Elektrikte tüketiciler için yeni dönem

Daha önce birçok yazıda kaleme aldığımız Talep Tarafı Katılımı modeli için çalışmalar son aşamaya gelmiş durumda. Elbette çalışabilir bir model oluşması için bazı olmazsa olmaz konular var.

Dünyanın gelişmiş pazarlarında elektrik fiyatları doğrudan maliyeti yansıttığından ve bu sebeple de daha tahmin edilebilir ve yönetilebilir olduğundan özellikle büyük tüketiciler ciddi bir elektrik yönetimi mesaisi harcarlar.
Elektriğin yönetimi denildiğinde elbette verimlilik de dahil olmak üzere, fiyat ve miktar üzerinden, işletmenin temel işlerini etkilemeyecek ya da en az etkileyecek şekilde bir optimizasyon yapılmasından bahsediyoruz.
Toplam tüketimi, üretimi etkilemeden azaltmak ile konular doğrudan enerji verimliliği başlığı altında ve daha ziyade yatırım gerektiren mühendislik işleri gibi görünmekle birlikte elbette çok önemli katkılar sağlamaktadır. Ancak daha önce bahsettiğimiz gibi fiyatların sübvanse edildiği pazarlarda yeterince motive edici bir durum ortaya çıkmıyor.

• Diğer tarafta ise herhangi bir yatırım yapmadan sadece mevcut tüketimi daha iyi yöneterek elde edilen bir verim var. Bu elbette elektriğin hangi maliyetten ve hangi koşullarda satın alındığı meselesi ile de doğrudan ilişkili bir konu. Dolayısı ile sadece Talep Tarafı Katılımı konusu ile değil aynı zamanda tüketicinin bir elektrik piyasası oyuncu olması konusu da daha çok bahsedilir hale geliyor.
Daha önce birçok yazıda kaleme aldığımız Talep Tarafı Katılımı modeli için çalışmalar son aşamaya gelmiş durumda. Elbette çalışabilir bir model oluşması için bazı olmazsa olmaz konular var ancak öncesinde TTK modelinin de genel olarak ülkeye fayda sağlayan bir verim ya da optimizasyon olduğunu unutmamamak gerekir. Doğal gazda da uygulanabilecek bu yöntem tüketiciye doğru fiyatla doğru zamanda tüketme gibi bir motivasyon sağlıyor.
Gelişmiş ülkelerin hemen hepsinde uygulanan bu model bazen doğrudan Sistem işletmecisi eliyle yapılırken bazen de rekabete açık şeklide “Talep Toplayıcılar – Aggregators” eliyle yapılıyor. Sonuç olarak Sistemin İşletmecisi tüketicilerden bir çeşit opsiyon satın alıyor ve primini baştan ödüyor. Ancak anlık duruma göre bu tüketimle oynayabiliyor. Böylelikle sıkışık zamanlarda öncelikle pahalı üretim talimatı vermektense tüketimi azaltabilecek bir araca sahip oluyor.

• Modelin başarılı uygulanması için öncelikle tüketicilere teşvik edici nitelikte cazip bir kapasite ödemesi yapılması gerekiyor. Rakamsal olarak cazip bir nokta görülmezse tüketicilerin bu modelde katılımcı olmasını beklemek pek gerçekçi değil.

• Diğer önemli bir faktör ise Aggregatorlerin operasyonda olması. Konusuna hakim aggregatorler kanalıyla bu yükler toplam olarak Sistem İşletmecisine sağlanmalı, böylece – Türkiye örneğinde TEİAŞ’a ek bir çalışma yükü getirmemelidir.
Tüm bunların yanında yeni tarife modeli ile birlikte PTF endeksli elektrik tüketen büyük tüketicilerin artık doğrudan EPİAŞ’ta piyasa katılımcısı olması gibi konular da ciddi olarak düşünülmesi gereken konulardan birisi haline geldi.
Halen piyasanın bu boyutuna baktığımızda ise görülen en büyük eksiklik, maalesef tüm avantajlarına rağmen tüketicilerin bu konuda bilgisiz kalmaları ve ilgisiz olmaları. Bu konuda gerek kamunun gerek EPİAŞ’ın gerekse sektör STK’larının bir eylem planı içerisinde hareket ederek tüketiciyi bilinçlendirme konusunda çaba sarfetmeleri gerekiyor.
Sonuç olarak elimizdeki en büyük kaynağı kullanamamak lüksüne sahip bir ülke değiliz ancak aynı durum şirketlerimiz için de geçerli. Finansal olarak zor bir dönemden geçerken ve marjların bu kadar daraldığı bir ortamda sanayicilerin ve diğer büyük tüketicilerin bu konuya eğilmemesini anlamak oldukça güç. Bu sebeple bilgilendirme konusunda sektör olarak yüklenmek gerekiyor.