Kadoil kadınları meydan okuyor

Kadoil, kadın çalışanları, bayileri ve emekçileriyle birlikte kadın haklarını ve toplumsal hayatta kadının yerini hatırlattı.

Kadoil Ülkemizde artan kadın cinayetlerinin üzerine kadın çalışanlarının, kadın bayilerinin ve emekçilerinin kadın hakları, toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve gelecek beklentileri hakkında görüşlerini aktardı. Kadoil Yönetim Kurulu Başkan Vekili Nergiz Kadooğlu Çiftçi de konuyla ilgili yaptığı açıklamada; “Şiddetin insan hakkı ihlali olduğuna inanıyorum. Kadınlara yönelik şiddetin veya aile içi şiddetin üstesinden gelebilmek için cinsiyet fark etmeksizin toplumun her kesiminden kişilerin, sivil toplum kuruluşlarının, devlet kurumlarının; tüm şiddet mağdurlarının haklarını korumaya yönelik mücadele etmesi gerektiğini düşünüyorum” dedi.

Kadoil’den konuya dair yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Kadoil olarak kadına yönelik şiddetin temel insan hakları ve özgürlüğü ihlali olduğunu düşüyor, bu ihlalin ortadan kalkması için kadın-erkek fark etmeksizin çok yönlü toplumsal birlik ve bütünlükle hareket etmemiz gerektiğine inanıyoruz. Kadoil çalışanları, bayileri, emekçileri olarak biz istiyoruz ki; akaryakıt sektörü sadece bir cinsiyete ait görünmekten çıksın, kadın emekçilerin sayısı her geçen gün artsın, çalışma hayatında kadınlara yönelik ayrımcılıklar ortadan kalksın, kadınlar da erkeklerden farklı tanımlanmadan; onur ve yaşamlarını koruma gereksinimi duymadan, sadece iyi bir insan olmanın mutluluğu, gayreti ve erdemi ile iş hayatında da hep beraber alın teri dökelim. Unutmayalım ki bu gemi hepimizin…”

Nergiz Kadooğlu Çiftçi (Kadoil Yönetim Kurulu Başkan Vekili):

‘İNSANIN İNSAN OLMA HAKKINI SAVUNMAYA DEVAM EDECEĞİM’

“Şiddetin insan hakkı ihlali olduğuna inanıyorum. Kadınlara yönelik şiddetin veya aile içi şiddetin üstesinden gelebilmek için cinsiyet fark etmeksizin toplumun her kesiminden kişilerin, sivil toplum kuruluşlarının, devlet kurumlarının; tüm şiddet mağdurlarının haklarını korumaya yönelik mücadele etmesi gerektiğini düşünüyorum. Kuralların, kanunların ve alınan tedbirlerin hiçbir ayrımcılık yapılmaksızın uygulanması gerekiyor. İstanbul Sözleşmesi’nin bu tedbirlerin uygulanabilmesinde teminat olacağı kanısındayım. Çünkü toplumumuzun geleceği ve ülkemizin kalkınması kanunların herkese eşit olarak uygulanmasından geçmektedir. Yönetici olduğum şirketimde de mesai arkadaşlarımın eşit şartlarda iş hayatında var olabilmesi için elimden geleni yapıyorum. Ülkeme faydalı olabilmek adına sivil toplum kuruluşlarında aktif rol alıyorum. Akaryakıt sektörü gibi erkek egemen bir yapıda kadın istihdamını arttırmak için Kadoil yönetimi olarak var gücümüzle mücadele ediyoruz. Bu mücadelede tek başımıza olmamamız gerekiyor; kadın, erkek fark etmeksizin hepimiz aynı gemideyiz. Çocuklarımızın daha mutlu, refaha ulaşmış, gelişmiş bir toplumda yaşayabilmesi için, insanın insan olma hakkını savunmaya devam edeceğim.”

Uyum Varol Kebabcı (Kurumsal İletişim ve Pazarlama Koordinatörü)

‘KADINA ŞİDDETİN SON BULMASINA YÖNELİK ORGANİZASYONLARDA YER ALMAYA DEVAM EDECEĞİZ’

Kadına şiddet ülkemizin en temel sorunlarından biri haline gelmiştir. Üstelik bu şiddetin boyutu her gün duyduğumuz, okuduğumuz, izlediğimiz yüzlerce darp ve ölümle ifade edilir bir hal almıştır. Bu çözümsüzlük bugünün sorunu değildir, kemikleşmiş bir sorun haline gelmiş ve geleceğimizi tehdit etmeye başlamıştır. İstanbul’da imzalanmış olması gibi önemli ve özel bir önem taşıyan, Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nden çekilmeyi düşünmek, doğrudan doğruya kadına yönelik şiddetin önünü açan, suçluların cezasız kalmalarına neden olan bir hamledir. Kadoil olarak kadın istihdamını arttıran, kadına şiddetin son bulmasına yönelik birçok organizasyonda yer aldık ve almaya devam edeceğiz. Toplumumuzun sağlıklı ilişkiler kurabilen bireylere sahip olması için kadınlarımızın erkeklerle eşit şartlarda çalışıp hayatlarını sürdürmesi gerekmektedir. Hem birey olarak bizlerin, hem bünyesinde bulunduğumuz şirketlerin bu konuda üzerine büyük rol düşmektedir. İçinde bulunduğumuz pandemi dönemi markalara insan odaklı olmanın önemini bir kez daha göstermiştir. Biz de şirket olarak bu tarz çalışmalara tüm paydaşlarımızal katkı sağlamaya devam edeceğiz.

Duygu Boralı (Muhasebe Müdürü)

‘HER ÇOCUK CİNSİYET FARKI GÖZ ETMEKSİZİN EŞİT ŞARTLARDA, EŞİT HAKLARDA YETİŞMELİ’

Her erkeğin onu yetiştiren annenin aynası olduğuna inanıyorum. Toplum tarafından kabul görmüş bazı söylemleri çocuklarımıza kullanırken dikkatli olmamız gerektiğini düşünüyorum. Anneler çocuklarını yetiştirme şeklini bir kez daha sorgulamalı. Her çocuk cinsiyet farkı göz etmeksizin eşit şartlarda, eşit haklarda yetişmeli ki ileride eşit haklara sahip bir toplumda hayatlarını devam ettirebilsinler.

Sevgi Kanat (Batman Bölge Müdürü)

‘BU DAVRANIŞ BİÇİMİ İNSANLIĞA İHANETTİR’

Kadına şiddetin kelimelerle ifade edilemeyecek bir vahşet olduğunu düşünüyorum. Bu davranış biçimi insanlığa ihanettir. Kadına şiddet deyince akla ağırlıklı eş tarafından fiziksel zorbalık gelse de aslında şiddetin çeşitli formları vardır. Kadınlarımız ailenin diğer bireyleri tarafından da şiddete uğrayabiliyor, iş hayatında da buna maruz kalabiliyor. Sadece fiziksel değil, sözlü saldırının da kabul edilemez bir kavram olduğunu düşünüyorum.  Bu durumda devletimizi yönetenlere de çok büyük görev düşüyor. Kadının toplumdaki ve ekonomideki yerini güçlendirici politikalar geliştirmek onları güçlü bireyler haline getirmek de şiddete hayır demenin bir başka yoludur. Bu mücadelede erkeklerden de gerekli desteği görmemiz gerekiyor çünkü bu saldırılar sadece bir kadına yönelik değil, toplumumuza, geleceğimize yönelik saldırılardır.

Songül Ateş (Kredi Risk Müdürü)

‘VAR GÜCÜMÜZLE MÜCADELE ETMELİYİZ’

Sadece Türkiye’nin değil dünyanın bir sorunu haline gelen cinsiyet ayrımcılığı son dönemlerde maalesef canımızı çok yakan haberlerle gündemin baş sırasına oturmuş durumda. Devletlerin öncelikli görevi kadınları her türlü şiddete karşı korumak ve aile içi şiddeti önlemek olmalıdır. Bunu sağlamak için ihtiyaca yönelik politikalar oluşturup, kanun maddelerini yürürlüğe koymalıdırlar. Bu sözleşmenin adının ne olduğunun inanın bir önemi yok. Sadece yaşanılan mağduriyetin en kısa süre içinde çözüme ulaştırılması gerektiğini düşünüyorum. Keza yapılanların yanına kar kaldığı bir sistemde yaşamak toplumumuzun geleceği için bir felaket olacaktır. Yarınlara güvenle bakabilmek için sivil toplum örgütlerine, devlet yönetimine, alanında başarılı olmuş kadın yöneticilere çok büyük sorumluluk düşmektedir. İş hayatında bazı sektörlerin erkek ya da kadın işleri olarak ayrıldığını görüyoruz. Akaryakıt sektörü de erkeklerin yoğun olarak çalıştığı bir alan olduğu için böyle bir algıya sahip. Diğer yandan şirketlerde başarılı bir dolu üst düzey kadın yönetici mevcut. Bence bu algının yıkılması ve kadın istihdamının artması için el birliği ile sektöre genç kadın arkadaşlar kazandırmamız gerekiyor. Sektördeki kadın yöneticiler olarak “Camdan Tavan” dediğimiz görünmez üst sınırlara çok takıldık. Bizden sonra görevi devralan meslektaşlarımın bu engellere takılmaması için var gücümüzle mücadele etmemiz gerektiğini savunuyorum. Hayatın her alanında faaliyet gösteren, eğitimli, ekonomik bağımsızlığını elde etmiş kadınların sayısı arttıkça şiddet gören ve yaşadığı olumsuzlukla hayatına devam etmek zorunda kalan kadınların sayısının azalacağını düşünüyorum.

KADOİL BAYİLERİ

Mabahat Tan (Tankar Akaryakıt)

‘BUGÜN İNSANIN KENDİNİ, TAM VE BÜTÜN HİSSETME GÜNÜDÜR’

Hemen hepimiz yin yang sembolünü biliriz. Yin ve Yang evrenin ve doğanın işleyiş düzeneklerini anlatan bir öğretidir. İnsanlık tarihinin bilinen tüm bilgi ve dini kaynaklarının üzerinde etkisi olmuştur. Evrenin dinamiğini karşıt kutuplarla açıklar. Bu kutupların birbiriyle etkileşiminin evreni, her şeyi nasıl oluşturduğunu ortaya koyar. İçinde bulunduğumuz 3 boyutlu gerçeklikte her şeyi karşıtlığı ile biliyor ve idrak ediyoruz. Yin yang sembolü bize, karşıtlık, dualite (ikilik) diye tanımladığımız şeylerin aslında bir bütünün parçası olduğunu öğretir. Kadın-erkek, iyi-kötü, doğru-yanlış, Rahman-Rahim… Ve ancak bu dualite ortadan kalktığında insan kendini tam ve bütün hisseder… İşte bugün insanın kendini, tam ve bütün hissetme günüdür. Kendi varoluşsal, tanrısal değerini hatırlama günüdür. Bilinç artık bu sıçrayışı yapmak durumundadır. Kadın–erkek, siyah-beyaz, Kürt-Türk, alevi-sünni ayrımı yapmaksızın, her türlü ayrımcılığa ve şiddete hayır demek günüdür. İşte tam da bu nedenle, sadece kadına değil her türlü yaşamsal forma yapılan şiddete ve ayrımcılığa ‘HAYIR’ diyorum. Simdi hepimizin kadın-erkek bedenlerine sahip, ‘TEK BİR RUH’ olduğumuzu; yaradanın sonsuz nuru, ışık olduğumuzu hatırlama zamanıdır.

Zeynep Nazlı (Fa Petrol)

‘BU SEKTÖRDE KADIN ÇALIŞAN SAYISI NE YAZIK Kİ ÇOK AZ’

Akaryakıt sektöründe çalışan bir kadın olmak sürekli, her gün yeni bir mücadelenin içinde olmak demek. Kendinizi, gücünüzü ispatlamak zorundasınız. Bir akaryakıt istasyonunda çalışmak zaman zaman fiziksel güç gerektirdiği için bu sektörde kadın çalışan sayısı ne yazık ki çok az. Gelecekte gençlerin bu sektörü tercih etmeleri için sektörde çalışan başarılı kadınların öncü olmaları gerektiğini düşünüyorum. Meslaktaşlarıma ihtiyaçları olan bütün duyguların; sevgi, saygı, sevincin içlerinde olduğunu söylemek istiyorum. Sadece kendilerine olan güvenlerini hiçbir zaman kaybetmesinler.

Dilek Eşmekaya (Eşmekaya Dinlenme Tesisleri)

‘ÇÖZÜM KADINA, ÇOCUĞA VE DOĞAYA SAYGIDIR’

Kadına şiddet konusu sadece ülkemizin değil, ne yazık ki tüm dünyanın çözüme ulaştırması gereken bir sorundur. Artık evrensel bir sorun haline gelmiş şiddet davranışı sadece biz kadınlara yönelik değil, her geçen gün sayısını arttırarak her canlıya uygulanmaya başlanmıştır. Bu artık sadece bir toplumun ya da cinsiyetin değil, insanlığın bir sorunudur. Fikrimce bu problemin yegane çözümü kadına, çocuğa, doğaya saygıdır. Bu saygıdan yoksun kişilikler, işledikleri suç sonrasında; bir insanın en temel hak ve hürriyetlerinden birisi olan ‘yaşama hakkını’ ihlal ederek, hukuk düzeninin koruduğu bu temel hakkı görmezden gelerek, bazı duygulara yenik düştüğünü ve pişmanlığını dile getirerek ne yazık ki yeterli cezayı almadan mahkeme salonundan dönebilmektedirler. Sosyal medyada sesini duyurmaya çalışan kadınların şiddet ve cinayet haberleri, sessizce kapanabiliyor daha kötüsü iyi giyimiyle, iyi haliyle veya namus davası yahut tahrik diyerek, daha az ceza alabiliyor. Yasalarımızın yeterli olmadığını iddia etmiyorum fakat uygulamadaki çeşitli sıkıntılar caydırıcılık konusunda yetersiz kalabiliyor. Gelinen nokta halen caydırıcılık konusunda eksikliklerimizin olduğunu gösteriyor. Yapılan haberlerin içeriği, hitap ettiği kitle ve kelime seçimi de çok önemli olduğundan medyanın bu konu üzerine daha çok eğilmesi ve herkesten daha fazla hassasiyet göstermesi gerektiğine inanıyorum. Çünkü medya, toplumu yönlendiren çok önemli bir araçtır. Bu nedenle herkesi kadına yönelik şiddet konusunda hassasiyete davet ediyor ve yarın bir gün bizim, ailemizden ya da sevdiklerimizden birinin başına gelmeyeceğini bilemeyeceğimizi söylemek istiyorum. Unutmayalım ki hiçbir gerekçe bir insanın ölümünü veya şiddet görmesini haklı kılamaz.

Özlem Yayla (SMS Global)

‘ŞİDDET NE YAZIK Kİ TOPLUMUN HER KESİMİNDE YAŞANABİLİYOR’

“Kadına yönelik şiddetson dönemlerde sadece haberlerde izlediğimiz bir içerik olmaktan çıktı. Eğitimsiz ya da dar gelirli ailelerde şiddet uygulandığına yönelik yanlış bir algı var. Şiddet ne yazık ki toplumun her kesiminde yaşanabiliyor. Bunu herhangi bir sınıf ya da statüye bağlamak ya da altında ekonomik neden aramak doğru değil. Bizler anne olarak çocuklarımızı, abla olarak erkek kardeşlerimizi yetiştirirken çok dikkatli davranmalıyız. Kadına, hayvana, doğaya saygıyı küçük yaşlarda onlara aşılamalıyız diye düşünüyorum.”

Selcan Rençber (Rençber Akaryakıt)

‘BUNA SEBEP OLANLARIN CEZALANDIRILDIĞI GÜNLERİN GELMESİNİ UMUYORUM’

Her gün ne yazık ki kadına yönelik şiddet hakkında yeni bir haber duyar olduk. Yaşanılan ekonomik sıkıntılar ve pandemi sürecinin vermiş olduğu stresin bu yaşanan olumsuzlukları tetiklediğini düşünüyorum. Dünya olarak zor bir süreçten geçiyoruz. Bununla beraber biz çok güzel bir ülkeyiz, insanımız çok özel ve yardım sever. Sadece kendimizi, özümüzü hatırlamaya ihtiyacımız var. Şiddetin sadece kadına yönelik olduğunu düşünmüyorum, güçsüze uygulanan bütün baskılara karşı çıkıyorum. Biz istasyonumuzda sokak hayvanları için mama, su alanları oluştururken birinin onlara zarar veren hareketleri duyup okumak bizleri çok üzüyor. Bu haberlerin son bulduğu, buna sebep olanların cezalandırıldığı günlerin en kısa sürede gelmesini umuyorum.

İlknur Tepeli (Edirne Akaryakıt)

‘AİLELERİN KIZ ÇOCUKLARINI DESTEKLEYİP, EĞİTİM ALMALARINI SAĞLAMASI ÇOK ÖNEMLİ’

Kadınların ancak birlik olarak hareket edip birbirini desteklediğinde şiddet haberlerinin son bulacağını düşünüyorum. Genç kızlarımızın kendi ayakları üzerinde durabilmesi için eğitimlerini tamamlamaları ve iş hayatına atılmaları gerekiyor. Bu olumsuzlukları yaşayan kendi çocuklarımız da olabilir. Bu nedenle kızlarımızın güçlü bireyler olabilmesi için ailelerin kız çocuklarını destekleyip, eğitim almalarını sağlaması çok önemli.