Su, geleceğimizdir…

Dünyanın oluşumuyla birlikte ortaya çıkan ve insanlık tarihinden daha eskiye dayanan su, her molekülü bir oksijen ile iki hidrojen atomundan oluşan renksiz, kokusuz ve tatsız bir maddedir. Yerine başka bir şeyin ikame edilemeyeceği doğal bir kaynak olarak su, insan hayatı için oksijenden sonra en önemli ögedir.

Su, özellikleri itibarıyla yalnız canlı çevre üzerinde değil, cansız çevre üzerinde de oldukça etkili bir maddedir. Kayaların fiziksel olarak parçalanarak toprağın oluşması, içindeki maddelerin çözünerek toprağın verimli hale gelmesi, bitkilerin ortaya çıkması, kökten dallardaki yapraklara kadar gerekli yapı taşlarının taşınması ve fotosentez gibi doğa olayları su sayesinde gerçekleşmektedir. “Yaşam suda başlamıştır.” önermesi suyun yeryüzünde sahip olduğu önemin göstergesidir.

Su;

• İkame edilemez, insan kadar insan yaşamını var eden diğer canlıların yaşamının yani vazgeçilmez gereksinimlerin başında gelmektedir. Dolayısıyla talebi süreklidir.

• Yaşamın vazgeçilmez bir gereksinimi olması nedeniyle tarım ve hayvancılıkta zorunlu tamamlayıcıdır. İmalat sanayisinden inşaata, madencilikten sağlığa, taşımadan enerji üretimine kadar üretimin çeşitli safhalarında girdi olarak kullanılmaktadır.

Yaşamın her alanında sahip olduğu önem itibariyle su, en çok ihtiyaç duyulan temel bir unsurdur. Kullanım alanlarının yaygınlığı ve ikame edilememesi suyun önemini daha da artırmaktadır. Ancak su kaynakları coğrafi dağılımındaki eşitsizliğin yanı sıra, her geçen gün ihtiyaçlara cevap veremeyecek derecede azalmaktadır. Sahip olduğu yaşamsal, ekonomik ve stratejik önem nedeniyle su, günümüzün ve yakın geleceğin en çok tartışılan konusu olma potansiyeli arz etmektedir.

Pek çok insanın farkında olmadığı önemli konulardan biri, başlangıçtan bu yana dünyamızdaki yenilenebilir tatlı su miktarında bir artış olmadığı ve bu suyun yalnızca %1’inin kullanımına uygun olduğudur. Günümüzde su sıkıntısı yüzünden her yıl 25 milyon insan hayatını kaybetmekte ve dünya nüfusunun %25’i su sıkıntısı yaşamaktadır. Günümüzde, 4 milyar insan bir ay içerisinde temiz suya nadiren ulaşmaktadır.

Su, insanoğlu için taşıdığı yaşamsal önemin ötesinde ülkelerin varlığı, ekonomik gelişimleri ve güvenli gelecekleri için büyük önem taşımaktadır. Ancak bu önemli kaynak, dünya üzerindeki dengesiz dağılımı, hızlı nüfus artışına bağlı olarak gelişen su yetersizliği, çevre kirliliği ve bilinçsiz kullanım nedeniyle olumsuz etkiler altında kalmaktadır. Su, bu nedenlerle jeopolitik bir kaynak niteliği kazanmış ve uluslararası güç dengeleri üzerinde etkili olmaya başlamıştır. Günümüzde su kaynakları taşıdığı ekonomik değerin yanı sıra dünyanın birçok bölgesi için stratejik güç haline gelmiştir. Bu durum ve artan su sıkıntısı, ülkeleri daha etkin ve sürdürülebilir su politikası uygulamaya zorlamaktadır.

Türkiye’nin de su bakımından zengin bir ülke olması ve su kaynaklarının 1/3’ini aşan bir hüviyete sahip olması nedeniyle mevcut su kaynaklarının daha verimli kullanılması, stratejik açıdan önemlidir. 21. yüzyılda su, hem dünya hem de ülkemiz için stratejik önemi gittikçe artan doğal bir kaynak olmaya devam edecek ve makro dengeler açısından petrolün önüne geçecektir.

Özetle 21. yüzyılda su sorunu,

  • Suyun adaletsiz dağılışından,
  • Hızlı nüfus artışı ve nüfusun dengesiz dağılımından,
  • Sera gazlardan,
  • İklim değişikliğinden,
  • Küresel ısınmadan,
  • Erozyondan,
  • Çevre kirliliğinden,
  • Sınır aşan ve sınır oluşturan sulardan

kaynaklanmaktadır ve asrımızın önde gelen gündem maddesini oluşturmaktadır.

SU HAYATTIR

  • Temiz suya erişemediği için her gün 800 çocuk ölüyor.
  • Dünya’da 80 ülke, su sıkıntısı çekiyor.
  • 850 milyon insan içme suyu hizmetine erişemiyor.
  • 2 milyardan fazla insan temiz suya ulaşamıyor.
  • 4 milyar insan, yılda en az bir ay şiddetli su kıtlığı yaşıyor.

Bir insanın yemek yemeden 14 gün yaşayabiliyorken su içmeden en fazla 36 saat yaşayabilmesi bunu en güzel ispatıdır. Dünyamızda yaşamı mümkün kılan ekolojik dengenin sürdürülebilmesi için su kaynaklarının korunması sağlanmalıdır.

ÜLKEMİZDE SU

Dünyadaki yaklaşık 1 milyar 400 milyon kilometreküp suyun %96’sı tuzlu; %4’ü kullanılabilir tatlı sudur. Dünyadaki temiz su kaynaklarının sadece %1’i Ortadoğu’da bulunmaktadır. Dünyada su sıkıntısı çeken 22 ülkenin 14’ü Ortadoğu’da bulunmaktadır. 2020 yılına kadar 2 buçuk milyar insan susuzlukla karşı karşıya kalacaktır. Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü ve Birleşmiş Milletler raporuna göre Türkiye su sıkıntısı çeken ülkeler arasında yer almaktadır. Devlet İstatistik Enstitüsü ve Birleşmiş Milletler raporuna göre Türkiye 2039’da yüz milyon nüfusu aşacaktır. Global iklim modelleri üzerinden yapılan tahminlere göre Türkiye 2030 yılından sonra kuru ve sıcak iklim şartlarına sahip olacaktır.

Dünyanın yarı kurak bir bölgesinde yer alan yağış, zaman ve bölgelere göre farklılık gösterir. 1950 ile 2010 yılları arasında Türkiye ortalama yağış miktarına baktığımızda düzensizlikler görmekteyiz. 1997 tarihli çevre eylem planından alınan bilgilere göre ülkemizde nüfus ve su dağılımı düzensizdir. Ankara’da içme ve kullanma suyu temin etmek için 125 km, İstanbul’da 165 km ve İzmir’de 121 km mesafe katedilmektedir. 1927 yılından günümüze kırsal nüfus sürekli azalırken şehir nüfusu artmaktadır. Göçe bağlı olarak su talebinde de artış meydana gelmektedir. 1976 yılından itibaren dünya ve Türkiye’de yıllık ortalama sıcaklıklarında sapmalar mevcut olup özellikle ülkemizde bu sapmalar son yıllarda daha da düzensiz ve belirgindir. Devlet Meteoroloji İşleri’nden alınan verilere göre 1998 yılından itibaren yaz mevsimi ortalama sıcaklıklarında artış var. 1941 ve 2007 arasından belirtilen verilere göre Türkiye ortalama sıcaklıklarında belirgin bir artış eğilimi vardır. Sonuç olarak ülkemizin su güvenliği için suyumuzu korumak zorundayız.

KURAKLIK

Türkiye’de her 6 yılda bir orta şiddetli, her 18 yılda bir de şiddetli meteorolojik kuraklık yaşanmaktadır.

Ülkemizde tarımsal kullanımın %56’sı; içme ve kullanma suyunun %44’ü baraj ve göletlerden çekilmektedir. Ülkemizdeki bu baraj ve göletler buharlaşma nedeniyle büyük su kaybına maruz kalmaktadır. Yıllık ortalama buharlaşma haritalarına bakıldığında Türkiye’nin yüz ölçümünün büyük bir bölümünde buharlaşma, 1250 ile 1500 mm arasında gerçekleşmektedir. Ülkemizde en fazla buharlaşma Güneydoğu Anadolu bölgesinde görülmekteyken en az Karadeniz bölgesinde görülmektedir.

Bu değerler uzun yıllar altı aylık periyodik toplam buharlaşma haritasıyla ve 2009 6 aylık toplam buharlaşma haritasıyla karşılaştırıldığında benzerlik göstermektedir.

Kıtalara göre yağış, buharlaşma ve akım incelendiğinde Türkiye’de yağışın yaklaşık %70’inin buharlaştığı; buna karşın yağış oranının dünya geneline göre düşük olduğu gözlemlenmektedir. 21. yüzyılda dünyada buharlaşmayı kontrol etme çalışmaları hız kazanmıştır.

Ülkemizde 200 adet depolamalı baraj ve hidroelektrik santrallerinin göl alanı 398.900 hektar; 54 içme ve kullanma suyu barajının göl alanı 36.500 hektar ve 679 adet gölet ve barajın rezervuarlarının toplam yüzey alanı 439.000 hektardır.

Su yaşamın devamı için son derece önemlidir. Dolayısıyla, su konusunda alınacak her karar ve atılacak her adım da hayatidir. Bununla beraber, insan ve doğanın ayrışması gibi bir durumdan söz edemeyiz. İnsan eğer etik ve ahlaki değerlere sahip olur, diğer canlılara da değer vererek, onların yaşam hakkına saygı gösterecek şekilde hareket ederse, yaşanılabilir bir çevreye sahip olabilir. Nitekim, insan olarak bizler, dünyadaki en büyük kirletici gurubunu oluşturmaktayız. Kirlilikten en yoğun şekilde etkilenen yerler ise herkesin ortak olarak kullandığı yerler ve kaynaklar olarak karşımıza çıkmaktadır.

Sağlıklı bir yaşam için en temel girdi olan su, kamunun yararına geliştirilecek politikalar çerçevesinde, halkın en kolay ulaşabileceği madde olması gerekmektedir. Dünyanın birçok yerinde susuzluk insan yaşamını tehdit ederken, olanakları elverişsiz olanların ya da parası olmayanların suya erişememesi veya kirli suları tüketmek zorunda kalması söz konusudur. İçme suyu ve kanalizasyon yatırımlarının, insan sağlığı gözetilerek yerine getirilmesi bir ihtiyaçtır. Özelleştirmeler göz önüne alındığında, sudan kaynaklanan hastalıklardan en çok ölümün gerçekleştiği Afrika ülkelerinde, bugün çok uluslu şirketlerin denetiminde olan su hizmetleri nedeniyle ölüm oranlarının azalmadan sürmekte olduğu ortaya çıkacaktır. Amaç kar elde etmek değil, toplumun sağlığının gözetilmesi olmalıdır.

Suyu bu denli önemli yapan, insanlar için ikamesi mümkün olmayan, hayati öneme sahip bir madde olmasıdır. İşte bu nedenledir ki, günümüzde su kaynaklarında meydana gelen niteliksel ve niceliksel olumsuzluklar, onu günümüz çevre sorunları tartışmalarının önemli bir öğesi durumuna getirmiştir. Su kaynakları kısıtlıdır ve insan kaynaklı birçok olumsuz etkiye maruz kalmaktadır.