Sohbet Karbuz’la A’dan Z’ye uluslararası enerji piyasaları 1. bölüm

OME Hidrokarbonlar Direktörü Sohbet Karbuz, 360° Enerji programında Petroturk TV Genel Yayın Yönetmeni Emin Kaya’nın konuğu oldu.

Pandemi ile birlikte rekor düşüş yaşayan ve eksi fiyatları gördüğümüz petrol piyasalarında aşı ve salgının etkisi ile birlikte dalgalanma yaşanıyor. Tüm bu gelişmelerin ışığında küresel petrol talebinde toparlama beklentileri, arz ve petrol fiyatlarının seyrine ilişkin olarak 2021 ve sonrası için beklentileriniz ve öngörüleriniz nelerdir?

Biliyorsunuz ki 2020 yılı oldukça sıkıntılı geçmişti. Özellikle Mart ayındaki fiyaskoyla sonuçlanan OPEC toplantısından sonra dünya petrol piyasaları bir arz şoku yaşamıştı. Pandemi ile birlikte bir de talep şoku işin içerisine girince fiyatlarda hızlı bir gerileme gördük. Fiyatlar şimdiye kadar hiç görülmemiş bir şekilde -36 doların altına kadar düştü. Ondan sonra gördüğümüz toparlamada şu anda petrol fiyatları 50 doları üstüne çıktı. Bunun temel nedeni özellikle aşı bulunmasından sonra ve kısıtlamaların kısmi olarak kaldırılmasından dolayı talepte hızlı bir toparlanma beklentisi oluşmasaydı. Ekonomik gelişmedeki beklentilerin şekillenmesi ile beraber iyimser bir hava da doğdu. Son yapılan OPEC toplantısında Suudi Arabistan’la Rusya yine karşı karşıya geldi. Karşılıklı restleşmeler sonucunda Suudi Arabistan ben gönüllü olarak petrolü 1 milyon varil azaltacağım diyerek ortaya çıktı. Bunun da fiyatlara etkisi hızlı bir şekilde yansıdı. Talebin hızlı bir şekilde artmasının beklendiği bir ortamda bu gibi olayların olması tabii beklentileri daha da çok yukarı çıkardı. Genel olarak baktığımız zaman şu andaki beklenti, petrol fiyatlarının bu sene sonuna doğru daha da yukarı çıkacağı yönünde. Bunun altında da bu yılın özellikle ikinci yarısından sonra toparlamanın daha hızlı olacağı beklentisi yatıyor. Sonraki dönemde ne beklenir? Bir anlamda OPEC ülkelerinin ne yapacağına diğer taraftan Amerika’daki petrol üreticilerinin nasıl bir strateji yürüteceğine bağlı fakat nihai olarak beklenti talebin bu sene içerisinde olmasa bile özellikle Aralık ayından sonra pandemi öncesi seviyelere geleceği yolunda. Tüm bu gelişmeler de fiyatları yükseliş eğilimine sokar.

“LNG FİYATLARI 10 KAT ARTTI”

Benzer soruyu LNG için de sormak istiyorum. LNG piyasalarında arz-talep dengesi ve fiyat beklentileri için neler söylersiniz?

LNG piyasası geçen seneye zaten sıkıntılı bir şekilde girmişti. Aynı petrol piyasasında olduğu gibi LNG’de de arz fazlası vardı. Bu arz fazlası zaten fiyatlara bir şekilde yansımıştı. Özellikle 2019 yılı ortalarından itibaren bu durumu görüyorduk. Çünkü 2019’da LNG piyasalarında rekor bir kapasite artışı ve rekor bir nihai yatırımı görmüştük. Bu zaten fiyatları baskılıyordu. Ondan sonraki süreçte pandemi vesaire derken LNG fiyatları 2 doların altına indi. Fakat şu ana geldiğimiz durumda 2 dolardan 20 dolara geldik. İyimser hava burada da geçerli oldu. Kömürden gaza geçişin talebi daha da artıracağı yönündeki beklentiler burada da fiyatları yukarı çekti. LNG’de önemli olan iki unsur var. Birincisi Bu kışın nasıl geçeceği ki Türkiye’de oldukça ılıman geçiyor. Asya piyasasında biraz daha kışın soğuk geçeceği tahmin edildiği için bu fiyatları yukarı seviyeye çekmekte önemli bir rol oynuyor. Yani önemli bir unsur sıcaklık. İkinci unsur Avrupa’daki doğal gaz stoklarının erime hızı. Fiyatları sadece bu ikisi belirleyecek. Özetle şunu söyleyebiliriz ki; hem petrol hem LNG hem de doğal gaz piyasasında görülen şu ki; volatilite çok arttı. Bu sebeple 2020 yılı enerji tarihine çok ilginç bir vaka olarak girmiş olacak. Çok tuhaf bir yıl oldu.

“BAZI ÜLKELER UCUZA VE ZARARINA LNG SATMAK İSTEMEDİ”

Ülkelerdeki gelişmeleri ve LNG’deki son yaşananları göz önüne aldığınızda LNG piyasasının geleceği ile ilgili neler söyleyeceksiniz?

Arz tarafında artış söz konusu olacak. Şu ana kadar 2020 yılında nihai yatırım kararı alınmış tek bir proje var. Beklenti çok daha fazlaydı. Ama pandemi ve şirketlerin yatırım bütçelerini kısması bu şişkinliği biraz alacak. Pandemi döneminde birçok LNG tesisi bakıma girdi. Bazı üreticiler, örneğin Mısır Mart’tan Ekim sonuna kadar LNG satmadı. Çünkü maliyetler bunu karşılamayacaktı. Kısacası zararına LNG satmadı. Üretimi kısma emri verdi. Bu da şirketlerin pek duymak istemediği bir durum. Özetle ülkeler ucuza ve zararına LNG satmak istemedi. İthalatçılar için çok güzel bir fırsat oldu. Fakat bu rahatlık belirli bir süre devam etti.

“ÖNÜMÜZDEKİ BİRKAÇ SENE İÇERİSİNDE LNG FİYATLARININ BASKI ALTINDA OLDUĞUNU GÖREBİLECEĞİZ”

Her ne kadar bazı ötelemeler olduysa da tabii ki bundan sonra yatırımlara devam edilecek. Pandemi ve ekonomik gelişme haricindeki olaylarla karşı karşıya kalan bazı ülkeler mevcut. Mesela Mozambik’teki LNG güvenlik sorunuyla karşı karşıya bu da projenin biraz gecikmesine sebep olabilir. Ama ortada hala bir fazlalık var. Bu fazlalığın önümüzdeki 3 ila 5 sene içerisinde erimesi beklenen bir durum değil. Belki önümüzdeki birkaç sene içerisinde LNG fiyatlarının baskı altında olduğunu görebileceğiz. Bu tabi mevsimsel olarak değişiklik gösterecektir. Yeni bir dalgalanma ve kapanma olacak mı ve bunlar olacaksa hangi ülkelerde olacağı bu noktada çok önemli. LNG piyasasına baktığımız zaman en çok talep büyümesinin beklendiği yer Asya. Dolayısıyla Asya piyasası derken de Çin, Japonya ve Güney Kore başı çekiyorlar. Çin’de durum olacak, Japonya’da kömürün durumu nasıl gelişme gösterecek önümüzdeki 5 yıl içerisinde bunların gidişatı çok önemli. Fakat yapılan tahminlere baktığımız zaman 5 yıl içerisinde hala böyle dengeye gelmeye çalışan bir sektör ile karşı karşıya kalacağız. Toplam doğal gaz talebi içerisinde LNG’nin payının artacağını söyleyebiliriz.

Fakat bunun yanında LNG konusunda bir dezavantaj da oluşmaya başladı. Dünya gaz talebindeki artışta LNG önemli bir rol oynayacak diye bekleniyordu fakat LNG dolayı olan metal emisyonları sorusu gittikçe ön plana çıktı. Burada ciddi bir ikilem görüyoruz. Bazı ülkelerin lobi faaliyetlerinin belli etkisi ile LNG ve boru gazı arasındaki çarpışmanın daha da hızlandığını söyleyebiliriz.

“YEŞİL MÜTABAKAT VE YEŞİL HİDROJEN FURYASI ŞİRKETLERİ ZORA SOKTU”

Avrupa enerji piyasalarında ciddi bir dönüşüm yaşanıyor. Bu dönüşüm enerji piyasalarındaki birçok sektörü de kapsıyor. Tüm bu dönüşüm ve gelişmelere ilişkin neler söylemek istersiniz?

Avrupa enerji piyasalarının nereye gideceği pek bilinmiyor. Çünkü olay tamamen politize edilmiş durumda. Politikacılar tarafından gerçekleşen bu olay sonucunda zaten halka öyle bir temayül vardı. Pandemide halk sağlığı, kamu sağlığı önceliklendirilmeli diye beklenirken önceliğin iklim krizine verildiğini gördük. Paketler açıklandığında aslan payı diyebileceğimiz önemli bir miktarın iklim krizine yatırılacağını izledik. Daha sonra ‘Yeşil Mütabakat’ ve ‘Yeşil Hidrojen’ furyası şirketleri zora soktu. Hidrojenin birçok rengi var. Avrupa Birliği rengi konusunda ısrar ediyor. Ama bu tanım da yavaş yavaş ortadan kalkacak. Bunun yerine temiz hidrojen ve kirli hidrojen tanımlarına geçilmesi yönünde görüşler söz konusu. Şu andaki yaygın görüşte bütçe sebebiyle ‘Yeşil Hidrojen’in öne çıktığını görüyoruz. Burada da AB’nin yeşil hidrojen kararıyla ilgili spekülasyonlar yapılabilir.

Bunun için yenilenebilir enerji kısmına bakmak lazım.

“AB DOĞAL GAZDAKİ ‘DOĞAL’ İBARESİNİ ÇIKARMAYA ÇALIŞIYOR”

Yeşil hidrojen dediğimiz zaman güneş ve rüzgardan elde edilen elektriğin elektroliz yöntemi ile hidrojene dönüştürülmesi söz konusu. Bu durumun arka planına baktığımızda ise; Avrupa’da rüzgar ve güneş kapasitesinde şişkinlik var. Bu şişkinliği elektrolizle hidrojen üreterek bunu da belli oranda doğal gaza karıştırarak giderebiliriz diye düşünüyorlar. Özellikle bir yönlendirme yapılıyor diye düşünüyorum.

“HİDROJEN PARA KAZANDIRACAK ÖNEMLİ BİR SEKTÖR OLACAĞI İÇİN HERKES HİDROJENE İLGİ DUYMAYA BAŞLADI”

Bunu yaparken AB, bir şey daha söyleyerek doğal gazdaki doğal ibaresini çıkarmaya çalışıyor. Yani doğal gaz nihayetinde bir fosil yakıttır dolayısıyla bu doğal gazın karbondan arındırılması lazım. Bu da tam anlamıyla sonuç vermeyeceği için Avrupa yeşil hidrojene yönelmek istiyor. Bu durum özellikle doğal gaz ithalatçıları konusunda ciddi bir baskı oluşturacaktır. Çünkü insanların yapılmış kontratları var. Bu sayede hem ithalat miktarı azalır hem de iş olanağı sağlanmış olur diye düşünülüyor. Bu tür görüşler birçok Avrupalı şirketten talep görüyor. Çünkü şirketler için ileride para hidrojenden sağlanacak. Hidrojen para kazandıracak önemli bir sektör olacağı için herkes hidrojene ilgi duymaya başladı. Bunun da nedenlerinden bir tanesi garantili iş olması bunun için de AB’nin vaat ettiği sübvansiyonlar. Bu sübvansiyonları göz ardı etmemek lazım. AB yenilenebilir enerjiye 2009 ila 2019 arasında 60 milyar dolar sübvansiyon verdi. Uzun vadede doğal gazın şu anki mevcut durumuyla yasaklanması değil de kısıtlama söz konusu olabilir. Türkiye’de bu konuda GAZ-BİR’in önemli çalışmaları söz konusu.

“AVRUPA PİYASASINDA ARTIK BİYOLNG’DEN BAHSEDİLİYOR”

Avrupa piyasasında artık biyoLNG’den bahsediliyor. Karbondan arındırılmış gazının sıvılaştırılması ile elde ediliyor. AB’de gazın rolünün azalmasını bekleyemeyiz. Çünkü her şeyi rüzgar ve güneşten karşılayamazsınız. Petrolsüz ve gazsız bir yaşam düşünmek çok zordur. Petrol ve doğal gaz kullanmayalım demek hiçbir şey yapmayalım demekle benzerdir. Bazı yeşilciler doğayla doların rengini birbirine karıştırıyorlar.

“KUZEY AKIM 2 PROJESİNİN ENGELLENEBİLECEĞİNİ TAHMİN ETMİYORUM”

Kuzey Akım 2 boru hattı projesi ABD ve bazı Doğu Avrupa ülkeleri tarafından engellenmeye çalışılıyor. Rusya’da bu hattın yapımı konusunda ısrarcı. Bu proje Rusya Avrupa piyasalarının geleceğinde bundan sonraki süreçte nasıl bir rol oynayacak ve proje gerçekten engellenebilir mi bu konu hakkındaki fikirlerinizi bizimle paylaşmanız mümkün mü?

Soruyu sondan başlayarak cevaplayacak olursak yapılmış Kuzey akım 2 boru hattında bir sorun çıkacağını kişisel olarak beklemiyorum. Ruslara Almanya destek verdiği sürece bu projeyi bitireceklerdir ki destek de veriyor. Avrupa Birliği’nde bu konuda çıkan bazı çatlak sesler var. Ama Almanya şunu söylüyor; en güvenilir gaz Kuzey Akım 2’den alınacak gazdır çünkü Ukrayna üzerinden transit riskini bertaraf etmiş oluyor. Bu konuda Rusya ve Avrupa Birliği açısından konuya farklı bakmak gerekiyor. AB’deki bazı ülkeler Ukrayna üzerindeki geçişin devam etmesini ve hatta mümkünse eski miktarlarda devam etmesini istiyor çünkü eski miktarlarda devam etmez veya o geçiş ortadan kalkarsa Ukrayna’nın 3,5 milyar dolar yıllık bir zararı olacak. Biz AB olarak bunu niye sübvanse edelim diye düşünüyorlar. Yani aradaki fark maddiyata dayanıyor. Bazı Avrupa ülkeleri ben gazı doğrudan alacağım diyor. AB komisyonundaki bazı gruplar bunu engellemek için bunun önüne geçmek istiyor. Buradan çok fazla bir şey çıkacağını tahmin etmiyorum.

Diğer taraftan baktığımızda Avrupa Birliği’nde bir endişe de Rus gazına olan bağımlılığın artması. Uzun vadede baktığınızda 7-8 yıl içerisinde Avrupa’da Gazprom Anlaşmalarının sona ereceğini görüyoruz. Bunun yerini ne dolduracak? Avrupa’nın Rusya, Norveç ve Cezayir olmak üzere 3 temel gaz tedarikçisi var. Norveç üretiminin azalacağı hemen hemen herkes tarafından kabul görmüş bir durum. Diğer taraftan Cezayir’in de Avrupa’ya doğal gaz ihracatının artmayacağı durumu söz konusu. Cezayir gazının LNG’ye yöneleceğine dair de elimizde ciddi göstergeler var. Bu çerçeveden baktığınız zaman önümüzdeki 6 ila 7 yıl içerisinde sona erecek önemli miktarda Gazprom kontratı var. Peki bu durumda Gazprom’la kontratlar uzatılmazsa bunun yerini kim dolduracak? Geçmiş birkaç yıl içerisinde yapılmış projeksiyonlara baktığınız zaman Avrupa’nın doğal gaz ithalatı 2030’da 2019 yılı ile karşılaştırıldığında en fazla 10-15 milyar metreküp artacak. Bunun 10 milyar m3’ünü TANAP karşılayacak öteki tarafta ne yapacağız durumu ortaya çıkıyor. İşte hidrojenin burada devreye girip yükü üzerinden atması bekleniyor. Hidrojen, karbonu azaltılmış gaz ve LNG; Rusya’nın gelecekteki en büyük rakiplerinden biri olacak. Başka alternatif yok, kapasite belli ortada.

“AMERİKA’NIN BÖLGEYE OLAN İLGİSİ ÇOK FAZLA”

Geçtiğimiz günlerde Güney Doğu Avrupa’yı yakından ilgilendiren çok önemli art arda 3 tane gelişme oldu. TAP’dan ticari gaz akışı, Hırvatistan’ın FSRU ticari operasyonu ve Sırbistan’ın Türk akımından gaz alımı başladı. Bu gelişmeler ışığında baktığımızda bölge doğal gaz piyasalarını önümüzdeki yıllarda ne gibi gelecek ve gelişim bekliyor?

AB Komisyonu doğal gaz arz güvenliği dendiği zaman daima Doğu ve Güneydoğu Avrupa’yı göz önüne alıyordu. Çünkü o bölge doğal gazda Rusya’ya neredeyse tamamıyla bağlı olan bir bölge. 2009 Rusya -Ukrayna arasındaki gaz akışının kesildiği zaman en çok etkilenen bölge bu bölge olmuştu. O yüzden AB komisyonu çeşitli projelere öncelik vermişti. Böylece Doğu ve Güneydoğu Avrupa’nın gaz arz çeşitliliğini arttırmaktı. Asıl amaç buydu. Bu da şuan yavaş yavaş faaliyete geçiyor. AB’nin bu konuda izlediği stratejinin hayata geçtiğini görüyoruz. O açıdan doğal gaz arz güvenliği için olumlu gelişmeler yaşanıyor. Jeopolitik olarak yansıması nasıl olacak diye baktığımızda ise burada Amerika’nın bölgeye olan ilgisinin çok fazla olduğunu görüyoruz. Bu piyasalarda Gazprom da güç kaybetmek istemiyor fakat yapacağı pek de bir şey kalmadı. Yeni gelen yönetim tahminen bu politikayı devam ettirecektir. Ama artık orada olaylar dengeye girmiş durumda. Bölgede çok fazla değişiklik olacağını tahmin etmiyorum. Genel olarak baktığımız zaman Avrupa şunu söylüyor;  ben doğal gaz arz güvenliğini hemen hemen sağlamış durumdayım ama bunu genel Enerji güvenliğine nasıl yayarım şu andaki hedef bu.

‘ENERJİ TİCARET MERKEZİ OLMANIN BİR NUMARALI ŞARTI POLİTİK İSTEKTİR; BU İSTEK DE TÜRKİYE’DE MEVCUT’

Ülkemizin çok önemli misyonlarından biri olan enerji ticareti merkezi olma yolunda hayata geçirilen projeleri de göz önüne aldığınızda bu vizyonu nasıl değerlendiriyorsunuz? Türkiye bu hedefe ulaşmak için neler yapmalı?

Türkiye bu konuda çok önemli adımlar attı. Enerji ticaret merkezi olmak önemli bir vizyondur ama bunun bir numaralı şartı politik istektir. Bu politik istekte Türkiye’de mevcut. Ondan sonra teknik şartlara bakmak lazım. Bunun için birçok kriter sayabiliriz. Ama Türkiye için bir vizyon çizilecek ise temel kritere odaklanmak lazım. Bir gaz ticaret merkezi olmanın mantığı gaz fiyatının belirleneceği yer olmaktır. Peki mevcut şartlar altında Türkiye’ye gelen doğal gazın Avrupa’ya iletilmesinde fiyat belirlenebilmesi mümkün mü? Şu andaki şartlarda mümkün değil. Çünkü siz gazı uzun vadeli kontratlar ile alıyorsunuz ve bu kontratlarda ‘Nihayet Teslim Noktası’ şartı var. Böyle olunca bizim şu andaki vasfımız doğal gaz transit merkezi olmak. Bunu bir otobüs garı gibi düşünün. Bir sürü yerden alınan gaz Avrupa’da birkaç yere taşınıyor. Biz sadece taşıyıcıyız yani fiyatı biz belirleyemiyoruz. TAP’ta durum böyle değil. Türk Akım 2’de de fiyatı belirleyen Gazprom. Biz şu anda doğal gaz transit merkeziyiz gerçek anlamda bildiğimiz gaz ticaret merkezi değiliz. Bunun olması için nihai teslim noktası gibi kriterlerin bütün kontratlarda kalkması lazım. Gazı biz alıp biz satmalıyız. Şu andaki mevcut şartlarda biz ticaret merkezi olamayız. Bu prosedürler aşılınca ilerleyen dönemlerde mümkün olabilir. Çoklu girişi sağlasak da çoklu çıkışı sağlama noktasında yapılması gerekenler var. Fakat çok güzel olumlu gelişmelerimiz söz konusu. Sakarya doğal gaz sahasından gaz üretmeye başlayacağız ve belki de başka keşifler beraberinde gelecek. Doğal gaz ticaret merkezi olma hedefinde bu gelişmeler bize çok çok yardımcı olacaktır. Bunlar için sadece birazcık zamana ihtiyaç var. Çok kısa vadeli bakmamak lazım. Kısa vadede doğal gaz ticaret merkezi olamayız şartlar buna şimdilik müsaade etmiyor. Politik istek oldukça tüm bu süreçleri tamamlayabileceğimizi düşünüyorum. İleride her şeyin değişmesi mümkün.