“Dijitalleşmenin, değişim ve risk yönetiminin önemi daha da artacak”

Aksa Elektrik Genel Müdürü Murat Kirazlı koronavirüs salgınının elektrik üretimi ve ticaretine etkilerini Petroturk’e değerlendirdi.

Aksa Elektrik Genel Müdürü Murat Kirazlı, koronavirüs salgınının sektöre etkilerini Petroturk.com’a anlattı.

Salgın sonrası sektörün, alınacak ilave tedbirler ile krizin minimum hasarla atlatılması konusunda pozitif beklentiler içerisinde olduğunu dile getiren Kirazlı, mevcut olağanüstü durumun yeni bir piyasa tasarımına hazırlık açısından da doğru okunup değerlendirilmesi gerekeceğinin altını çizdi.

İşte Aksa Elektrik Genel Müdürü Murat Kirazlı’nın Petroturk.com’a yaptığı o özel açıklamalar:

İçinde bulunduğumuz durumun elektrik piyasasına etkileri nasıl? Özellikle elektrik üretimi , ticareti ve satışında nasıl bir tabloyla karşı karşıyayız?

Yaşanan koronavirüs salgınının, dünyada ve ülkemizde hayatın her alanına çok büyük etkisi oldu. Salgının yayılmasını önlemeye yönelik alınan önlemlerin bir yan etkisi olarak ekonomik faaliyetler neredeyse tüm sektörlerde çok yavaşladı ve tüm bu sektörlerin önemli bir tedarikçisi konumundaki elektrik sektörü de doğal olarak bu durumdan olumsuz etkilendi.

Ülkemizde, elektrik sektörü değer zincirinin farklı halkalarında görülen birçok olumsuz durumdan bahsedebiliriz fakat en vurucu iki etkiden birinin talep düşüşü, diğerinin ise tahsilat problemi olduğu görülüyor. Benzer şekilde salgının global enerji piyasalarındaki en büyük etkisi de yine ağırlıklı olarak talep azalmasının petrol fiyatlarını aşırı düşürmesi oldu.

Salgının ilk etkisi olan talep tarafındaki değişime bakacak olursak, elektrikte yıllık bazda Nisan ayında yüzde 15, Mayıs ayında hafif toparlanma ile yüzde 10 seviyelerinde gerileyen bir talep düşüşü olduğunu görüyoruz. Bu aşırı düşüş, elektrik fiyatlarını ve herhangi bir alım garantisi olmayan elektrik üretim tesislerinin kapasite kullanımlarını olumsuz etkiledi. Özellikle doğal gazdan ve kömürden üretim yapan santrallerin geçtiğimiz yıllara göre ciddi üretim ve gelir kayıpları yaşadıklarını görüyoruz. Bu santrallerin sabit maliyetlerini dahi karşılamakta zorlandığını, aynı zamanda sınırlı termik kapasitenin çalıştığı sistemde dengeleme, arz güvenliği ve teşvikler nedeniyle başka ilave maliyetlerin ortaya çıktığını görüyoruz. Gaz santrallerindeki yüzde 8’lere kadar düşen kapasite kullanımının da önemli etkisiyle yıllık doğal gaz tüketiminde de dramatik düşüşler gördük.

Gerek tüketim düşüşü gerekse petrol fiyatlarındaki oynaklık nedeniyle gelecek döneme ilişkin “geçmiş normale” ait beklentilerin çökmesi, toptan ticaret hacimlerini de neredeyse sıfır noktasına geriletti. Yakın vadeli 2020 yılının kalanına ilişkin öngörülerde bulunmak,  şu anda daha ileriki vadelerden bile daha zor gözüküyor. Talebin ne zaman toparlanacağı, petrol fiyatlarındaki düşüşün doğal gaz santrallerinin alım maliyetlerine ne ölçüde yansıtılacağı önümüzdeki dönemde cevaba muhtaç en önemli konular. Ticaret yapan oyuncuların da bu belirsizlik ortamında aktivitelerini azaltarak bekle gör durumuna geçtiğini görüyoruz.

Salgının ikinci büyük etkisi olarak yavaşlayan ekonomik aktivite ve bozulan nakit döngüsü ile birlikte son tüketiciye satış yapan şirketlerin elektrik faturası tahsilatlarında ciddi bozulmalar meydana geldi. Konunun insani boyutu da ele alındığında her şartta kesintisiz elektrik sağlamanın birincil öncelik olduğu bilinciyle, tedarik şirketlerinin tahsilat tarafında müşterilere hassasiyetle yaklaştıkları bir dönemi yaşıyoruz. Hem müşterinin ekonomik zorluk yaşadığı hem de tedarikçinin nakit akışını yönetmekte zorlandığı bu dönem tabi ki çok kolaylıkla yönetilemiyor. Piyasaya nakdin ilk giriş noktası olan tedarik şirketlerini zorlayan bu gelişmenin zincirleme olarak bütün sektörü etkileyen bir likidite krizine dönüşmemesi kritik önem taşıyor.

Salgının muhtemel etkilerinin azalması ile birlikte yılın ikinci yarısında nasıl bir tablo öngörüyorsunuz?

Ülkemizin salgın tedbirleri çerçevesinde hayata geçirdiği yerinde ve kapsamlı önlemlerin sonuç vermesiyle birlikte artık kontrollü de olsa normalleşmeyi konuşabilir duruma geldik.

Yılın ikinci yarısı ve ilerleyen döneme salgın sürecinden kalan en büyük etkinin düşük petrol fiyatları kaynaklı oluşacak düşük doğal gaz fiyatlarından gelmesini bekliyoruz. Son yıllarda yeni yatırımlarla çeşitlendirilen doğal gaz giriş noktalarıyla düşük LNG fiyatlarından yararlanma fırsatı yakalayan ülkemizin, son gelişmelerle beraber petrol endeksli kontratlarında da ciddi fiyat düşüşleri elde edeceğini öngörüyoruz. Düşen doğal gaz maliyetlerinin elektrik üretimindeki sonuçları olarak doğal gaz santrallerinin artan kapasite kullanımlarını hatta ilerleyen dönemlerde üretim sektöründeki rekabette kaynaklar arasında yer değişikliklerinin gerçekleşmesini muhtemel görüyoruz. İlgili fiyat düşüşlerinin ne oranda ve ne zaman elektrik sektörüne yansıyacağı sürecin gelişimini belirleyecektir.

Planlanan kontrollü normal hayata geçiş sürecinde yılın ikinci yarısı itibarıyla elektrik talebindeki yıllık düşüşün çok sınırlı bir düzeye inmesi, hatta yılsonu itibarıyla dengelenmesi öngörülmektedir. Burada elektrik talebindeki gidişatı belirleyecek en önemli grubun ise sanayi kesimi olduğunu düşünüyoruz. Zira iç talep haricinde önemli ihracat partnerimiz olan Avrupa ülkelerindeki ekonomik iyileşmeye paralel olarak sanayimizin tekrardan eski konumuna gelmesi elektrik tüketiminde aşağıya giden ibreyi tekrardan yukarıya çevirecektir.

Bununla birlikte tedarik şirketlerinin maruz kaldığı tahsilat oranlarındaki düşüş de ekonomik aktivitenin artmasıyla birlikte yeniden geçmiş normal seviyelerine dönmeye başlayacaktır. 2020 Mart öncesi döneme ait değerlere dönülebilmesi için ise 2020’nin ikinci yarısını normale dönüş için geçiş dönemi, 2021 yılını da hedef olarak görmek daha gerçekçi olacaktır.

Kamu otoritelerince açıklanan ekonomik paketler kapsamına alınan sektörler arasında enerji sektörü yok. Enerji piyasasının devletten desteğe ihtiyacı var mı? Ne tür destekler verilebilir ve düzenlemeler yapılabilir?

Sektörün genel ekonomik desteklerin yanı sıra sektöre özel bazı düzenleme ve revizyonlara da ihtiyacı olduğu görülüyor. Kapasite kullanımının ve gelirlerin düştüğü dönemde üreticiler için en kritik konu sabit giderlerinin düşürülmesi olup, bu noktada TEİAŞ’ın sektöre destek vermesi büyük önem taşımaktadır. Benzer şekilde çalışamayan doğal gaz santrallerinin BOTAŞ’a olan yükümlülükleri konusunda revizyona gidilip bu santrallerin desteklenmesi de önem taşıyan konuların başında geliyor.

Sektörün tedarik ayağının ise müşteriler ve tedarikçiler açısından ayrı önlemlere ihtiyacı olduğu gözükmektedir. Müşteri tarafının spesifik olarak fatura ödeme gücüne katkı sağlayacak kredilerle desteklenmesi önemlidir. Bu açıdan ekonomik önlemler paketinin son tüketicilere sağladığı krediye erişim imkanları önemlidir ve spesifik olarak fatura ödeme desteğine yönelik kaynakların da sağlanması çok büyük yarar sağlayacaktır. Tedarik şirketlerinin enerji alımları konusunda ise EÜAŞ’ın daha fazla oranda elektrik satışını bu şirketlere yönlendirmesi, ödeme vadesi ve bütünsel olarak sistemin likidite riski açısından rahatlatıcı olacaktır.

İlgili konulara ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımızın ve EPDK’nın krizin başlangıcından itibaren sorunların takibi ve çözüm önerileri konusunda sektörle çok yakın bir çalışma içerisinde olması, sektörümüz için değer taşımaktadır. Bu açıdan sektörümüzün, alınacak ilave tedbirler ile krizin minimum hasarla atlatılması konusunda pozitif beklentiler içerisinde olduğunu düşünüyorum.

Yaşanan sürecin enerji piyasaları üzerinde uzun vadeli etkilerinin neler olmasını bekliyorsunuz? Enerji piyasalarının gelişimine ne gibi etkileri olacak?

Salgın sonrası sürece ilişkin birçok senaryo konuşuluyor, fakat temel olarak dijitalleşmenin daha da öne çıktığı küresel ticaretin azalıp ülkelerin biraz daha içe kapandığı bir dönemin bizi beklediği öngörülüyor. Yüksek ihtimalle orta vadede tam toparlanmaya kadar geçen bu yeni döneme düşük petrol ve gaz fiyatları da eşlik edecektir. Sektörel bazlı beklenmeyen büyüme ve küçülme hikâyeleri önümüzdeki dönemde yeni normalimiz olacaktır.

Bu yeni gelişmelerle beraber enerji piyasalarında dijitalleşmenin, değişim ve risk yönetiminin önemi daha da artacaktır. Uç senaryolarda dahi dikkate alınmayan yaşadığımız talep-fiyat değişimleri ve nakit akışı bozulmaları, bize risk yönetiminin önemini ve kuyruk risklerinin varlığını bir kez daha göstermiştir.

Salgın sürecinin elektrik piyasalarındaki tasarıma ilişkin de ortaya çıkardığı bazı ihtiyaçlar belirmiştir. Beklenmeyen ölçüde düşen taleple beraber değişken maliyeti sıfır olan yenilenebilir kaynakların ve alım garantili üretim miktarının tüketime oranının çok yükseldiğini gördük. Bu durum, mevcut “maliyet eğrisi” sistemini ve bağlı yan hizmetler piyasalarını çeşitli açılardan aksatabilmiştir. Mevcut olağanüstü durumun bu nedenle yeni bir piyasa tasarımına hazırlık açısından da doğru okunup değerlendirilmesi gerekecektir.