AB karbon piyasasını revize ediyor

Koç Topluluğu “Karbon Ayak İzini” Sıfırlamak İçin Yol Haritasını Belirliyor

Koç Holding Yönetim Kurulu Üyesi ve Üst Yöneticisi (CEO) Levent Çakıroğlu, “Koç Topluluğu olarak 2050 yılında karbon sıfır seviyesine geleceğimizi taahhüt etmiştik. Topluluk olarak önümüzdeki döneme ilişkin yol haritamızı da belirliyoruz.” dedi.

Çakıroğlu, Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Avrupa Yeşil Mutabakatı Söyleşileri serisinin “Sürdürülebilirlik ve Değer Zinciri” temasıyla düzenlenen 3’üncü webinarında şirket ve sürdürülebilirlik faaliyetlerine ilişkin değerlendirmeler yaptı.

TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi ve Yatırım Ortamı Yuvarlak Masa Başkanı Fatih Kemal Ebiçlioğlu yönetiminde gerçekleşen webinarda Çakıroğlu, Avrupa Yeşil Mutabakatı’na ilişkin, “Kovid krizi etkilerinin en derin hissedildiği dönemde Avrupa Birliği yetkilileri Yeşil Mutabakat ile ilgili kararlılıklarının devam ettiğini çok kuvvetli şekilde ifade ettiler. Bunu şöyle yorumluyorum;  Avrupa Birliği, önümüzdeki dönemde de şu an yaşadığımız gibi derin insani krizler ortaya çıkarma riski taşıyan iklim değişikliği meselesi konusunda kararlılığını ortaya koymuş oldu. Koç Topluluğu olarak ihracatımızın yüzde 50’den fazlasını Avrupa Birliği’ne yapıyoruz. AB üyesi ülkelerde imalat, satış pazarlama ve finans şirketlerimiz bulunuyor.  2020 başında gerçekleşen Davos Zirvesi’nde aldığımız davet üzerine Yeşil Mutabakat ajandası kapsamında özel sektörün atacağı somut adımların belirlenmesine liderlik edecek olan CEO Eylem Grubu’na katıldık.” bilgilerini verdi.

-“AB içindeki ve dışındaki ihtiyacı görebilen bir yapıyla katkı sunmaya çalışıyoruz”

Avrupa Yeşil Mutabakatı kapsamında oluşturulan platformda sektörler itibarıyla önümüzdeki dönemde karbon emisyonunun azaltılması ve bertaraf edilmesine dönük teknolojilerin geliştirilmesi konusunda şirketlerin kendi aralarında iş birliği yaratma imkanı bulduğunu ifade eden Çakıroğlu, şunları kaydetti:

“Bizim açımızdan ülkemizin temsili anlamında 2 konu önemliydi; Birincisi Avrupa Birliği dışındaki ülkeleri de kapsayacak bir yaklaşımı çok önemli buluyoruz çünkü AB dünyanın pek çok bölgesi ile ticaret ortaklığı yapıyor. Yeşil dönüşümü teşvik edecek fonlardan, belirlenecek mekanizmalar çerçevesinde kapsayıcı bir yaklaşımla AB’ye üye olmayan ülkelerin de yararlandırılmasını önemli görüyoruz. Özellikle gelişmekte olan ülkelerin inovasyon ve teknoloji geliştirme kapasitesine bu fonlar yoluyla kaynak sağlanmasına ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. 

İkincisi, AB üyesi olmayan ülkelerdeki ESG performansı yüksek şirketlerin ayrıştırılmasının doğru olduğunu değerlendiriyoruz. Şeffaf bir ESG raporlama standardının geliştirilmesinin elzem olduğunu ifade ettik. Her iki görüşümüz grup üyeleri tarafından benimsendi ve eylül ayında yayınlanan bildiriye girmiş oldu. Biz Koç Holding olarak bir taraftan ülkemizi temsil ederken, diğer taraftan çok uluslu bir kuruluş olarak AB ülkeleri de dahil olmak üzere dünyanın pek çok ülkesinde faaliyet gösteriyoruz. Bu itibarla Avrupa Birliği içindeki ve dışındaki ihtiyacı görebilen bir yapıyla katkı sunmaya çalışıyoruz.”

“Fonlama mekanizmalarının bir kısmı inovasyonun desteklenmesine tahsis edilebilir”

Çakıroğlu teknoloji ve inovasyonun karbon emisyonunu azaltma konusunda en önemli araçlardan haline geldiğini ifade ederek, Avrupa Enerji Ajansı’na göre karbon emisyonunu azaltma konusunda yenilenebilir enerjinin en önemli potansiyele sahip olduğunu, onu da enerji verimliliğinin takip ettiğini söyledi.

Enerji verimliliği konusundaki teknolojik gelişmelerin ve inovasyonun kritik önemine işaret ederek, şu değerlendirmeyi yaptı:

“Yenilenebilir enerjide ve hidrojende de radikal gelişmeler yine inovasyon ve teknoloji sayesinde olacak. Şöyle düşünüyorum: Fonlama mekanizmalarının bir kısmı inovasyonun desteklenmesine, buluşların, patentlerin satın alınıp ihtiyaç duyulan ülkelerde ve şirketlerde bedelsiz kullanıma açılmasına tahsis edilebilir. Bir taraftan verimliliği artırmak önemli derken, diğer taraftan farklı ülkelerin ve şirketlerin aynı konularda araştırma yapmasının, yatırım yapmasının bir verimsizlik potansiyeli taşıdığının farkındayım, onun için de böyle bir teklifte bulunuyorum.”

“İş dünyasının çözüm ortağı olma sorumluluğu var”

Çakıroğlu, “Geniş perspektiften baktığımızda sadece iklim krizi değil, dünyanın en önemli meselelerinin çözümünde iş dünyasının çözüm ortağı olma sorumluluğu var.” diyerek, büyük sorunların ancak iş birlikleriyle çözülebileceğini kaydetti.

“Koç Topluluğu olarak 2050 yılında karbon sıfır seviyesine geleceğimizi taahhüt etmiştik. Topluluk olarak önümüzdeki döneme ilişkin yol haritamızı da belirliyoruz.” bilgisini veren Çakıroğlu, şöyle konuştu:

“İklim krizi gerçeği ile karşı karşıyayız. Tüm bilimsel veriler ve yaşadıklarımız bize bunu gösteriyor. Bu konuda harekete geçmek için artık daha fazla zaman yok. Harekete geçmeyenlerin de geçmesi gerekiyor. İş birlikleri çağındayız. Teknoloji ve inovasyon konusundaki faaliyetlerimizi sürdürürken üniversitelerle, startuplarla, kamu kuruluşları ile, sivil toplum kuruluşları ile iş birliğini çok önemli görüyorum. Diğer taraftan baktığımızda ülkeler, yatırımcılar, müşteriler, çalışanlar kararlı. Şirketlerden çevresel, sosyal ve kurumsal yönetim alanlarında yüksek performans bekliyorlar.

Kovid-19 tedarik zinciri mimarisini etkiledi. Yeşil Mutabakat’ın da karbon vergisi ve diğer düzenlemeler yönüyle etkileme potansiyeli var. Bu çerçevede ülkemizin AB pazarına coğrafi yakınlığı ve halihazırdaki ticari ortaklığımız dikkate alınarak; eğer doğru adımları zamanında atarsak bu yeni dünya düzeninde ülkemizin ve ülkemizdeki şirketlerin önünde bir fırsat penceresi olduğunu görüyorum.”

“İnsanı merkeze alan bir yaklaşımla inisiyatiflerimizi çeşitlendirdik”

Çakıroğlu, dünyayı değişim ve belirsizliklerin dönüştürdüğünü ifade ederek, günümüzde teknolojide yaşanan dönüşümün hızının hayatın her alanını süratle değiştirdiğini söyledi.

Kovid-19 salgını gibi küresel belirsizliklerin insanları ve ekonomik hayatı derinden etkilediğini anlatan Çakıroğlu, Koç Topluluğu olarak otomotivden dayanıklı eşya grubuna, perakendeden teknoloji çözümlerine kadar uzanan geniş sektörel yelpazeleri ile bu zorlu dönemde faaliyetlerini geleceği planlayarak sürdürmeye gayret ettiklerini kaydetti.

Çakıroğlu şöyle konuştu:

“Değişim ve belirsizlikleri birleştirdiğimizde bütün dinamikleri ahenkli şekilde yönetebilmemiz lazım. Yine portföyümüze baktığımızda şirketlerimizin hepsi kendi sektörlerinde başarılı şirketler. Fakat şunu da biliyoruz ki mevcut başarıların formülleri gelecekteki başarıyı garanti etmiyor. İşte biz bu düşünceyle 2015 yılında topluluğumuzda bir ‘Dönüşüm Programı’ başlattık.

İlk önemli inisiyatifimiz ‘Dijital Dönüşüm’ programımız oldu. Hızı gelişen teknolojiyi en iyi şekilde değerlendirerek rekabetçi gücümüzü artırmak ve topluluğumuzu geleceğe hazırlamak, bunu yaparken de elbette bu kapsamda ortaya çıkan tehditleri de bertaraf etmek hedefiyle yola çıktık. Daha sonra yine insanı merkeze alan bir yaklaşımla bu inisiyatiflerimizi çeşitlendirdik ve artırdık.  Başta çevik yönetim prensipleri olmak üzere, inovasyon, kurum içi girişimcilik ve kaynak dağılımına yepyeni bir bakışla baktık.”

“Sınırda Karbon Vergisi’nin detaylarının haziran ayında netleşmesi bekleniyor”

Çakıroğlu, Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın getirdiği en önemli konulardan birinin “Sınırda Karbon Vergisi” olduğunu belirterek, bu kapsamda önemli bir ithalatçı olan AB’nin küresel ticaret ve üretim süreçlerinde köklü değişikler getireceğini söyledi.

Çakıroğlu şunları kaydetti:

 “Sınırda Karbon Vergisi’nin detaylarının muhtemelen bu yılın haziran ayında netleşmesi bekleniyor. 2022 yılında vergilendirme ile ilgili kararların somutlaşması beklentisi söz konusu. Dolayısıyla AB ile ticaret yapan tüm ülkeleri ve tüm şirketleri, dolayısıyla da bizi etkileyecek bir konudan bahsediyoruz. Bu sadece üreticilerin kendi üretim süreçleriyle sınırlı bir değerlendirme değil. Ürünlerimizin bünyesine giren ham madde, malzeme bu karbon hesabında dikkate alınıyor. Onun yanında ürünlerin yine üretiminde, lojistik sürecindeki karbon girdisi dikkate alınıyor ve amaç AB dışındaki ülkeleri de bu yarışın içine sokmak suretiyle topyekun karbon salınımında azaltmanın sağlanması veya karbonun bertaraf edilmesi konusundaki gayrete iştirak edilmesi. Bu bakımdan dünyamız için önemli bir tehdit söz konusu, bunun için ülkelerin ve şirketlerin harekete geçmesi lazım.” 

AA