KKTC’den düzenleme kurumu çağrısı

KTMMOB Elektrik Mühendisleri Odası Enerji Politikaları Komitesi’nin hazırladığı “KKTC Elektrik Sistemi ve Enerji Politikaları” seminerinde konuşan EMO Enerji Komitesi Üyesi Doç. Dr. Murat Fahrioğlu; “Bölgede yaşanan enterkonnekte sistemler probleminin sebebi böylesine büyük bir projenin daha önce çok daha bütünlüklü bir anlayışla ele alınmamış olmasıdır. Bu sebeple bilimsel planlamaları yapacak üst kurul ve benzeri bir yapıya ihtiyaç vardır” dedi.

KTMMOB Elektrik Mühendisleri Odası Enerji Politikaları Komitesi’nin düzenlediği “KKTC Elektrik Sistemi ve Enerji Politikaları” semineri 21 Ekim Çarşamba günü gerçekleştirildi.

Dijital ortamda gerçekleştirilen seminerin moderatörlüğünü Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) Yönetim Kurulu Başkanı Ali Murat Cellatoğlu üstlenirken EMO Enerji Komitesi Üyesi Doç. Dr. Murat Fahrioğlu, EMO Enerji Komitesi Üyesi Serhat Uludağ ve EMO Enerji Komitesi Üyesi Yusuf Avcıoğlu panelde konuşmacı olarak yer aldı.

Panelde, KKTC’ye yapılması gereken yeni yatırımlar, temiz yakıt kullanımı, elektrikli araçlar ve enterkonnekte sistemler konu başlıkları uzmanlar tarafından değerlendirildi.

“ELEKTRİK ENERJİSİNDE DENGELER DEĞİŞİYOR”

Elektrik enerjisinin tüm dünyada sıcak bir konu olarak gündemdeki yerini koruduğunu belirten EMO Enerji Komitesi Üyesi Doç. Dr. Murat Fahrioğlu, bu enerjinin dünya genelinde sırasıyla en çok kömür, doğal gaz, HES’ler, nükleer, petrol ve yenilebilir enerjiden sağlandığını söyledi.

KKTC’de toplam kurulu güç hakkında veriler aktaran Fahrioğlu; “Toplam kurulu güç 404 MW ile konvansiyonel 66.3 MW ile yenilenebilir enerjiden oluşmaktadır. 2019 yılında 1.7 milyar elektrik enerjisi tüketildi. Bu enerjinin 700 milyon kWh’lik kısmı AKSA’dan alınırken 1 milyar kWh’si KIBTEK tarafından üretildi. Yenilenebilir enerjinin toplam üretimindeki payı, güneşten mevcut kurulu güç ile üretilen elektrik enerjisinin toplam üretimdeki payı yaklaşık olarak yüzde 6 dolaylarındadır. Bir yıl içerisinde kurulu gücü 125 MW olacağı öngörülmektedir. 125 MW PV kurulu gücün yılda yaklaşık 200 MWh elektrik enerjisi üretebileceği öngörülebilir. Bunun da toplam talebin yaklaşık yüzde 10’unu karşılayacağını söyleyebiliriz” ifadelerini kullandı.

BP 2019 Report Global Kurulu Güç Senaryosu’na (2000-2040) göre 2025 yılında doğal gaz kurulumlarının kömür kurulumlarını geçerek aradaki farkı giderek açacağını ifade eden Fahrioğlu, elektrik enerjisi sektöründe köklü değişimlerin yaşandığını ifade etti.

Rapora göre 2018 yılında dünyada elektrik enerjisine talebin yüzde 2.9 oranında arttığına vurgu yapan Fahrioğlu; “Bu son 10 yıldaki en ciddi talep artışı oldu. Son 10 yılda enerji talebindeki ortalama artış yüzde 1.5 olarak gerçekleşmişti buna paralel olarak dünya genelinde karbon emisyonu da yüzde 2 oranında artış göstererek son 7 yıldaki en büyük artışı yaşadı. Bu rakam oldukça ciddi bir rakam. Atmosfer bu seviyeleri kaldıracak aşamaları artık geçti. Yakıtlara göre en çok karbon salınımı kömürde gerçekleşirken en az salınımı doğal gazda gerçekleşti” diye konuştu.

Değişimin en köklü hissedileceği alanlardan biri olan yenilenebilir enerjide de dengelerin değişmeye başladığını ifade eden Fahrioğlu; “Burada önemli olan nokta şu ki; güneş enerjisi rüzgarın arkasından başladığı yarışta 2018’de rüzgar kurulumlarını geçerek yükselişini sürdürüyor. Yapılan tahminlerde 2040’a kadar en fazla kurulu gücün solar sistemlerde olması bekleniyor. Elektrik enerjisi üretiminde solar sistemlerin ardından doğal gaz, ardından kömür ve arkasından HES’lerin artışı sürecek” dedi.

KKTC’DE FOSİL YAKIT SORUNU

KKTC özelinde 1kWh elektrik enerjisi üretmek için çevreye 0,78 kg karbondioksit salgılandığını belirten Fahrioğlu, bunun karşılığında yılda 1.7 Milyar kWh enerji üreterek çevreye 1.3 Milyon ton karbondioksit salındığını söyledi.

EPA’nın hazırladığı verilere göre bunun maddi karşılığının 53 milyon dolar olarak hesaplandığını dile getiren Fahrioğlu, KKTC için fosil kaynak yerine mümkün olan seçeneklere ilişkin; doğal gaz, enterkonnekte, dizel (Fuel oil kaynaklı), buhar türbini (Fuel oil kaynaklı), PV, güneş kaynaklı buhar türbinleri (CSP), biogaz, rüzgar ve depolama sistemi, önerilerinde bulundu.

“GÜNEŞİMİZİN VERİMLİLİĞİ OLDUKÇA İYİ”

Baz yük elektrik santralleri ile yenilenebilir enerji santralleri arasında ironik bir bağ bulunduğunu söyleyen Fahrioğlu; “Güvenli baz yük karşılayan büyük santraller şebekeye daha çok yenilenebilir enerji katmaktadır. Büyük şebekelere yapılan enterkonnekte bağlantılar sistem sağlığını arttırır ve daha fazla yenilenebilir enerji kullanabilmenize yardımcı olur. Bunu ilk yapanlardan biri Danimarka oldu. Bu şebekelerde enterkonnekte bağlantıların önemi ortaya çıkmaktadır. Peki enterkonnekte bağlantı nedir? Enterkonnekte bağlantı bir şebekeler arası bağlantı modelidir. Böylece ihtiyaç halinde veya acil durumlarda başka bir şebekeden enerji sağlanmasına yardım eder. Ülkelerarası bağlantılarda da temel amaç budur. Bu bağlantılar sayesinde ülke şebekesine daha fazla yenilenebilir kaynak monte edebilir sıcak yedek bulundurma ihtiyacınızı azaltabilirsiniz. Bu bağlantılar kesintisiz enerji sağlanmasına yardımcı olurken sistem güvenliğini de arttırmaktadır” dedi.

2011 yılında kurulan Serhatköy GES’in (1,27 MW) kapasite faktörünün 2012’de yüzde 17,84 iken 2013 yılında yüzde 19,34 oranında gerçekleştiğini belirten Fahrioğlu, bu rakamın dünya ortalamasında yüzde 12’ler civarında gerçekleştiğini söyledi. Buradan çıkarılacak sonuca değinen Fahrioğlu; “Kısacası güneşimizin verimliliği oldukça iyi” diye konuştu.

“ENTERKONNEKTE BAĞLANTI SORUNU TEKNİK DEĞİL POLİTİK BİR SORUNDUR”

Bölgede yaşanan bağlantı sorununa da değinen Fahrioğlu; “KKTC ile GKRY şebekeleri Athalatsa ve Güneşköy trafo merkezi olmak üzere iki noktadan senkron bağlantılıdır. Bunun tek eksi yönü Avrupa’ya bağlantısı olmamasıdır. Bunun çözümü de teknik değil politik sorunlardır” dedi.

Sorunların çözümü için önerilerini paylaşan Fahrioğlu, konuyla ilgili; “Türkiye ve dolayısı ile AB ile bağlantının sağlanabilmesi için hem teknik hem de diplomatik olarak her türlü çalışmanın ve hazırlığın yapılması gerekir. Güçlü bir kararlılık ile bağlantıda ısrarcı olmalıyız. Cumhurbaşkanı, Enerji Bakanı, KIBTEK ve ilgili tüm paydaşların bu konuyu bir ülke politikası olarak görerek uzun soluklu ve planlı bir çalışma yapması gerekmektedir. Değişik siyasi görüşlerden enerji bakanlarının bu bağlantı üzerindeki görüşmeleri sonuçsuz kalmıştır sebebi böyle bir projenin çok daha bütünlüklü bir anlayışla ele alınmamış olmasıdır. Bilimsel planlamaları yapacak üst kurul ve benzeri bir yapıya ihtiyaç vardır. Yenilenebilir enerji kullanımını arttırmak için enterkonnekte şart görünmektedir. Baz yük karşılayan santrallerin izin küçük dizel üniteler yerine büyük ölçekli kombine çevrim doğal gaz türbini türünde santraller olması lazım. Enterkonnekte bağlantılar ayrıca sıcak yedek konusunda esneklik imkanları sağlayacak ve sistem güvenliğini arttıracaktır. YEK izinlendirmelerinde enerji verimliliği kriterleri aranmalıdır. Yenilenebilir enerji yatırımlarının depolamalı şekilde yapılması da yatırımların devam edebilmesi için oldukça önemlidir. Bugüne kadar takım olarak birçok iş yaptık bu işleri de yaparak daha ileriye gitmeliyiz” ifadelerini kullandı.

“SİSTEM ELEKTRİKLİ ARAÇLARIN YÜKÜNÜ KALDIRAMAYABİLİR”

Son olarak elektrikli araçların KKTC ölçeğindeki son durumu hakkında değerlendirmelerde bulunan Fahrioğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Elektrikli araçların ülkeye girişi ile ilgili yasal prosedürlerde son durumda herhangi bir engel bulunmamakta. Bu sebeple artık her isteyen elektrikli araç alabilir. Benim ailemde ve yakın çevremde de alanlar var. Bu sayı giderek artıyor. Buradaki korkumuz bu alanların çok artması durumunda sistemin gerekli talebi karşılayıp karşılayamayacağı yönünde ciddi çalışmalar yapılması gerekiyor. Sistem mevcut durumda bu yükü kaldıramayabilir.”

“İKLİM AKTİVİZMİ DENEN YENİ BİR OLUŞUMLA DA KARŞI KARŞIYAYIZ”

EMO Enerji Komitesi Üyesi Serhat Uludağ ise panelde “Dünya enerji sektöründeki gelişmeler ve Kıbrıs’a olası etkileri” başlıklı bir oturum gerçekleştirdi.

Küresel enerjiye yön veren 3 ana etken olduğunu ifade eden Uludağ; “Bunlar; iklim değişimi talep artışı ve uygun maliyet olarak sıralanıyor” dedi.

Uluslararası enerji piyasalarının bu etkenler üzerinde şekillendiğini belirten Uludağ; “ 2016 yılında imzalanan Paris İklim Anlaşması 197 ülke tarafından imzalanarak 187 ülke tarafından onaylandı. Burada ciddi bazı hedefler kondu. Sera gazı salınımının en kısa zamanda azaltılmaya başlanması ve 2100 yılında ısı artışının sanayileşme öncesi döneme göre 1,5 ila 2 derece arasında sınırlandırılması vurgulandı. Diğer taraftan dünyada iklim değişimi çok ciddi sorunları da beraberinde getirdi. Artık iklim aktivizmi denen yeni bir oluşumla da karşı karşıyayız” diye konuştu.

Uluslararası Enerji Ajansı’nın (IEA) yaptığı çalışmaya göre enerji sektörü bu küresel ısınmaya sebep olan sera gazlarının büyük bir kısmına neden olduğunun altını çizen Uludağ; “Küresel sera gazı salınımı seviyesi 2020 yılında tarihi rekor seviyesinde ve bu artış devam ediyor.  İklim Anlaşması hedefleri için eşzamanlı politikalar ve teknolojilere ihtiyaç var. Enerjide birçok alanda aynı anda kullanılması gerekir. Ancak bu şekilde 2100 hedeflerine ulaşılabilir” dedi.

“AVANTAJLARIMIZI KULLANMALIYIZ”

KKTC’de enerji konusunda yapılması gerekenlere de değinen Uludağ; “Önce verimlilik sonra yatırım yapılmalı” ifadelerini kullanırken yapılması gerekenlerle ilgili yaptığı değerlendirmede; “Enerji verimliliği önlemlerinin hızlı uygulanması, elektrik üretiminde doğal gaza geçilmesi, enterkonnektör kurulması, güneş enerjisinin lokal depolama ile yaygınlaştırılması, talep tarafı katılımı ile enerji yönetimi yapılması ve ‘Enerji Düzenleme Kurumu’ kurulması olarak sıralanabilir” dedi.

KKTC’nin doğal gaz tedarik avantajlarına da değinen Uludağ; “Gaz arama faaliyetleri kapsamında gaz üreticisi olma potansiyeli, Türkiye ana karasına yakınlık, LNG veya boru hattı alternatifleri mevcut. Piyasalara ve üreticilere yakınız. Uzak piyasaların LNG geçiş noktasındayız. Buralardan ciddi faydalar sağlamak mümkün. Haritaya baktığımızda dünya enerji kaynaklarının yüzde 60’ının neredeyse orta konumunda bulunuyoruz. Bizim olmasa da çok büyük miktarın yakınındayız. Bu durumu kesinlikle lehimize çevirmeliyiz” şeklinde konuştu.

DÜZENLEME KURUMU ÇAĞRISI

Enerji yönetimi konusunda üst kurulun varlığına duyulan ihtiyacı bir kez daha yineleyen Uludağ; “Enerji alanına siyasi etkinin dışında uzun vadeli kararlar alması ve uygulamalar yapmasının sağlanması gerekmektedir. Bu amaçla Enerji Düzenleme Kurumu kurulması gerekmektedir. Bu kurumun görevleri enerji anlamında tam istatistiki veri toplanmasının sağlanması, enerji stratejilerinin devlet stratejileri doğrultusunda veri bazlı olarak geliştirilmesi hükümetlere sunulması, mevzuatın geliştirilmesi, yasalar çerçevesinde piyasa kurallarının ve piyasa seviyelerinin belirlenmesi, piyasanın devamlı ve etkin denetiminin yapılması olarak sıralanabilir” diye konuştu.

“2019 YILINDA KURULU PV GÜCÜNÜ NEREDEYSE İKİ BUÇUĞA KATLADIK”

EMO Enerji Komitesi Üyesi Yusuf Avcıoğlu, panelde KKTC’de mevcut durum değerlendirmesinde bulundu.

2019 yılı günlük puant yüklerine ilişkin verileri paylaşan Avcıoğlu, güneş enerjisinin mahsuplaşmaya yönelik etkisine değinerek; “2019 yılı yaz puantında bir önceki puanta göre yüzde 8 düşüş yaşandı. Bunun sebebi güneş enerjisi sistemlerinde yaşanan artış ve çoklu tarife sisteminin tüketicileri tasarrufa teşvik etmesidir. Vatandaşın yazın ürettiği güneş enerjisini kullanması sebebiyle kış puantında bir önceki yıla göre yüzde 17’lik artış yaşandı. KKTC’de 2019 yılında kurulu PV gücünü neredeyse iki buçuğa katladık. 2019 yılı tarife tüketimleri en çok konut tarifesi ve ticari tarifede yaşandı” dedi.

KKTC’de GES yatırımlarının kapasitesinin sınırlı olduğuna vurgu yapan Avcıoğlu; “PV sistemlerinin kurulmasıyla birlikte şebekeye verilen ve alınan enerjilerini ayrı ayrı görebiliyoruz. Küçük bir şebekeye sahip olan KKTC’de GES yatırımlarının kapasiteleri sınırlı. Bu kapasite puant yükün yüzde yirmi 25’i olarak öngörülmekte. Dünya Bankası ile yenilenebilir enerji yatırımları konusunda stabilite çalışması yapılmaktadır. GES kurulumu yatırımları gün geçtikçe artmakta. GES yatırımlarına müsaade edilebilen teknik kapasite sınırına yaklaşıldı. Güneş enerjisinin gelişmesinin şebekede yarattığı bazı teknik engeller alınacak önlemlerle aşılabilir. Sektörün önü depolamalı güneş enerjisi veya yoğunlaştırılmış güneş enerjisi santrali (CSP) gibi yatırımların teşviki ile arttırılabilir” diye konuştu.

‘DOĞAL GAZ İLE ELEKTRİK ÜRETİMİ YATIRIMLARINA ÖNEM VERİLMELİ’

KKTC’de elektrik üretiminde doğal gaz kullanılması ve doğal gazın adaya Sıvılaştırılmış Doğal Gaz (LNG) veya Boru Hattı Gazı şeklinde iletilmesi yönünde yürütülen ‘KKTC Doğal Gaz Dönüşüm Projesi’ çalışmalarına değinen Avcıoğlu; “2020 yılında yürürlüğe giren yeni çevre yasası çerçevesinde KIBTEK’e gerekli yatırımların yapılması için 3 yıl süre tanındı. AB 2020 emisyon limiti hedefleri çerçevesinde fuel oilde yüzde 1’lik sülfürden yüzde 0.5 sülfür içerikli HFO ya geçilmesi hedeflenmektedir” ifadelerini kullandı.

Son olarak bölgede yapılması gerekenlerle ilgili görüşlerini paylaşan Avcıoğlu; “KKTC’de sona erecek AKSA sözleşmesinden sonra doğacak sözleşme yatırımları ile ilgili boşluğun doldurulması gerekiyor. Mevcut santraller çevre yasasıyla çelişir durumda. Bu durumda doğal gaz ile elektrik üretimi yatırımlarına önem verilmeli. Artan enerji talebi ve yatırımları iyice irdelenerek hareket edilmeli. Dizel santraller yerine büyük ölçekli santrallere geçiş yapılmalı. Büyük şebekeye sahip Türkiye ile enterkonnekte bağlantılarının çift yönlü yapılmasına olanak sağlanmalı. Yenilebilir enerji kapasitelerinin verimli kullanılması için depolama sistemleri teşvik edilmeli” diye konuştu.