KKTC’de icra yöntemleri

 

Adaletin ne olduğu, tarihin bitmeyen konularından biri. Adalet, dünyanın kalbidir bence veya öyle olmalıdır. Yaklaşık 100 yıllık, hukuk çevrelerinde kabul gören, hukukun üstünlüğü ile örtüşen bir söylemdir: “Not only must Justice be done; it must also be seen to be done” Yani, adaletin sağlanması tek başına yeterli değildir. Aynı zamanda adaletin sağlandığı görülmelidir de. Burada adaletin sağlandığının görülmesi, toplum vicdanı ile de yakından bağlantılıdır. Toplum vicdanı ise, sadece alınan kararların adil olması ile ilgili değil, aynı zamanda kararların icrası ile de ilgilidir. Bir diğer deyişle, uygulandığı görülmeyen mahkeme kararları, bir süre sonra anlamını yitirir, kâğıt üzerinde kalan adalet, toplumca görülmez olur. Toplumca görülmeyen adalet, yok sayılır…

İcra, adaletin uygulanmasıdır. Bu sebepledir ki, adaletin ayrılmaz parçası, mağduriyeti en aza çekmeyi hedefleyen, adalet açısından bakılınca, toplum vicdanının temelidir. İcrayı mümkün kılabilmek, yasanın öngördüğü yöntemlerin uygulanabilir ve gerçekçi olmasının yanı sıra, uygulayıcıların da fiziksel şartlarının yeterli olması ile yakinen bağlantılıdır. Bu yazıda, sadece Fasıl 6 KKTC Hukuk Muhakemeleri Usulü Yasası’nın, “İcra Yöntemleri” başlığı altında toplanmış maddelere kısaca değineceğim.

Fasıl 6 Hukuk Muhakemeleri Usulü Yasası altında icra yöntemlerinin uygulanabilmesi için, icraya başvuran kişinin lehine bir mahkeme kararı olmalıdır. Yasanın ilgili maddesi bu kararı “para ödenmesini öngören herhangi bir mahkeme hükmü veya emri” olarak dile getirmektedir. Anlaşılacağı üzere, KKTC’de icra yöntemlerine başvurabilmek için öncelikli şart bir mahkeme hükmü veya emridir. Yani, mahkeme hükmü ve/veya emri olmadan icraya başvurabilmek mümkün değildir.

Bir mahkeme hükmü veya emri olan kişi, borçlunun “taşınır malını zapt edip satma”, “taşınmaz malını satma veya hüküm ile yükümlü kılma”, “taşınmaz malına ihtiyati haciz veya geçici el koyma”, “Malların haczedilmek suretiyle icrasına ilişkin kurallar uyarınca haciz koyma”, veya “hapis yoluyla icraya ilişkin kurallar saklı kalmak kaydıyla borçluyu hapis gönderme” gibi icra yöntemlerine başvurabilir. Elbette ki, bu olasılıkların ayrı ayrı bağlı oldukları kurallar mevcuttur. Detay vermeden sadece yanlış anlaşılmaya meyal vermemek adına, “borçluyu hapse göndermek” kısmının, esasen borçlunun borcundan kaynaklanmadığını belirtmek isterim.

KKTC hukuk sisteminde icra, icra memurları vasıtası ile uygulanır. Yine icra yöntemleri başlığı altında “Herhangi bir taşınmaz malın zilyetliğinin istirdadına veya teslimine ilişkin herhangi bir Mahkeme hükmü veya emri, icra memuruna veya başka bir memura, söz konusu malın zilyetliğini hükümlü alacaklıya vermesine direktif veren bir zilyetlik müzekkeresi yoluyla uygulanabilir” demektedir. Aynı zamanda yasa, icranın, icraya konu taşınır mallarla ilgili olarak da söz konusu taşınır malı alıp hükümlü alacaklıya teslim edilmesini öngören bir teslim müzakeresi yoluyla da uygulanabileceğini öngörmektedir.

İcra memurlarının bir mahkeme emri ve/veya hükmünü uygulayabilmesi için, fiziksel şartların yerinde olması gerekliliğinden ve öngörülen uygulamaların gerçek hayat ve hayatın olağan seyri ile örtüşmesi gerektiğinden bahsetmiştim. Bilindiği üzere, dünyanın birçok yerinde nakit para anlayışı ortadan kalmaya yüz tutmuş, harcamalar ve/veya ödemelerle ilgili olarak kredi kartı kullanılır olmuştur. Bu sebepledir ki, Hukuk Muhakemeleri Usulü Yasası’nda yapılan son değişiklikle “Para ödenmesini öngören herhangi bir hükmü, bir haciz müzekkeresi tahtında icra etmekle görevlendirilen herhangi bir icra memuru, Mahkeme veya Mahkeme tarafından bu konuda yetkilendirilmiş olan mukayyit tarafından hükümlü borç ve masrafları, hükümlü borçludan nakden veya kredi kartı aracılığı ile tahsil etmeye yetkili kılınabilir” denerek, icra yöntemlerine bir yenisi eklenmiştir.

İcra yöntemleri veya icra ile ilgili kurallar, güncel yaşamın gelişimine paralel sürekli yenilenmelidir. Aksi halde, mahkeme emirlerinin veya hükümlerinin uygulanması imkânsız veya çok güç olacaktır. Haklılıkları kâğıt üzerinde kalan alacaklılar, adalete ve mahkemeye dair inançlarını kaybedebilecek ve toplum vicdanı adaletin sağlanmadığı hissiyle rahatsız olabilecektir. Yapılmış ve/veya yapılacak olan tüzüklerde uygulama yöntemleri detaylandırılmalı, kolaylaştırılmalı ve bunun yanı sıra icra memurlarının ihtiyacı olan fiziksel şartlar da yerine getirilmelidir. Adaletin uygulanabilir olması, toplum huzurunu, barışı ve insanların güven içerisinde yaşamasını sağlamaktadır. Ne de olsa, “not only must Justice be done; it must also be seen to be done!”