enerji

Güven tam

Gas&Power’a görüşlerini açıklayan enerji sektörünün önde gelen temsilcileri, Türkiye’nin zorlu süreçten çıkacağına ve ülkenin geleceğine inanıyor.

Enerji sektörünün önde gelen sivil toplum kuruluşları ve şirketlerinin temsilcileri tüm dünyayı etkisi altına alan COVID19 salgınının sektöre olan etkilerini ve gelecek beklentilerini gazetemize değerlendirdi.

‘ÜLKEMİZE GÜVENİYORUZ’

GAZBİR Başkanı Yaşar Arslan, PETFORM Başkanı Murat Kalay, EÜD Başkanı Cem Aşık, ETD Başkanı Burak Kuyan, SSDGD Başkanı Serkan Hotoğlu, Gama Enerji Genel Müdürü Tamer Çalışır, Aydem ve Gediz Elektrik Perakende Genel Müdürü Çağdaş Demirağ, PETDER Başkanı Selim Şiper, TOBB Petrol Meclisi Başkanı Ahmet Erdem, TOBB Türkiye LPG Meclisi Başkanı Gökhan Tezel, ADER Başkanı Arash Repac, TLPGD Derneği Başkanı Eyüp Aratay ve SOCAR Türkiye Rafineri ve Petrokimya İş Birimi Başkanı Anar Mammadov koronavirüs sonrası sektörde yaşanan gelişmeleri ve gelecek beklentilerini gazetemize anlattı.

GAZBİR Başkanı Yaşar Arslan:

“2020’NİN İKİNCİ YARISINI ÜLKEMİZ İÇİN FIRSAT OLARAK GÖRÜYORUM”

İçinde bulunduğumuz durumun doğal gaz piyasasına ve dağıtımında etkileri nasıl? Özellikle dağıtım açısından baktığımızda nasıl bir tabloyla karşı karşıyayız?

2019 yılı Aralık ayında Çin’de başlayan KOVİD-19 salgını Mart ayından itibaren ülkemizde görülmeye başlamasıyla beraber gündem tamamen bu konuya odaklandı. Kamuoyunda yapılan hızlı bilgilendirme ve alınan sosyal ve fiziki izolasyon tedbirleri sayesinde yayılımın dünyadaki birçok ülke örneğine göre daha kontrol edilebilir boyutta olduğu görülüyor. Ülkemizde vakalarının ilk görüldüğü günden itibaren doğal gaz dağıtım sektörü olarak acil tedbirleri hayata geçirdik. Doğal gaz dağıtım sektörünün vatandaşla temas eden bir hizmet sunuyor olması sebebiyle sorumluluğumuz oldukça fazla. Sürecin başlangıcından itibaren GAZBİR koordinasyonunda, korona virüs tedbirleri doğal gaz dağıtım şirketlerimizin tarafından hayata geçirildi.

Öncelikle ofiste bulunulması gerekmeyen iş süreçlerinde çalışanlar için gerekli sistemler kurularak evlerinden çalışmaları sağlanmıştır. Yine tüm görevini sahada gerçekleştiren ekiplerinin, ofis kullanım gereksinimi olmadan evlerinden doğrudan görev yerlerine ulaşarak işlerini yürütmeleri sağlanmıştır. Bu sayede diğer ekiplerden izole olarak, herhangi bir temastan kaçınacak şekilde çalıştırılması, çalışma ortamlarının bu duruma uygun düzenlenmesi, ekipten herhangi birinde vaka görülmesi durumlarında alınacak aksiyonları ve iş sürekliliğinin sağlanması gibi prosedürleri oluşturduk.

Müşteri hizmetleri, acil müdahale ve bakım-onarım, sayaç okuma, doğal gaz açma-kesme, iç tesisat kontrol ekiplerinin kullanımı için eldiven, maske, gerekli durumda kullanılmak üzere tulum, el temizleme jeli gibi kişisel koruyucu donanımın temin edilmesi ve dağıtımı hızlı şekilde sağlandı. Müşteri merkezlerinin temizlik, dezenfekte ve hijyen koşullarına azami dikkat gösteriyoruz. Bu alanlara kısıtlı girişin sağlanması için gerekli tedbirleri alıyoruz.

TÜM İŞ SÜREÇLERİMİZ AKSAMADAN DEVAM ETTİ

Vatandaşlarla fiziki teması en aza indirecek şekilde Müşteri Merkezlerindeki yoğunluğun azaltılması için, abonelik başvurusu, abonelik sonlandırma, fatura ödeme vb. işlemler için aboneleri online başvuru kanallarına yönlendirecek şekilde SMS, web sitesi gibi iletişim araçlarını kullanarak bilgilendirme yapıyoruz.

Özellikle ısınma ihtiyacının fazla olduğu dönemlerde hizmet sürekliliğinin sağlanabilmesi büyük önem arz ediyor. Bu kapsamda doğal gaz alt yapısının kazılardan dolayı zarar görmemesi için belediyelerle görüşerek kazı izinlerinin zorunlu haller dışında durdurulmasını sağladık.

11 Mart’tan itibaren gelişen süreci dikkatle takip ediyoruz. Alınan tedbirler sayesinde saha ekiplerimizde bugüne kadar ciddi bir sağlık sorunu yaşanmadan faaliyetlerimizi devam ettiriyoruz. Vatandaşlarımız ve çalışanlarımızın sağlığını ön planda tutarak hizmet sürekliliğini sağladık. Nisan sonuna kadarki yaklaşık 45 günlük süreçte acil müdahale, çağrı merkezi, iç tesisat kontrolü, abonelik başlatma ve sonlandırma, sayaç okuma, faturalandırma, gaz açma gibi tüm iş süreçlerimiz devam etti. Bu anlamda özveri ile görevlerini yerine getiren doğal gaz şirketi çalışanlarımıza teşekkürlerimi sunuyorum. Bundan sonraki süreçte de karşılaşabileceğimiz yeni durumlara ilişkin hazırlıklarımız iyi bir noktada. Temennimiz ülkemizin bir an önce virüsün etkilerinden kurtulması yönünde.

ÜRETİM YELPAZESİNİN ÖNEMLİ BİR BÖLÜMÜNDE DARALMA OLDU

Salgının muhtemel etkilerinin azalması ile birlikte yılın ikinci yarısında nasıl bir tablo öngörüyorsunuz?

Yılın ikinci yarısında hava sıcaklıklarının da yükselmesi ile beraber salgın tehdidinin biraz daha azalacağına ilişkin bir beklenti var. Diğer taraftan ekonomik aktivitenin bir şekilde tekrar eski seviyesine gelmesi için dünya genelinde olduğu gibi ülkemizde de bazı planlamaların yapıldığını görüyoruz.

Petrol piyasalarında yaşanan gelişmeler hem sektörümüzü hem de ülke ekonomisini önemli ölçüde etkileyecek. Yılın ikinci yarısında doğal gaz tedarik maliyetlerimiz düşecek. Son günlerde KOVID-19 sürecinde de ülkemizde alınan tedbirler etkisini belirgin bir şekilde göstermeye başladı ve Avrupa ülkelerine göre avantajlı bir konuma geldi. Bu iyimser tablonun devam etmesi halinde, petrol kaynaklı sağlanacak ekonominin de etkisiyle ülkemiz piyasalarda oluşan boşluğu doldurarak, bir fırsat oluşturabilir. 2020 yılının ikinci yarısını ülkemiz için bir fırsat olarak görüyorum. Talepteki daralmanın telafi edilmesi için 2020 yılının ikinci yarısı bir geçiş süreci olarak değerlendirilebilir. Özellikle turizm, havayolu taşımacılığı gibi sektörlerde yaz aylarında belirli kurallar çerçevesinde bir hareketlilik başlayabilir. Perakende sektöründe kademeli olarak daha hızlı bir hareketlilik olabilir.

2020 yılının Mart ve Nisan aylarında sanayi üretiminde ciddi bir azalma olduğu görülüyor. Ancak Nisan ayı sonunda bir miktar üretim artışı olduğunu görüyoruz. Enerji sektöründe özellikle enerji fiyatlarının talebe bağlı olarak düşmesi sebebiyle üretim yelpazesinin önemli bir bölümünde daralma söz konusu oldu. Üretim maliyetleri açısından özellikle doğal gazdan elektrik üreten santrallerin çalışması zorlaştı. Diğer üretim segmentlerinde de benzer daralmalar söz konusu oldu. Bu darboğazın aşılması için sanayi talebinin artması çok önemli bir unsur. Yılın ikinci yarısında bu kayıpların bir kısmının telafi edilebileceğini düşünüyorum.

Doğal gaz dağıtım sektörü olarak 2020 yılında 30’a yakın yeni ilçede genişleme yatırımı planlamıştık. Ayrıca 2018-2019 yıllarında ilk gaz arzını sağladığımız 118 yeni yerleşim yerinde devam eden yatırımlarımız var. 2020 yılında yaklaşık 1,7 milyar TL yatırım planlamıştık. Ancak KOVID-19 salgını ve alınan tedbirlerden dolayı yatırım planımızı ertelemek zorunda kaldık. Yılın ikinci yarısında tedbirlerin nispeten azaltılması ile yatırım süreçlerimizi kısmen de olsa başlatabiliriz. Ancak yılın ilk yarısını kaybettiğimiz için planlanan yatırımların tamamının gerçekleştirilebilmesi zor bir ihtimal olarak görülüyor. Yine de dağıtım şirketlerimiz normalleşme ile beraber imkanlar dahilinde kısmi olarak yatırımlarına devam edecekler.

SEKTÖR OLARAK ÜZERİMİZE DÜŞEN GÖREVİN FARKINDAYIZ

Kamu otoritelerince açıklanan ekonomik paketler kapsamına alınan sektörler arasında enerji sektörü yok. Enerji piyasasının devletten desteğe ihtiyacı var mı? Ne tür destekler verilebilir?

KOVİD-19 salgını dünya ekonomilerini olduğu kadar ülkemizi de ciddi şekilde etkiledi. Özellikle turizm, taşımacılık, üretim ve perakende gibi sektörlerde ciddi bir talep daralması söz konusu oldu. Şirketler gerek talep daralmasının etkisiyle gerekse de çalışanlarının sağlığının korunması amacıyla faaliyetlerine bir süreliğine ara verdiler. İstihdamın korunması bu sürecin birincil önceliği. Bu anlamda Cumhurbaşkanlığımız tarafından kısa sürede bazı sektörler için bazı destek paketleri açıklandı. Sizin de belirttiğiniz gibi enerji sektörü bu destek paketlerinden tam olarak faydalanamadı.

Bu kritik süreçte doğal gaz dağıtım sektörü de ekonominin tüm paydaşları gibi olumsuz yönde etkilenmektedir. Ancak sektör olarak üzerimize düşen görevin farkındayız. Doğal gaz dağıtım sektörü olarak özellikle konut ve küçük ticarethanelerin mümkün olduğunca kesintisiz şekilde doğal gaz kullanabilmesi için bazı tedbirleri hayata geçirdik. Bu noktada mağduriyet olmaması için azami dikkati gösteriyoruz. Salgın süresince doğal gaz borcunu ödeyemeyen konut tüketicileri ile 1000 TL’nin altında borcu olan küçük ticarethanelerde doğal gaz kesintisi yapılmamaktadır. İyi niyet çerçevesindeki her tür talebi karşılamak için çabaladığımızın bilinmesini isterim.

FATURA ERTELEME MAALESEF MÜMKÜN GÖRÜNMÜYOR

Vatandaşlarımızın doğal gaz faturalarındaki bedelin ağırlıklı kısmını doğal gaz alım maliyeti ve vergiler oluşturuyor. Dolayısıyla dağıtım şirketleri perakende satışta mevzuat gereği kâr marjı olmadan doğal gaz perakende satışı yapmaktadır. Son dönemde kamuoyunda doğal gaz ve elektrik faturalarının bir süreliğine ertelenmesi gibi taleplerin olduğunu görüyoruz. Böyle bir uygulamanın doğal gaz dağıtım şirketlerinin mali yapısı içinde yapılması ve oluşan maliyetin karşılanması mümkün değildir. Örneğin sadece Mart, Nisan Mayıs dönemindeki 3 aylık periyodda konut ve küçük ticarethanelerin toplam doğal gaz bedeli yaklaşık 8,2 milyar TL’dir. Doğal gaz dağıtım şirketleri aylık olarak bu perakende satış tutarını tedarikçi firmalara ödemektedir. Bu anlamda dağıtım şirketlerinin fatura erteleme gibi bir uygulama yapması maalesef mümkün değildir. Ayrıca ertelenen faturanın daha sonra tahsilinin mümkün olup olmayacağı da belirsizdir. Dar gelirli vatandaşlarımıza elektrik destek mekanizmasındaki gibi doğal gazda da geçici olarak yardım sağlamasının en doğru yöntem olduğunu düşünüyoruz. Sektör olarak Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve EPDK ile bu tür konuları zaman zaman değerlendiriyoruz.

ÖNÜMÜZDEKİ DÖRT YILDA ULUSLARARASI TİCARET HACMİ NISBİ OLARAK AZALACAK

Yaşanan sürecin enerji piyasaları üzerinde uzun vadeli etkilerinin neler olmasını bekliyorsunuz? Enerji piyasalarının gelişimine ne gibi etkileri olacak?

COVİD-19 Pandemisi tüm dünyada ekonomilerin geleceği hakkında bazı değerlendirmelerin yapılması gerekliliğini ortaya çıkardı. Dünyada son 50 yılda etkili olan globalleşme rüzgarının etkisiyle ülke ekonomilerinin bağları giderek daha da kuvvetlendi. Yıllar içerisinde global firmaların bütçeleri dünya pazarlarındaki entegrasyon ile beraber bazı ülke ekonomilerine denk hale geldi.

Kıtalararası ticaret dünya tarihinde hiç olmadığı kadar yüksek seviyeye ulaştı. Bu durum ülkeleri bazı ürünlerde kendi üretim imkanlarını kullanmak yerine dünya pazarlarındaki ucuz ithalat imkanlarına yöneltti. Dünya ekonomilerinde istihdamın şehirlerde yoğunlaşması, vatandaşların yaşam kalitesinin göreceli olarak kötüleşmesi ve gelir dağılımının her geçen yıl daha yönetilemez hale gelmesi sonucunu doğurdu. Aslında global ekonomilerin oluşan global sorunlara çözüm üretmekte zorlandığına ilişkin yorumlar KOVİD-19 öncesinde de tartışılmakta olan bir konuydu.

KOVİD-19 süreciyle beraber globalleşmenin aslında tüm ekonomileri kırılgan hale getirdiğini ve kriz durumunda tüm paydaşların benzer şekilde etkilendiğini gösteriyor. Dünyanın en güçlü ekonomilerinde dahi salgından dolayı derin ekonomik krizlerin ortaya çıktığını görüyoruz. Ekonomik göstergeler ve yorumlar önümüzdeki dört yılda uluslararası ticaret hacminin nisbi olarak azalacağı yönünde. Bu durum ülkelerin kendi üretim imkanlarının arttırılmasına yönelik plan ve teşviklerin artacağının bir göstergesi olarak değerlendirilebilir.

ÜLKE KAYNAKLARININ EFEKTİF KULLANIMINA YÖNELİK PLANLAMALAR TEKRAR GÜNDEME GELEBİLİR

Enerji fiyatları da global ekonominin etkisiyle bu süreçte ciddi şekilde dalgalandı. Örneğin brent petrol fiyatlarının talepteki düşüş sebebiyle yakın zamanda görüşmemiş şekilde düştüğünü hep beraber takip ediyoruz. Üretim planlanmasında, enerji talebinde geçmiş yıllara ilişkin istatistikler ve büyüme beklentileri en büyük indikatör olarak kullanılıyor. Talep tahmini için belirlenen alt ve üst eşiklere ilişkin koridorun çok altında bir talep oluşması, durdurulması çok daha maliyetli olan üretimin devam ediyor olması sebebiyle piyasada negatif fiyatların oluşması gibi bir durumu ortaya çıkardı. Bu ve benzeri durumların önümüzdeki süreçte yaşanmaya devam edebileceği görülüyor. Başta da belirttiğim gibi global ekonomilerden, ülkelerin kendi imkanlarını geliştirmesi yönünde tedbirlerin hayata geçmesi halinde enerji piyasaları da buna uygun tedbirlere yöneleceklerdir. Ülke kaynaklarının efektif kullanımına yönelik planlamalar tekrar gündeme gelebilir. Ancak bu planlamalar yapılırken bugüne kadar yapılmış olan yatırımların da atıl hale gelmemesi gerektiği göz önünde bulundurulmalı. Üretim ekonomisinin ön plana çıkmasıyla beraber enerji talebinde bir artış söz konusu olacaktır.

EÜD Başkanı Cem Aşık:

“TÜRKİYE TEKRAR BİR YATIRIM HİKAYESİ YAZMA ŞANSINA SAHİP OLABİLİR”

23 Mart’tan itibaren talepte hissedilir bir düşüş başladı. Özellikle sokağa çıkma yasağı günlerinde 2016’dan beri gördüğümüz en düşük tüketimlere şahit oluyoruz. Nisan ayının ortalamada yüzde 17 küçülmeyle biteceğini tahmin ediyoruz. Tabi buna yüzde 3 büyüme beklentisini de eklersek, fark yüzde 20’lere çıkıyor. Küçülmenin Mayıs’ta yine yüzde 17, Haziran’da ise yüzde 4 mertebelerinde olmasını bekliyoruz. Ancak unutulmamalı ki, bu sene Ramazan ve Bayram Mayıs ayına kaydı.

Biliyorsunuz ikinci çeyrek yüksek yenilenebilir üretim yüzünden zaten fiyatların daha düşük oluştuğu bir dönemdir. Ancak tüketimdeki bu ekstra düşüşün fiyatlar üzerinde de olumsuz etkileri oldu. Mart başına kıyasla, ikinci çeyrek toptan fiyatlarının yüzde 30 civarında, 2020 yıllık fiyatlarının ise yüzde 15 civarında düştüğünü gözlemliyoruz.
Tabii talep düşüşünden elektrik santralleri de etkileniyor. Doğal gaz santralleri başta olmak üzere termik santrallerin kapasite kullanım oranları ve dolayısıyla üretimdeki payları çok düştü. Ayrıca santrallerde genelde bahar aylarına planlanan bakımların birçoğu yapılamadı; bu durum da ileriki dönemler için gerek kapasite kullanımı, gerekse arıza olasılıkları açısından bir risk teşkil ediyor.

Talep azalması, ticaret tarafını da olumsuz etkiledi tabi. Ancak uzun dönemli planlamalarla buradaki dönemsel zararların ortadan kaldırılabileceğini öngörüyoruz. Buradaki en önemli konu, tedarik zincirindeki her kesimin kontrat yükümlülüklerinin arkasında durması. Buradaki bir kırılma, piyasanın kısa dönemde onarılamaz derecede bozulmasına neden olacaktır.

Mayıs ortasından sonra Sanayi tüketiminde kademeli bir canlanma bekliyoruz. Gene de sektör bazında farklılıklar olacaktır. Ancak ticarethane kategorisinde saydığımız, hizmet sektörünün toparlanmasının daha yavaş ve geç olacağını düşünüyoruz. Burada salgının seyri ve normalleşme politikaları belirleyici olacaklardır. Şu anda görünen, kademeli olarak sosyal hayatın normalleşmeye başlayacağı şeklinde. Bu da ekonominin büyüme sürecine gireceği anlamına geliyor. Ancak birkaç ayda işlerin eski seviyelerine gelmesini beklememek gerekiyor. Önemli olan bu dönemi tedarik zinciri ve çalışan kesim açısından en az hasarla atlatmayı becermek. Fakat en büyük ihracat pazarımız olan Avrupa için büyüme tahminleri pek iç açıcı değil. Dolayısıyla bunun da büyümemizde sınırlayıcı bir etkisi olacaktır.

BEKLENTİLERİMİZİ BAKANLIK’A İLETTİK

İçinde bulunduğumuz bu günlerde enerji piyasaları olarak zor günlerden geçtiğimiz aşikardır. Yukarıda saydığım talep düşüşü ve buna bağlı fiyat düşüşleri, piyasa bazlı çalışan elektrik üreticilerinin kar etmesini ve banka borçlarını ödemesini imkânsız hale getirmektedir. Ancak geleceğimiz açısından, var olan alt yapının korunması da çok kritiktir.
Öncelikli olarak TEİAŞ, EÜAŞ, BOTAŞ ve EPDK gibi enerji kurumlarımızın üreticilerin sabit maliyetlerini düşürücü adımlar atması, bu dönemde yerine getirmesi zor olan sözleşme ve lisans yükümlülüklerinde esnek davranılması çok faydalı olacaktır. Özellikle kapasite bütçesinin bu dönemde arttırılmasının ve BOTAŞ ile olan Al-yada-Öde yükümlülüklerinin bu dönemde uygulanmamasının, zorda olan santrallere katkısı olacaktır. Ayrıca banka borçlarında ötelemeler, Kredi Garanti Fonundan işletme sermayesi temini, personel destekleri, maden ve orman izin süreçleri ve ödemelerinde esneklik sağlanması gibi bir dizi beklentimizi Bakanlıklarımıza ilettik.

Bunlar dışında farklı bir konu da, 2011 yılından beri yürürlükte olan YEKDEM kapsamına girişin bu sene sona ermesi. Santrallerin bu mekanizmadan yararlanabilmek için 31 Ekim’e kadar kabullerini yaptırmaları gerekiyor. Ancak bu salgın, gerek ekipman tedarikindeki, gerek sahada çalışma olanaklarındaki, gerekse izinlerin tamamlanmasındaki aksamalar yüzünden sürece büyük darbe vurdu. Büyük bir kaos oluşmasını istemiyorsak, fizibilitesini bu mekanizmaya göre yapmış, finansını almış ve yetişmeye çalışan projelere süre uzatımı verilmesi gerekiyor.

EN İDEAL ÇÖZÜM LİKİDİTE SAĞLANMASI

Bu tarz kriz dönemlerinde sistemin en büyük ihtiyacı “piyasalara güven” unsurunun temin edilmesidir. Kamunun burada rolü güven ortamının sağlanması olmalıdır. Belirli bir zümreyi rahatlatacak serbest piyasa prensiplerinden uzak, ani düzenlemeler diğer paydaşlara zarar verebilir.

Şu anda olası en önemli tehlike, artabilecek tahsilat problemleri ile nakit akışının zayıflaması olarak görünmektedir. Yaşanabilecek ödeme temerrütlerinin zincir etkisiyle büyümesini engellemek amaçlarıyla kamunun tıkanan çarklara likidite sağlaması olabilecek en ideal çözüm olarak önümüzde durmaktadır. Örneğin, zor durumda olan tüketicilere verilecek kredilerde elektrik faturası ödemelerinin önceliklendirilmesi bu konuda fayda sağlayabilir. Keza elektrik tedarik zincirindeki şirketlerin de sistemin işleyişini aksatacak alanlardaki ödemelere öncelik vermeleri sağlanmalıdır.

SÜREÇ SONRASI CAZİP BİR YATIRIM ORTAMI TESİS EDEBİLİRİZ

Biliyorsunuz birçok ülkenin merkez bankaları ekonomilerinin durmasını engellemek için piyasalara ciddi ölçüde para pompalıyorlar; bunun sonucunda dünyada bir likidite bolluğu olmasını bekliyoruz. Bu paranın bir kısmının, sistemleri ve piyasaları düzgün çalışan, alt yapıları ayakta kalan ülkelere gideceğini öngörebiliriz.

Bu dönemde Türkiye tekrar bir yatırım hikayesi yazma şansına sahip olabilir. Enerji ve finans piyasalarına yönelik 5 yıllık stratejilerimizi net ve detaylı olarak ortaya koyabilirsek, enerji özelinde önümüzdeki dönem için YEKDEM vb. destek ve teşvik sistemlerini açıklarsak, gerek yabancı, gerekse yerli yatırımcılar için cazip bir yatırım ortamı tesis edebiliriz.

ELEKTRİK ÜRETİM SEKTÖRÜ ÖZVERİYLE ÇALIŞIYOR

Medyada fazla ön plana çıkmıyor; ancak evlerimizde, hastanelerde ve diğer tüm kritik mekanlarda elektriksiz kalmamamız için çalışan Elektrik Üretim Sektörü personeline, özverili çalışmaları dolayısıyla teşekkür etmek istiyorum. Üretim şirketlerindeki arkadaşlarımızın yüzde 60’ından fazlası halen santrallerde ve sahada çalışıyorlar. Tahmin edebileceğiniz gibi çok daha uzun mesailerle ve daha zor şartlarda çalışıyorlar.

Üretim sektörünün kendine özgü koşulları var. EÜD, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile koordinasyon içinde, bu olağanüstü durumun ilk haftası içinde “Salgın Dönemi Önlem Tavsiyeleri”ni yayınladı. Üretici şirketler gerekli tedbirleri çok hızlı aldılar; çalışma şekli değişikliklerini hızlı uyguladılar. Bu açıdan sektördeki yöneticileri de tebrik etmek gerekiyor.

ETD Başkanı Burak Kuyan:

“SEKTÖRÜ DESTEKLEYECEK BİR ÖNLEM PAKETİ HAYATİ ÖNEM TAŞIYOR”

Covid-19 Türkiye’de Mart ayında baş gösteren vakaları sonrası ekonomik aktivite ile günlük hayattaki yavaşlamaya bağlı olarak elektrik, doğal gaz ve akaryakıt tüketimi de gerilemeye başladı. Elektrik tüketimindeki gerileme Mart ayında tedbirlerin kademeli olarak alınması nedeniyle sınırlı olurken Nisan ve Mayıs aylarında tüketimdeki hızlı bir düşüş görülmesi bekleniyor. Tüketimdeki düşüş elektrik fiyatlarında aşağı yönlü düşüş baskısını arttırıyor.

Covid19 pandemisinin beklenenden uzun sürmesi halinde orta ve uzun vadede ticaret piyasasına negatif etkilerinin artmasından endişe ediliyor. Gas&Power’a değerlendirmelerde bulunan ETD Başkanı Burak Kuyan, Covid-19 pandesiminin enerji ticareti üzerinde neden olduğu riskleri değerlendirdi.

SEKTÖRÜ DESTEKLEYECEK ÖNLEM PAKETİ HAYATİ ÖNEMDE

Kuyan, şirketlerin en öncelikli konu olarak gerek talep düşüşünün gerekse ekonomik yavaşlamanın tüketim tarafına etkisiyle ortaya çıkabilecek tahsilat problemlerinin gelir akışları ve finansal yapıları üzerine muhtemel etkileri ile başa çıkabilmeyi sağlayacak yöntemlere çalıştıklarını ifade etti. Elektrik tedarik ve ticaret sektörünün devamlılığı açısından en önemli risklerden birisi olarak yaşanabilecek büyük ölçekli tahsilat problemi plana çıktığına dikkati çeken Kuyan, “Sektörün sürdürülebilirliği açısından özellikle tahsilat probleminin ön plana çıktığına karşın Devlet tarafından sektörü destekleyecek bir önlem paketi hayati önem taşıyor” değerlendirmesinde bulundu.

PİYASANIN İŞLEYİŞİNİ BOZACAK HAREKETLERDEN KAÇINILMALI

Burak Kuyan açıklamalarına şöyle devam etti: “Elektrik ticaret hacmi özellikle fiziksel ticaretin daha etkin olduğu piyasamızda tüketim tarafındaki gelişmelerden çok fazla etkilenmekte. Biz ETD olarak bir süredir tezgah üstü (OTC) piyasadaki işlem hacimlerini raporlayarak yayınlıyoruz. Ülkemizdeki ilk Covid19 vakasının açıklandığı tarihten önceki haftalara ilişkin verilere bakıldığında, ilk vakanın açıklanması ve salgın sürecine ilişkin tedbirlerin uygulanmaya başlamasından sonra önemli bir düşüşün olduğunu net şekilde görebiliyoruz.

Bu durumun beklenenden uzun sürmesi halinde orta ve uzun vadede ticaret piyasasına negatif etkileri de artacaktır. Zira piyasanın gelişimi hacim ve derinlikle doğru orantılı ilerlemekte. Fiziki talep düşüşünün sonucunda piyasa hacimlerinin düşüşü devam ettikçe katılımcıların ilgisi azalabilecek ve bu daha fazla düşüşe sebep olabilir. Oysa iyi işleyen, yüksek hacim ve derinlikli, geleceğe dönük güvenilir sinyaller üreten bir piyasa, sadece tedarik şirketlerini değil, üretim şirketlerinin yatırımlarının geleceğini ve ülkemizin arz güvenliği stratejilerinin başarısını da etkileyecek hayati bir faktör. Zira enerji sektörü değer zincirindeki halkalar birbiriyle doğrudan bağlantılı olduğundan dolayı bir alanda yaşanan sorunların tüm sektörü etkilemesi kaçınılmazdır.

Bu sebeple ETD olarak bizim son dönemde çalışmalarımız ticaret piyasasının hacminin yükseltilmesine odaklanmaktaydı. Bu noktada en arzu etmeyeceğimiz durum aslında son dönemde belirli bir ivme de yakalamış olan ticaret piyasasında gelişimin olumsuza dönmesi olur. Kuruluşumuzdan bu yana piyasamızın gelişimi ile ilgili konularda önemli mesafeler kaydedildi. Bu süreçte piyasanın varlığını ve sürdürülebilirliğini test eden birçok zorlukla karşılaşıldı. Bu sınamaların en büyüğü 2018 yılının ikinci yarısında ortaya çıkan piyasa gelişmeleri neticesinde yaşanan süreç olmuştu. Üzerinden geçen uzunca bir süreye rağmen yaşananların ticaret piyasasına etkileri halen atlatılmaya çalışılıyor. Tekrar buna benzer bir durumun yaşanması, bugüne kadar büyük emekler harcanmış olan ikili anlaşmalar piyasasına duyulan güveni bir kez daha sarsacak ve bundan sonraki süreçte de elektrik ticaret piyasasının işleyişini tamamen imkânsız hale getirecek yıkıcı bir etki yaratabilecektir.

Bu noktada piyasamızın sürdürülebilirliği açısından sektör katılımcıları tarafından dikkat ve hassasiyet gerektiren en önemli konu mevcut sözleşme ve taahhütlere bağlılık olacaktır. Mevcut sözleşmelerin sürdürülmesi için çeşitli ticari yöntemler ve imkânlar olduğunu düşünüyoruz. Rasyonel ve iyi niyetli katılımcıların, ticaretin sürdürülmesi yönünde bir tutum sergilemeleri mümkün. İçinde bulunduğumuz dönemde bir sektör paydaşının dahi bu dikkat ve hassasiyet konusunda zafiyet göstermesinin tüm sektörümüz ve piyasamız için domino etkisi yaratarak herkes için olumsuz olacak sonuçlara yol açacağı unutulmamalıdır.

Piyasanın herhangi bir alanında bir piyasa oyuncusunun sağlıklı bir piyasa işleyişini bozabilecek aksiyonlarının diğer piyasalarda da olabilecek etkileri dolayısıyla konuyu EPİAŞ ve EPDK ile de yakın iletişim içinde takip ediyoruz. Bu noktada piyasa bozucu harekette bulunan katılımcıların EPİAŞ nezdindeki teminat hesaplama mekanizmalarında diğer katılımcılardan farklı risk katsayılarıyla değerlendirilmeleri konusunda da yakın zamanda adım atılmasını bekliyoruz.”

SEKTÖRÜN DEVAMLILIĞI AÇISINDAN EN KRİTİK RİSK FAKTÖRLERİNDEN BİRİSİ TAHSİLAT PROBLEMİ

Bu süreçte şirketler ve sektörümüzde karar verici kurumlar birçok önlem ve aksiyon üzerinde çalışmaktalar. Şirketlerin en öncelikli konu olarak gerek talep düşüşünün gerekse ekonomik yavaşlamanın tüketim tarafına etkisiyle ortaya çıkabilecek tahsilat problemlerinin gelir akışları ve finansal yapıları üzerine muhtemel etkileri ile başa çıkabilmeyi sağlayacak yöntemlere çalıştıklarını söyleyebilirim. Zira zatenson birkaç yıllık dönemde gelinmiş olan noktada sektörün en büyük sorunu finansman problemi olarak ön plana çıkmaktaydı. Dünyadaki gelişmeler ile paralel olarak ülkemizde de ekonomik gelişim trendindeki yavaşlama sonucu arz – talep dengesine ilişkin beklentilerin sapması, döviz kuru konusunda yaşanan aleyhte dalgalanmalar ve bunlarla birlikte piyasamızdaki öngörülemez fiyat hareketleri sebebiyle sektörümüzün finansal dengesi yaşamsal bir sınır çizgisine gelmişti.

Dolayısıyla bu süreçte elektrik tedarik ve ticaret sektörünün devamlılığı açısından en önemli risklerden birisi olarak yaşanabilecek büyük ölçekli tahsilat problemi plana çıkmakta. Sektörün sürdürülebilirliği açısından özellikle tahsilat problemlerinin etkilerine karşın Devlet tarafından sektörü destekleyecek bir önlem paketi hayati önem taşıyor.
Bunun haricinde operasyonel olarak da birçok önlem almaktalar. Şirketlerin tamamının mümkün olan en geniş kapsamda uzaktan çalışma düzenine geçtiklerini söyleyebilirim. Yalnızca çok mecbur olan personel ofiste çalışmaya devam etmekte. Tabii uzaktan çalışma düzeni açısından özellikle bilgi işlem, iletişim ve güvenlik altyapısı anlamında önemli geliştirmeler ve düzenlemeler yapıldı. Aynı şekilde iş yerlerinde çalışmak zorunda olan çalışanlar için de çok kapsamlı fiziksel ve sıhhi güvenlik önlemleri alınmakta.

Kamu tarafında da hem talep hem de arz tarafının hassasiyetlerinin, sektörün bütüncül olarak sürdürülebilirliğini sağlayacak tedbirler ile yönetilebilmesine dönük büyük bir çaba görmekteyiz. Henüz çok somut düzenlemeler ortaya çıkmamış olsa da bu süreçte Devletimizin gösterdiği büyük mücadeleye enerji yönetimimizin de etkin şekilde destek vermeye çalıştığını düşünüyorum.

TİCARET PİYASASININ GELECEĞİ İÇİN SÖZLEŞME VE YÜKÜMLÜLÜKLERE BAĞLILIK ÇOK ÖNEMLİ

Covid19 virüsünün ülkemize de yayılımı ile tüm sektörlerde olduğu gibi enerji sektöründe de olağan üstü bir sürece girildi. Bu sürecin sektörel ya da ekonomik dinamiklerle sınırlı şekilde değerlendirilemeyeceği açık. Elektriğin tüm vatandaşlar için hayati bir ürün olması ve tedarikinin sürekliliğinin önemi dolayısıyla biz de konuyu faaliyetlerin sürdürülebilirliği ekseninde değerlendiriyoruz.

Virüsün enerji piyasasında ticaret ve tedarik faaliyetlerine etkisi anlamında temel birkaç konu ön plana çıkmakta. Bunlardan birisi tüketimin düşmesi, ikincisi ekonomik faaliyetin yavaşlamasının getirebileceği tahsilat riskleri, üçüncüsü ise bu durumun toptan ticaret tarafında hacmi düşürücü etkileri. Orta vadede ise talep tarafındaki düşüş trendinin ve salgın sürecinin uzaması halinde özellikle fiyat hareketlerinin şirketlerin finansal yapıları üzerinde oluşturabileceği etkiler ile daha kalıcı sonuçlar ile karşı karşıya kalabiliriz.

COVID-19’UN TALEP VE FİYAT ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ GÖRÜLMEYE BAŞLADI

Türkiye’de de Covid19 ile mücadele kapsamında alınan tedbirlerin gerek üretim gerekse ticaret hayatını yavaşlatacağı ve talepte ciddi düşüşlere sebep olması bekleniyordu. Talep miktarı hava durumu gibi bazı etkenlere de bağlı olsa da bu etkiler olağanüstü bu süreçte biraz daha minimal kalmakta. Zira EPİAŞ Şeffaflık platformundaki verilere baktığımızda talepteki düşüş göze çarpmaya başladı.

Bunun tabii ki fiyatlar üzerindeki etkisini de görmeye başladığımızı söyleyebiliriz. Özellikle hal-i hazırda mevcut olan yüksek kurulu gücümüz ve arz tarafında üretime katılan kaynakların dağılımına bağlı olarak mevsimsel etkiler dikkate alındığında fiyatlar üzerinde düşüş yönünde olan etkinin dönem dönem çok arttığını görebiliyoruz.

SSDGD Başkanı Serkan Hotoğlu:

“LİBERAL PİYASA KOŞULLARINA OLAN BAĞLILIĞIMIZDAN TAVİZ VERMEMELİYİZ”

Bildiğiniz gibi Çin hükumeti, geçen yıl Aralık ayında Covid-19 virüsünü tespit etti ve bu virüsün bir salgına neden olabileceğini de 7 Ocak 2020 tarihinde açıkladı. Başlangıçta bu salgın tüm dünya tarafından önemli bir haber olarak merakla izlendi ancak fazla da ciddiye alınmadı. Özellikle yüksek turist hareketleri olan fakat virüse karşı yeterli önlem almayan bazı ülkelerin, virüsün hızlı bulaşma riskine daha açık hale gelmesi ile vaka ve ölüm sayıları hızla yükseldi. Mart ayı ortalarında hız kazanan Covid-19 salgını, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından “global pandemi” olarak ilan edildi. Kısa sürede dünya genelinde pandemi vakalarının sayısı 2,5 milyonu aşarken, 170 binden fazla insan da hayatını kaybetti. Açıkçası 2020 yılının başında, daha bundan 3 ay önceden bahsediyorum; kimsenin planında, şirket bütçe ve öngörülerinde veya kişisel harcama ve tatil planlarında böyle bir öngörü, tedbir veya endişe yoktu. Sahip olduğumuz teknolojilerin beraberinde getirdiği bilgiye hızlı erişim sayesinde, tüm bu gelişmeleri telefonlarımızdan, tabletlerimizden, bilgisayarlarımızdan ve televizyonlarımızdan takip ettik ve sürecin her anına beraberce tanıklık ettik. Görülen odur ki; bir süre daha bu virüsle birlikte yaşayacağız. Şubat ayı ortalarından itibaren virüsün neredeyse tüm coğrafyalara ulaşması sonucunda; şirket seyahat politikaları ve iş yapma biçimlerinden kişisel yaşam alışkanlıklarımıza kadar birçok alanda ciddi önlemler almamız gerekti.
Salgının beraberinde getirdiği önlemlerin artması, yaygınlaşan evden çalışma uygulamaları, tüketicilerin doğal olarak en temel ihtiyaçlara yönlenmesi lüks sayılabilecek ihtiyaçlarını ertelemesi sonucunda; havacılık, uluslararası ticaret, otomotiv, ana ve yan sanayi üretimleri, turizm, perakende sektörleri ciddi şekilde olumsuz etkilendi. Tüm sektörlerin değer zincirinin en başında yer alan enerji sektörünün de bu durumdan etkilenmemesi düşünülemezdi. Bu beklenmedik gelişmeler ve sektörün doğası gereği ilkbahar aylarındaki tüketim ihtiyaçları gerçeği ile virüsün etkilerini Mart ve Nisan aylarında gözlemlemeye başladık. Özellikle Nisan ayında ortalama günlük doğal gaz tüketimleri 2020 yılı ilk çeyreğine göre yüzde 40 ve 2019 yılı Nisan ayına göre ise yüzde 20 azaldı. Doğal gaz tüketimindeki bu değişimin en büyük etkeninin, elektrik tüketiminde yaşanan daralma olduğunu düşünüyorum. Günlük elektrik tüketimleri 2020’nin ilk çeyreğine göre yüzde 22, 2019’un Nisan ayına göre ise yüzde 16 azaldı. Özellikle arz yönünde ciddi bir kapasite fazlası bulunan elektrik üretiminde “merit order”da marjinal santral olarak yer alan doğal gaz santrallerinin Nisan ayının ilk 20 gününde üretimindeki payı, geçtiğimiz yıla oranla yüzde 60 oranında düşmüş durumda.

Küçük ölçekli LNG diye tarif ettiğimiz, dökme sıvılaştırılmış doğal gaz pazarının da ilk çeyrekten itibaren yaklaşık yüzde 13-15 civarında daraldığı tahmin ediliyor. Özellikle turizm sezonunda alınan önlemler, yol yapım ve inşaat proje ve ihalelerinde ödeneklerin aksaması tüketim düşüşünde etken olmuştur. Böylesi bir tabloda 2020 yılı için birçok şirket, harcamalarını minimum seviyede tutarak finansal yapılarını ve nakit akışlarını sağlıklı tutmaya çalışacaktır. Dolayısıyla henüz karar alınmamış yatırımlarını ve büyüme planlarını da bir sonraki yıla erteleyeceklerini ön görüyorum.

Mevcut enerji santral yatırımlarının, uzun dönemli doğal gaz kontratları dahilinde verilen “al ya da öde” taahhütlerinin, beklenenin çok altında kalan küçük ölçekli LNG piyasasındaki yatırım ve projelerin geri dönüş oranlarının, daralan enerji piyasasına rağmen devam eden sabit gider ve harcamaların, enerji sektörü oyuncuları üzerinde, önemli boyutlarda baskı yaratmaya başladığı kanaatindeyim.

Alınan tedbirler neticesinde ve yılın ikinci yarısında, hayatın kademeli olarak normale döneceğini, sınırlı da olsa bir canlanma olacağını öngörüyoruz. Bu canlanma talebe mutlaka olumlu olarak yansıyacaktır. Özellikle turizm sezonunun geç açılacak olması ve bazı büyük inşaat projelerinin ve yatırımların ertelenmiş olması, iyimser bir bakış açısıyla enerji piyasalarında durumun üçüncü çeyrekte toparlanacağını işaret etse de daha makul bir bakış açısı ile görünüm değerlendirildiğindeki görüş, tüketimde yaşanan kayıpların ancak 2021 yılında toparlanabileceği yönündedir.

BORÇLARIN YENİDEN YAPILANDIRILMASI, DAMGA VERGİSİNİN GEÇİCİ BİR SÜRE SIFIRLANMASI GİBİ DESTEKLER VERİLEBİLİR

Kamu otoritelerince açıklanan ekonomik paketler kapsamına alınan sektörler arasında enerji sektörü yok. Enerji piyasasının devletten desteğe ihtiyacı var mı? Ne tür destekler verilebilir? “Ekonomik İstikrar Kalkanı” paketinde sunulan desteklere ek olarak yapılacak olası destek ve/veya kapsam genişlemesinde enerji sektörünün de değerlendirilmesi mutlaka faydalı olacaktır. Önemli ciroların üretildiği, yüksek yatırımların yapıldığı ve bölgede konusunda yetişmiş insan gücüyle istihdama da ciddi ölçüde katkıda bulunan enerji sektörünün desteklenmesi söz konusu olduğunda;

• Doğal gaz ve elektrik sektöründeki tüketimlerin, özel sektör temsilcilerinin karşıladığı oranının arttırılması için önlemler alınması, kısacası özel sektör temsilcilerinin payının liberal piyasa hedefleri doğrultusunda arttırılması

• Özel sektör tarafından yapılacak enerji yatırımları için, özellikle doğal gaz ve elektrik sektör ekipmanlarının finansmanında kolaylık sağlanması ve borçların yeniden yapılandırılması

• Düşen enerji maliyetleri göz önünde bulundurularak, özel sektör tarafından gerçekleştirilecek doğal gaz ve LNG ithalatının özendirilmesi ve bu konuda yetkinliği olan firmaların cesaretlendirilmesi yönünde teşvikler sağlanması

• Gelir vergisi ve enerji tüketim vergilerinin düşürülerek, yeni yatırımların ve tüketimlerin özendirilmesi

• KDV iadelerinin tüm sektörler için hızlandırılması

• Damga vergisinin, geçici bir süreyle de olsa sıfıra çekilmesi

• Ulaşım ve taşımacılıkta kullanılan doğal gaz ve LNG’nin, ÖTV oranlarının düşürülmesi ve hatta belirli bir süre sıfıra indirilmesi gibi öneriler ifade edilebilir.

Bu süreçte en önemli husus, tüm özel sektör temsilcileri olarak, liberal piyasa hedefimizden ve liberal piyasa koşullarına olan bağlılığımızdan taviz vermemeliyiz. Tarafların birbirlerine olan ve aralarındaki sözleşmelerden kaynaklanan ödeme ve tedarik sorumluluklarını yerine getirmesi, liberal enerji piyasasına duyulan güvenin muhafaza edilmesi açısından çok büyük önem arz etmektedir.

Uluslararası piyasalarda 2,5 USD/MMBtu yani 90 USD/KSm3’e gerileyen LNG fiyatlarının LNG terminal fiyatlarına yansıtılması ve böylece düşen enerji maliyetleri, dökme LNG’yi yoğun olarak kullanan turizm ve yol inşaatları yapan firmalarının da maliyetlerini düşürecektir. Bu durum virüs etkisiyle yavaşlayan ekonominin hızla toparlanmasına büyük katkı sağlayacaktır.

MALİYET BAZLI FİYATLANDIRMA UYGULAMAYA ALINABİLİR

Dünya genelinde düşen enerji maliyetlerinin aynı oranda yansıtılması amacıyla tarife yapıları ve enerji ürünlerindeki vergi oranları yeniden gözden geçirilecektir. Bu sayede en azından Covid-19 salgını sonrası toparlanma sürecinde liberal piyasa koşullarının gerektirdiği maliyet bazlı fiyatlandırma uygulamaya alınarak, ilerleyen yıllarda öngörülebilir bir fiyat ortamı oluşturulacaktır. Bu önlemler ile ihracat yapan sektörlerimizin rekabette geri kalmasının önüne geçilecektir.

Ayrıca;

• Devlet eliyle yapılacak büyük projelerin, özellikle de enerji yoğun projeler, düşük enerji maliyetlerinin getireceği fırsat maliyeti göz önünde bulundurularak arttırılabilir ve desteklenebilir,

• Tüketim alışkanlıklarının aynı seviye gelmesi için KDV ve ÖTV oranları düşürülebilir,

• Daha çevreci ve sürdürülebilir bir yakıt olan LNG’nin ulaşımda da kullanılması teşvik edilebilir, Şirketlerin, dijitalleşme kapsamında teknoloji alanında yapacağı (özellikle de enerji sektöründe) sürekli ve sürdürülebilir projeler için yine teşvikler sağlanabilir diye düşünüyorum.

Global ekonominin geldiği noktayı göz önünde bulundurduğumuzda, bugün yaşananlar şu ana kadar hiç görülmemiş bir durum. Tabii ki bundan önce de dünyada birçok salgın veya afet yaşandı ancak ekonominin bugün gelmiş olduğu boyut ve 8 milyara yaklaşan bir dünya nüfusu bakımından değerlendirildiğinde, bu salgının beraberinde getirdiklerinin çok az neslin deneyimleyebileceği çok ciddi sosyo-ekonomik bir vaka olduğunu düşünüyorum.
Özellikle salgının başladığı ilk andan itibaren, gelişmelerin her anına sosyal medya sayesinde birçok farklı perspektiften tanıklık eden tüketicilerin önemli ölçüde etkilendiği çok açık.

Dünyanın dört bir yanında insanlar, ihtiyaçlarını yeniden önceliklendirdiler ve beklentilerini yeniden gözden geçirme fırsatı yakaladılar. Özellikle evden çalışma ve sosyal yaşama getiren zorunlu sınırlamalar sonrasında değişen tüketim seviyeleri belki birkaç yıl içerisinde eski düzeyine gelecektir ancak tüketici alışkanlıkları, bugüne kadar sahip olduklarımızın dışında olacaktır. Özellikle tüm sektörlerin değişen müşteri davranış ve alışkanlıklarına göre iş yapış biçim ve stratejilerini yeniden gözden geçirmek durumunda kalacaklarından nerdeyse eminim. Özellikle salgının beraberinde getirdiği ve kalıcı olacağını düşündüğüm sosyal alışkanlıklara uygun iletişim becerilerini geliştirmek ve başarı sağlamak da bu arayışların arasında yer alacaktır.

Enerjinin, dünya değer zincirinde en önde gelen halka olduğunu düşünüyorum, açıkçası dünya genelinde tüm likiditeyi başlatan ana unsurdur enerji. En temel ihtiyaçlarımız olan su ve gıdalarımızın üretilmesi ve bizlere ulaşması ancak kesintisiz enerji tedariki ile mümkündür. Bugün dünya nüfusunun yüzde 60’ının gıda ihtiyacı enerji kaynaklı petrokimya ürünleri ile mümkün. Bu noktada yaşamsal döngünün sağlıklı devam edebilmesi için enerji şirketlerinin de sağlıklı kalması ve yeni normallerin sürdürülebilirliğini desteklemesi gerekmektedir.

Rekabetçi ekonomilerin beraberinde getirdiği artan çeşitlendirilmiş kaynak arayışı, özellikle kesintisiz enerji tedarikini hedefleyen enerji piyasalarında birtakım yapısal değişimlerin daha net gözlemlenmesine imkân verdi. Örneğin bir yanda, uzun dönemli geri dönüş oranlarının genel uygulama olduğu ve tüketim değişimlerine çok hızlı cevap veremeyen petrol, doğal gaz ve elektrik yatırımları; bir yanda ise düşük enerji fiyatlarını hedefleyen ve böylesi bir salgında hızla etkilenen tüketim. Bugüne kadar talep artışı sayesinde bu zor denklem hep dengede idi. Maalesef yaşanan bu salgınla birlikte denge, kaynak aleyhine hiç beklenmeyen bir şekilde bozuldu. Bu sürecin daha uzun sürmesi durumunda, yüksek maliyetler ile büyük ölçekte ekonomileri yöneten enerji şirketlerinin değer zincirlerinde çeşitlendirmeye girmesi, verimsiz yatırımları askıya alması ve bağışıklığın arttırılması için enerji ekosisteminde yeni halkalar ile değer zincirlerini genişletmesi kaçınılmaz olacaktır.

Buna ek olarak süreçlerin verimliliğini arttırmak ve maliyetlerini azaltmak amacı ile dijitalleşmenin, şirketlerin iş yapış biçimlerinde daha çok pay sahibi olacağının da kaçınılmaz olduğunu beraberce anlamış olduk. Süreçlerini bu anlamda geliştirebilen ve yukarıda belirttiğim değer zincirlerini değişen tüketim alışkanlıklarını göz önünde bulundurarak yeniden düzenleyebilecek olan finansal yapısı kuvvetli enerji şirketlerinin uzun dönemde de enerji piyasasında var olabileceğini ön görüyorum.Aynı dönüşüm ve tüketim davranışı enerji tüketicilerinde de gözlemlenecektir. Bu tür olası beklenmeyen değişimlerde beraber hareket edebilecekleri, daha esnek çözümler getirebilen ve sosyal mesafe gereken durumlarda işleyişlerini dijital ortamda entegre edebilecekleri tedarikçiler ile birlikte olabileceklerdir.

GAMA Enerji Genel Müdürü Tamer Çalışır:

“YENİ DÖNEM İÇİN HAZIRLIKLAR YAPMALI VE HIZLI DEĞİŞİME KENDİMİZİ ADAPTE ETMELİYİZ”

Covid19, etkileri tüm dünyayı derinden etkileyen, Dünya Sağlık Örgütü tarafından “pandemi” olarak sınıflandırılan ve gündelik hayatı normalin çok dışına taşıyan hatta yeni normalin dizayn edilme ihtiyacını ortaya çıkaran çok güçlü ve korkutucu bir hastalık. Konunun uzmanları tarafından da defaatle belirtildiği üzere bulaşıcılığı çok yüksek seviyede olan bu virüs etkileri ile dünyamızda yeni bir tarihi olaya da şahitlik etmemize neden olmuştur.

Gerek global gerekse de ulusal bazda gündelik yaşamımızı ve ekonomimizi etkileyen bu salgın dolayısı ile hayatımızın merkezinde yer alan elektrik, gaz gibi enerji kaynaklarının üretimi, temini ve sonuç olarak da ticaretlerinin yapıldığı tüm piyasalar çok derinden etkilenmiş ve hala da etkilenmeye devam etmektedir. Zorunlu olarak değişen gündelik yaşantı şekli, tüm dünyada azalan ticari ve beşeri hareketlilik ile tüketim alışkanlıklarındaki derin değişimler, elektrik ve gaz için talebin düşmesi anlamına geliyor.

Türkiye’de 11 Mart tarihinde ilk resmi vakanın görülmesinin ardından devletimiz birçok önlemi kararlı bir şekilde uygulamaya koymuştur. Bunların en çarpıcı olanları, şehirlerarası seyahat kısıtları, mecbur olmadıkça evden çıkılmama çağrıları, okulların kapatılarak uzaktan eğitme geçilmesi, 65 yaş üstü ve 20 yaş altı vatandaşlarımızın sokağa çıkmalarının yasaklanması, AVM’lerin ve marketler ve eczaneler hariç neredeyse tüm küçük işletmelerin kapatılması ve son olarak da tatil günlerinde Türkiye’nin 30 büyükşehir statüsündeki ili ve Zonguldak’ta sokağa çıkma yasağı uygulanması gibi birçok önemli tedbir hayata geçirilmiştir.

ELEKTRİK VE GAZ TALEBİNDE CİDDİ DÜŞÜŞLER OLDU

Bu alınan önlemlerin ve dünyadaki tüm gelişmelerin bir parçası olarak düşen ticari faaliyet sonucu Türkiye’de de birçok sanayi tesisi geçici olarak üretimlerini durdurma yoluna gitmiş, sonuç olarak da bu durum elektrik talebinde de ciddi düşüşleri beraberinde getirmiştir. Elektrik talebi bir önceki yıl olan 2019 ile kıyaslandığında Mart ayında ilk 11 günde yüzde 1,3 civarında artarken ay toplamında yüzde 0,2 düşüş gösterdi, Nisan ayında ise talepteki düşüş sokağa çıkma yasaklarının da etkisiyle daha da derinleşti ve ay toplamında bir önceki yıla göre kesinlenleşmemiş yüzde 16’lık bir düşüşü kayıtlara geçti. Gazda da yine talep düşüşü görüldü ve bir önceki yıla göre Mart 2020’de yüzde 9, Nisan 2020’de ise yüzde 20’lik talep düşüşleri kaydedildi.

Salgın nedeni ile talepteki düşüş benzer şekilde ve miktarda üretimde de düşüşe neden olmuştur ve alınan tedbirler tamamen kaldırılıp normal hayata geçiş başlayana kadar bu şekilde devam edeceği öngörülmektedir.

Tabi üretimdeki düşüş tek başına talep azalması ile değil bir taraftan da yakıt tiplerinin kendine özgü dinamiklerinden de etkilenmektedir. Bunun yakıt tiplerine yansımasının da incelenmeye değer olup örneğin geçen yıl Nisan ayında toplam üretimin yüzde 13,7 sini gerçekleştiren doğal gaz santralleri, bu yıl yerli kömürle üretim yapan santrallerin bir kısmı kapalı durumda olmasına rağmen, aynı ayda yalnızca yüzde 7’lik bir üretim katkısı sunabildiler.

Üretimin ve tüketimin bir başka etkisi de YEKDEM maliyetleri üzerinde görüldü ve daha Mart ayı başında yapılan tahminlerde 100-110 TL/MWh bandında görülen YEKDEM maliyeti 230-240 TL/MWh bandında gerçekleşecek bir noktaya geldi.

TOPLAM TİCARET HACMİ NEREDEYSE 4’TE BİRİNE İNDİ

Ticaret hacimleri de bu salgının etkilerini bariz görebildiğimiz bir alan. Ocak, Şubat ve Mart aylarında ortalama 2,35 TWh’lik hacim olan tezgahüstü piyasalar ve VİOP’ta, Nisan ayında yanlızca 0,6 TWh hacminde işlem yapıldığını görebiliyoruz. Bu da toplam hacmin neredeyse 4’te 1’ine indiğimiz anlamına geliyor ki bu oldukça önemli bir değişim.

Elektrik fiyatının saatlik olarak belirlendiği Gün Öncesi Piyasası’nda da yukarda sayılan tüm bu etkilerin bir sonucu olarak Nisan 2020’de tam 74 saatin fiyatı 10 TL/MWh’in altında çıkmış, bazı gün ortalamaları 26 TL/MWh’e kadar düşmüş ve neticesinde Nisan 2020 ortalama fiyatı 182 TL/MWh olarak gerçekleşmiştir. Bu da salgın öncesi düşük senaryolardaki beklenti olan 250 TL/MWh’in oldukça altındadır.

YILIN İKİNCİ YARISINDA ÖZELLİKLE GAZ FİYATLARINDA CİDDİ DÜŞÜŞLER BEKLİYORUZ

Salgın sonrası için halihazırda birden fazla senaryo tartışılıyor. Öncelikle salgın sonrası olarak hangi tarihin işaret edildiği çok önemli. Şu an masadaki en yakın senaryoyu yani Ramazan Bayramı sonrası önlemlerin kademeli olarak azaltılması ve sonrasında tamamen normalleşme senaryosunu incelediğimizde bu senaryonun baştan sona planlandığı şekilde gerçekleşmesi durumunda dahi bu yıl Covid19 nedeniyle özellikle seyahatlerin ve tatil programlarının önceki yıllara göre çok azalacağı dikkate alındığında, turizm sektörünün ve dolayısı ile buradan gelecek elektrik talebinin de etkileneceğini öngörüyoruz. Sanayideki artış ve turizmdeki bu etki nedeniyle elektrik talebinin yılın ikinci yarısında, özellikle de yaz aylarında, 2019 yılı seviyelerinde kaldığı bir tablo şu an öngörülerimizdeki en olası senaryo. Bu da tabii ki yıl öncesi ya da yılın ilk aylarında yapılan planlamaların oldukça dışında bir durum. Bunun ötesinde salgından doğacak “yeni normal”in ne olacağı da oldukça belirleyici olacak. Örneğin salgın süresince düşen brent petrol ve bunun türevi ürünlerin fiyatı Türkiye gibi net enerji ithalatçısı konumundaki ülkeler için enerji maliyetlerinde ciddi tasarruflar yaratacağını söylemek yanlış olmayacaktır. Bu bağlamda yılın ikinci yarısında özellikle gaz fiyatlarında ciddi düşüşler bekliyoruz. Bu durum, BOTAŞ tarafından fiyatlara yansıtıldığı takdirde de gaz santrallerinin üretim maliyetlerine olumlu yansıyacaktır.

SEKTÖRÜN BİRÇOK BEKLENTİSİ VAR

Enerji sektörü, sermayenin ve işlem hacimlerinin çok yüksek olduğu bir sektör ve dolayısıyla kendi dinamikleri oldukça önemli. Destek anlamında sektörümüzün de birçok beklentisi var. Özellikle elektrik ve gazda şu anda ortaya çıkan bir tahsilat problemi söz konusu ve bu problemin Mayıs ve Haziran aylarında derinleşmesinden endişe ediliyor. Salgın hastalık zamanında temel insani hak olan elektrik, su ve doğal gaz tedarikinin kesintiye uğraması gibi bir konu da söz konusu olamayacağından burada tahsilattan doğan yükü tamamen sektörün omuzlarına yüklememek gerekir. Bu noktada sektör olarak bir aksiyon planı beklediğimizi söylemek yanlış olmaz.
Özellikle sektör ile kamu kurum ve kuruluşlarının piyasa katılımcılarının faaliyetlerini tam anlamı ile sürdüremedikleri bu dönemde yaşamalarını sağlamak üzere sabit maliyetlerini düşürücü tedbir ve olanakları hayata geçirmelerinin ekonomik paketler kapsamına giremeyen sektörümüz ve dolayısı ile bugünlere yoğun, özverili ve meşakkatli çalışmalar ile gelen alt yapımızın korunması için çok önemli ve değerli olduğunu söyleyebiliriz.

ŞİRKETLERE NEFES ALABİLECEKLERİ BİR ALAN YARATMAK GEREKMEKTE

Bir önceki sorunuzda da belirttiğimiz gibi değer zincirinde tedarik tarafının nakit akışında yaşanacak olası aksaklık tüm zincirin başa çıkamayacağı sorunlarla karşı karşıya kalmasına neden olabilir. Ayrıca enerji, yatırım ağırlıklı bir sektör olması sebebiyle birçok proje finansmanını da barındırmaktadır. Düşen talep ve fiyatlar, karlılığı da son derece olumsuz etkilemekte ve zaten pandemi öncesi sıkıntılı olan kredi geri ödemelerinin yapılamaz hale gelmesine neden olmaktadır. Devletimizin ve Bakanlığımızın bu konuda kayıtsız kalmadığını biliyoruz ancak enerji sektörü özelinde nakit akışı ve proje finansmanları konusunda şirketlere nefes alabilecekleri bir alan da yaratmak gerekmektedir. Bu da belirli destek ya da kredilerle olabilecektir.

SİSTEM YÖNETİMİ DAHA ETKİN OLACAK

Uzun vadeli olarak büyük resime baktığımızda aslında ‘’yeni normal’’i tanımlamanın önemini bir kez daha görüyoruz. Burada ‘’yeni normal’’ hakkında birçok teori ortaya atılsa da bize göre sanal ortamlarda bir araya gelmelerin çok daha fazla olacağı, seyahatlerin çok daha limitli olacağı, insan mobilitesindense insanın sesinin ve görüntüsünün mobil olacağı, büyük tek tip ofisler yerine her bireyin evinde çalışma ortamını yaratacağı bir düzenden bahsedebiliriz. Diğer bir taraftan da bunu sağlamak üzere yerinde üretimin, üreten tüketici kavramının ve batarya sistemlerinin eskisinden daha hızlı bir şekilde yaygınlaşacağını, enerjinin kesintisiz sağlanması için büyük santral yönetiminin ve dolayısı ile sistem yönetiminin daha da etkin olacağını öngörüyoruz. Bunun da enerji sektörüne ilk etkisi çok daha düşük bir petrol talebi ve devamında son 15 yıl ortalamasının çok altında bir petrol fiyatı olacaktır. Bu etki aslında temelden tüm enerji emtialarını etkileyecek, zaten yıkıcı teknolojik gelişmelerin (yerinde tüketim, elektrik depolama, yenilenebilir enerji kaynaklarından üretim, vs.) etkisini her geçen gün daha fazla hissettirdiği sektörümüzde, Covid19 da yepyeni etkileri ile birlikte köklü bir değişimin kapımızda olduğunu bize işaret etmektedir.

‘YENİ NORMAL’DEKİ PİYASA VE REKABET KOŞULLARINA ACİLEN HAZIRLANMALIYIZ

Ulus ve milletçe bu amansız salgına karşı verdiğimiz mücadeleyi kazanıp ‘yeni normal’e döndüğümüzde piyasalardaki en önemli değerlerimiz liberallik, şeffaflık ve öngörülebilirliğe yenileri de eklense, mevcut değerlerimizi korumak adına atılacak adımlara, alınacak kararlara ve uygulanacak yöntemlere dikkat etmemiz gerekmektedir. Belki de yeniden dizayn edilecek birçok piyasa için de fırsat olan bu durumu sadece küçülmek, korunmak, tedbir almak olarak görmemeli yeni dönem için de hazırlıklar yapmalı ve hızlı değişime kendimizi adapte etmeliyiz. Bu dönüşüm bize dijitalleşmenin, esnekliğin, aktif risk yönetiminin ve iş modellerinin adapte edilir olmasının gerekliliğini de göstermiştir. İşlerimizi evden sürdürdüğümüz bu dönemde şirketler olarak kendi iş modellerimiz gözden geçirmek ve şirket içi inovatif çalışmalara ağırlık vererek şirketlerimizi ‘yeni normal’deki ekonomi, piyasa ve rekabet koşullarına acilen hazırlamamız önem arz etmektedir.

PETFORM Yönetim Kurulu Başkanı Murat Kalay: 

“PETFORM, KORONAVİRÜS SÜRECİNDE ÇALIŞMALARINA HIZ KESMEDEN DEVAM EDİYOR”

Koronavirüs salgını sebebiyle tüm dünya ülkeleri gibi ülkemiz de olağanüstü bir sürecin içerisinden geçiyor. Tüm sektörler gibi enerji sektöründe de derinden hissedilen olumsuzluklar var. PETFORM kurulduğu tarihten bu yana hem arama-üretim sektörünün hem de doğal gaz piyasasının geliştirilmesinde önemli sorumluluklar üstlendi. Bu çerçevede PETFORM Yönetim Kurulu olarak koronavirüs sürecinde de sektörün karşılaştığı olumsuzlukların atlatılması bakımından omuzlarımızda ciddi bir sorumluluk hissediyoruz. Salgın ile mücadele sürecinde hem enerji sektörü hem de derneğimiz ülkemizin enerji tedarikinin kesintisiz bir şekilde sürdürülmesi amacıyla çalışmalarına hız kesmeden devam ediyor. İlgili sürecin olabildiğince az hasarla atlatılabilmesi için yoğun bir çaba sarf ediyoruz.
Koronavirüs sürecinde hem arama-üretim hem de gaz sektörleri için oluşabilecek risklere ilişkin kendi iç dinamikleri içerisinde yoğun görüşmeler gerçekleştirdik. PETFORM üyelerinin mevcut sıkıntılarını analiz edebilmek için video konferanslar gerçekleştirdik ve bu olağanüstü dönemde üye şirketlerin aktif katılımları ve üst düzey paylaşımlarıyla sürece ilişkin yapıcı çözümler oluşturup kamu otoritelerini bilgilendirdik. Üyelerin yoğun katılımıyla gerçekleştirilen video konferans toplantıları ile katılımcı bir süreç yaşadık. Koronavirüs sürecine ilişkin arama-üretim ve gaz grupları altında bir takım çözüm önerileri oluşturup kamuyla paylaştık. İlettiğimiz çözüm önerilerinin büyük bir kısmı kamu tarafından olumlu karşılandı ve ivedi bir şekilde düzenlemeler yapıldı. İçinden geçtiğimiz bu olağanüstü süreçte Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Hazine ve Maliye Bakanlığı, Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü (MAPEG), Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK), BOTAŞ ve TPAO ile yoğun istişareler yürüttük. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı başta olmak üzere Devletimizin tüm organları tarafından yürütülen çabalara teşekkür ediyoruz ve bu çabaları her koşulda destekliyoruz.

Koronavirüs sürecine ilişkin Gaz Grubu altında yapılan çalışmalarla fazla kapasitelerin revize olması ve depolama yükümlülüklerinin azaltılması başta olmak üzere yazılı görüş önerileri oluşturularak kamu otoriteleri ile paylaşıldı. Gaz Grubu altında Koronavirüs sürecine ilişkin çalışmalarının yanı sıra gaz sektörünün gelişimi için de yoğun mesai harcadık. PETFORM çatısı altında üyelerle yapılan fikir istişareleriyle ülkemizin menfaati ve doğal gaz piyasamızın daha likit bir seviyeye ulaşabilmesi için Türkiye doğal sektörüne yönelik bir strateji belgesi hazırladık, bu belge minvalinde sektör olarak belli çalışma konuları ve takvimleri oluşturduk.

Arama-Üretim Grubu kapsamında ise, Koronavirüs ile beraber uluslararası piyasalarda Brent petrolün öngörülebilir olmaması ve sektörde bir belirsizliğin oluşması sebebiyle Türkiye Arama-Üretim sektöründeki nakit akışı dengesinde de bozulmalar yaşanabileceği, bu çerçevede üye şirketlerle yapılan istişareler sonucunda yazılı görüşler oluşturularak Kamu ile paylaşıldı. Devletimiz, bu çerçevede bazı düzenlemeler yaptı. Koronavirüs sürecinde en önemli husus, üye şirketlerin operasyonel faaliyetlerinin kesintisiz devam etmesi oldu. Bu çerçevede virüsün yayılmamasına yönelik alınan sokağa çıkma yasağından arama-üretim sektörünün muaf olması devamlılık açısından çok önemli bir düzenleme. Bu olağanüstü süreçte MAPEG tarafından arama ve üretim ruhsat yükümlülüklerinin bitiş tarihinden itibaren altı ay ötelendi. İlgili düzenleme yatırım imkânının kısıtlı olduğu bu dönemde yatırımcılara nefes aldırdı. Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından yayınlanan 2020/42 sayılı bazı mükelleflerin mücbir sebep kapsamına alınması Tebliğ’i kapsamına arama-üretim sektörünün de dâhil edilmesi olumlu bir yaklaşım. Geçtiğimiz günlerde Bakanlık tarafından duyurusu yapılan Mart, Nisan ve Mayıs ayları devlet hissesi ödemelerinin üçer ay ertelenmesi hususu; sektördeki nakit akışının dengeli bir şekilde devam etmesi açısından çok önemli. Bu noktada yapılan tüm düzenlemeler, yerli hidrokarbon üretimi sürecinin herhangi bir kesintiye uğramaması için 24 saat çalışma prensibiyle operasyonlarını yürüten arama-üretim sektörüne güç sağladı.

Sürecin en verimli şekilde geçirilmesi adına EY Türkiye ile işbirliği içerisinde, koronavirüs sürecindeki vergisel boyutların ve ekonomik faydaların incelenmesi amacıyla “Petrol ve gaz sektöründe Covid19 etkisi: Mücbir sebep, vergi ve sosyal güvenlik uygulamaları” konulu bir webcast gerçekleştirdik. Sektördeki diğer STK’ların da katılımıyla birlikte sektörel sinerji yakalanarak yoğun bir katılım oluştu ve bilgilendirici olması bakımından oldukça faydalı oldu. Üyelerden gelen talepler ışığında koronavirüs sürecinde video konferans toplantılarını periyodik olarak yapmaya devam edeceğiz, bununla birlikte üye şirketlerin ilgili sürece ilişkin hem iç piyasa hem de küresel dinamikler hakkında detaylı bilgi sahibi olabilmeleri adına da webcastler düzenleyeceğiz. Küresel enerji dinamiklerine yönelik de bu tür webcastlerin düzenlenmesi üzerinde çalışıyoruz.

Ülkemizin geleceğine inanan yatırımcılar olarak, ‘Hemen bugün, yarın değil’ prensibiyle hareket ederek kesintisiz enerji tedarikini sürdürmek motivasyonuyla ülkemizin aydınlık geleceğine olan inancımızı yineliyoruz. Bu zorlu günleri hep birlikte sağlıkla ve daha da güçlenerek atlatmayı diliyoruz.

Aydem ve Gediz Elektrik Perakende Genel Müdürü Çağdaş Demirağ:

“İŞ YAPIŞ VE YÖNETİM ANLAYIŞI TAMAMEN YENİDEN KURGULANACAK”

Dünya olarak zor bir dönemden geçiyoruz ve yüzyılda bir gerçekleşebilecek bir kriz ile karşı karşıyayız. Ülke olarak diğer ülkelere kıyasla şanslı bir konumdayız. Hızlı bir şekilde hem hükümet hem de insanlar sağlık yönünden önlemleri aldılar. Pandeminin yayılımı belli bir coğrafyada sınırlandırıldı. Dünyada hem şirketler ve hem de bireyler pandemiden ekonomik olarak az ya da çok olumsuz olarak etkilenecek bu kaçınılmaz. Elektrik sektörü özelinde Çin, İtalya, İspanya ve Birleşik Krallığı incelediğimizde ülkeler bazında ufak değişiklikler gösterse de tüketimde yüzde 25’lik bir düşüş gözlemleniyor. Tahsilat ve nakit akış kısmında devlet destekleri ve şirketlerin kendi güçlü finans yapısı sebebi ile ciddi bir sorun şu ana kadar yaşamamış durumdalar. Enerji fiyatlarındaki dalgalanmaların etkisi bu ülkelerde de gözlemleniyor. Ülkemizde tüketim tarafında bu seviyeler görülmedi. Yüzde 20’lik bir düşüş gerçekleşmiş durumda. Alınan ekonomik tedbirler ile bu seviyeyi aşmayacağını düşünüyorum. Elektrik sektörü tüm sektörler ile direk bağlantılı olduğu için tahsilat riski şu an en büyük risk olarak ortaya çıkıyor. Pandeminin süresi, ihracat ve ithalatın açılması, turizmin durumu bizi doğrudan etkileyecektir. Gelir kaybına uğrayan sanayi tesisleri, ticarethaneler ve kapalı iş yerleri sebebi ile ödeme oranlarındaki düşüşün öncelikle görevli tedarik şirketlerini ve sonrasında dağıtım şirketlerini negatif yönde etkileme ihtimali yüksek. Sektör paydaşları bununla ilgili gerekli önlemleri alarak çeşitli senaryolar hazırladılar. Kamu ile sıkı bir iletişim içerisinde bu sorunun üzerinden gelmek için çalışıyoruz. Mart ve Nisan aylarında tahsilatlar yönünde düşüş var fakat öngördüğümüz seviyeden daha olumlu bir tablo var önümüzde. Mayıs ayında ise düşüşün artacağını öngörüyorum. Yönetmemiz gereken bir diğer konu ise enerji fiyatları. Petrol fiyatları birçok faktörden etkilendiği için çok yüksek seviyede bir fiyat oynaklığı mevcut. Bu da şirketlerin tüm operasyonlarını etkiliyor. Enerji fiyatlarında yaşanan düşüş YEKDEM de artış olarak yansıyor, özellikle nakit akış etkisi ciddi bir risk içeriyor. Burada hem sektör hem de kamu gerekli adımları atmaya hazır gözüküyor. Kısa sürede ve az zararla bunu atlatma şansımız var. Elektrik sektörü olarak kötünün iyisi durumundayız. Bugün iş yerlerini kapatmak, üretimlerini durdurmak, üretse bile arz-talep dengesi bozulmuş sektörlere kıyasla kendimizi şanslı hissediyorum. Gerekli adımları hızlıca atarak, katlanılabilir zararlar ile aşacağımıza inancım tam.

YILIN İKİNCİ YARISINDA FİYATLAR STABİL HALE GELECEKTİR

Bizim sektörde, salgın bitse bile etkilerinin 2021 yılının ilk çeyreğine kadar süreceğini düşünüyorum. 2020 verimli başladığımız bir yıldı. Tekrar o seviyelere geri gelmemiz, salgın Mayıs’ta kontrol altına alınsa bile 2021’nin Mart ayını bulacaktır. Yılın ikinci yarısında fiyatlar stabil hale gelecektir. Fiyat oynaklıkları yönetebilecek seviyede olacaktır. Tüketim düşüşü yüzde 20’lerden kademeli olarak yıl sonunda yüzde 5 seviyesine kadar yükselir. 2020 yılı ikinci yarısında bir büyüme ön görmek zor. Tahsilat konusunda bir şey söylemek için henüz çok erken. Sektörlere ve ekonomiye olan etkilerini net olarak anlamak için Mayıs ve Haziran aylarını görmeye ihtiyacımız var.

Yılın ikinci yarısının şu an olduğu gibi kar/zarar, büyüme yerine risk kontrolü ve nakit akış yönetimi ile geçeceğini ön görüyorum. Ayrıca teknolojik yatırımların erkene çekileceği ve daha önemli olacağı bir 6 ay geçireceğiz.Biz diğer sektörlere kıyasla daha şanslıyız. Bu sebeple kamunun acil destek vermesi gereken alanlara yöneldiğini düşünüyorum. Biz regüle bir sektörüz. İlgili kurumlar ve yetkililer detaylı analizler ve doğru iletişim ile sektörü yakından takip ediyor. Bizler nasıl şirketlerimiz için çeşitli senaryolar üzerinden eylem planları yapıyor isek onlarda sektör için bu hazırlıkları yapıyorlardır. Mevcut etkilerin artmaması durumunda desteğe ihtiyaç olacağını düşünmüyorum. Tahsilat ve fiyatlar konusunda sıkıntıların sürmesi durumunda desteğe ihtiyaç olacaktır. Bu konuda gerekli iletişim zaten sürmektedir. Bu konuda öneri sunmak kolay değil. Zaten sektör ve kamu sürekli ilişki içerisinde ve öneriler konuşuluyor, planlamaya alınıyor. Nakit akış ve diğer faktörler düşünüldüğünde sektörün bazı sektörler gibi mücbir sebep kapsamına alınması, bankalara olan ödemelerin bir süre ertelenebilir olması, tahsilat riskini indirecek kararların alınması bir rahatlama sağlayacaktır.

Pandemi gerçek anlamda tüm dünyaya soğuk bir duş etkisi yarattı. Türk yöneticiler kriz yönetimine alışkın olduğu için bu süreci daha kolay yönetiyorlar. Yurt dışı örneklerini incelediğimizde büyük kargaşa ortaya çıkıyor. Bunun olumsuz etkileri yanında iş hayatında olumlu etkileri olacaktır. İş yapış ve yönetim anlayışı tamamen yeniden kurgulanacak. Pandemi bizlere sabit bir noktada olmadan da verimli çalışılabileceğini öğretti. Bu güne kadar gördüğümüz krizlere karşı herkesin bir planı mevcutken doğa kimsenin hazırlıklı olmadığı bir krizi meydana getirdi. Yönetim kitaplarında yer almayan bir durum yaşıyoruz. Bunun öğretici taraflarına yönelmemiz gerekiyor. Teknoloji ve çevrimiçi çalışma platformlarının gelişme süresini 5 yıl kısaltan bir dönem geçiriyoruz. Bunun öğretilerini doğru alan şirketler için yeni bir dünya başlıyor.

TOBB Petrol Meclisi Başkanı Ahmet Erdem, PETDER Başkanı Selim Şiper, TOBB Türkiye LPG Meclisi Başkanı Gökhan Tezel, ADER Başkanı Arash Repac, TLPGD Derneği Başkanı Eyüp Aratay ve SOCAR Türkiye Rafineri ve Petrokimya İş Birimi Başkanı Anar Mammadov’ un enerji sektöründe koronavirüs sonrası yaşanan gelişmelere ilişkin özel değerlendirmelerinin tamamı Enerji Petrol Gaz 639. sayımızda!

Enerji sektörü 7/24 online: ‘BİRLİKTE  AŞACAĞIZ’

TOBB Petrol Meclisi Başkanı Ahmet Erdem:

“SEKTÖRÜMÜZ HAYATİ BİR KONUMA SAHİP”

İçerisinde bulunduğumuz bu zor günlerde hepimizin sağlığı, güvenliği ve gıdaya erişimi için mücadele eden ve işinin başında olan başta sağlık çalışanları olmak üzere emniyet güçlerine, askerlere, basın mensuplarına, banka, market ve fırın çalışanlarına, temizlik görevlilerine, kurye personellerine, itfaiyecilere, kamu personeline, ulaşım ve nakliye sektörü çalışanlarına, ulaşımın, taşımacılığın ve sanayinin kesintisiz devamı için istasyonlarımızda, terminallerimizde ve üretim tesislerimizde özveriyle çalışan personelimize ve emek veren herkese yoğun ve özverili çalışmaları nedeniyle teşekkür etmek istiyorum.

2020 yılının ilk çeyreği uluslararası ham petrol ve petrol ürünü fiyatlarının hızla düşüşüne sahne oldu. Uluslararası petrol piyasalarında yaşanan söz konusu düşüşün yerel piyasalara yansıması olumlu oldu ancak yerel fiyatlardaki düşüşün talebe olumlu yansımasını koronavirüs salgını nedeniyle maalesef göremedik. Geçen yılın aynı dönemiyle karşılaştırdığımızda ürün ve seçtiğimiz bölgeye göre değişmekle birlikte Mart ayının son haftası ve Nisan ayının ilk haftasında otomotiv akaryakıt satışlarımızın yüzde 40-50 seviyesinde daraldığını görüyoruz. Sokağa çıkma yasağının ilk olarak uygulandığı 11-12 Nisan tarihlerinde düşüşler yüzde 85-90’a vardı. Ancak bu noktada önemli olan insan sağlığı ve bunun için de insanlarımızın olabildiğince evlerinden çıkmamaları ve sosyal izolasyonu sağlamaları gerekiyor.

Salgının muhtemel etkilerinin azalma sürecine girmesi ile birlikte ekonomimizin ve buna bağlı olarak sektörümüzün hızlı bir normalleşme ve toparlanma sürecine gireceğini düşünüyorum. Bu toparlanmanın 2021’de ivmelenerek devam edeceğini de söyleyebiliriz. Birçok uluslararası kuruluş da Türkiye için bu yönde olumlu öngörüler paylaştı. İlk günden beri söylediğimiz gibi birlik ve beraberlik içinde bu zor günlerin de üstesinden gelineceğine inancımız tam. Bu dönemde hem devletimizle hem de sektör kuruluşları ile yakın işbirliği içerisinde çalışıyor, sektörümüzün gerek bu süreçte gerekse sonrasında sağlıklı olarak devamı için atılması gereken adımları istişare ediyoruz. Sektörümüz, hem salgın ile mücadelenin devamlılığı hem de hemen hemen her sektörün sürekliliği için hayati bir konuma sahip. Bu nedenle, talep daralmasından dolayı yarıya düşmüş ve daha da azalan gelire karşılık artan maliyetlere rağmen sorumluluğumuzu yerine getirmeye çalışıyoruz. Gelirlerin giderleri karşılamadığı bu tabloda sektörün sağlıklı devamı için desteğe ihtiyacımız olduğu muhakkak.

Alınması gereken tedbirler konusunda kamu otoritelerine taleplerimizi ilettik. Bu destekler hem ekonomik hem de operasyonel açıdan sektörü rahatlatacak maddeler içeriyor. Bu desteğin sağlanması sektörün sürdürülebilirliği açısından son derece önemli. Bazıları yürürlüğe kondu, diğerleri için de olumlu gelişmeleri bekliyoruz.

Bu dönemde ilgili mercilerden, sektörün devamlılığını sağlayabilmek için bazı düzenlemeler talep ettik. Bunların arasında sektörün Ekonomik İstikrar Paketi’ne dahil edilmesi, vergi, ceza, harç gibi giderlerin geçici süre ile ertelenmesi gibi önerilerimiz yer alıyor. Bu ve benzeri unsurlarla sektöre destek sağlanması büyük önem taşımaktadır.

Bildiğiniz gibi intifa süreci 2010 senesinden beri her beş senede bir gündemimize gelen bir konu. Bu sene koronavirüs salgını etkisiyle zorlukların ve kısıtlamaların olduğu bir döneme denk geldi. İntifa süreci şirketlerin stratejileri ve tercihleri çerçevesinde yürüttükleri bir süreç. Mevcut durum işlerimizi yavaşlatıyor, haliyle de kontrat yenileme sürecini de zaman zaman olumsuz etkiliyor.

PETDER Başkanı Selim Şiper:

“SALGININ ETKİLERİNİN AZALMASIYLA SEKTÖR BÜYÜMEYE DEVAM EDECEK”

Virüsün ülkemizde etkisini göstermeye başladığı döneme kadar, yani Mart ayının ilk yarısı itibariyle, geçtiğimiz yıla göre yüzde 5’ler mertebesinde bir pazar büyümesi görüyorduk. Ancak özellikle ilk vakanın açıklandığı 11 Mart’tan sonraki süreçte, maalesef haftadan haftaya gittikçe azalan bir talep ve azalan tüketimle karşı karşıya kaldık.Dünya petrol fiyatları veya petrol ürünleri fiyatları, tarihin görmediği bir durumu yaşıyor. Yıllardır görmediğimiz en düşük ürün fiyatlarını görmekteyiz. Bunun ilerleyen günlerde olumlu etkisi olacak, insanlar tüketime yönelebilecektir. Eğer dolarda da bu hareketlenmeler olmasaydı, 4 liranın altına inecek fiyatlardan bahsediyor olacaktık. Ancak fiyatların düşmesi böyle devam ettiği takdirde, o seviyelerin de görüleceğini ümit ediyoruz. Bu da, tüketimi ister istemez pozitif olarak etkileyecektir. Ayrıca unutmayalım ki petrol ve petrol ürünleri fiyatlarının düşük seyretmesi, Türkiye’nin genel cari açığı açısından da fevkalade faydalı ve olumlu bir etki yaratmaktadır.

Akaryakıt piyasasına verilebilecek en büyük destek; esasında akaryakıt temin ve dağıtım sektörünün hak ettiği takdiri görmesidir. Onun dışında başka bir desteğe, genel ya da sektör özelinde bir desteğe ihtiyaç duyulmamaktadır. Genel tedbirler kapsamında devletin ortaya koyabileceği fedakârlık, zaten konulmuş durumda. Ama tabii ki istasyonların üzerindeki bazı yüklerin hafifletilmesi beklenebilir. Örneğin vergi ödemeleri konusunda. Kamu otoritelerinden beklenebilecek destek, piyasadaki likiditenin yani para trafiğinin aksamadan devam etmesidir. Bu tür durumlarda en büyük tehlike; birbirine borçlu olan tarafların, birbirlerine bu ödemeleri yapamaz durumda olmalarıdır. Bir yerde bir tıkanıklık olduğu zaman, bu anında bütün zinciri etkileyecek sonuçlar doğurur. Dolayısıyla bizlerin de, hem kurumlar, hem vatandaşlar, hem şirketler olarak ödemelerinize son derece sadık olmamız ve zamanında organize etmemiz gerekmektedir. Onun dışında başka bir desteğe de ihtiyaç duyulmamalıdır. Böyle durumlarda her şeyi devletten beklemek doğru değil. Herkes kendi ekonomik tedbirlerini de almalı ve sosyal-ekonomik hayatın olağan şartlarda devamı için elinden geldiğince çaba sarf etmelidir.

Bununla birlikte sektörümüz, manevi anlamda da hak ettiği takdiri görmelidir. Zira istasyonlar hakikaten fedakârca ve cansiperane bir şekilde hayatlarını tehlikeye atarak, 24 saat çalışmaya devam etmek durumundalar. Sokağa çıkma yasağının olduğu zamanlarda nöbetçi istasyon sistemi devam ediyor. Bir de tabii istasyonların marketlerinin bu süreçte ne kadar önemli bir görev üstlendiği de ortaya çıkmıştır. Tabii bu sürecin sektör için de en az hasarla atlatılması için bir takım düzenlemeler gerekmektedir. Bu düzenlemeler, daha çok ‘halden anlama’ ve ‘durumu kabul edip mevcut şartlar çerçevesinde olayları yönetmeye çalışmak’ olmalıdır. Sektörümüz açısından şu ana kadar EPDK olsun, Bakanlık olsun hakikaten olumlu yaklaşımlar ortaya koydular, bunun devamını diliyoruz. Toplum olarak, dünya olarak olağanüstü günler yaşıyoruz. Şirketlerin ve istasyonların, kısacası bütün sektörün, devlete olan maddi yükümlülükleri konusunda anlayış gösterilmesi gerekmektedir. Bunlar temin edildiği takdirde, bu sektör zaten canla başla ve fedakâr bir şekilde hizmetini sürdürmeye devam etmektedir.

İntifa sürecinin içinde bulunduğumuz durumdan tabii ki etkilenmesi söz konusudur. Çünkü koronavirüs salgını için söylenebilecek tek şey; hiçbir şeyin artık eskisi gibi olmayacağıdır. Hem iyi zamanlarda, hem kötü zamanlarda dağıtım şirketleri ile bayileri arasında yüklerin adil bir şekilde müştereken paylaşılması prensibinden hareketle, karşılıklı anlayışın ortaya konulması gerekiyor.

TOBB Türkiye LPG Meclisi Başkanı Gökhan Tezel:

“SÜREÇ BİZE, LPG’NİN HAYATİ ÖNEME SAHİP OLDUĞUNU GÖSTERDİ”

Gerek ülkemiz gerekse dünya olağanüstü bir dönemden geçiyor. Bu süreçte elbette ki sektörümüz de etkilendi. Bununla birlikte LPG sektöründe faaliyet gösteren şirketler salgınla mücadele sürecinde de tüketicilerin temel ihtiyaçlarını karşılamak için yoğun bir çaba gösteriyor. Dünyada da durum farklı değil. Global pandemi sürecinde dünyanın her yerinde LPG operasyonları uçtan uca sorunsuz bir şekilde aksamadan devam ediyor. Yaşanan bu süreç bize LPG’nin ne kadar hayati önemi olan bir ürün olduğunu da göstermiş oldu.

Salgının başlangıcından bu yana devletimizin sürece yaklaşımı, toplum sağlığının yanı sıra ekonomik sürdürülebilirlik konusunda yapılan çalışmaları memnuniyetle takip ediyoruz. Kamuoyu ile paylaşılan Ekonomik İstikrar Kalkanı Paketi ile pek çok sektörümüz için iş sürekliliği ve istihdama yönelik önemli kararlar uygulamaya alındı. Halkımızın temel ihtiyaç maddelerinden biri olan LPG’nin tüketicilere ulaştırılmasında sürdürülebilir bir hizmet anlayışı ile büyük bir özveri ile çalışan sektörümüzün tüm paydaşları ile ekonomik paket içinde yer almasının son derece önemli olduğu görüşündeyiz.

Başta sağlık personelimiz olmak üzere bu zor dönemde görevine devam eden işlerde çalışanlara şükranlarımızı sunuyoruz. Bu dönemde büyük bir özveri ile evlere tüpgaz servisi yapan, istasyonlarda, tesislerde çalışan ekiplerimiz başta olmak üzere sektörümüzdeki paydaşlarımıza da ayrıca teşekkür ediyorum. Sağlıkla ofislerimize döneceğimiz ve normalleşeceğimiz dönemi heyecanla bekliyorum.

TLPGD Başkanı Eyüp Aratay:

“PANDEMİ İLE MÜCADELEDE DE KÜRESEL ÇAPTA ÖRNEK TEŞKİL EDİYORUZ”

Türkiye LPG Derneği temsilcileri olarak, yaşanan bu yoğun gündemde vatandaşlarımızın temel ihtiyacı olan LPG’ye sağlık ve güvenlik içinde hızlı ve kesintisiz erişim sağlamasını hedefledik. Bu doğrultuda başta İçişleri Bakanlığı olmak üzere tüm ilgili kamu otoriteleriyle koordinasyon sağlayarak vatandaşlarımıza sunduğumuz hizmetlerin devamlılığı adına gerekli izinlerin alınması konusunda çalışmalarımızı titizlikle yürüttük. Bu zor dönemde hizmetlerimizin aksamadan yerine getirilmesi için büyük bir fedakârlıkla hizmetlerini yerine getiren enerji çalışanlarımıza teşekkür ediyorum.

Türkiye’de ekonomik aktivitelerin devamlılığı için ivedilikle uygulamaya konulan Ekonomi İstikrar Kalkanı paketini LPG sektörü olarak memnuniyetle karşıladık. Sektör temsilcileri olarak bizler de bu kapsamda üzerimize düşen görevi gönülden kabul ettik. Ülkemizin içinde bulunduğu zorlukları hep birlikte aşmak için Milli Dayanışma Kampanyası‘na bizler de Türkiye LPG Derneği olarak destek olduk. Doğal afet zamanlarında da olduğu gibi, var gücümüzle milletimize enerji vermeye devam edeceğiz. LPG sektörünün salgından en az hasarla çıkması en büyük arzumuzdur. Tüm paydaşlarımız ile sektörümüzün de “Ekonomik İstikrar Kalkanı Paketi” kapsamına alınması, iş sürekliliği ve hizmetlerin aksamaması açısından büyük önem taşımaktadır. LPG sektörü genelinde sahip olduğumuz bilgi birikimi, kriz yönetimi becerilerimiz ve yetenekli insan kaynağımız sayesinde bu olağanüstü durumdaki mücadelemizin de küresel çapta örnek teşkil edeceğine inanıyorum.

ADER Başkanı Arash Repac:

“DÜŞEN FİYATLAR AKARYAKIT TALEBİNİ ARTTIRACAK”

Bir anda tüm dünyayı etkisi altında alan pandemik dönemini, maalesef biz de dahil hiç kimse öngörmemişti. 2020 yılı için gerek sektör gerek şirketimiz olarak 2019 yılına göre daha üst seviyede bir pazar tüketimi öngörmüştük. Ancak bu noktada yıllık planlarımızı revize etmemiz gereklilik haline gelmiştir. Salgının yayılmasını engellemek amacıyla görev ve acil durumlar haricinde evde kalınması, sektörümüzdeki talebin bir anlamda düşmesini de beraberinde getirmiştir.

Tüm dünya olarak çok zor ve bir o kadar da enteresan günler geçirmekteyiz. Uzun yıllar boyunca görülmemiş olaylara ve rakamlara şahitlik etmekteyiz. Ham petrol fiyatlarının geçtiğimiz günlerde indiği seviyeleri büyük şaşkınlıkla her birlikte gözlemledik. Eğer ki bu düşüşler devam ettiği taktirde talebi olumlu yönde tetikleyecektir.

Biz, hep birlikte amaçlarımız doğrultusunda hareket edersek, bu zor dönemden başarıyla çıkabileceğimize inanıyoruz. Tek yapmamız gereken eksikliklerimizi ya da hasarlarımızı birlikte sabırla ve destekle sarabileceğimize inancımız tamdır. Bu nedenle ADER olarak da üyelerimizde sık sık istişareler içinde olarak yapıcı çalışmaları gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Hali hazırda zaten kamu otoritelerince birçok yardım çalışması aktif durumda. Bunları da en efektif şekilde değerlendirmeye özen gösteriyoruz.

İşgücümüzden feragat etmeyerek, korumaya devam edeceğiz. Ancak stok tutma zorunluluğunu mutlak suretle gözden geçirmeliyiz. Bunu her taraf için en uygun seviyeye oturtmak büyük fayda sağlayacaktır. Mutlak suretle gerekli düzenleme ihtiyacı oluşacaktır.

SOCAR Türkiye Rafineri ve Petrokimya İş Birimi Başkanı Anar Mammadov:

“TIBBİ MALZEME ÜRETİCİLERİYLE ÇOK YAKIN ÇALIŞIYORUZ”

Mevcut dönemde ham petrol depolama kapasiteleri yüksek olan ve bu tür senaryolarda üretim planında hızlı değişiklik yapabilecek esnekliğe sahip rafinerilerin diğer rafinerilere göre daha avantajlı durumda olduğunu söyleyebiliriz. Bugünlerde gördüğümüz diğer büyük bir etki de denizcilik sektöründeki navlun fiyatlarının artması oldu. Bu anlamda yurt içi müşteri ağırlıklı çalışmak, rafinerilerin hem kârlılıklarını hem de çalışma verimliliğini etkileyecektir. Bu zor dönemde bizim faaliyetlerimize baktığımızda; Petkim, STAR Rafineri’den aldığı hammaddeyle tamamen iç pazara yönelik olarak özellikle de tüm ülkenin çok ihtiyacı olan tıbbi malzeme üreticileriyle çok yakın çalıştı. Bu üreticilerimizin ihtiyacı olan hammaddeye ilişkin üretimimize öncelik vermeyi tercih ettik. İhracat odaklı çalışan rafinerilerin zor duruma düştüklerine şahit oluyoruz.

Piyasanın bu durumunun ne kadar kalıcı olacağını şu anda öngörmek çok mümkün değil ama salgının kontrol altına alınması durumunda piyasalarda ham petrol ve ürün fiyatlarında olası artışlar söz konusu olacak ve yıl sonuna kadar sektör normalleşme sürecine girecektir diye düşünüyoruz. Özellikle turizm sezonunun canlandığı ilkbahar ve yaz aylarında salgın kontrol altına alınabilirse, normalleşme süreci de başlayabilir. Artık rafinerileri tek başına çalıştırmak çok zor bir iş oldu. Mesela Covid-19 ile birlikte bazı ürünlerin hiç üretilmemesi gerekliliği oluştu. Uzun dönemde üretim esneklikleri daha fazla olan ve tıpkı STAR Rafineri gibi petrokimya ile entegre üretim yapmakta olan rafinerilerin daha avantajlı olacağını öngörüyoruz.