‘Dünya ekonomisinde yeni denge stagflasyon’

ISTRADE 2022’de son oturum ETD Traders Meeting oldu. Oturumun sunumunu yapan Ekonomist Fatih Keresteci, Türkiye ve Dünya ekonomisi ile ilgili önemli açıklamalar yaptı.

Bu sunumun ana konusu yeni denge olacak. Yani dünyada ve Türkiye’de yeni denge ne? onu konuşacağız. Dünya ekonomisi içinde bulunduğu bu günlerde bir dengesizlik modeliyle giriyor. Bu aslında bugünün sorunu gibi görünmekle beraber aslında son 10 gün içerisinde yaşanan süreçte ortaya çıkan sorunları, dönem dönem ertelenmesi ve ötelenmesi ile beraber birikinti gibi düşünün. Yani sorunları halının altına süpürdük halı bombe oldu oradan geçemiyoruz, yani geçerken düşeceğiz gibi görünüyor. Dünyanın böyle bir sorunu var. Dünyanın bir stagflasyon sorunu var. Stagflasyon, aynı anda hem durgunluk hem enflasyon yaşanması demek.

Geçen sene acaba biz mi çok paniğiz diye düşündük çünkü Amerikan Merkez Bankası yok böyle bir şey dedi. Şimdi geldiğimiz noktada artık onlar da stagflasyondan bahsediyorlar. Hikaye pandemiyle başladı, iki tane dengesizlik oldu. Bunlardan birincisi pandeminin yaratmış olduğu tedarik zincirindeki kırılmalar, çünkü ne oldu Çin’de başladı ve sonra dünyaya yayılırken Çin’de ilk üretim tesislerindeki üretimin ya da hammaddenin diğer coğrafyalara transferlerinde sorun olunca bir tedarik krizi ortaya çıktı. Bu tedarik krizini hemen hemen her yerde gördük. Hatta istihdamın işgücünün de bir üretim faktörü olduğunu düşünürseniz orada da bir tedarik krizi var. Şu an dünyada ve Türkiye’de en zor bulunan üretim faktörleri işgücüdür. Pandemiyle beraber ortaya bir tedarik krizi meselesi çıktı ve bu kriz 2023’te mi 24’te mi çözülür diye bekledik. İkinci sorun ise pandeminin ortaya çıkarmış olduğu problemleri çözmek için malumunuz otoriteler hem para politikasında hem de maliye politikasında hızlı geliştirici adımlar attılar. Mesela Amerikan Merkez Bankası bilançosu 4 trilyon dolardan 9 trilyon dolara çıktı. Bu o sorunun yaratmış olduğu tahribatı gidermek içindi, ama başka bir sorun yarattı. Siz bu kadar çok parasal genişlemeye giderseniz varlık fiyatlarında sorun yaşarsınız. Ne gibi? Şöyle kapalı ekonomi düşünün. 500 tane mal var 500 tane de para var. Bir gün biri gelip de para miktarını 500 ‘den 1000’e çıkarırsa biz malı eğer kuyruklu yıldızdan koparıp getiremeyeceksek ne olur fiyat 2 katına çıkar. Ortaya bir enflasyon çıktı. 2021’in sonuna 2022’ye girerken hepimizin kafasında bu soru vardı ama diyorduk ki bu sene çözülür. Tam bunu derken Rusya savaşı baş gösterdi. Savaş bu sorunu daha da büyütmeye başladı. Çünkü tedarik krizine baktığımız zaman Rusya ve Ukrayna’nın dünya ekonomisine vermiş olduğu hammadde ile ilgili olarak kesintiler yaşanınca tedarik krizi daha da büyümeye başladı. Mesela Avrupa Rus gazına bağımlılığı üzerinden çok fazla sorun yaşıyor. Mesela Almanya bağımsız olmadığını fark etti. Almanya enerjide Rusya’ya bağımlı olduğunu, askeri alanda da NATO’ya bağlı olduğunu fark etti ve birdenbire kafası karıştı.

Savaşın başlatmış olduğu tedarik krizindeki aksama hemen hemen her yerde. Tedarik zinciri krizi yaşanıyor şu an dünyada. Bu sorun bir taraftan mal miktarını aşağı baskıladığı için arz yönlü bir sorun yaratıyor ve fiyatları yukarı çekiyor. Diğer taraftan ise mal miktarı az olduğu için üretim yok, üretimde sıkıntı var aynı zamanda ise durgunluğu beraberinde getiriyor. Enflasyon artı durgunluk. Bakın burada bir doğru ölçmemiz lazım. Mesela bize enerji krizini ya da enerjideki artan maliyetlerden bahsettiğimiz zaman hep petrol fiyatına gidiyoruz. Bu doğru bir şey değil aslında. Esas mesele ürün fiyatlarıdır. Rafineri marjlarında büyük bir genişleme söz konusu. Önümüzde majör bir sorun var ve bu sorunun adı stagflasyon ve dünya bu sorunu geçmişte de yaşadı. 

“RUSYA’YA YAPTIRIM OLACAKSA BİZ RUSYA’DAN GAZI RUBLEYLE ALMAK ZORUNDA KALACAĞIZ”

Eğer Rusya’ya yaptırım olacaksa ve bu yaptırımlar çeşitlenecekse biz Rusya’dan gazı rubleyle almak zorunda kalacağız ve ruble çok değerli. Dünyada yeni denge stagflasyon üzerine kurulu bir denge ve bu denge bugünden yarına değişmeyecek.

Jeopolitik konuşmamız gerekirse Amerika’nın bu savaş sürecindeki tutumunu irdelemek gerekir. Dikkat edin Putin Zafer Günü’nde çıkıyor, bir konuşma yapıyor. Öncesinde dünya bir panikte, acaba Putin nükleer kartını kullanır mı diye konuşuyor. Hemen akşam Amerika’da Joe Biden Ukrayna’ya silah yardımı ve muhimmat yardımı yapabilecek anlaşmaya imza atıyor. Amerika yaklaşık 50-60 yıllık dünyadaki ekonomik bayraktarlığını Çin’e kaybediyor ve bunu terse çevirmesi lazım. Bunu da terse çevirirken oyun kurallarını yeniden ortaya koyması lazım.

“STAGFLASYONUN NET BİR İLACI YOK”

Önümüzdeki minimum 1-1,5 sene stagflasyon ve stagflasyonun olası yansımalarını yaşamaya alışmalıyız. Yeni denge bu ve bu yeni dengenin şartları ne ise buna adapte olmak zorundayız. Ama hızlı bir toparlanma beklemeyin, çünkü stagflasyonun net bir ilacı yok. 

Türkiye bu oyunun önemli yerinde ve Türkiye ne yazık ki bu yaşananlara ekonomik anlamda biraz sıkıntılı yakalandı. Sıkıntılı yakalandığı için de bu süreçte bu yaşananlar bizi doğrudan etkiliyor. Olumlu tarafı da var belki ama olumlu tarafının nakde dönüşmesi birkaç sene. Olumsuz tarafı ise hemen, Ocak ayında gaz kesilince üretim duruyor.

Türkiye kısmına geçelim. Yüksek bir enflasyon var. Resmi rakamlar tüketici fiyatları 70, üretici fiyatları yüzde 120 ama hissedilen enflasyon çok daha yüksek. Benim en çok maruz kalmış olduğum yüksek fiyatlar gıda ve ulaştırma. Ekonomide enflasyon yüksek ve Türkiye yeniden 90’lı yılların yüksek enflasyon döngüsüne girdi. Türkiye’de yüksek enflasyon var, ama esas sorun enflasyon yüksekken faizler çok düşük. Yüksek enflasyon ve reel ücretlerdeki düşüş başka bir sorunu beraberinde getirdi. Kriz, yüksek fiyatlar var, ama alışkanlıklarımızı devam ettiriyoruz, çünkü kredi kartı kullanıyoruz. Türkiye Bankalar Birliği  Risk Merkezi verilerine göre bireysel kredi kartı borcunu ödememiş kişi sayısı son 7 ayda 3.4 milyondan 4.2 milyona yükseldi.

“TEMMUZ AYINDA ASGARİ ÜCRETE YÜZDE 20 İLE 30 ARASINDA ZAM BEKLEYİN”

Adam Smith diyor ki, fiyatlar serbest hareket edebilirse sorun olmaz diyor. Türkiye’de mal ve hizmet fiyatları serbest, paranın fiyatı faiz sabit, döviz kuru sabit tutulmaya çalışılıyor, kiralar serbest, maaşlar sabit, ama Temmuz ayında asgari ücrete yüzde 20 ile 30 arasında zam bekleyin.

Türkiye’de mal ve hizmet fiyatları yukarı gidiyor, bu enflasyon demek. Reel maaşlar ve esas alma gücü aşağı gidiyor, bu durgunluk demek. Kur sabit kaldıkça rekabet avantajımız bozulur, ithalat ucuzlar, dış açık daha da büyür. Artan döviz talebi eğer kurtulmaya çalışırsanız Merkez Bankası rezervlerini daha da eritir. Oluşan dengesizliği sürdürmek adına sermaye kontrolleri tarzında adımlar atarsanız süreyi uzatır.

Sen fiyatları tutarsan diğer fiyatlar öyle bir şekilde yükselir ki ekonomi orada dengeye gelir. Gün sonunda faiz ve kur öyle bir şekilde yükselir ki ekonomiyi yeni denge modeline getirir.

Türkiye’de şöyle bir sorunla karşı kaşıya kaldık.  Ekonomi yine kaybediyor. Bunu hepiniz biliyorsunuz. Mesela bayram tatilinde birçok işletme 9 gün boyunca kapandı. Birçok sebebi var. Talep, fiyatlama ile ilgili sorunlar var. Son yıllarda ihracatçı çok iyiydi, ama savaşla beraber orada da sorun yaşamaya başladık. Alman ekonomisi bayağı bir ivme kaybetti. O yüzden Türk mallarına talep düştüğünden dolayı tekstil sektörü son 2 yılın en iyi sektörüydü, ama onlarda sorun yaşıyorlar. Benim gördüğüm temel hikaye şu; enflasyon mu büyümeyi mi tercih edersin diye soruluyor. İkisi de tercih edilecek bir şey değil. 2000 yılından beri Türkiye’de enflasyon ve büyüme beraber gidiyor. Türkiye’nin büyümesi için enflasyonun düşmesi lazım.

Dünyada nasıl stagflasyondan bahsediyorsak, Türkiye’de de yüksek enflasyon ve düşük büyüme modeli var.

“YAŞANANLAR ORTA UZUN VADEDE TÜRKİYE’NİN LEHİNE BİR DURUM ÇIKARACAK”

Bir tek borsamız iyi gidiyor. Öyle iyi gidiyor ki sene başından beri borsa 100 endeksimiz dolar bazında yüzde 17 artmış, dünya borsa endeksi ise yüzde 15 azalmış. 3 tane sebebi var. Bir, zaten çok ucuzdu, ikincisi bankadan para yatıyor, üçüncüsü ise sınırlamaların olduğu ekonomide bankaların komisyonları artıyor.

Ben Türkiye ekonomisinin sert duruşunun sonbahar gibi bir risk doğuracağı kanaatindeyim, ama sürdürülebilir bir tablo değil. Küresel piyasalarda ise şöyle bir sorun var; enflasyon yüksek ve Amerika’da bu sene sonu faizin 2,5 olması bekleniyor. 

Yaşananlar kısa vadede değil ama orta ve uzun vadede Türkiye’nin lehine bir durum çıkaracak. Sadece gerekli önemleri almamız gerecek. Türkiye’de öngörülebilirlik imkanlarının artmasıyla beraber yabancı yatırımlarının çok hızlı artacağını düşünüyorum, ama o zamana kadar geçen sürede dünya ile paralel olarak sorunlarla karşı karşıya kalacağız gibi görünüyor.