Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Bayraktar: “Yenilenebilir enerjide oldukça ileri bir noktadayız”

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Alparslan Bayraktar, geçen yıl elektrik üretiminin yüzde 43’ünün yenilenebilir kaynaklardan sağlandığını belirterek, “Yenilenebilir kaynaklardan elektrik üretimi ABD, Çin, Almanya ve Birleşik Krallık gibi bu alanda önde gelen ülkelerde yüzde 17 ile yüzde 36 arasında. Dolayısıyla, yenilenebilir enerjide oldukça ileri bir noktadayız.” dedi. 

Sabancı Üniversitesi İstanbul Uluslararası Enerji ve İklim Merkezi (IICEC), Dünyada ve Avrupa Özelinde Net Sıfır Emisyon Geleceği ve Türkiye’ye Etkileri’” başlıklı bir webinar düzenledi.

9 Temmuz Cuma Günü gerçekleştirilen webinarın açılış konuşmasını IICEC Yönetim Kurulu Üyesi Kıvanç Zaimler, keynote konuşmasını Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) Başkanı Dr. Fatih Birol yaptı. Webinar’ın onur konuşmacısı Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı (ETKB) Bakan Yardımcısı Dr. Alparslan Bayraktar oldu.

Dr. Alparslan Bayraktar, “Paris İklim Anlaşması kapsamında 9 tane G-20 gelişmekte olan ülke grubunda yer alıyor ve sonradan OESD ülkesi olan 4 ülkede aynı şekilde ve küresel en büyük emisyon salınımı yapan ülkelerin yarısı gelişmekte olan ülke arasında yer alıyor ama maalesef Türkiye gelişmiş ülke grubunda yer alıyor. Dolayısıyla Türkiye, hakkaniyetli bir konumda bulunmuyor” dedi.

Bayraktar, “Türkiye gelişmekte olan bir ülke olarak Paris Anlaşmasının gereklerini ve onun ötesinde yapabileceği tüm katkıları ve tüm desteği yerine getirmeye gayret ediyor. Özellikle son yıllarda yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği tarafında çok önemli düzenlemeleri hayata geçirdik. Bugün itibariyle Türkiye’nin yenilenebilir kurulu gücü yüzde 53’lük bir paya. 2020 yılında elektrik üretiminin yaklaşık yüzde 43’ü bu kaynaklardan karşılanmış durumda. Potansiyelimizi en üst düzeyde kullanma kararlılığımız da devam ediyor. Türkiye’nin yenilenebilir kurulu gücü sayesinde biz 2020 yılında yenilenebilir kaynaklı elektrik üretiminde yaklaşık 73 milyon ton karbon emisyonu salınımının önüne geçtik. Son 1 buçuk yılda YEKDEM’in son günleri olmasının da etkisiyle 7 bin MW’ı aşan bir kurulu güç devreye alındı. Bu çok büyük bir rakam” dedi.

Bayraktar, enerji verimliliği ile ilgili 2003-2018 yılına bakıldığında enerji yoğunluğundaki azaltımla primer enerjide 32 milyon ton eş değer petrol azaltımı sağladıklarını belirterek, “Bugün 144 milyon ton olan Türkiye’nin enerji talebini eğer bu enerji yoğunluğunu azaltmasaydık 175 milyon ton olarak görebilirdik. Bu sayede 100 milyon tonluk sera gazı emisyonundan kaçınmamız söz konusu oldu. 2017-2020 yıllarında da enerji verimliliğine yaptığımız yatırımlarla yaklaşık 10 milyon ton sera gazı emisyonunu engellemiş olduk” ifadelerini kullandı.

Türkiye’nin büyüyen bir ülke olduğunu ve tüm bu aktivitenin gaz emisyonlarını da artırdığını dile getiren Bayraktar: “Kısa ve orta vadede maalesef mutlak emisyon azaltımıyla ilgili Türkiye’nin önünde çok ciddi zorluklar var ve bu anlamda bir hedef çok mümkün görünmüyor. Bunun ekonomik boyutunda ise örneğin, 2020’de 46 milyar liralık bir yenilenebilir enerji desteğinden bahsediyoruz. 2017 ile 2020 arasında enerji verimliliğine yapılan yatırım 5 milyar dolara yakın. Bu rakamlara baktığımızda enerji dönüşümünün faturasının ne kadar büyük olduğunu da görüyoruz. Uluslararası Enerji Ajansı 2050’de sıfır emisyon hedefine ulaşmak için yıllık 5 trilyon dolar yatırım ihtiyacı olduğunu söylüyor. Türkiye’nin dünya ekonomisindeki yerini yüzde 1 olarak alırsak, bu, 5 trilyon doların yaklaşık yıllık 45-50 milyar dolarlık kısmını Türkiye’nin gerçekleştirmesi anlamına geliyor.”

SIFIR EMİSYONA GİDEN YOL ZORLU AMA BAŞARMAK İMKANSIZ DEĞİL

Dr. Fatih Birol, “İklim değişikliğinin duyarlılıktaki artışı nereye giderseniz gidin çok hızlı bir şekilde artıyor. Bilimsel olarak kanıtlanmış ve halka mal olmuş bir durum var. İklim değişikliğine neden olan emisyonların yüzde 80’i enerji sektöründen gelince bunun çözümü de enerji sektöründe olacak. Dünyadaki en önde gelen ekonomilerin hepsi 2050 yılında net sıfır yapacaklarını taahhüt ettiler” dedi.

Mayıs ayında bir rapor yayınladıkları raporun en çok etki eden rapor olduğunu belirten Birol, “Raporda, bugünle 2050 yılı arasında enerji sektöründe nasıl bir dönüşüm olması gerekir ki ne kadar rüzgar, güneş, hidrojen, elektrik arabalar ve bunlar olunca da petrol, doğal gaz ve kömür sektörüne ciddi etkileri olacak. Tüm dünyanın enerji sektöründe transformasyon yapması ise, şu an itibariyle imkansız değil ama zor ve bunun en başındaki faktör de uluslararası beraber çalışmadır. Önümüzde iki büyük ödev var. Birincisi, özellikle önümüzdeki 10 yıl içerisinde şu an piyasada olan ve ekonomikliği kanıtlanmış enerji teknolojilerinde büyük bir büyüme görülmesi lazım. Güneş, rüzgar, hidroelektrik, enerji verimliliği, elektrikli arabalar ve nükleer enerjideki şu andaki büyüme hızı 2050’deki rakamlara ulaşmamız için mümkün değil. Ama bu tek başına yeterli değil, bununla birlikte ikinci bir kategori var ve özellikle daha zor sektörlerde kullanacağımız teknolojilere de ihtiyacımız var.  Birr yanda mevcut kanıtlanmışları çok hızlı bir şekilde piyasaya sürerken, aynı anda düğmeye basıp inovasyonla şu anda pazarda olamayan ama laboratuvarda ve pahalı olan teknolojileri de pazara getirme çalışmaları yapmamız lazım.  Bunun için de yatırım gerekiyor. Dünyadaki enerji yatırımlarını topladığınız zaman dünyada şu an da 2 trilyon dolarlık bir yatırım var. Eğer 2050’deki net sıfır hedeflerine ulaşmak istiyorsak bu rakamın 5 trilyon olması gerekiyor. Dünyada bu yatırımlar olursa ve dünya 2050’de net sıfıra ulaşırsa petrole hala ihtiyacımız var ama petrol şu anda yaklaşık 100 milyon varil kullanılıyor bu rakam 25 milyon varile düşecek, kömürde ise çok büyük bir düşüş görülecek ve bir numaralı enerji kaynağı da güneş olacak” şeklinde konuştu.

Birol, her ülkenin iklim değişikliği ve çevreyle ilgili mücadelede kendi yol haritasını çizmesi gerektiğini ifade etti.

Webinarın devamında “İş Dünyası Perspektifi: Temiz Enerji Geleceği” başlıklı bir panel düzenlendi. Garanti BBVA Genel Müdür Yardımcısı Ebru Dildar Edin’in moderatörlüğünü üstleneceği panelin konuşmacıları Zorlu Enerji CEO’su Sinan Ak, Borusan EnBW Enerji Genel Müdürü Enis Amasyalı, Shell Türkiye Ülke Başkanı Ahmet Erdem, SOCAR Türkiye CEO’su Zaur Gahramanov ve Sanko Enerji CEO’su Hakan Yıldırım oldu.

Panelin konuşmacılarından Shell Türkiye Ülke Başkanı Ahmet Erdem, dünyanın en büyük hidrokarbon üreticilerinden biri olan Shell’in 2050’de net karbon sıfır hedefine doğru gittiğini belirterek, şunları söyledi: “Kendi operasyonlarımızdan kaynaklı karbon yoğunluğunu 2023’e kadar yüzde 8’e indirmeyi hedefliyoruz. Bunu enerji verimliliği ve yenilenebilir enerjiyi kullanarak gerçekleştireceğiz. 2030’a kadar yüzde 20, 2035’e kadar yüzde 45, 2050’ye ulaştığımızda yüzde 100’e ulaşacak bir planımız var. 2019’da petrol üretimimiz zirve yaptı. 2030’a kadar petrol üretimini her yıl yüzde 2 azaltmayı hedefliyoruz. 2030’da petrolün de azalmasıyla Shell’in portföyündeki hidrokarbonun Petrolün de azalmasıyla 2030’da Shell’in portföyündeki hidrokarbonun neredeyse yüzde 55’i veya daha üzeri doğalgaza dönmüş olacak. Doğalgazı bir geçiş yakıtı olarak da önemli görüyoruz. Karayolu, deniz, demiryolları taşımacılığında doğalgazın yaygın kullanıldığını göreceğiz. Tesislerimizdeki rafineleri enerji parkına dönüştürmeyi hedefliyoruz. Rüzgar enerjisi kullanarak hidrojen üreteceğiz. Elektrikli araçlar, çok hızlı gelişen bir alan. Kimyada da 2025’e kadar 1 milyon ton plastik atığını işleyip tekrar plastik hammaddeye döndürmeyi planlıyoruz.”

SOCAR Türkiye CEO’su Zaur Gahramanov sürdürülebilirliğin iş yapma şeklinin ana önceliği olması gerektiğini ve Ar-Ge faaliyetlerinin önemini belirterek “Karbon yakalama, depolama ve kullanım programıyla beraber sürdürülebilirlik konularında büyük kazançlar bekliyoruz. Hem dünyada hem de Türkiye’de büyük bir yola çıktık. Büyük projeler yapmaya başladık. Türkiye’de Ar-Ge yatırımlarını artırdık. Biz dijital dönüşümün de faydasını görüyoruz. Dijital yatırımlarımızla birlikte enerji dönüşümünü daha etkin kullanacağız. Dijital dönüşümün, teknolojilerin hızlı yaygınlaşmasını önemli görüyoruz. Burada yatırımlarımıza devam edeceğiz. Dijital yatırımlar enerji dönüşümünü daha efektif hale getiriyor. İlgili alanlarda hep birlikte çalışmaya devam etmeliyiz. Yol haritası oluşturmalıyız.” dedi.

Zorlu Enerji CEO’su Sinan Ak önümüzdeki dönemde dijitalizasyon, elektrifikasyon ve sürdürülebilirlik konularının geleceği ekillendireceğini ve net sıfır hedefine götüreceğini , bunu gerçekleştirebilecek için de büyük yatırım ihtiyacı olduğunu belirterek, şunları söyledi:

“Artık yenilenebilir enerji yolunu aldı ve gidiyor. Yatırımlar hızlı bir şekilde yapılabiliyor. Eskiden yatırımcı sayısı çok azken, bugün binlerce yatırımcı var. Elektrikli araçlardaki büyük gelişimle de bu gelecek için en önemli konu dijitalleşme olarak görünüyor. Çünkü tüm bu sistemlerin yönetilebilmesi açısından dijitalleşmenin ve yazılımların sağlanması gerekiyor. Yazılım konusuna büyük şirketlerimizin mutlaka ağırlık vermesi gerektiğini düşünüyorum. Biz de bu yolda gidiyoruz. Zorlu Grubu olarak hidrojen yakıtlarıyla ilgili konulara da ağırlığımızı vermiş bulunuyoruz. Şu an itibariyle hidrojen yakıtları maliyet olarak aslında güneş panellerinin 2000’li yılların başındaki dönemine tekabül ediyor. Önümüzdeki dönemde burada da maliyetler düşecek.”

Borusan EnBW Enerji Genel Müdürü Enis Amasyalı sürdürülebilirlik konusunun önemine ve bu yönde yaptıkları çalışmalara işaret ederek, şöyle konuştu: “Borusan grubu olarak sürdürülebilirlik stratejimizi üç tane sütun üzerine inşa ettik. Bunlar iklim, insan ve inovasyon. Grubun enerji şirketi olarak da Borusan EnBW olarak 2009 yılından bu yana sadece yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapıyoruz. Bu anlamda da grubumuzun sürdürülebilirlik stratejisine, iklim sütununa fayda sağlıyoruz. Diğer hissedarımız, EnBW tarafına da baktığımızda onlar da geçtiğimiz günlerde son derece iddialı bir hedef açıkladı. 2035 yılında iklim nötr olacaklarını söylediler, Bugün itibariyle sırf rüzgâr enerjisi olarak baktığımızda, 661 megavatla Türkiye’de lider duruma geldik. Rüzgarda teknoloji son derece hızlı ilerledi. Bununla birlikte slında ülke potansiyelimizin 100 gigavatın üzerinde olduğunu ben açıkça söyleyebilirim. Uygun koşullarda sağlanan sürdürülebilirlik endeksli finansman, yeşil finansman, yeşil tahvil enstrümanları, bu potansiyelin gerçekleşmesi anlamında çok büyük rol oynayacak.”

Sanko Enerji CEO’su Hakan Yıldırım, önümüzdeki 30 senenin esasında Dünya’da düşük karbon ekonomisine geçiş dönemi olduğunu vurgulayarak, şunları söyledi: “Rollerimiz, etki alanlarımız ne olursa olsun, bir sonraki jenerasyona daha yaşanabilir bir dünya bırakmak istiyoruz. Bugün itibariyle 1,1 derecelik bir küresel ısınma var ve bunun etkilerini hepimiz her gün yaşıyoruz. Bu seneye bakıldığında 2014’ten itibaren en kurak sene oluyor ve bu durum sadece barajlardaki elektrik üretimini değil, tarımı da etkiler hale geldi. Dolayısıyla buna benzer anormal iklim değişiklikleri ile daha sık karşılaşmak istemiyorsak, sıcaklık artışını uzmanların söylediği 2 derecenin altına, mümkünse 1,5 derecenin altına çekmemiz lazım. Tüm dünya, rüzgâra, güneşe, karbon yakalamaya, elektrik depolamaya, elektrikli araçlara trilyonlarca dolar para harcayacak. Dolayısıyla bizim ülke olarak hem para harcayan tarafta olmamız lazım, daha fazla rüzgâr, daha fazla güneş santrali kurmalıyız. Aynı zamanda para kazanan tarafta da olmamız lazım, yani teknoloji üreten, ekipman ihraç eden olmamız gerekiyor.”

ICEC Direktörü Bora Şekip Güray, düşükk karbonlu ekonomiye geçişte, elektrifikasyon, yenilenebilir enerji, hidrojen, dijital dönüşüm gibi alanların önümüzdeki dönemde sahip olacağı öneme işaret ederek, IICEC’in Kamu-Sanayi-Akademi Başarı Üçgeni misyonu ile bu alanlarda çalışmalarını sürdüreceğini belirtti.