Lisanssızların onuncu yıl sonrası akıbeti

Aplus Kurucu Ortağı Ozan Korkmaz ve Solar Çatı Kurucusu Utku Korkmaz sektörde uzun süredir konuşulan ve belirsizliğini koruyan lisanssız santrallerin 10. Yıl sonrasına ilişkin görüş ve önerilerini Green Power için kaleme aldı. Yapılacak düzenlemelerle hem kamunun hem de yatırımcıların ve sektörün yararına olacak önemli adımlar atılabilir.

Solar Çatı Kurucusu Utku Korkmaz:

KAMUYA YAKLAŞIK 1 MİLYAR DOLARLIK KAYNAK AKTARIMI SAĞLANABİLİR

Lisanssız santrallerin onuncu yıl sonrasındaki geleceği uzun zamandır konuşulan ancak henüz akıbeti netleşmemiş bir konu.
Geçtiğimiz günlerde yayınlanan Elektrik Piyasası Kanunu’nda değişiklik yapılmasına dair Kanun Teklifinde; satış fiyatını belirleme konusu Cumhurbaşkanlığı kararına bırakılarak, elektrik satış fiyatı için tek zamanlı tarife bedeli üst sınır olarak getiriliyor.

Tek zamanlı tarife maliyetinde; Piyasa Takas Fiyatı (PTF) + YEKDEM + Dengesizlik + Belirlenmiş Dağıtım Karı olduğu için; mevcut Cumhurbaşkanlığı üst limiti sadece PTF’ye satış yapacak lisanslılardan daha iyi bir seçenek olarak görülüyor. Tabii ki beklenti uygulamada belirlenen üst sınırın gerçekleşmeyeceği yönünde.

YEKDEM kapsamında ilk lisanssız 2013 Şubat ayında devreye alındı. Yani en geç 2 yıl 4 ay sonra bugün cevapsız olan soruların yanıtlarını bulacağız.

• Peki seçenekler neler?

5.1.Ç VE TÜKETİM BİRLEŞTİRME

Lisanssız kapsamında fazla elektriğin şebekeye satılmadığı, sadece öz tüketime yönelik arazi kurulumuna müsaade eden kapsam olan 5.1.ç seçeneklerden birisi. Uygulamada hem şirket birleştirme hem de tüketim birleştirme gibi oldukça meşakkatli yanları olacaktır. Ayrıca kamuya sağlanacak herhangi bir mali katkı olmayacaktır.

Bir de pratikte aynı dağıtım bölgesinde benzer şekilde elektrik tüketimi olan tüketici arayışına ve rekabetine girilecektir. Bu da mevcut elektrik piyasasına alternatif bir piyasa yaratarak perakende ve toptan satış lisansı sahipleri ile rekabete yol açacaktır.

LİSANSLAMA

10’uncu yıldan sonra ne olacağı konusu, Lisanssız santraller devreye girmeye başladığı ilk günden itibaren var olan diğer seçenek de lisanslama. Bu santrallerin büyük bir çoğunluğunun finansman maliyeti dahil, 7-9 yıl arasında geri dönüş sürelerine yapıldığını düşündüğümüzde ortalama olarak 1 yıllık gelirleri lisans bedeli olarak oldukça adil olacaktır. Yaklaşık 6.000 MW kurulu güç düşünüldüğünde kamuya aktarılacak yaklaşık 1 milyar dolarlık bir kaynak sağlanabilir.

Burada mukayese olarak lisanslı santraller için 2015 yılında yapılmış yarışmalarda teklif edilen lisans bedelleri ortaya konulabilir. Bu bedel 2015’de MW başına ortalama 1 milyon 948 bin TL idi. Ancak buradaki temel fark şudur; birçok lisanssız santral MW başına 2016-2017 yıllarında 1 ila 1,2 milyon dolar Capex ile yapılırken, birçok lisanslı santral 2020 yılında ortalama 500 bin dolar Capex ile yapılmıştır. O nedenle lisanslı santrallerin yarışmalarda teklif ettiği bedeller, lisanssız santrallere verilecek olası bir lisansın bedeli için referans olabilecek şekilde doğru bir mukayese olmayacaktır.

Son olarak bu santrallerin lisanslanarak elektrik piyasalarına katılımı, elektrik piyasalarında şeffaflığın ve tahmin edilebilirliğin artması anlamına gelecektir.

Elektrik piyasaları ve şeffaflık açısından konunun uzmanı Ozan Korkmaz’ın değerlendirmeleri büyük önem taşımaktadır.

Aplus Kurucu Ortağı Ozan Korkmaz:

ORGANİZE ELEKTRİK PİYASALARINDA FAALİYET GÖSTEREN TÜM OYUNCULARA DAHA ÖNGÖRÜLEBİLİR VE ŞEFFAF BİR ORTAM SAĞLAYACAKTIR

2010 yılının Aralık ayında devreye giren ilk lisanssız yönetmeliği 500 kW üst sınırında ve ilişkili tüketim tesisinin tüketim veya gücünden bağımsız olarak lisanssız santrallerin kurulup işletilmesine olanak sağlıyordu. 2013 yılının Mart ayında üst sınır 1 MW’a çıkarıldı. Bu yönetmelik ile özellikle güneş santrallerine yoğun bir yatırım bekleniyordu. Yönetmeliğin ilk 5 yılında yani 2015’e kadar önemli bir güç devreye girişi olmadı, ancak özellikle Solar PV yatırım maliyetlerinin düşmesi ile 2016’dan itibaren beklenene yakın olarak güneş santralleri çok hızlı bir şekilde yapılmaya başlandı.

Lisanssız santrallerin 2016 sonrası kurulu güç gelişimine baktığımızda 2018 yılında 2017’deki kurulu gücün yaklaşık iki katının devreye girdiğini görüyoruz. Bugün itibariyle ilk mevzuat dediğimiz 2010 yılı mevzuatı ile devreye giren yaklaşık 6.000 MW lisanssız santral olduğunu ve bunların çoğunluğunun güneş santrali olduğunu söyleyebiliriz. Bu santraller bir tüketim noktasında üretim gücü olan 1 MW’ın belki de binde 1’i tüketim seviyeleri ile devreye alınan, yani sisteme enerji satmak motivasyonu ile kurulmuş tesislerdir.

2019 yılındaki yeni mevzuat ile bu lisanssız tesislere ilişkili tüketim tesisinin sözleşme gücü sınırı getirildi ve ilk mevzuat benzeri proje geliştirmenin önü kapatılmış oldu. Şahsen doğru karar olduğunu düşünüyorum, zira lisanssız mevzuatının dağıtık üretimini tanımlaması gerekliydi. Böylece doğru tanımlama biraz gecikmeli olarak yapıldı. Kötü mü oldu, tabi ki hayır; yerli ve yenilenebilir santral gücü keşke hep 2018’deki gibi artabilse. Ancak ilk mevzuatın dağıtık üretim olmadığı konusunda hem fikir olmak ve bu santrallerle ilgili mevcut durumu tanımlayarak bir çözüm önerisi getirmenin faydalı olacağını düşünüyorum.

Mevcut durumu tanımlamaktan başlıyorum:

• Yaklaşık 6.000 MW civarındaki bu santraller devreye girişleri sonrası 10 yıl boyunca YEKDEM’den yararlanmaktadır. 10’uncu yıl sonrası elektrik satışı konusu ise belirsiz durumdadır.

• 10’uncu yıldan sonrası dönem için 5 Ekim 2020 tarihinde verilen Elektrik Piyasası Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 13. maddesi kapsamında bir düzenleme yapılmıştır. Buna göre 10’uncu yıl sonrası kendi abone grubuna ait tek zamanlı aktif enerji bedeli üst sınır olarak belirlenmiş ve uygulanacak fiyat Cumhurbaşkanı kararına bırakılmıştır. Diğer bir deyişle belirsizlik ortadan kalkmamıştır. Belki de Aktif Enerji Bedeli’nin yarısı fiyattan satış yapma kararı verilecek.

• İlk mevzuat teşvikleri ile devreye giren yaklaşık 6.000 MW mertebesindeki santraller gerçek birer dağıtık üretim tesisi gibi tüketimlerini karşılamak öncelikli olarak değil üretim yapıp YEKDEM teşvik fiyatlarından elektrik satmak amaçlı kurulmuş ve işletilmektedir. Bu anlamda bu santrallerin lisans alarak dağıtım seviyesinden bağlanmış birçok santralden teknik olarak büyük bir farkı yoktur.

• Lisanssız santrallerin gerçekleştirdiği üretim miktarı uzlaştırma bildirimi ile yayınlanmaktadır. Bu durum organize elektrik piyasası katılımcılarına 45 günlük bir veri & bilgi eksikliği oluşturmaktadır. Fiyat tahminlerinde yaklaşık 6.000 MW’lık kapasitenin gerçek üretimine 45 günlük gecikme ile ulaşmak öngörme ile ilgili problemler yaratabilmektedir.

• Aynı durumun gerçek zamanda dengeleme ile ilgili de problemlere de sebep olabildiği düşünülmektedir. Bu santraller KGÜP bildirmemektedir.

Benim çözüm önerim de Utku Korkmaz’ın sözünü ettiği gibi bu santrallere lisans vermek. Zaten akla gelen ilk seçenek. Bu çözümün tüm taraflar için kazan-kazan durumu yaratacağını düşünüyorum. İlgili santrallere 2021 yılı için bir lisans alma opsiyonu verilse çoğu santral sahibinin bu opsiyonu kullanacağına inanıyorum.

Özel durum lisans alma bedeli olarak 1 milyon TL/MW mertebesinde bir tutar belirlenebilir. Zira bu tutarın 2015’teki lisans yarışma bedellerinden daha düşük olması gerekmektedir. Utku Bey’in belirttiği gibi lisanssızların geçmişteki USD/MW yatırım maliyet seviyesi ile lisanslıların bugünkü maliyet seviyeleri arasında fark olmuştur. Ayrıca lisanssızların YEKDEM sürelerinin ortalama 3 yıllık süresi bitmiş durumdadır.

Bu şekilde aşağıdaki kazanımlar gerçekleşecektir:

• 10’uncu yıl sonrası satış fiyatı ve gelir belirsizliğinin ortadan kalkması olası bir “özel durum lisans alma” bedelinden daha karlı olarak görülebileceğinden lisanssız santral yatırımcıları tarafından tercih edilecektir.

• 6.000 MW’lık potansiyel kurulu gücün lisans almayı tercih etmesini sağlayacak bu karar sonucu kamunun 6 milyar TL civarında bir olası geliri olacaktır.

• Kurulu gücü bu kadar yüksek olan lisanssız üretim santrallerin KGÜP bildirme ve dengeden sorumlu olmaları dengeleme süreçlerinin etkinliğini artıracak, TEİAŞ’ın maliyetlerini azaltacaktır.

• Organize elektrik piyasalarında faaliyet gösteren tüm oyunculara daha öngörülebilir ve şeffaf bir ortam sağlayacaktır.

• Olası satın alma ve birleşmelerin önü açılacak, potansiyel bir yabancı yatırım aktivitesi oluşacaktır. Ayrıca bankacılık için de riski düşük kredi verme potansiyeli oluşacaktır.