Haziran ayı sonunda Rusya ve İsrail ile diplomatik ilişkilerin iyileşme sürecine girmesi sonrası iki ülkeyle hayata geçirilmesi düşünülen enerji projeleriyle ilgili Ankara’nın yaklaşımı acele etmeden hızlı adım atmak yerine bir süre gelişmeleri izleyerek bunun neticesinde hareket edilmesiydi. İlişkilerin iyileşme sürecine girmesinin üzerinden 1 ay bile geçmeden yaşanan 15 Temmuz darbe girişimi Türkiye’nin iç dengelerini derinden […]
Haziran ayı sonunda Rusya ve İsrail ile diplomatik ilişkilerin iyileşme sürecine girmesi sonrası iki ülkeyle hayata geçirilmesi düşünülen enerji projeleriyle ilgili Ankara’nın yaklaşımı acele etmeden hızlı adım atmak yerine bir süre gelişmeleri izleyerek bunun neticesinde hareket edilmesiydi.
İlişkilerin iyileşme sürecine girmesinin üzerinden 1 ay bile geçmeden yaşanan 15 Temmuz darbe girişimi Türkiye’nin iç dengelerini derinden etkilediği gibi bölgesel ve küresel jeopolitik açısından da önemli bir kırılma noktası oldu.
Rusya’dan Oyun Değiştirici Hamle
Türkiye’nin 15 Temmuz darbe girişimi sonrası ABD ve Batı ülkeleri tarafından yalnız bırakılması, bu ülkelerle olan ilişkilerde derin bir güven bunalımı ve türbülansa yol açtı. Öte yandan Rusya Devlet Başkanı Putin’in Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı arayarak darbe girişiminin karşısında olduğunu ifade etmesi, çok önemli ve oyun değiştirici bir hamle oldu.
Putin’in darbe girişiminin ardından aldığı hızlı destek kararı, Türkiye-Rusya ilişkileri açısından olduğu kadar Türkiye’nin batılı müttefikleri ve Rusya-Batı ilişkileri açısından da yeni bir dönemin başlamakta olduğunu gösteriyor.
Yeni dönemin en önemli başlıklarından birisi de hiç şüphesiz ki enerji olacak. Geçtiğimiz yılın yaz aylarında Türkiye ve Rusya arasındaki Türk Akımı görüşmeleri hattın ortaklık yapısı gibi temel konularda anlaşma sağlanamaması üzerine kesilmişti. Sonrasında yaşanan jet krizi ile ilişkilerin tamamen kopma noktasına gelmesiyle birlikte Türk Akımı projesi de rafa kalkmış, Rusya Avrupa piyasalarına ulaşmak için bir diğer güzergahı Kuzey Akım 2 (Nord Stream 2) kartını masaya sürmüştü.
15 Temmuz sonrası oluşan yeni konjonktürde Rusya, Türkiye’nin yanında durarak enerji jeopolitiğinde de elini güçlendirme şansını elde etmiş durumda. 9 Ağustos’ta Rusya’nın St. Petersburg kentinde bir araya gelen Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasındaki ikili ve heyetler arası görüşmelerde Türk Akımı Boru Hattı Projesi ve Akkuyu Nükleer Santrali Projesine ilişkin önemli kararlar alındı.
Rusya Türkiye Gaz Piyasasındaki Payını Kaybetmek İstemiyor
Türkiye ile Batı Hattı ve Mavi Akım üzerinden olmak üzere 30 milyar metreküplük uzun vadeli doğal gaz ihracat anlaşması olan Rusya, son 15 yılda Türkiye’nin hızla artan doğal gaz talebinin karşılanmasında en önemli kaynak ülke haline geldi. 2015 yılında 48.42 milyar sm3 doğal gaz ithalat eden Türkiye, bu ithalatının yüzde 55,31’ine tekabül eden 26.78 milyar sm3 doğal gazı Rusya’dan ithal etti. Türkiye’nin doğal gaz ithalatında Rusya’ya olan bağımlılığı geçtiğimiz yıllarda yüzde 65’ler seviyesindeyken bu oran yüzde 55’ler seviyesine kadar gerilemesine karşı Rusya’nın Türkiye’ye ihraç ettiği gaz miktarı ise artış gösterdi.
Türkiye, Kasım 2015’de başlayan kriz sonrası Rusya’ya doğal gazda büyük oranda bağımlılığın yarattığı risklerle ilk kez doğrudan yüz yüzde geldi. Türkiye, bu amaçla hızlı bir şekilde enerji arz güvenliğini sağlayabilmek amacıyla yüzer depolama ve tekrar gazlaştırma üniteleri (FSRU), yeni doğal gaz boru hattı projeleri ve yerli kömüre dayalı santral yatırımlarının desteklenmesi gibi bir takım alternatifleri hayata geçirmeye yönelik çalışmalara başladı.
Türkiye enerji piyasaları uçak krizi sonrası kış aylarına “Rusya doğal gazı keser mi?” endişesi ile girerken enerji yönetimi ise kesinti ihtimaline karşı geliştirilen alternatif senaryoları hazırlayarak olası bir kesinti durumunda en az zararla süreci atlatmak için hazırda tutuyordu.
İki ülke her ne kadar sıcak çatışmanın eşiğine gelmiş olsa da Rusya’ya Kırım’ı işgali sonrası uygulanan ekonomik yaptırımlar nedeniyle ülke ekonomisinin yaşadığı zorluklar ile düşen petrol ve gaz fiyatları nedeniyle ülkenin ihracat gelirlerinin büyük düşüş göstermesi, petrol ve gaz ihraç gelirleri açısından Rusya’yı oldukça hassas hale getirdi.
Buna Rusya’nın Avrupa’daki güvenilir tedarikçi pozisyonunu kaybetme kaygısı ile Avrupa’nın tedarik kaynaklarını çeşitlendirme stratejisi eklenince Rusya’nın en büyük pazarlarından olan Türkiye gaz piyasası Rusya için vazgeçilmesi oldukça zor ve önemi giderek artan bir pazar haline geldiği için Rusya Türkiye’ye karşı doğal gazı politik baskı aracı olarak kullanmaktan kaçındı.
Rusya’nın jet krizi sonrası enerji ilişkilerini Türkiye’ye karşı izlediği diplomatik, askeri ve ekonomik yaklaşım ve yaptırımlardan ayrıştırması Türkiye’nin Rusya için ne denli önemli bir piyasa olduğunu göstermiştir.
Gerek Güney Akım gerekse bu projenin iptal olmasından sonra geliştirilen Türk Akımı projesiyle Rusya Ukrayna’yı by pass etmenin yanı sıra ilerleyen yıllarda Türkiye ve Avrupa piyasalarına Türkiye toprakları üzerinden ulaşacak Türkmenistan, Irak ve Doğu Akdeniz gaz kaynaklarına karşı Türkiye ve Güney Doğu Avrupa piyasalarındaki pastayı daraltmayı ve hakim pozisyonunu güçlendirmeyi hedefliyordu.
Türkiye’nin Rusya ile uzun vadeli kontratlarının 2021 yılından itibaren süresinin doluyor olması ve Türkiye’nin LNG ve diğer başka boru hattı projelerini gündeme alması da Rusya’nın Türk Akımında bu denli acele etmesinin en önemli nedenlerden birisi.
Türk Akımında İlk Hat İçin Mesafe Alındı
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın 9 Ağustos’taki toplantı sonrası yaptığı “Türk Akımı konusunda, 28 milyar metreküp Rusya’dan doğalgaz alıyoruz. Türk Akım’ının gelişinde 2 hat olacak. Hem Türkiye istifade edecek hem Avrupa’ya gidecek. Bundan sonraki süreçte bunların hızlanacağını düşünüyorum.” açıklaması ve sonraki günlerde ortaya çıkan detaylar toplam 63 milyar metreküp/yıl kapasiteli 4 hat olarak planlanan projenin Türkiye gaz piyasasına ihraç edilecek ilk hattın inşası konusunda temel başlıklarda mutabakat sağlandığını ortaya koyuyor.
Bilindiği gibi Türkiye’nin Batı Hattı’ndan aldığı 14 milyar metreküp/yıl gazın bu hat yerine inşa edilecek ve her biri 15,75 milyar metreküp/yıl taşıma kapasitesine sahip 4 hattan birisiyle Türkiye’ye ulaştırılması öngörülüyor.
Türk Akımında Bundan Sonraki Süreç Nasıl İlerleyecek?
Türk Akımının ilk hattına ilişkin ön mutabakata varılan temel konulara ilişkin görüşmelerin kurulacak çalışma gurupları ile devam etmesi planlanıyor. Hattın Türkiye topraklarında kalan bölümüne ilişkin ise taraflar yüzde 50-50 ortaklık konusunda ön mutabakata vardı.
Her ne kadar Rusya Enerji Bakanı Novak Hükümetler arası anlaşma ve inşaat için ekim ayını işaret etse de taraflar arası görüşmelerin tamamlanması, Hükümetler arası anlaşmanın imzalanması ve inşaat çalışmalarına başlanmasının 2016 sonundan önce pek muhtemel olmadığı ifade ediliyor.
Hattın inşaatı için Rus tarafının işaret ettiği 2019’un ikinci yarısında tamamlanma hedefi içinse 2020 yılının ilk yarısının daha gerçekçi olacağı söylenebilir.
Söz konusu proje Rusya-Batı ilişkilerinden, diğer projeler ve iki ülke ilişkilerine kadar birçok parametreye bağlı bu nedenle mevcut bu beklentilerin şuan ki mevcut veriler ışığında yapılan tahmin ve değerlendirmelere göre olduğu unutulmamalı.
Türk Akımı projesinde ikinci ve geri kalan diğer hatların inşa edilmesinin geleceği ise büyük oranda Rusya-AB ilişkileri ve Nord Stream 2 Projesine bağlı olacak. Uluslararası enerji çevrelerinde İlk hattın inşa edilmesi durumunda projede yer alan 4 hattın tamamı olmasa da 2’ncisinin ilerleyen yıllarda hayata geçirilmesinin daha mümkün olabileceği değerlendiriliyor.
Bu nedenle Türk Akımında 4 hat yerine tek hattın geleceğini konuşmak şuan için çok daha doğru ve gerçekçi olacaktır.
Akkuyu Stratejik Yatırım Kapsamına Alınıyor
İki ülke arasındaki enerji işbirliğinin en önemli başlıklarından bir diğer ise Akkuyu Nükleer Santrali. Toplam 4.800 MW kurulu güce sahip 4 reaktörden oluşacak santral bir çok açıdan tartışma konusu oldu. İki ülke arasındaki jet krizinden, santralin finansman sorununa ve ÇED raporuna kadar bir çok gelişme santralin ilk üretime başlamasının belirlenen tarihe yetiştirilmesini imkansız hale getirmiş durumda.
Santralde bundan sonra tüm süreçlerin sorunsuz ve takvime uygun olarak ilerlemesi durumunda bile santralin ilk reaktörünün üretime başlamasının planlanan tarihten en iyi ihtimalle 2 hatta 3 sene sonraya sarkacağı değerlendiriliyor.
Bu nedenle santralin stratejik yatırım kapsamına alınması bu gecikmeyi mümkün olduğu kadar kısaltmak ve santralle ilgili finansman ve mali konularda bir miktar rahatlama sağlamayı hedefliyor. Bununla birlikte yapılacak başka düzenlemeler ile mevzuat ve süreçle alakalı gecikmelerin de hızlı bir şekilde çözüme kavuşturulması mümkün olabilecek.
Geçtiğimiz aylarda Türk şirketlerinin Akkuyu Nükleer santraline ortak olabileceği yönünde yapılan açıklamalar ve duyumlar halen netlik kazanmasa da bazı şirketlerin halen ilgisinin devam ettiği ve nabız yokladığı biliniyor.
Projelerin Sağlıklı İlerlemesi İçin Kazan-Kazan Önemli
Rusya ve Türkiye ilişkilerinin iyileşme sürecine girmesi ve 9 Ağustos’taki zirvede alınan kararlar iki ülke ve bölge barışı için içinden geçilen konjonktürde çok önemli bir adım oldu. Türk Akımı ve Akkuyu Nükleer Santralinin inşaatı için sürecin hızlandırılması kadar sağlam adımlarla yürütülmesi, her iki tarafında çıkarlarını koruyan eşit bir ortaklık ve kazanım temelinde ilerlemesi projelerin ve işbirliğinin sağlıklı bir şekilde ilerlemesi açısından çok önemli olacak.
Öncelik Arz Güvenliği Olmalı
Türk Akımı projesinin ilk fazının hayata geçirilmesi Türkiye’nin Ukrayna üzerinden Batı Hattı aracılığıyla aldığı gazı Ukrayna-Rusya gerilimine bağlı nedenlerden etkilenmeden kesintisiz ve doğrudan alabilmesini sağlayacak. Batı Hattının İstanbul ve Marmara bölgesinin arz güvenliği için ikamesi mümkün olmayan bir giriş noktası olduğu unutulmamalı.
Öte yandan Türkiye’nin arz güvenliğini sağlayabilmek amacıyla yeni doğal gaz kaynaklarını sisteme sokabilmesi ve kaynak ülkelerin ithalattaki payını dengeli olarak dağıtması gerektiği göz ardı edilmemeli. Bu nedenden dolayı Türkiye Türk Akımı Projesinde ve Rusya ile yapılacak görüşmelerde bu noktalara dikkat edilmesi gerekiyor.
Rus doğal gazı arz güvenliği ve rekabetçi bir doğal gaz piyasası için mümkün olan en yüksek miktarda Türkiye piyasalarına getirilebilmelidir. Bununla birlikte Türkiye’ye gelecek yıllarda arz güvenliğini sağlamak, ticaret merkezi olabilmek ve fiyat rekabetini sağlayabilmek amacıyla getirilmesi düşünülen Irak, Doğu Akdeniz ve Türkmenistan kaynakları ile yeni LNG terminal projelerinin piyasaya girmesinin önünü kesebilecek yeni alım anlaşması ve diğer başka taahhütlerden de kaçınılmalıdır.
Türkiye’nin doğal gaz talep artışının yavaşlaması ve var olan anlaşmaların Türkiye piyasasına girebilecek ilave yeni kaynaklar için pazar payını daralttığı unutulmamalı.
Türkiye sadece anlaşma dışı miktarın değil hattan gelecek 15,75 milyar metreküp/yıl gazın tamamını Avrupa piyasalarına ihraç edebilme hakkına sahip olmalıdır. Hem bunun hem de Türkiye’de rekabetçi bir gaz piyasasının oluşabilmesi amacıyla Rusya’nın Türkiye’ye sattığı doğalgazın fiyatı ve fiyatlama formülünde her iki tarafında çıkarını gözeten adil bir düzenlemenin yapılması gerekiyor. Adil ve tarafları gözeten bir ticaret uzun vadede daha sağlıklı ilişkiler için de önemli olacak.
Türk Akımı Projesi ve Türkiye-Rusya İlişkilerinin Güçlenmesi Kimseyi Rahatsız Etmemeli
9 Ağustos’taki zirvenin önemi her iki ülke açısından yadsınamaz olmakla birlikte batı kamuoyunda zirve ve alınan kararlara ilişkin yapılan değerlendirmelerin sağlıksız, önyargılı ve gerçeklerden kopuk olduğu görülüyor. Batı ülkelerinin Türkiye’yi 15 Temmuz’daki darbe girişimi sonrası yalnız bırakması, net ve güçlü bir şekilde darbeye karşı olduğunu göstermemesi dünya demokrasi tarihi açısından kara bir leke oldu.
Rusya’nın Türkiye’nin yanında durduğunu güçlü bir şekilde ifade etmesi ve ardından yapılan zirvede alınan kararlar ile ilişkilerin güçlenmesi ise bölgesel barış ve istikrarın sağlanması açısından önemli bir dönüm noktası oldu.
Bununla birlikte gerek iki ülke ilişkilerinin güçlenmesi gerekse Türk Akımı boru hattı projesi ne Batı’ya karşı atılmış adımlardır ne de başka projelerin alternatifidir. Bu nedenle bundan sonraki süreçte konunun bu boyutunun Uluslararası kamuoyu ve enerji çevrelerine net olarak gösterilmesi yapılacak yanlış ve yanlı değerlendirmelerin önüne geçilmesi açısından önemli olacak.
Milangaz Otogaz, Yeni Renault Duster iş birliği ile yepyeni bir kampanyaya imza atıyor14 Ekim 202415:53 Beta Enerji halka arz için SPK’ya başvurdu14 Ekim 202415:51 OPEC’in petrol üretimi eylülde günlük 604 bin varil düştü14 Ekim 202415:15 Avrupa’nın “net sıfır sanayi” yarışındaki konumu Çin’in hakimiyet riski altında14 Ekim 202414:36 Gaziantep’te kamu taşımacılığında yeşil hidrojenli otobüs dönemini başlatıyor14 Ekim 202413:48