“Gazın gazla rekabeti her zaman tüketicinin lehine çalışır”

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, gazetecilerin gündeme dair sorularını cevapladığı toplantıda kaynak çeşitliliğine vurgu yaparak; “Yerli gazla birlikte ne kadar çeşitli kaynaktan çok gaz getirebilirsek o kadar fazla gazda rekabetin yaşandığı bir piyasa oluşacak. Gazın gazla rekabeti her zaman tüketicinin lehine çalışır. Bu bütün dünyada olduğu gibi bizde de öyle olacak ”diye konuştu.

SİBEL ACAR/AKSARAY- Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, Karadeniz’de keşfedilen doğalgazın depolanacağı Tuz Gölü Yer Altı Doğalgaz Depolama Sahası’nda incelemelerde bulunmasının ardından Ankara’dan gelen gazetecilerin gündeme dair sorularını cevapladı.

TUZ GÖLÜ YER ALTI DOĞAL GAZ DEPOLAMA TESİSİ

Karadeniz’de keşfedilen 405 milyar metreküplük doğalgazın depolanacağı Tuz Gölü Yer Altı Doğalgaz Depolama Tesisi projesi ile açıklamalarda bulunan Dönmez, projenin ekolojik ve aynı zamanda çevreci olması, ülkenin arz güvenliğine katkı sağlaması açısından son derece kritik projelerden birisi olduğuna vurgu yaparak projeye Dünya Bankası ve Asya Yatırım Bankası’ndan alınan krediyle birlikte 2 milyar dolarlık bir yatırım yapıldığını ifade etti.

Dünya Bankası’nın her projeye destek vermediğinin altını önemle çizen Dönmez, söz konusu projenin teknik özellikleri ile öne çıktığını sözlerine ekledi.

Projede gelinen son aşamayı özetleyen Dönmez, salgın döneminde bazı personel veya teknolojik ekipman ve malzemelerin tedarikinde bir takım aksaklıklar yaşanmasına rağmen projenin planlanan şekilde zamanında yetiştirileceğini söyledi.

Teknik olarak proje hakkında bilgi veren Dönmez, şunları ifade etti:

“Özellikle kış aylarında alacağımız gazı da sisteme basmak üzere tasarlanmış yüzey tesislerimiz var. “Yüzey tesislerimiz bir taraftan başlayacak. Yüzey tesislerimiz işletme döneminde gelen gazı bu mağaralara basacak. İşin büyük bir kısmını bu 52 tane mağarayı, kuyuyu açma aşaması oluşturuyor. Yerin altında formlar oluşturularak buradan aşağı yukarı 600 metre indikten sonra tuz tabakasına başlıyoruz. Oradan itibaren yeni bir 500 metre daha iniyoruz. 1000-1150 metreye gelince kuyunun en üst koduna ulaşıyoruz. Sondaj kuyusu, aslında petrol, doğal gaz, jeotermal kuyusu neyse o da onu yapıyor. Fıskiyeli bir sistem düşünün oradaki yüksek basınçla Kızılırmak’tan taşıdığımız tatlı suyu bu mağarayı açmak için oluşturuyoruz. Bu mağaraların çapı 90-100 metre civarında. Yani bir futbol sahası büyüklüğünde yüksekliği 300 ila 400 metre arasında değişen yapılardan bahsediyoruz. Bu yapıların içine 60 tane Galata Kulesi hacim olarak yerleşebiliyor. Aşağı yukarı 1 Eyfel Kulesi yüksekliğinde bahsettiğimiz iş. Büyük bir tesis. Buraya 100 milyon metreküp civarında gazı depolamış olacağız. Depolama kapasitesi olarak da toplamda da 5.4 milyar metreküpe ulaşmış olacağız.”

Projenin ekolojik sisteme de katkılarının olduğunu ifade eden Dönmez;

“Bu proje aynı zamanda belirli bir zaman alan bir iş. Sisteme suyu sürekli basmanız gerekiyor. Suyun da belli bir tuz emme kapasitesi var. Nasıl bardağa şekeri attığınızda 3-4 şekerden sonra erimiyor dipte kalıyor ki buna doymuş su diyoruz. Burada da tatlı su belli bir seviyeye ulaşıncaya kadar basıyoruz. Yüzde 25 seviyelerine gelince artık o tuzu emmiyor. Bu aşamada o suyu alıyoruz ve Tuz Gölü’ne deşarj ediyoruz. Bu sebeple Tuz Gölü’nde göl havzasında su rezervimizi artırmış olduk. Ekolojik olmasının nedenlerinden biri de başta flamingolar olmak üzere canlı sayılarının artması. Bu açıdan son derece ekolojik bir proje. Bu suyu buraya pompalamak için kullandığımız enerji sistemlerinde de BOTAŞ güneş santralleri kurarak daha çevreci bir yaklaşımla bu enerjiyi de geçireceğiz. Proje bitince de burada yaklaşık 30 bin dönüm tarımsal araziyi normal cazibeli bir şekilde hatta basınçlı suyla sulama imkânı olacak. Ova son derece mümbit. Bu bölge hem küçükbaş, hem de büyükbaş, gerek süt hayvancılığı, gerekse besi hayvancılığında yönünden tarım ve hayvancılığın merkezi olmuş durumda. Başta hayvancılık olmak üzere yem ihtiyacı, yonca, mısır gibi onlar da hep sulu tarımla yapılıyor ve ciddi su tüketiyor. Biz bu hattı da Devlet Su İşleri’ne teslim edeceğiz. Onlar ana hatlar, tali hatlar yapmak suretiyle tarlalara bu suyu dağıtmış olacak” diye konuştu.

Depolamanın hem sistem dinamiği hem de maliyetlerin optimizasyonu açısından da son derece önemli olduğunu belirten Dönmez; “İnşallah Sakarya Gaz Sahasındaki gazı da çıkarttığımızda 2023 yılı gibi sisteme basılmış olacak. Sistem verimliliği açısından yaz aylarında genellikle üretim kuyularında ideal olan düzenli bir üretim, düzenli bir akış sağlamaktır. Elektrik ve doğal gazın şöyle bir farkı var ki; talep açısından elektrik mevsimsel olarak çok farklılık göstermezken doğal gazda bu durum tam tersidir. Yani biz yaz aylarında örneğin 1 birim tüketiyorsak, kış aylarında bu tüketim 3 katına çıkıyor. Bu şu demektir ki; 3 katı sistem veriyorsa, yazın da o 3 katı aldığımızda 2’sini depolamamız durumunda kışın sistemden 3 birim gaz çekmemize gerek kalmaz. 2’sini normal akıştan birini de depodaki gazdan karşılarsak bu durumun özellikle kış aylarında ithal edeceğimiz gaza olumlu katkısı olur. Çünkü kış aylarında doğal gaz fiyatları spot piyasalarda artar, yaz aylarında düşer. Bu hem sistem dinamiği açısından hem de maliyetlerin optimizasyonu açısından da son derece önemli bir gelişme” diye konuştu.

“GAZIN GAZLA REKABETİ HER ZAMAN TÜKETİCİNİN LEHİNE ÇALIŞIR”

Doğal gazda kaynak çeşitliliğinin önemine dikkati çeken Dönmez;

“Doğal gazda ve enerjide bölgenin ticaret merkezi olma amacımız doğrultusunda ne kadar çok kaynağı getirir ve o kaynaklardan gelen gazı ne kadar çok burada depolarsak, ticaret merkezi olma yönünde de teknik altyapımızı o oranda güçlendirmiş oluruz. Şu anda piyasa EPİAŞ da, doğal gaz borsası ve elektrik borsası düzenli olarak çalışıyor. Kaynak çeşitliliğiyle bu piyasaları da desteklemiş olursunuz. Depolama sisteme bir takım esneklikleri de beraberinde getiriyor. O açıdan bu projeler bizim için son derece önemli” dedi.

Doğal gazda önümüzdeki kış için öngörülen herhangi bir sıkıntı olmadığına ilişkin bilgiler veren Dönmez; “Bu kış TürkAkım devreye girdi. Mavi Akım var. Aktif çalışıyor. Geçtiğimiz yıl TANAP devreye girdi. Yine Bakü-Tiflis-Erzurum hattımız mevcut. İran tarafı aktif. Sisteme 2 mobil LNG terminali ekledik. 2 de daha önceden kara terminali vardı. Baktığımızda ülkeye teorik giriş kapasitemiz tüketimimizin iki katına ulaştı. Ortalama 45-50 milyar metreküp yıllık gaz tüketiyoruz. Bunun anlamı şu ki; yerli gazla birlikte ne kadar çeşitli kaynaktan çok gaz getirebilirsek o kadar fazla gazda rekabetin yaşandığı bir piyasa oluşacak. Hep bunun altını vurguluyoruz. Gazın gazla rekabeti her zaman tüketicinin lehine çalışır. Bu bütün dünyada olduğu gibi bizde de öyle olacak” diye konuştu.

KONTRATLAR

Devam eden kontratlar hakkında da bilgi veren Dönmez; “BOTAŞ ve özel sektörle birlikte baktığımızda bizim şu andaki kontrat büyüklüğümüz yaklaşık 54 milyar metreküp. Bunların 16 milyar metreküplük kısmı birkaç yıl içinde sona erecek. Bu arada onların müzakereleri de yapılıyor. Ama 5-6 yıllık geleceğe baktığımızda da sonlanacak olan bu rakam 30 milyar metreküplere ulaşacak gibi gözüküyor. Tabii bunların hepsini sonlandırmayacağız. Karadeniz’den elde edeceğimiz üretim miktarına bakacağız. Eksik kalan kısmı dış kaynaklardan temin edeceğiz. Yerli kaynak dolayısıyla elimizde bir pazarlık gücü oluştu. Şuna da dikkat etmekte fayda var ki; bu tip enerjideki arz ve tedarik planlamalarını minimum 10 yıl perspektifle yapmamız gerekmekte. Çünkü satıcılar da müşterileriyle uzun dönemli anlaşmalar yaptığı için bir müddet sonra siz bu sefer gaz bulamaz hale de gelebilirsiniz. Bu sebeple kendi ülkenizdeki vatandaşları gazsız bırakamazsınız. Bundan sonra gerçekleştirilecek kontratlarda hem yerli kaynağımızı, hem de diğer dış kaynaklardan gelen şartları dikkate alarak bizim için en uygun olan teklifler değerlendirilerek ilerleyeceğiz” dedi.

KARADENİZ’DE GERÇEKLEŞTİRİLECEK YENİ SONDAJLAR

Karadeniz’deki sondaj faaliyetleri hakkında da bilgiler veren Dönmez, keşif amaçlı sondajın tamamlandığını Kasım ayı başından itibaren Türkali-1 kuyusunda sondaja başlanacağını duyurdu.

Bölgede toplamda 30 ila 40 arasında bir sondaj kuyusu açmayı planladıklarını belirten Dönmez; “Bu da demektir ki aşağı yukarı bir 7-8 yıllık bir iş planından bahsediyoruz. Ama ilk üretimi de 2023’te yapacağız. 2023’e kadar 8-10 kuyuyu tamamlarsak üretime almaya başlarız demektir. Bir yandan üretim devam edecek. Bir yandan da sahanın geliştirilmesi, yeni üretim kuyularıyla devam edecek. Orada da planımız 2028’e kadar oradaki işlerin tamamını bitirmek. Bu tabi mevcut sahaya ilişkin. Bir taraftan sismik çalışmalara yine Kasım ayı başında başlıyoruz. Sakarya Gaz Sahası’nda yaklaşık 5-6 aylık bir programımız var. Oralarda da sismik verilerimiz eğer potansiyel vaat ederse ilk keşif amaçlı sondajlarımızı yapacağız. Burada bahsettiğimiz 400 milyar metreküplük sahanın dışında. Şu an da o sahayla alakalı elimizde veri yok sismikleri bitirdikten sonra konuşacağız. Bu sismik çalışmaları ve sondaj çalışmalarını bitirmeden bugünden burada şu kadar vardır ya da yoktur demek doğru olmaz” ifadelerini kullandı.

AKDENİZ’DEKİ ARAMA VE SONDAJ FAALİYETLERİ

Akdeniz’deki arama faaliyetleri hakkında bilgiler veren Dönmez; “Akdeniz’de 8 sondajımız oldu. Birkaç kuyudan gaz akışı okuduk ama süreklilik arz etmedi. Karadeniz’deki Sakarya Gaz Sahası gibi değil. Son açtığımız Selçuklu-1 kuyusunda arkadaşlar programı birkaç ay uzattılar. Çalışmalar uzatma sebebiyle bizim beklediğimizden daha uzun sürdü. Bunun da nedeni zaman zaman gelen gaz akışlarıydı. Oraya daha yakın yerde bir ilave sismik çalışması yaptırıyoruz. O açıdan orada da bir potansiyel görüyoruz. Ama bunu ikinci bir kuyuda yapılacak çalışmalarla test etmemiz lazım. Oradan da o müjdeli haber gelir ama bugün kesin bir şey söylemek erken” diye konuştu.

ALTIN ÜRETİMİ

Son olarak altın üretimine ilişkin değerlendirmelerini paylaşan Dönmez, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Geçtiğimiz yıl 38 ton ile Türkiye tarihinin en büyük altın üretimini yaptık. Bu sene hedefimiz 45 ton. Bir önceki sene 24 ton civarındaki üretimden bu noktalara geldiğimizi düşünürsek üretim artarak devam ediyor diyebiliriz. Ama biz her sene ortalama 130 ila 160 ton arasında da altın ithal ediyoruz. Bu anlamda ciddi açığımız var. Yaptığımız son çalışmalarla birlikte Türkiye’de ortalama üretilebilir altın rezervinin 1500 ton civarında olduğunu tespit ettik. Bu rakam yeni keşiflerle birlikte her an artabilir. Burada yerli oyuncular da var, yabancılar da var. Önemli olan bu değerin ilgili standartlara, kurallara uygun olarak ekonomiye kazandırılması.”