Enerjide 200 milyar dolarlık proje seti

Enerjide 200 milyar dolarlık yatırım hedefi

Enerjide 200 milyar dolarlık bir proje seti hazırladıklarını ifade eden Bakan Bayraktar: “Bu projelerimizin içerisinde yenilenebilir, nükleer, doğal gaz-petrol aramacılık, doğal gaz-petrol ve elektrik altyapı projelerimiz, enterkonneksiyon projelerimiz var” dedi.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar yeni dönemde Türkiye’nin enerji yol haritasına ilişkin bir grup basın mensubuna açıklamalarda bulundu. Alparslan Bayraktar yenilenebilir, nükleer, doğal gaz, petrol ve elektrik altyapısının aralarında bulunduğu 200 milyar dolarlık proje setiyle hazırlandıklarını söyledi. Bayraktar, Karadeniz gazı, Akkuyu ve yeni nükleer projeleri, enerji iş birlikleri ve yerlileşme ile ilgili açıklamalarda bulundu.

Yaptığı açıklamada iki temel görevlerinin olduğunun altını çizen Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, Bakanlığın temel görevinin vatandaşlara kesintisiz, kaliteli ve ucuz enerji tedarik etmek olduğunu dile getirdi. Bayraktar: “Türkiye’de Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın temelde bir tane görevi var; vatandaşlarımıza kesintisiz, kaliteli ve ucuz enerjiyi tedarik etmek. Türkiye, enerji talebi sürekli büyüyen bir ülke. Birinci önceliğimiz artan talebe karşılık arz güvenliğini sürdürülebilir bir şekilde sağlamak. İkinci husus, Türkiye maalesef hepinizin bildiği gibi enerjide dışa bağımlı. Bugün itibarıyla birincil enerji kaynağı dediğimiz kaynakların yaklaşık yüzde 70’ini ithal ediyoruz. Türkiye bugün ham petrolde yüzde 92 dışa bağımlıdır. Onun için Gabar keşfi, o bölgedeki aramalar, Türkiye’nin diğer bölgelerindeki aramalar çok kıymetli. Petrolün yüzde 92’sini, doğal gazın yüzde 99’unu ithal ediyoruz. Dolayısıyla artan talebi karşılamamız lazım ve dışa bağımlılığı da düşürmemiz lazım” dedi.

“ENERJİDE KÖKLÜ BİR DEĞİŞİME İHTİYAÇ VAR”

30 yıl içinde ulaştırmadan binalara, sanayiden tarıma ve enerjiye, bütün alanlarda çok büyük köklü bir dönüşüme ihtiyaç olduğunu belirten Bakan Bayraktar: “Bütün dünyanın gündeminde iklim değişikliğiyle mücadele var. Türkiye olarak biz de artık Paris İklim Anlaşması’nın tarafıyız. Ama onun daha ötesinde, 2021 yılında Cumhurbaşkanımız dünyaya şunu ilan etti. Türkiye 2053 yılında, yani 30 yıl sonra karbon nötr bir ekonomi olacak. Önümüzdeki 30 yıl içerisinde ulaştırmadan binalara, sanayiden tarıma ve enerjiye, bütün alanlarda çok büyük köklü bir dönüşüme ihtiyaç var. Mesela ulaştırmada elektrikli araçlar çok yoğun bir şekilde kullanılmaya başlanacak, elektrikleşme her alanda artacak. Dolayısıyla enerjide bu üç temel açmazla uğraştığımız bir dünya var. Ve enerji işinin doğası şöyle: Biz saniyelerle iş yapıyoruz, yani benim her an elektriği size sağlamam lazım. Her saniye ocakta doğal gazın olması lazım ve akaryakıta her istediğiniz anda erişmeniz lazım. Dolayısıyla saniyelerden 100 yıla giden süreçteki bir alanı yönetiyoruz. Mesela Akkuyu Projesi 60+20 yıl, yaklaşık 80 yıllık ömrü olan bir santral. Hükümetler arası anlaşmalar, izinler, çevre gibi konuları tamamlayıp kazmayı vurduğunuz zamandan 80 sene sonrası 2100 yılı. Birçok disiplinin bir arada olduğu ve uluslararası ilişkilerin önemli olduğu bir alan. Dolayısıyla temel hedeflerimizden bir tanesi şu: Arz güvenliğini kesintisiz şekilde sağlamak. Bunu mümkün olan en rekabetçi, en ucuz şekilde sağlamak. Ama bunu sağlarken de yerlileşmeye, yani yerli kaynağın kullanımına azami ölçüde önem vermek gibi bir vizyon ve hedefle yola çıkıyoruz.”

Bayraktar açıklamalarının devamında şöyle konuştu: “İklim değişikliği sadece bu Bakanlığın değil, diğer bakanlıklarımızın da görev alanında. Türkiye’nin önümüzdeki 5 yıl ve sonrasında yatırımda, istihdamda, üretimde çok köklü bir değişiklik içinde olması lazım. Daha farklı ve katma değerli ürün üreten bir ekonomi haline dönmesi gerekiyor. Benim esas işim elektrik, doğal gaz ve akaryakıt fiyatlarını mümkün olduğu kadar aşağıda tutabilmek. Ama Türkiye’nin ekonomideki temel açmazlarından bir tanesi cari açık ve bu cari açığın temel sebeplerinden bir tanesi, maalesef enerji ithalatı, bahsettiğimiz dışa bağımlılık hadisesi. 2022 yılı için 96,5 milyar dolarlık ithalat yaptık. Malum dünyada petrol ve doğal gaz fiyatları izah edilenin ötesinde bir noktaya geldi. Dolayısıyla bu kadar büyük bir enerji ithalatıyla ekonomide de köklü bir değişimi-dönüşümü yapmak mümkün değil. Biz Türkiye’nin dış politikasıyla, milli güvenlik politikalarıyla, sanayi politikalarıyla, istihdam politikalarıyla ve iktisadi politikalarıyla eşgüdüm ve uyum içerisinde politikalar geliştiriyoruz.”

“GÜNDEMİMİZDE YERLİLEŞME VAR”

Bakanlığın gündeminde yenilenebilir alan, pil, batarya teknolojileri, petrol, doğal gaz aramada kullanılan ekip-ekipman, elektrik üretiminde kullanılan diğer ekipmanların yerlileşme süreci ile ilgili çok önemli konular olduğunu söyleyen Bayraktar: “2017 yılında güneş enerjisiyle alakalı Konya-Karapınar’da bir proje anons ettik, adına YEKA dedik. Aslında YEKA’lar o bütüncül bakışın bir yansımasıydı. Dedik ki; Konya-Karapınar’da bin megavatlık santral kurun, belli bir süre de sizden elektriği alacağız. Siz burada kullanacağınız panelleri Türkiye’de üreteceksiniz. Minimum yüzde 60-65 yerlileşme hedefiyle yola çıktık. Dolayısıyla olaya sadece yakıt anlamında bakabilir, elektriği doğal gazdan üreteceğiz diyebilirdik. Ancak güneşten, yerli yenilenebilir kaynaktan üretiyoruz. Onun yanında istihdama, üretim ve ihracata etkisi olan bir tesisi yaptırmayı da bu programın içerisine koyduk. Bu konuda yatırım iştahını da yapacağımız düzenlemelerle, ortaya koyacağımız vizyonla sağlamayı hedefliyoruz. Önümüzdeki dönemde proje odaklı bir çalışmayı daha yoğun sürdürme amacımız var. Bizim önümüzde proje seti ve portföyü var. Bunların 2035 yılına kadar startını verip bir kısmını tamamlamamız gereken, bu dönemde başlayıp biten, bir kısmı başlayacak, bir kısmı başlamak için hukuki altyapısı hazırlanacak yaklaşık 200 milyar dolarlık projelerimiz var” diye konuştu.

‘TÜRKİYE NÜKLEERDE 20 BİN MEGAVATIN ÜZERİNDE KURULU GÜCE SAHİP OLACAK’

Akkuyu’da çok büyük bir çalışma yapıldığını ve buranın dünyanın en büyük nükleer şantiyesi olduğunun altını çizen Bakan Alparslan Bayraktar: “Nükleer, düşük karbonlu ekonomiler için dünyanın en çok ihtiyaç duyacağı alanlardan. Akkuyu’da 4 tane reaktör aynı anda yükseliyor. Seneye elektrik üretmeye başlayacağız. İkincisini-üçüncüsünü yapmayla alakalı da önemli çalışmalarımız var. Rusya’yla yaşanan kriz konusunda şunu söyleyeyim: Biz enerji diplomasisini geçmiş dönemde yoğun bir şekilde kullandık, bundan sonraki süreçte de enerji diplomasisi bu Bakanlığın temel gündem maddelerinden. Nükleerdeki hikâye devam ediyor, ikinci santral veya lokasyon Sinop olacak. Bizim Trakya’da mutlaka bir nükleer santrale sahip olmamız lazım. Bu arada Akkuyu’da olduğu gibi veya Sinop, Trakya’da planlanan santraller gibi konvansiyonel, büyük çaplı nükleer santrallerin dışında İngiltere ve Amerika’yla küçük modüler reaktör denilen ve Türkiye’de de üretimin daha yerlileşme imkânı olduğu yeni bir teknoloji üzerinde çalışıyoruz. Aslında 2019’dan beri çalışıyoruz ama bu dönem biraz daha yoğun bir şekilde devreye girebilecek bir şey olacak. Türkiye, 2050’lere geldiğinde 20 bin megavatın üzerinde nükleer kurulu güce sahip olacak. Yani neredeyse 4 tane Akkuyu büyüklüğünde. Bunların bir kısmı dediğim gibi büyük ölçekli santraller olabilir ama bir kısmı özellikle sanayimizin enerjideki dönüşümü için çok önemli olan küçük modüler reaktörler.

“NÜKLEER BİZİM İÇİN ÖNEMLİ”

2030’lara doğru bu teknoloji kapsamında Türkiye’de üretim ve kurulumla alakalı planlamamız var. Dolayısıyla nükleerde sadece Rusya’yla, Güney Kore’yle, Çin’le görüştüğümüz büyük santrallerin ötesinde böyle bir alan da açıkçası bizim için önem arz ediyor. Bu arada, hem ikinci santral hem Trakya’yla alakalı şunu da söyleyeyim: Rusya, Güney Kore ve Çin’le görüşmelerimiz şu anda devam ediyor. Elbette ki hükümetler arası anlaşma, Meclis’e giden anlaşmalar, dolayısıyla oraya gidip oradan da onaylanan şeyleri daha sonra izin süreçleri ve inşaatları inşallah başlayacak. Fransa’yla Akkuyu’da çalışıyoruz, Fransa’dan üçüncü taraf bağımsız denetimle alakalı çok ciddi destek alıyoruz. Akkuyu Ruslara bırakıldı gibi eleştiriler var. Orada birçok farklı paydaş var, farklı bağımsız denetim kuruluşları var, dolayısıyla nükleer kendi başına bırakılmış bir alan asla değil. Biliyorsunuz yakıt sahaya geldi, o törene Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun Başkanı Grossi’de geldi. Biraz önce saydığım ülkelerle şu anda devam eden bir süreç var ama yarın Fransa’yla da bir şey gelişebilir, çünkü Fransa da nükleerde çok önemli bir ülke” dedi.

ENERJİDE YATIRIM SÜREÇLERİ

Enerjide yeni yatırım ve reform sürecinin başlatılması ve uygulanmasının temel hedeflerinden olduğunu aktaran Bayraktar, projelere uluslararası finansman sağlanabileceğini ve bunlar için hem hukuki altyapıyı hem finansal altyapıyı hem de teknik altyapıyı hazırlamak istediklerini dile getirdi. Bayraktar şöyle konuştu: “21 yıllık AK Parti döneminde, Cumhurbaşkanımızın liderliğinde enerjide çok büyük bir dönüşüm oldu. Devlet kontrolü ve yatırımında devam eden ve 30 bin MW’lık bir kurulu gücümüz var. Bugün, Türkiye’nin geldiği noktada 105 bin MW kurulu gücümüz var ve bu yatırımın tamamını özel sektör yaptı. Özel sektör, Türkiye’deki siyasi, ekonomik istikrara, ülkenin geleceğine olan inancından dolayı bu yatırımları yaptı. Yaklaşık 100 milyar dolar sadece bu alana yatırım yapıldı. Rusya Ukrayna savaşı öncesinde enerji fiyatları yükseldi sonra da savaş oldu. Sadece Türkiye’de değil dünyada çok ciddi bir finansal sıkılaşma döneminden geçiyoruz. Bir de 6 Şubat depremini yaşadık. Böyle bir ortamda bu 5 yıl ve sonrası için biz de tekrar enerjide yatırımlarla alakalı portföyü çeşitlendirme, daha güçlü yabancı yatırımı çekme sürecinin içerisine giriyoruz. Yatırım alanlarımız ortaklarımıza ve dünyadaki herkese açık. Bu alanda Körfez ülkeleri, Avrupalı şirketlerle farklı ülkelerden şirketler de var.”

“ENERJİDE DIŞA BAĞIMLILIK KADER DEĞİL”

Milli Enerji ve Maden Politikası ile petrol ve doğal gazda temel stratejinin değişikliğe uğradığını söyleyen Bayraktar: “Türkiye Petrolleri 1954’te kurulmuş, aslında çok eski, çok köklü bir kurumumuz. Fakat o günkü bakışla Türkiye’nin altında petrol yok, olsa da atık petrol gibi vs. anlayışıyla aslında ciddi anlamda arama yapılmıyordu. Amerika’da 1 senede yapılan sondajı biz 50 senede yapıyoruz. Bu aslında siz yeraltında ne var-ne yok bakmıyorsunuz demek. İşte o günkü imkânlar ve bakış açısı sonucu öğrenilmiş çaresizlik ile enerjide dışa bağımlılık adeta bir kader gibi algılandı. Bizim temelde bugünkü yaklaşımımız şudur: coğrafya evet kader, ama enerjide dışa bağımlılık kader değildir. Bunu söylerken retorikten ibaret söylemiyorum. 2016’dan sonra dünya ölçeğinde bir filo oluşturduk ve 4 tane derin deniz sondaj gemimiz var. Bu aslında temel stratejinin bir parçasıydı. Akdeniz’de arama yapacaksınız, eğer sizin kendi geminiz yoksa sondaj yapma şansınız yok, sebeplerini biliyorsunuz. Petrol ve doğal gaz aramacılığı, özellikle offshore deniz aramacılık işi son derece sofistike ve zor bir operasyondur. Dünyada çok büyük petrol, doğal gaz şirketleri var. Bunların standardı neyse o standartta yapıyoruz. Aramada, üretimde ve bir şeyleri anons ederken de, yani dünyaya duyururken de o yaklaşımda devam ediyoruz. Sondaj tesadüfü yapılan bir şey değil. Bölgenin genel durumuyla alakalı analizden ciddi bir çalışmanın sonucu hassas bir nokta kazıyorsunuz. Karadeniz’de de öyle, devasa bir deniz ve bir noktayı kazıyorsunuz, ama bu çok özel çalışılarak belirleniyor. Fakat illaki oradan bir şey çıkacak değil. Ama biz orayı ümitle kazıyoruz” dedi.

“MADENCİLİK FAALİYETLERİNİ GELİŞTİRECEK ÇALIŞMALARIN İÇERİSİNDE OLACAĞIZ”

Madende Türkiye’nin net ihracatçı konuma gelmesinin önemine değinen Bayraktar: “Maden tarafı nedense geride kalıyor, aslında her şey sonuçta o kaynaktan besleniyor. Hem bir anlamda petrol ve doğal gaz da yeraltı kaynağı. Dolayısıyla yeni dönemde maden alanına ciddi bir ehemmiyet vermek istiyoruz, orada biraz daha ilerlememiz gerektiğini düşünüyoruz. Madende artık Türkiye’nin net ihracatçı konuma gelmesi hedefimiz var. Hep cari açıkta doğal gaz, petrol, kömürden bahsediyoruz ama maden tarafının da büyük bir potansiyel olduğunu biliyoruz. Nadir toprak elementleri, diğer metalik madenler, çinko, bakır, altın. Enerji Bakanlığı biraz talihsiz bir bakanlık. Genelde elektrik kesintisi, zamlar, maden kazası gibi negatif gündemlerle anılıyoruz. Artık gündemde müjdeler, yeni keşifler, yeni projeler var. Bunlar tabii ki ülkemiz adına pozitif gündem olabilecek şeyler, insanları ümitvar edecek şeyler. Maden tarafında açıkçası güvenli madenciliğe verebileceğimiz en büyük ehemmiyeti vererek çalışmak istiyorum. Madenlerimiz ve yeraltı kaynaklarımızı mutlaka çevreyle uyumlu kullanmamız lazım. Yerin altındaki kaynağı çıkarmazsanız ekonomiye, istihdama, bölgeye hiçbir katkısı olmaz. Madenlerde iş sağlığı ve güvenliğini önceleyerek yatırımları kolaylaştıracak, izin süreçlerini iyileştirecek düzenlemeler madenlerin ekonomiye katkısını artıracaktır. Madenin ekonomiye katkısı daha fazla olabilir, olacaktır. Madenlerin çıkarıldığı yerde ekonominin de büyümesi, istihdama katkısı, çok önem arz ediyor. Onun için yeni dönem benim öncelikli konularımdan bir tanesi yer altı kaynaklarımız olacak. Madencilik faaliyetlerini iyileştirecek çalışmaların içerisinde olacağız. Ciddi bir potansiyel var” diye konuştu.

KÖRFEZ ÜLKELERİYLE ENERJİDE İŞ BİRLİĞİ

Körfez ülkeleriyle enerjide işbirliğine de değinen Bayraktar: “Birleşik Arap Emirlikleri’ne gideceğiz. Enerji gündemin en önemli maddelerinden bir tanesi olacak. Bizim bir proje setimiz var, içerisinde nükleerin, rüzgârın, güneşin, altyapı projelerinin olduğu bir set. Bunların bir kısmını onlarla paylaştık. Bir kısmını biraz daha olgunlaştıkça yine onlarla ve başka potansiyel yatırımcılarla, uluslararası finansal kuruluşlarla paylaşmayı düşünüyoruz. Dolayısıyla enerji yatırımları gündemimizde, yenilenebilir var, onların içerisinde doğal gaz projeleri var, birtakım altyapı, elektrik ve doğal gaz altyapı projeleri var. Dolayısıyla o seyahatteki Katar ve Suudi Arabistan’da da benzer şeyleri konuşuyoruz. Birleşik Arap Emirlikleri’yle son 2-3 haftadır inanılmaz yoğun çalışıyoruz. İmzalayacağımız anlaşmalar var. Biz onlarla enerjideki ilişkimizi stratejik ortaklık düzeyinde görüyoruz. Bu çerçevede bir şey imzalamayı planlıyoruz. Ama proje bazlı konuştuğumuzda bazı projeler daha ileride, daha olgunlaşmış durumda. Bazılarının biraz daha zamana ihtiyacı var. Çünkü bunların yapılış tarzında hükümetler arası anlaşma modeli var. Yani ortada hukuki bir metin var ve bu metinin müzakeresi, ticari şartları nihayetinde Meclis’e gidecek. Dolayısıyla onların biraz daha zamana ihtiyacı olabilir” dedi.

“TÜRKİYE DOĞAL GAZDA AVRUPA’NIN ARZ GÜVENLİĞİNDE ÖNEMLİ ROL OYNUYOR”

Rusya’nın kriz dönemlerinde dahi güvenilir bir tedarikçi olduğunu ve gaz konusunda herhangi bir tedarik sorunu yaşamadıklarını ifade eden Bakan Bayraktar: “Fiyatla ilgili zaman zaman farklı düşündüğümüz şeyler oluyor  ama onun dışında arz güvenliği noktasında önemli bir tedarikçi olmuştur. Bu anlamda Türkiye’nin arz güvenliği açısından mevcut ülkelerle olan ilişkilerimizi devam ettirmeyi ve mevcut ülkelerle olan ilişkilerimizi daha da artırmayı hedefliyoruz. Yani Rusya bize gaz tedariki yapıyor. Azerbaycan öyle, İran öyle, dolayısıyla bunlar devam ediyor. Ama biz çok önemli bir altyapı yatırımını, önemli bir LNG, altyapısını kurduk. Türkiye pazarının belki yüzde 10’u Amerikalı LNG şirketleriyle sağlanıyor. Dolayısıyla farklı alternatifler de var. Bunu da geliştirmek istiyoruz. 2016-17 döneminde İsrail’le bir müzakere süreci yürüttük. Yeni dönemde bu süreçler yeniden başlayabilir. Dolayısıyla İsrail Başkanının Türkiye’ye ziyareti gündemde. Enerjide biz iş birliğini sadece doğal gazla sınırlandırmak istemiyoruz. Farklı alanlarda da enerjide iş birliği olabilir ama gaz bu işin bir anlamda amiral gemisi olabilecek bir konu. Daha uzun dönemli bir iş ilişkisi geliştirme anlamına geliyor. Dolayısıyla bununla ilgili teknik çalışmalarımızı zaten 2016-17 döneminde yapmıştık. Dolayısıyla o tarafta da faaliyetler devam ediyor. Irak keza alternatif gaz kaynağı olarak Türkiye için önemli. Türkiye kendi içerisinde gazı bollaştırırken, aslında Avrupa’nın arz güvenliği için de önemli bir rol oynuyor. Özellikle Rusya-Ukrayna savaşından sonra şimdi Avrupa’da herkes gaz telaşında. Alternatif ne yapabiliriz telaşında. Biz bu anlamda Türkiye’deki altyapının Avrupa’nın arz güvenliği için kullanılması noktasında da destek oluyoruz, olmaya devam edeceğiz. TANAP, TAP boru hatları var. Bulgaristan’la yaptığımız uzun dönemli bir LNG anlaşması var. Biz hep şunu söylüyoruz: Bu bölgede yaşanan birtakım siyasi çalkantılar ve çatışma alanlarında enerji aslında bunların çözümü için katkı sağlayabilecek alanlardan bir tanesi. Gabar petrolü de çok kaliteli bir petrol. 41 API. Sınırın öbür tarafında çıkan petrole benziyor açıkçası, hatta biraz daha kaliteli. Denizlerde de yeni aramalarımız var. Karadeniz’de Ordu, Rize açıklarında. Birinde petrol, diğerinde doğal gaz hedefli” şeklinde konuştu.

“HEDEFİMİZ İLK OLARAK GÜNLÜK 10 MİLYON METREKÜP”

Karadeniz gazının çok hızlı bir şekilde çıkarıldığını dile getiren Bayraktar bu sürecin dünya hidrokarbon sektöründe çok rastlanan bir durum olmadığını söyledi. Bayraktar sözlerine şöyle devam etti: “Bu dünya petrol sektöründe çok rastlanır bir durum değil. Zira 2 bin 100 metre su derinliği, deniz tabanından sonra yaklaşık belli yerlerde bin 500, belli yerlerde 2 bin, belli yerlerde 2 bin 500 metre derinliğe ulaştığımız bir yerden oradaki doğal gazı yukarı çıkarıyorsunuz. Sonra 170 kilometre boru hattı ile karaya taşıyorsunuz. Muazzam sofistike bir iş. Bazıları seçim yatırımı falan dedi. Ama benim cephemden şöyle gözüküyor. Ben ithal ettiğim gazı ikame etmeye bakıyorum. Benim için oradan gelecek gaz bile dışarı ödediğim paranın ödenmemesi demek. Genel anlamda arz güvenliğimiz için önemli. Dolayısıyla bu çalışma bizim arz güvenliğimiz açısından önemliydi. 2021 yılında gazı gemide yaktık. 20 Nisan’da karaya geldi ve karada yandı. BOTAŞ hattına bağlantısı yapıldı, tamamlandı ama üretimin belli bir rejime girmesi, ki bizim hedefimiz günlük 10 milyon metreküp gaz üretmek, bu yılda yaklaşık 3,5 milyar metreküp demek. O da aşağı yukarı hane halkında 25 metreküp mutfakta ve sıcak suda kullanılan gaz miktarı oluyor. Hane halkımızın, 19 milyon doğal gaz abonesinin konutlarında sıcak su ve mutfakta kullandığı gazı biz bir senede üretmeyi hedefliyoruz. Birinci fazda 10 milyon, ikinci fazda 40 milyon metreküpe çıkmayı hedefliyoruz. Ama ilk fazdaki 10 milyon metreküpe de bir günde çıkma şansımız yok. Onun hemen üretim rejimine girmesini de beklemek doğru değil.”

ENERJİ VERİMLİLİĞİNDE SEFERBERLİK

Emisyon düşürmenin en temel yolunun enerjiyi verimli kullanmak olduğunu hatırlatan Bakan Alparslan Bayraktar sözlerine şöyle devam etti: “Enerjimizi birkaç açıdan verimli kullanmamız lazım. Birinci öncelik eğer Türkiye’nin ciddi bir şekilde küresel ısınmayla alakalı süreçte katkı koymasını hedefliyorsak emisyonlarımızı düşürmemiz lazım. Emisyon düşürmenin de en temeli enerjiyi gerek üretimde, gerek tüketimde, meskenlerde, sanayide ve diğer alanlarda verimli kullanmak. Onun için kamuoyunda bu farkındalığı arttırmamız gerekiyor. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde bu anlamda düzenleyeceğimiz seferberlik yaklaşımıyla, sizlerin de katkı ve destekleriyle ülkede bunu ilerletebiliriz. Bu bizim bütün hedeflerimize yine yenilenebilirde olduğu gibi hitap eden bir alan. 2024’le 2030 yıllarını kapsayacak -bu yılın sonunda muhtemelen bunu açıklayacağız- ulusal enerji verimliliğimizin ikinci fazı ile alakalı bir çalışma içerisindeyiz şu anda. Burada seferberlik ifadesini kullanmaktaki gayem şu: Bu topyekûn olması gereken bir şey, yani bütün paydaşlarımızı, eğitim camiasını, medyamızı, sanayicimizi, STK’larımızı, herkesi işin içerisine katmamız gerekiyor.”

RÜZGAR VE GÜNEŞTE HEDEF 70 BİN MW

Enerjide projeler bakımından 5-6 alan olduğunu dile getiren Bayraktar: “Bunlar başta saydığım genel konulara da hitap ediyor. Bir tanesi, Türkiye’nin muazzam bir yenilenebilir kaynağı, potansiyeli var, dolayısıyla biz yenilenebilir enerjiyi fevkalade önemsiyoruz. Yenilenebilir öyle bir alan ki enerjide talep artışını karşılamak için faydası var, dışa bağımlılığı azaltmak için faydası var, Türkiye’nin iklim değişikliğiyle alakalı hedefleri için, emisyonları azaltmak için faydası var. Yani her şeye hitap eden böyle bir çözüm, dolayısıyla onu çok önemsiyoruz. Yenilenebilirde onshore ve offshore’da, yani karada ve denizdeki rüzgârı devreye almak istiyoruz. Önümüzdeki süreçte her yıl yaklaşık bin 500 megavat rüzgâr projesi yapma hedefimiz var. 2035’e kadar 5 bin  megavatlık offshore’da, yani denizde rüzgâr projemiz var. Marmara Denizinde, Kıyıköy’de, Karadeniz civarında ciddi bir potansiyel görünüyor. Dolayısıyla offshore ve onshore rüzgârda, karada ve denizdeki rüzgâr kapasitemizi devreye almak istiyoruz. Bu bin 500 megavat, önümüzdeki 12 yılda yaklaşık 18 bin megavat ilave güç artışı ile Türkiye rüzgârda 30 bin megavat kurulu güce ulaşacak. Güneşte biraz daha iddialı hedeflerimiz var. Yıllık en az 3 bin ila 3 bin 500 megavatlık yeni kurulu gücü devreye almamız gerekiyor, yani 2035 yılına kadar yaklaşık 40 bin megavatlık ilave hedef koyduk. Bunları yaparken istiyoruz ki yerli ve yabancı yatırımcılar Türkiye’de pazarı görsünler. Sadece Türkiye’nin kendi iç ihtiyaçları bile aslında burada yatırım yapılmasını sağlayacak ölçekte. Türkiye’den de farklı coğrafyalara ihracat imkânları söz konusu olabilir. Dolayısıyla Türkiye’de enerji sanayisindeki yatırımları da arttırmak ve önceliklendirmek istiyoruz” dedi.