“World Business Outlook” anketine göre ticari durumun iyi olması ve olumlu ticari beklentiler, şirketlerin yatırım ve istihdam planlarını destekliyor

Alman-Türk Ticaret ve Sanayi Odası, 2021 sonbaharında dünya çapındaki tüm Alman yurt dışı ticaret odalarında gerçekleştirilen “World Business Outlook” anketinin ulusal sonuçlarını açıkladı. Veriler, Alman sermaye katılımına sahip üye şirketlerin değerlendirmelerini ve tahminlerini gösterdi.

İlkbaharda yerel olarak gerçekleştirilen ankete, yaklaşık 327 üye şirketten 77’si katıldı. Anket dünya çapında, yurt dışında faaliyet gösteren 3 bin 200’den fazla Alman şirketinden alınan geri bildirimleri içeriyor. Düzenli olarak gerçekleştirilen bu anket, üyeler arasında altı ayda bir gerçekleştiriliyor.

KONJONKTÜREL GELİŞİMLE İLGİLİ TAHMİNLER KUŞKULU

Zorlu geçen bir Korona yılından sonra şirketler, dünya genelindeki konjonktürel toparlanmanın ivmesinden faydalanıyor. Bu durum, ülkedeki şirketlerin ticari durumları ve gelişimleri konusunda çok pozitif bir görüşe yol açıyor. Mevcut ticari ortam, ankete katılanların yüzde 70’i tarafından iyi olarak değerlendiriliyor. İlkbahardaki sonuçlarla karşılaştırıldığında yeni bir artış söz konusu. Katılan şirketlerin yüzde 27’si, ticari durumun tatmin edici ve sadece yüzde 3’ü kötü olduğunu belirtiyor.

Şirketler, gelişimlerini anketin başlangıcından beri hiç olmadığı kadar olumlu olarak değerlendiriyor. Şirketlerin yüzde 57’si, gelecek on iki ay için daha iyi bir ticari gelişim beklerken, yüzde 38’i bu anlamda düzeyin aynı kalacağını öngörüyor. Şirketlerin sadece yüzde 5’lik bir kısmı olumsuz bir değerlendirmede bulundu. 

AHK Türkiye’nin Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Sekreteri Dr. Thilo Pahl’ın vardığı sonuç şu şekilde: “Üyelerimizin ticari durumunun iyi olması ve ticari beklentilerinin iyileşmesi, bu şirketlerin konjonktürel iyileşmeden faydalandığını gösteriyor. Aynı zamanda şirketlerin artan güveni, yerel yatırım ve istihdam planlarını destekliyor ve bu durum ekonominin daha da güçlenmesini sağlayabilir. ”

AHK’ye göre şirketlerin konjonktürel gelişimle ilgili olarak bununla ters düşen bir değerlendirmesi mevcut. 2021’in ikinci çeyreğindeki GSYİH büyüme oranı, yüzde 21,7 artmış olsa da şirketler, ülkede gelecekte oluşacak konjonktürel gelişime kuşkuyla bakıyor. Ankete katılan şirketlerin yüzde 34’ü, olumsuz bir konjonktürel gelişim beklemekte, bu oran, 2021 ilkbaharında ankete katılanların yüzde 35’i kadardı. Yüzde 40’lık bir kesim, mevcut durumda gelişim düzeyinin aynı olacağını öngörüyor (2021 ilkbaharındaki oran: yüzde 36). Şirketlerin yüzde 26’sı, konjonktürel gelişimin daha iyi olacağını düşünüyor (2021 ilkbaharındaki oran: yüzde 29).

ŞİRKETLERİN ÇOĞUNLUĞU YENİ PERSONEL İSTİHDAM ETMEYİ PLANLIYOR

Ticari durumun iyi olması ve olumlu ticari beklentiler, şirketlerin yatırım ve istihdam planlarını güçlendiriyor. Şirketlerin yüzde 59’u, yeni personel istihdam etmeyi planlamakta. Şirketlerin yüzde 29’u, istihdam düzeylerinin aynı olacağını öngörmekte. Sadece yüzde 12’lik bir kesim ise personel sayısının azalmasını beklemekte. Bu sonuçlar 2021 ilkbaharının sonuçlarıyla karşılaştırıldığında, eğilimin ciddi anlamda tersine döndüğü gösteriyor. Daha fazla ve daha az yanıtlarından elde edilen iyi ile kötü değerlendirme farkı, 2021 ilkbaharında 19 iken, 47’ye çıktı.

ŞİRKETLERİN YATIRIM YAPMA İSTEĞİ ÖNEMLİ ÖLÇÜDE ARTTI

Şirketlerin yatırım yapma isteği de önemli ölçüde arttı. Ülkede faaliyet gösteren şirketlerin yüzde 43’ü daha yüksek yatırımlar yapmayı planlıyor. Şirketlerin yüzde 35’i, önümüzdeki on iki ay içinde yatırım harcamalarının aynı olmasını beklerken, yüzde 14’ü daha düşük yatırımlar yapmayı ve yüzde 8’i yatırım yapmamayı planlıyor. Böylece, daha fazla ve daha az yanıtlarından elde edilen iyi ile kötü değerlendirme farkı, 2021 ilkbaharında dörtken iyileşerek, yeni rekor değeri olan 29’a ulaştı. 

Almanya’nın Türkiye’ye doğrudan yatırımlarının ve iki ülke arasındaki ikili ekonomik işbirliğinin en son örneği – ilaç şirketlerinden Boehringer İngelheim ile Türkiye’nin ilaç üreticisi Abdi İbrahim İlaç arasındaki yerel üretim ortaklığı oldu.

Bu kapsamda, Boehringer İngelheim firması CFO’su Yeliz Erbacıoğlu şunları söyledi, “Abdi İbrahim İlaç ile yerelleşme iş birliğimiz, Türkiye’deki operasyonlarımızı ilk kurduğumuz günden bu yana yaptığımız en büyük yatırımlardan birisidir. Hedefimiz diyabet, merkezi sinir sistemi ve kardiyovasküler hastalık alanlarında yenilikçi ilaçlarımızın her iki ünitesinden birini yerli olarak üreterek kendi kendine yeterliliği artırmak ve yerli üretim kabiliyetlerini güçlendirerek ithalatı azaltmaktır. Yerelleşme yatırımımız kapsamında; firmamız tarafından orta vadede yaklaşık 150 milyon TL düzeyinde bir yatırımın ülkemize kazandırılması; uzun vadede ise aşamalı olarak yapılacak yatırımların toplam 1 milyar TL düzeyine ulaşması beklenmektedir. Türkiye’deki hastalara en kısa sürede yerli üretimle sağlanan yenilikçi tedavilere erişmeyi taahhüt ediyoruz ve bu proje ile yerel olarak üretilen ilaçlarla 700 binden fazla hastaya hizmet sunacağız.”

Ekonomi tekrar toparlanmış ve şirketlerin ticari durumu olumlu seyrediyor olsa da seyahat kısıtlamaları (yüzde 66), lojistik ve tedarik zincirlerindeki sorunlar (yüzde 61) ve yatırımların iptal edilmesi veya ertelenmesi (yüzde 48) gibi küresel salgının olumsuz etkileri, ticari gelişimi engellemeye devam ediyor. Bu faktörler, uluslararası sonuçlarla karşılaştırıldığında yerel şirketlerin gelişimini daha fazla frenlediği görülüyor.

Bununla birlikte, lojistik ve tedarik zincirlerindeki sorunlarla bağlantılı olarak şirketlerin yüzde 49’u hiçbir çeşitlendirme veya adaptasyon çalışması yapmayı planlamıyor. Şirketlerin, adaptasyon çalışmaları gerçekleştiren yüzde 51’lik kısmının yüzde 69’u ise, yeni veya ilave tedarikçiler arıyor.

TİCARİ RİSK ARTIYOR

Türk Lirası’nın döviz kurundaki dalgalanmalar (yüzde 73) ve ekonomi politikasıyla ilgili genel koşullar (yüzde 62) şirketler açısından en büyük riski oluşturmaya devam ediyor. Hammadde fiyatları faktörü, 2021 ilkbaharından itibaren belirgin bir şekilde artarak yüzde 48’e ulaştı. Ayrıca uzman çalışan eksikliği faktörü, yüzde 31 ile daha da güçlendi. Risk faktörleri arasında hammadde fiyatları ve uzman eksikliği, en yüksek artışa sahip. Şirketlerin olumlu istihdam planları açısından bakıldığında da uzman çalışan eksikliği, giderek artan bir şekilde yatırım ve büyümeyi frenleyen bir faktör olarak etkisini gösteriyor.

“AHK, ŞİRKETLERİ ALMANYA’DAKİ VE TÜRKİYE’DEKİ FAALİYETLERİNDE DESTEKLEMEYE HER ZAMAN HAZIRDIR”

Güncel ankete göre, Alman-Türk Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Dr. Markus C. Slevogt, sonuçlarla ilgili olarak, “Döviz kurundaki süregelen dalgalanma, ekonomi politikasıyla ilgili genel koşullar, dünya genelinde artan hammadde fiyatları ve uzman personel eksikliği, şirketlerin ticari faaliyetlerini tehdit etmeye devam ediyor. Ticari durumun ve ticari gelişimin sağladığı bu çok olumlu ivmeyi sürdürmek ve sürdürülebilir bir konjonktürel iyileşmeyi desteklemek için, ekonomi ve özel sektör açısından istikrar sağlayan ve destekleyici önlemlerin uygulanması gereklidir. Bu süreçte AHK, şirketleri Almanya’daki ve Türkiye’deki faaliyetlerinde desteklemeye her zaman hazırdır.” şeklinde konuştu.