blöfü görüp doğal gaz kartını oynamasıyla birlikte başta AB üyeleri olmak üzere G7 ülkelerini çok derin ekonomik buhranlara itecek bir ateşin içine düşmüş oldu. En başından fiziki olarak ham petrol ve petrol ürünlerine doğrudan ambargo uygulayamayan AB ülkeleri, 5 Aralık 2022 itibariyle ise Rusya’dan ham petrol alımını tamamen yasakladı. Rusya’yı sadece kendi müttefikleri tarafında değil tüm Dünya’da yalnızlaştırma ve maddi olarak yıpratma çabasının son adımı da Rusya’nın ihraç ettiği ham petrol ve petrol ürünlerinin alım fiyatlarına fiyat sınırlaması getirme çabası oldu.

Bu söz konusu tavan fiyat sınırlaması hem uygulama hem etkinlik hem de caydırıcılık açısından oldukça kafa karıştırdı. Kabaca özetlemek gerekirse 5 Aralık 2022 tarihinden sonra gemiye yüklenecek (ya da 19 Ocak 2023’e kadar Avrupa dışı bir limana indirilecek) Rusya menşeili ham petrol kargolarının AB ve G7 üyesi ülkelerin taşımacılık, sigorta ve deniz hizmetleri servislerinden yararlanabilmesi için belirlenmiş alım fiyatından daha yükseğe satın alınmamış olması şartı getirildi. Yani herhangi bir AB ve G7 dışı ülke, Rus ham petrolünü belirlenen fiyatın daha üstünden almış ise teoride Batının sahip olduklarının dışındaki servisleri (bunların çok büyük kısmı “gölge servisler” olarak kabul edilmekte) kullanmak zorunda kalacak. Teoride diyorum çünkü belirlenen tavan fiyatın üzerindeki Rus ham petrolünü taşımak için hizmet sunacak Batı şirketleri taşıma tarihinden itibaren sadece 90 gün boyunca sistem dışında bırakılacak. Yani herhangi bir Batı şirketi, ambargonun bu kısmını delerse sistemden süresiz çıkarılmayacak.

Şimdi işin daha da karmaşık kısmı bu fiyatın nasıl belirleneceği ve bunun nasıl kontrol edileceği. Yine teoride Uluslararası Enerji Ajansı (IEA)’nın Rus ham petrollerine bir değer biçeceği, bu fiyatı sürekli güncelleyeceği ve piyasanın da buna göre hareket edeceği söyleniyor. Teoride diye özellikle belirtiyorum çünkü IEA’nın böyle bir fiyatı gözlemleme ve belirleme yöntemi şu an için muallak durumda. Ayrıca Rus ham petrolüne getirilecek seviyenin sabit mi yoksa değişken mi olduğu da pek belirli değil. Ortada dolaşan bir 60 ABD Doları fiyatı söz konusu. Yani 5 Aralık 2022’den sonra Rus ham petrolünün alış fiyatı 60 ABD Doları üzerinde olamayacak. Ama zaten Urals petrolünün piyasadaki satış fiyatının 65 ABD Doları civarında olduğunu düşünürsek pek de ciddi bir darbe vurulmuş gibi görünmüyor.

Ayrıca bu şimdilik böyle… Yani fiyatlar biraz daha düşerse (şimdilik düşer ya da düşmez diye bir yorum buraya eklemiyorum) bu tavan fiyat seviyesi etkisini de yitirecek. Kaldı ki ticaretin hangi fiyattan yapıldığının nasıl tespit edileceği de bir muamma. Yine ve yine teoride şirketlerin faturalarını Batı servisleri ile paylaşması bekleniyor ancak CIF temelinde yapılmış bir anlaşmanın ödemesi, kargo limana vardıktan sonra yapılacaksa kargo yola çıktığı andaki faturanın ne kadar geçerli olacağı ve bunun sistemdeki açığı kullanmak için kullanılıp kullanılmayacağı da tam bir karmaşa.

Yani özetle bu “ambargo” daha da fazla karmaşa doğurmaktan başka bir işe yaramadı. Üstüne üstlük zaten Rusya’nın ham petrol alıcısı olan Çin, Hindistan ve Türkiye gibi ülkelerin bu ambargoya destek vermemesi ile en başından sakat doğmuş oldu. Zaten başta AB olmak üzere Batı’nın kendi içinde uyguladığı ambargolara bile sürekli “istisnalar” eklemesi de bu karmaşanın boyutunu görmek için güzel bir örnek teşkil ediyor.

Kendince Rusya ham petrolünün ithalini “kesinlikle” yasaklayan AB önce Druzba boru hattından gelen ham petrolü ambargo dışında bırakmış, 5 Aralık’ta başlayan ham petrol ve petrol ürünleri ambargosunda ise LPG ithalatına istisna uygulamıştı. Dahası, Bulgaristan rafinerilerine 2024 sonuna kadar Rus ham petrolü ithal etme hakkı verilirken Hırvat rafinerilerine de 2023 sonuna kadar Rus menşeili vakum gazyağı (VGO) ithalatı hakkı verdi. Şimdi de İtalya’daki aslen Rus Lukoil şirketine ait olan ISAB rafinerisine imtiyaz verilip verilmemesi konuşulmakta. Yani özetle AB her sıkıştığında kendi ambargosunu kendi deldiği için kimin neyi ne kadar ciddiye alacağını görmek zor. Tavan fiyat uygulamasına maruz kalacak herhangi bir G7 ve AB dışı ülkenin, AB’nin kendi üyelerine uyguladığı imtiyazları işaret ederek itiraz etmesi durumunda nasıl bir tepki vereceğini ben açıkçası merak ediyorum.

Peki bu fiyat sınırlaması ne getirir? Muhtemelen Rusya açısından ham petrol ihracatı kısmında çok bir şey değişmez. Rusya şimdiden AB’ye ihraç ettiği ham petrolün çok büyük bir kısmını başta Asya olmak üzere AB dışına yönlendirmeyi başardı. Ancak muhtemel asıl etki motorin piyasasında olacak ve Rusya AB’ye ihraç ettiği motorin hacminin tamamını başka ülkelere yönlendirmekte başarısız olacak gibi gözükmekte. Bu durumda Rusya hem ihracat gelirlerini kaybedecek hem rafineri kapasitesindeki kayıpları nedeniyle diğer petrol ürünlerinin arzında sorunlar yaşayacak hem de ham petrol üretiminde meydana gelecek bir düşüşten kaçamayacak. Bütün bunların Rusya üzerindeki etkileri büyük olasılıkla hemen ortaya çıkmayacak olup tahminen 2023 yılının ikinci yarısından itibaren hissedilmeye başlanacak.

Görünen o ki mevzubahis etkiler yalnızca Rusya’nın sorunu olmayacak ve Akdeniz motorin piyasası başta olmak üzere tüm uluslararası piyasalarda baş gösterecek. Diğer taraftan Kuveyt’in 1,4 milyon varil/gün kapasiteli Al Zour rafinerisi gibi projelerin gecikmesi de işleri daha karmaşıklaştırıyor. 5 Aralık ambargosunun ilk dalgası olarak Türk Boğazları’ndan gemi geçişlerinde ek belge istendiği ve bunun çeşitli gecikmelere yol açtığı gibi haberler söz konusu ve dahası bu ambargonun ikinci dalgasının etkilerini büyük ihtimalle Şubat 2023 ve sonrasında hissetmeye başlayacağız. Ukrayna’da gerçekleşecek bir barışın bırakın Şubat 2023’ü, 2023 yılının sonuna kadar bile oluşması çok düşük ihtimal olduğu için daha da karmaşıklaşan bir piyasa bizi bekliyor olacak. Yeni yıla günler kala içinizi ferahlatmak isterdim ancak bu yeni karar ve beraberinde getirdiklerinin yanı sıra başta Polonya olmak üzere bazı AB Üye ülkelerinin daha düşük bir tavan fiyat uygulama olasılığı veya Druzba boru hattından yapılan ithalatın da yasaklanması gibi baskıları da düşününce maalesef bu pek de mümkün olamıyor.

Son olarak bu vesileyle; gerek ülkemiz gerekse tüm Dünya için çok önemli süreçleri barındıracak olan 2023 yılının hepimize dilediğimizce mutluluk, huzur, sağlık ve başarı getirmesini diliyorum…