12. Türkiye Enerji Zirvesi başladı

12. Türkiye Enerji Zirvesi başladı

Türkiye enerji piyasasının “En Büyük Aile Buluşması” 12. Türkiye Enerji Zirvesi 21 Kasım tarihinde Regnum Carya Otel’de başladı. Büyük bir heyecanla beklenen, enerji sektörünün önemli isimlerinin bir araya geldiği iki gün sürecek Zirve’de, katılımcılar açılış konuşmasında konuştu.

Enerji sektörünün nabzının tutulduğu 12. Türkiye Enerji Zirvesi’nde Açılış ve Protokol konuşmasında Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, KKTC Ekonomi ve Enerji Bakanı Olgun Amcaoğlu, Sabancı Holding Enerji Grup Başkanı Kıvanç Zaimler, Zorlu Enerji CEO’su Sinan Ak, Ak Enerji Genel Müdürü Serhan Gencer, OPET Yönetim Kurulu Kurucu Üyesi Nurten Öztürk ve Türkiye Enerji Zirvesi Başkanı Mustafa Karahan konuştu.

“TÜRKİYE, DOĞAL GAZ MERKEZİ OLMAK İÇİN BÜTÜN ENSTRÜMANLARA SAHİP BİR ÜLKE”

Türkiye’nin doğal gaz merkezi olabilmek için tüm yeterliliklere sahip olduğunu vurgulayan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, “Enerjinin gündemi bu günlerde oldukça yoğun. Her gün adeta yeni bir siyasi, ekonomik, diplomatik ya da güvenlik sorununun dengeleri değiştirdiği, kimi zaman sarstığı bir enerji dünyasına uyanıyoruz. Bugün enerji jeopolitiğinde yeni bir dönüm noktasındayız, dönemeç noktasındayız. Belki biraz geriden gelirsek, yaşanan dönemleri çok daha iyi anlama imkanına sahip oluruz diye düşünüyorum. 2019’da dünya yeni bir durgunluk dönemine mi giriyor derken, 2020 yılı başlarında COVID ile yüzleştik. İlk vakalar ülkemizde mart 2020 tarihinde görülmeye başlandı. O dönemde sizler canla başla salgına rağmen bu ülkenin enerji sistemini ayakta tutmak için büyük bir mücadele verdiniz. Bu süreçte kaybettiğimiz çalışanlarımız da oldu. 2021 boyunca toparlanma olacak mı diye tartışırken, 2022 başında Rusya Ukrayna çatışması patlak verdi. COVID döneminde eksi değerlere kadar inen enerji fiyatları, bu kez tarihi rekorlar kırmaya başladı. Yeri geldi yüzde 300’lere, yüzde 400’lere varan fiyat artışlarını hep birlikte yaşadık. Toparlanmanın ana girdisi enerji fiyatları, jeopolitik gerilimlerle bu denli artınca, bu kez dünyada resesyon ihtimali konuşulmaya başlandı. Hatta bazı ülkelerin teknik olarak resesyona girdiği bile tartışılmaya, konuşulmaya başlandı. Şimdi enerji sektöründe konuştuğumuz tek bir konu var, öngörülebilirlik. Enerji sektörünün yatırımcıları, orta ve uzun vadeli yatırımlarla bir beklenti içerisine giriyorlar. Tabii ki bu yatırımlar belli ihtimaller çerçevesinde değerlendiriliyor. Ancak COVID ile başlayan ve günümüze kadar uzanan jeopolitik gerilimlerle dünya enerji tarihinde belki de öngörülebilirliğin en az olduğu bir döneme girdik. Tabii ki bu durum kimi ülkeler için kriz, kimi ülkeler için de fırsat demek. Bizler bu durumu fırsata çevirmek için elimizden gelen gayreti gösteriyoruz. Kıymetli konuklar, biliyorsunuz, son dönemde bölgemiz siyasetinde Türkiye’nin enerji merkezi olması yönünde bir gündem tartışması var. Öncelikle şunu ifade etmem gerekir ki böyle bir görüş bir günde ortaya çıkmadı. Biliyorsunuz, Türkiye’nin üretim, teknoloji ve piyasalar noktasında enerji merkezi olma hedefini uzun süredir dile getiriyoruz. Bir sabah kalkıp biz bugün enerji merkezi olmak istiyoruz demedik elbette. Ya da Türkiye’nin enerji merkezi olması yönünde dile getirilen uluslararası talepler de bir anda ortaya çıkmadı. Türkiye’nin son 20 yılda enerjide geçirdiği değişim ve dönüşümün bugün meyvelerini hep birlikte topluyoruz. Dünyanın tedarik ve enerji sıkıntısı çektiği bir dönemde, Türkiye bu anlamda diğer ülkelerden pozitif yönde ayrışmış oldu. Fiyatlama konusunda ne yazık ki konjonktürel gelişmeler bizleri de olumsuz etkiliyor. Oluşan bu hasarı en aza indirebilmek için gerekli teşvik mekanizmalarımızı da devreye alıyoruz. Bir günde bu noktaya gelmedik. Bugün 7 uluslararası doğalgaz boru hattına, 2 kara, 2 deniz LNG tesisine, 2 yeraltı doğalgaz depolama tesisine sahip bir ülkeyiz. Saroz’da yeni tesisimizin inşası da devam ediyor, yakın gelecekte orayı da hizmete alacağız. Yine bir başka husus, fiyatların serbest piyasada oluştuğu, organize toptan doğalgaz piyasasına ve vadeli gaz piyasasına sahibiz. TANAP ve Türk Akım gibi dev projeleri çok kısa zamanda devreye alabilecek teknik yeterliliğe ve işletme kapasitesine de sahibiz. Karadeniz gazıyla birlikte yerli gazımız bu sürece dahil olunca elimiz daha da güçlenmiş olacak. Mevcut hatlarımızın kapasitesini artırmak ve yeni kaynak, ülke, güzergâh çeşitlendirmesi için yapmak için yoğun bir enerji diplomasisi yürütüyoruz. Orta Doğu, Orta Asya ve Akdeniz’den gelecek yeni doğalgaz boru hatları ve hidrokarbon arama ve sondaj görüşmelerimizi yapmaya devam ediyoruz. Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz, Türkiye hem altyapısı hem de gaz piyasalarıyla doğalgaz merkezi olmak için bütün enstrümanlara sahip bir ülke. İlaveten, yeni hatların ve yeni kaynakların en ekonomik rotasının da Türkiye olması, bugün sahip olduğumuz bu altyapının daha da gelişmeye müsait bir potansiyeli olduğunu hepimize gösteriyor. Diğer yandan yerli gazımız da inşallah bu süreçte aktif bir oyuncu olacak. Karadeniz’de keşfettiğimiz doğalgazı karaya çıkaracağımız ilk nokta olan Filyos’ta şu an olağanüstü bir gayretle çalışmalarımızı 7/24 esasına göre sürdürüyoruz. Cuma günü sahadaydım, çalışmaları bizzat yerinde inceleme imkânım oldu. Bütün çalışmalarımız planlanan takvime uygun bir şekilde ilerliyor. Derin deniz tabanındaki 170 kilometrelik boru hattının serim işlemini de hamdolsun tamamladık. Test ve devreye alma işlemleri devam ediyor. Filyos doğalgaz işleme tesisindeki çalışmalarımız da yüzde 80 oranında tamamladık. Deniz tabanından gelecek gazı burada işleyecek, ayrıştıracak, ulusal doğalgaz iletim sistemimize aktaracağız. Yerli gazımızı ulusal doğalgaz iletim sistemine bağlayacak 170 kilometrelik boru serim ve döşeme işlemi, geçtiğimiz hafta bitti ve Karadeniz’in 170 kilometrelik açığından gelecek yerli gazımızı bağlayacak boru hattı da yine aynı şekilde tamamlandı. Orada da yine test ve devreye alma işlemlerimiz devam ediyor. Biz cumhuriyetimizin 100. Yılında milletimize en büyük hediyelerden birini vermek istiyoruz. Bizim enerjinin 100 yılı söylemimiz de aslında tam olarak buna dayanıyor. Yerli doğalgaz, nükleer enerji, doğalgaz depolama tesislerimiz, uç ürün odaklı bor ve maden tesislerimiz, enerji piyasalarımız, YEKA’larımız, aslında bütün bu yatırımlarımız bugün ya da yarının Türkiye’si için değil, hepsi de gelecek 50 yılı, 60 yılı kapsayacak yatırımlardır. Hepsi sayın cumhurbaşkanımızın ilan ettiği, Türkiye 100 yılını taşıyacak, sırtlayacak, bu hedeflere omuz verecek yatırımlar ve projelerdir. Türkiye yüzyılı, inşallah yüzyılın enerjisiyle aydınlatacağız, yüzyılın enerjisiyle gelecek nesillere daha müreffeh bir Türkiye’nin anahtarını sunacağız. Bunu hep birlikte başaracağız. Sizler yatırımlarınızla, bizler sizlerin ihtiyaç duyduğu her türlü destekle, sivil toplum kuruluşlarımız da bu işin stratejisi ve bilgi kaynağıyla hepsi birer bu işin parçası olacak. Değerli misafirler, az önce değişen enerji politiğini, daha çok ekonomik politik perspektifinden ele aldım. Biraz da olayın mühendislik kısmına bakalım. Dünya bir enerji dönüşümünün içerisinden geçiyor. Hemen her platformda da bu çatışmaları bizzat dinliyoruz, izliyoruz. Artık topraktan çıkardığımız petrol ve gazı yakmayıp onların yerine topraktan çıkarttığımız kritik minerallerle bir yeni küresel ekonomi nasıl kurulacak, bunu tartışıyoruz. Bir öncekilerde olduğu gibi bu enerji dönüşümü de yine topraktan geliyor dikkat ederseniz. Uzun müddet kömürü, petrolü, gazı konuştuk. Birinde toprak altına boru gönderip kaynağı çekerken, şimdi toprağa nadir metaller için kazacak, çıkaracak, taşıyacak ve işleyeceğiz, bunu konuşuyoruz. Uzmanlar ikinci yol daha sürdürülebilir diyor. Fakat nadir metallerde geri dönüşüm son hızda olsa bile mevcut hızla ancak artan talebin yüzde 10 ya da 20’si karşılanabiliyor. İşin bir de tabii ki tedarik süreci var. Dünya Çin’e devrettiği üretim sistemlerini tekrar batıya taşımak istiyor. Güneş panelleri, rüzgâr türbinleri, piller ve diğer enerji aksamlarının yerinde üretimi için gelişmiş ülkeler inanılmaz teşvikler veriyor. Daha önce istemediği yatırımlara şu anda sonuna kadar kapıları açtı. Artık yeni bir enerji sanayi politikası dönemi başlıyor. Buradaki temel sorun şu; dünya ne yaparsa yapsın, Çin tüm bu yapılanların toplamından daha fazlasını, sübvansiyonlu elektrik ve desteklerle yapıyor. Bugün batıdaki mevcut üretim kapasitesinin katbekat fazlası Çin’de var. Ufukta görünen, bu tahterevallinin dengesinin bir şekilde değişeceği. Dengeler kararlı bir noktadan kararsız bir noktaya doğru salınmaya başladığında, tekrardan kararlı olması elbette belli bir süre alacak. Biz hâlâ ufukta o kararlı noktayı da maalesef göremiyoruz. Bu dönemlerde tek bir geçer akçe var, enerji sanayileşmemizi hızlandırmamız lazım. Dünya artık saf piyasacılıktan sanayileşmeye hizmet eden piyasa yapılarına doğru ilerliyor. 1970’lerin sert neoliberal politikaları, yerini yeniden 70 öncesi liberal politikalara doğru bırakmaya başladı. Bu sebeple bu enerji zirveleri, belki 3-5 yıla kalmaz yakıt piyasa fiyat zirvelerinden teknoloji fiyat servis zirvelerine dönüşebilir. Onun için organizasyonda emeği geçen arkadaşların yeni dönemde herhalde bu konulara biraz daha fazla gündemde yer açmalarında fayda var diye düşünüyorum. Türkiye’de bu üç elemanın, üçünde de çok daha büyük adımlar atılacak. Bu üç noktada adım atarken, ülkemizin ekonomik büyüklüğü bize yetmez. Bizim çevre veya iş birliği yapabileceğimiz uzak coğrafyalarla daha büyük bir ekonomik alanı hedeflememiz gerekiyor ki bunun tohumlarını da atmaya başladık. Bu sebeple de teknoloji fiyat servis denklemini sadece iç değil, Türkiye artı artı bir piyasa için hedeflememiz gerektiğini ifade etmek isterim. Bu kavramı müsaadenizle şöyle açıklayalım. Enerji teknolojilerinde önce ülkemiz, sonra yakın coğrafyamız, en nihayetinde de bütün dünya artık hinterlandımız içerisinde olacak. Enerji teknolojilerinin gelişmesi için kamu tarafında bizler yoğun bir gayret gösteriyoruz. Son dönemde hidrojenle ilgili yürüttüğümüz AR-GE faaliyetlerimiz artık somut çıktılara dönüşmek üzere. Hidrojen üretimi, depolanması ve dağıtımından oluşacak bir hidrojen değer zinciri oluşturmayı hedefliyoruz. Tenmak, yakın zamanda hidrojen teknolojileri ve yakıt pilleriyle karbondioksit tutma ve yönetimi alanlarında iki proje desteği çağrısına çıkacak. Hedefimiz net. 2030’da 2 gigavat olacak elektrolizör kapasitemizi, 2053 yılında 35 kat artırarak 70 gigavata çıkartmayı hedefliyoruz. Öte yandan 2035 yılına kadar da hidrojen üretim maliyetini de 2,4 dolardan 1,2 doların altına düşürmeyi hedefliyoruz. Böylece hem yeşil dönüşümü hızlandıracak hem enerji ithalatımızı azaltacak hem de rekabet gücümüzü artıracağız. Burada sanayicilerimize de büyük işler düşüyor. Elbette sizlere üretin deyip geri çekilmeyeceğiz. Sizlerin ne tür ihtiyacınız, isteğiniz, talebiniz varsa, hepsini karşılamak için sizlerle yakın temas içerisinde olacağız. Yıllarca bu sektörde çalışan biri olarak sizlerin yaşadığı sorunları yakından takip ediyorum. Birçoğunuz COVID’den finansal krizlere kadar bu ülkenin dinamiklerine inancınızı hiçbir zaman yitirmediniz. Biz de piyasamızı daha çok katılımcı ile daha da dinamik bir piyasa haline getirdik. Fakat şimdi farklı bir küresel oluşumda sizlerin dinamizmi ile geldiğimiz başarı hikayesini bizden sonrakiler için çağ atlamış bir enerji sistemine dönüştürmemiz gerekiyor.” dedi.

“TÜRKİYE’NİN DESTEĞİYLE MAVİ VATAN PROJESİNE SAHİP ÇIKACAĞIZ”

Türkiye’nin desteğiyle, tüm dünyadaki örneklerde olduğu gibi Mavi Vatan projesine sahip çıkacaklarının belirten KKTC Ekonomi ve Enerji Bakanı Olgun Amcaoğlu, “Özellikle bizim ülkemizde sürdürülebilirlik ekonomi anlamında hem yatırıma hem dönüşüme ihtiyacımız olan bölgemizde hem güneş enerjisi hem de topraklarda nasıl yeşil enerjiye ulaşılabileceği, Türkiye Cumhuriyeti enerji bakanlığıyla birlikte omuz omuza ve Türkiye Cumhuriyeti yetkililerinin desteğiyle ülkemizdeki tam da dünyadaki örneklerinde olduğu gibi mavi vatan projesine sahip çıkarak kendi münhasır ekonomik bölgelerimize, Türkiye Cumhuriyetinin hak ve hukukuna binaen haklarına sahip çıkarak, orada yaşanan adaletsizliğe ve ülkemizin ihtiyacı olan temiz ve ekonomik enerjiye, sürdürülebilir enerjiye ulaşma adına yeniden yapılanmalara ve buradan dinlerken ne şekilde olması noktasında fikirlerin netleştirmesine bizim de çok önem verdiğimizi bilmenizi istiyorum. Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin kendi hakları olduğunu iddia ettiği Doğu Akdeniz’deki ilgili ruhsatlı bölgelerde KKTC insanının da yaklaşık 75 yıllık mücadelesinden sonra hak ettiğini söyleyerek yolumuza devam ediyorsak da şunu bilin ki günün sonunda yine ifade etmek istiyorum, Türkiye Cumhuriyeti’yle birlikte omuz omuza bunu başarabileceğimize inanıyoruz.” dedi.

“DOĞAL GAZ KEŞFİMİZ ÇOK ÖNEMLİ VE UZUN VADELİ FIRSATLAR GETİREBİLECEK BİR KEŞİFTİR”

Karadeniz’de keşfedilen doğal gazın enerji arz güvenliği açısından çok önemli bir keşif olduğunu belirten Sabancı Holding Enerji Grup Başkanı Kıvanç Zaimler, “Konuya Türkiye açısından baktığımızda arz güvenliği boyutunda doğalgaz keşfimiz çok önemli ve uzun vadeli fırsatlar getirebilecek bir keşiftir. Altyapı yatırımlarımız, depolarımız, terminallerimiz, elektrik üretim santrallerimizle, bu dönemde bir arz güvenliği sıkıntı yaşamıyoruz. Ama önümüzde yine bizi arz güvenliği açısından zorlayacak bir dönem var, plandan aksiyona geçmek olarak tanımlamak istiyorum bu dönemi. Verimlilik projelerini bir an önce hayata geçirmek için bunların önündeki engelleri kaldırmak için çaba göstermeliyiz. Maliyet boyutuna baktığımızda, tüketiciyi korumak adına önlemler var. Türkiye de başarılı ve öncü olmuştur. Ama bu sürdürülebilir bir yapı değildir, dolayısıyla piyasa modeline güvenip yatırımların devamını da sağlamak zorundayız.” dedi.

“YENİLENEBİLİR ENERJİ ALANINDA BİRÇOK ÖNEMLİ ADIM ATTIK”

Yenilenebilir alanında birçok önemli adım atıldığını belirten Zorlu Enerji CEO’su Sinan Ak, “Bu sene birçok önemli adım attık bu yenilenebilir alanda. Hibrit projeler ve depolamalı güneş projeleri vs. ile ilgili olarak ciddi adımlar atılıyor. Zaten güneş ve rüzgârı bir kapasiteye kadar yapabilirsiniz, bir noktadan sonra mutlaka destekleyici unsurlarla kurmanız gerekiyor ki bence depolamalı güneş projeleri gerçekten önümüzdeki dönemde bize çok yardımcı olacak ve elektrik maliyetlerimizi azaltmamızı sağlayacak.” dedi.  

“RUSYA UKRAYNA SAVAŞI BİZE ENERJİ ARZ GÜVENLİĞİNİN ÖNEMİNİ BİR KEZ DAHA GÖSTERDİ”

Açılış konuşmasında Ak Enerji Genel Müdürü Serhan Gencer, enerji arz güvenliğinin önemi vurgulayarak, “Rusya Ukrayna savaşı bize enerji arz güvenliğinin önemini bir kez daha gösterdi. Aynı zamanda enerji stratejilerinin bir anda nasıl değişebileceğini de göstermiş oldu. Avrupa Birliği ülkeleri, kriz öncesinde kömür ve nükleer santrallerinin kapatılmasını görüşürken Rusya Ukrayna krizi ile arz güvenliği riski ve yüksek enerji fiyatlarının öne çıkmasıyla birlikte gündeme bir anda alternatif tedarikçilerle Rus gazı bağımlılığını azaltmayı koydu. Tüm dünya ile birlikte Türkiye enerji sektörü olarak biz de Rusya Ukrayna savaşıyla başlayan enerji krizinin etkilerini yaşıyoruz. Enerji krizinin öne çıkardığı başlıklar ise arz güvenliği, yüksek enerji fiyatları, temiz enerjiye daha hızlı geçiş ve enerji verimliliği oldu. Doğalgaz arz güvenliği açısından dışa bağımlılığın azaltılması gerekliliği Türkiye’de de ön plana çıktı. Bu anlamda Sakarya gaz sahasında yapılan 540 milyar metreküplü doğalgaz keşfi, bir yandan Türkiye’nin önümüzdeki dönemde sona erecek olan doğalgaz kontratlarının yenilenmesinde elini güçlendirmesi açısından diğer yandan da orta vadede doğalgaz ihtiyacının önemli bölümünün kendi kaynaklarından karşılanması açısından çok büyük önem niteliğinde.” dedi.

“30. YILIMIZDA 41’İ ULUSLARARASI OLMAK ÜZERE 71 ÖDÜL ALMAKTAN DA SON DERECE MUTLU VE GURURLUYUZ”

OPET’in bugün sektörün öncü şirketlerinden biri olduğunu belirten OPET Yönetim Kurulu Kurucu Üyesi Nurten Öztürk, bundan duyduğu mutluluğu dile getirerek, “Çok iyi bildiğiniz ve yakından tanıdığımız eşit Fikret Öztürk ile birlikte 1980’li yıllarda sektöre girdik. O günün koşullarından bugüne gelinceye kadar pek çok zorlu koşulları aştık ve bugün sektörün öncü şirketlerinden biri olmanın gururunu, mutluluğunu yaşıyoruz. Yine bugün kuruluşumuzun 30. yılında çok değerli ödüller almış olmaktan ve 41’i uluslararası olmak üzere 71 ödül almaktan da son derece mutlu ve gururluyuz. Biliyorsunuz pandemi, tüm dünyada derin izler bıraktı ve enerji sektöründe de dijital değişime neden olurken, toplumsal bir dönüşüm de yarattı. Aynı zamanda ürün ve hizmet alanında da enerji sektörünün gelişmesine, dönüşmesine de fırsat sağladı. Bizler üzerinde yaşadığımız ülkeye, içinde yaşadığımız topluma karşı görev sorumluluklarını bilen ve unutmayan bir şirket olarak ürün ve hizmet kalitemizi geliştirirken yıllardır yaptığımız sosyal sorumluluk projelerimizle de insanımızın yanında olduk. Sektörde aracın yerine insanı koyduk, aracı kullanan insanı öznemize koyduk ve hizmet ederken önce insan dedik. İnsanlarımızın içinde yaşadığı ortaları güzelleştirmek, onlara ulaşabilmek için de pek çok sosyal sorumluluk projeleri gerçekleştirdik.” dedi.

“BU DÖNEMDE ETKİLERİ TAHMİN ETMEK ZOR OLUYOR”

Enerji sektörünün belirsiz bir dönemden geçtiğini vurgulayan Türkiye Enerji Zirvesi Başkanı Mustafa Karahan, “En olmayacak şeylerin bile olabildiği bir dönemi hep birlikte izliyoruz. Hem bu etkileri tahmin etmek zor oluyor hem de etkilerin boyutunu tahmin etmemiz zor oluyor. Enerji temelde ekonomik zenginliğin altında yatan ana kaynak olduğu için bütün dünya genelindeki gerginliklerin, savaşların çoğu da aslında bunun üzerinden olmaya başladı.” dedi.