“Dünya bu saatten sonra yeni yola eski yöntemlerle devam edemez”

IICEC Turkey Energy Outlook: Türkiye Enerji Zirvesi Özel Lansmanı webinarı gerçekleştirildi.

Pandemi nedeniyle ertelenen 11. Türkiye Enerji Zirvesi’nde özel olarak sunulması planlanan Sabancı Üniversitesi – IICEC ve Türkiye Enerji Zirvesi tarafından düzenlenen “IICEC Turkey Energy Outlook: Türkiye Enerji Zirvesi Özel Lansmanı” konulu webinarın sunumu, zirvenin ertelenmesi sebebiyle bugün gerçekleştirildi.  

Dijital ortamda gerçekleştirilen webinara Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez’in yanı sıra Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) Başkanı Dr. Fatih Birol, Sabancı Üniversitesi Kurucu Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı ve Sabancı Üniversitesi IICEC Araştırma Direktörü Bora Şekip Güray konuşmacı olarak katıldı. 

Sektörün tüm paydaşlarını bir araya getiren ve enerji sektörünün gelecek trendlerine ilişkin perspektifin ele alındığı webinarın sunumu ise IICEC Koordinatörü Dr. Mehmet Doğan Üçok tarafından yapıldı. 

“DÜNYA OLAĞANÜSTÜ BİR DÖNEMDEN GEÇİYOR” 

Özel oturumda konuşan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, sektör temsilcilerine önemli açıklamalarda bulundu. 

Türkiye Enerji Zirvesi Özel Lansmanı’nda enerji ve iş dünyasının temsilcileriyle bir araya gelmekten büyük bir memnuniyet duyduğunu ifade eden Dönmez, kamu dışındaki piyasa oyuncularının, enerji sektör çalışanlarının öngörülerini görüp inceleyebilme fırsatı bulmalarından dolayı raporda emeği geçen başta Sabancı Üniversitesi Kurucu Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı’ya, Uluslararası Enerji Ajansı Başkanı Sayın Dr. Fatih Birol’a, Prof. Difiglio ve Bora Şekip Güray ile IICEC ekibine teşekkürlerini iletti. 

Bakan Dönmez’in açıklamasından öne çıkan başlıklar şu şekilde; 

Dünya olağanüstü bir dönemden geçiyor. Ünlü filozof Eric Hobsbawm kendi hayat hikâyesinden yola çıkarak 20. yüzyıldaki gelişmeleri anlattığı kitabına ‘Tuhaf Zamanlar’ adını vermişti.  21. yüzyılın henüz 20 yılını geride bıraktık ama bugüne kadar yaşananlar dünyada yeni bir kırılmaya yol açtı. 21. yüzyılın tuhaf zamanları daha ilk çeyreği bile bitirmeden bildiğimiz pek çok ezberi yerle bir etti. Küresel medeniyetin, askeri, siyasi ve toplumsal düzenin kodları artık yeniden yazılıyor. 21. yüzyıldaki siyasi ve ekonomik makas değişimleri önceki yüzyıla göre dünyanın geri kalanını çok daha hızlı etkiliyor. Artık geleneksel süper güçlerin etki alanlarının daraldığı, buna mukabil yeni bölgesel ve küresel aktörlerin sahneye çıktığı bir döneme şahit oluyoruz. Dengelerin yeniden oluştuğu bu döneme damgasını vuran gelişmelerin başında hiç kuşkusuz ki teknoloji geliyor. Kendi sektörümüzden ele alacak olursak, teknolojinin merkezde yer aldığı bir dönüşüm, salgın sonrası dönemde daha rekabetçi ve çevresel açıdan sürdürülebilir bir enerji geleceği için yeni fırsatlar yaratacaktır. Ancak şu gerçeği gözden kaçırmamak gerekir. Covid-19 nedeniyle dünya ekonomisi ciddi bir durgunluğa girdi. Piyasalardaki hareketlenme aşı ve ilaç çalışmalarının başarısına endekslenmiş durumda. 2021 yılı küresel ekonomilerin yavaş yavaş canlanmaya başlayacağı bir yıl olacak ama bu toparlanmanın ne kadar süreceği öngörülebilirlik açısından önemli.  

“RAPOR REFERANS VE ALTERNATİF SENARYOLARLA BİZE YENİ UFUKLAR, YENİ YOL VE YÖNTEMLER SUNUYOR” 

Dünya ekonomileri elbette kayıpların telafisi için daha fazla gaza basacak. Bu durum Avrupa ve ABD başta olmak üzere düşen enerji talebini yeniden canlandıracak. Bu durum da enerji yatırımları için yeni fırsat pencereleri açacak. Ancak dünya bu saatten sonra yeni yola eski yöntemlerle devam edemez. Rapor bu anlamda referans ve alternatif senaryolarla bize yeni ufuklar, yeni yol ve yöntemler sunuyor. Biz Bakanlık olarak, çalışmaya en başından beri tam destek verirken bir şartımız vardı. Arkadaşlarımıza her türlü teknik desteği sağlayın ama temel düşüncelere, senaryolara karışmayın dedik. Biz de özel sektörün, bizim dışımızdaki aktörlerin Türkiye enerji görünümlerini görelim istedik. Bu doğrultuda bizim ekibimiz de teknik noktalarda destek verdi ve hep beraber sonuçları heyecanla bekledik. Raporda da bu açık bir şekilde ifade edildiği gibi yenilenebilir enerji ve enerji verimliliğinin merkezde olduğu bir gelecek bizi bekliyor. Türkiye bu konuda önemli adımlar attı. YEKA’lar ve lisanssız üretimle yenilenebilir enerjide ciddi bir ivme yakaladık. Yenilenebilir enerjinin toplam kurulu gücümüz içerisindeki payını yüzde 60’a çıkardık. Yenilenebilir enerjiden elektrik üretiminde yüzde 45-50 seviyelerindeyiz.

 

“2020 BİZİM AÇIMIZDAN YENİLENEBİLİR ENERJİDE ÖNEMLİ BİR DÖNÜM NOKTASI OLDU” 

2020 dünya geneli için pek iyi geçmese de bizim açımızdan yenilenebilir enerjide önemli bir dönüm noktası oldu.  2020 Nisan ayında yerli ve yenilenebilir enerjiden elektrik üretimi yüzde 79,6 olarak gerçekleşti. Bu değerler 2000 yılından bu yana aylık bazda en yüksek değerler olarak kayda geçti. Yerli kaynakların elektrik üretimindeki payı Aralık 2018’den bu yana aralıksız olarak 23 aydır aylık bazda yüzde 50’nin üzerinde seyrediyor. 2019 yılında yenilenebilir enerji kapasite artışı bakımından 2018’e göre dünyada 15., Avrupa’da 5. sırada yer aldık. 2020 yılında devreye aldığımız yenilenebilir kurulu güç miktarı, Avrupa’daki 17 ülkenin yenilenebilir kurulu gücünden daha fazla.  2020 yılının tüm aylarında toplam güneş ve rüzgâr üretiminin toplam üretim içindeki oranı yüzde 10’un üzerinde gerçekleşti. Hiç şüphesiz dünya ile birlikte Türkiye’de de güneş ve rüzgârda ciddi bir kapasite artışı olacak. Ancak bizim burada üzerinde özellikle durduğumuz bir nokta var ki o da teknoloji. Dünyanın bu denli hızlı değişimine neden olan teknolojinin enerji sektörünü etkilememesi beklenemezdi.  

COVID-19’UN SEKTÖRE ETKİSİ VE İNOVASYON 

Türkiye’de teknoloji, inovasyon ve Ar-Ge birikiminin oluşması için 3 hususu kritik görüyoruz: Kurumsallaşma, kültür ve katılımcılık. Türkiye’de Ar-Ge çalışmaları genelde birbirinden bağımsız bir şekilde işliyor. Kurumlar arası koordinasyon eksikliğinden dolayı birden fazla proje farklı etaplarda aynı sonuca ulaşmaya çalışıyor. Bu tabi ki beraberinde emek ve maliyet kaybını da getiriyor. Türkiye Enerji Raporu’nda da atfedildiği üzere teknoloji odaklı bir enerji sektörüne doğru gidişat söz konusu. Bizim öncelikle gerek kamu, gerek özel sektör gerekse de üniversiteler tarafından yapılan Ar-Ge çalışmalarını tek bir havuzda toplamamız gerekiyor. Buradan doğacak sinerji katma değerli ürün geliştirilmesine odaklı, esnek yapıda, proje tabanlı, uluslararası iş birliklerine açık bir yapıyı da doğuracaktır.Diğer bir husus kültür. Teknolojinin ortaya çıkması her şeyden önce oluşturulacak iklime, altyapıya ve kültüre dayanıyor. Teknolojik çalışmaların bir birikime, değere dönüşmesi için teknoloji kültürünün toplumun geneline hâkim olması gerekiyor. ABD’de pek çok evin garajında dünyanın en önemli buluşları çıkıyor. Teknoloji üretiminin toplumsal kültüre dönüşmesi için güzel bir örnek. Bu şu anlama geliyor. Teknoloji üretimi için illa ki büyük tesislere, son teknoloji ekipmanlara ihtiyacınız yok. Her şey bir fikirden ve network’ten doğuyor. Bunu bir iş kültürü olarak toplumun geneline yaymamız gerekiyor.Son olarak katılımcılık. Burada birden fazla farklı fikre yer açmamız gerekiyor. Birden fazla fikri teknoloji üretimine katmamız ve sinerji oluşturmamız gerekiyor.  

“ENERJİ VERİMLİLİĞİ EN TEMİZ YERLİ VE MİLLİ ENERJİ” 

Biz enerji verimliliğini en temiz yerli ve milli enerji olarak tanımlıyoruz. Kovid-19 sonrası dünyada önce bir stabilizasyon ardından toparlanma aşamasına geçiş başlayacak. Bu dönemde enerji talebi de hızla artacak. Bunun tek çözümü daha fazla tesis yatırımı değil. Üstelik dünyadaki elektrik piyasaları ve tasarımları bu kadar yenilenebilir kaynağı entegre etmeye henüz hazır değil. Burada yapılacak en önemli şey mevcut kaynakların verimli, sürdürülebilir ve akıllı teknolojilerle tekrar tekrar değerlendirilmesidir. Kısacası lineer ekonominin temel kuralları enerji için de geçerli olacak. Daha verimli bir Türkiye hepimizin faydasına, tabii bu politikaları devreye almak için birçok detaylı adım var.  

“YERLİ KAYNAK KAVRAMIYLA SADECE ENERJİ KAYNAKLARINI DEĞİL, YERLİ TEKNOLOJİYİ DE KASTEDİYORUZ” 

Enerjide bölgesinde etkili bir oyuncu olmak istiyoruz. Bu yüzden yerli kaynak kavramıyla sadece enerji kaynaklarını değil, yerli teknolojiyi de kastediyoruz. Enerji bir emtia oyunundan bir teknoloji oyununa dönüyor artık. Kovid-19 sonra yerli üretim ve ülkelerin kendi öz yeterliliklerini oluşturma gayretleri daha önce hiç olmadığı kadar önem kazanmaya başladı. Bu tez enerji teknolojileri için de geçerli. Artık kaynağın yerli, teknolojinin ithal olduğu yerde enerji bağımsızlığından söz edemeyiz. Bu anlamda önümüzde ciddi fırsatlar var. Güneş ve rüzgar teknolojilerinde YEKA’larla birlikte entegre üretim tesislerimizin temelini attık. Jeotermal, biyokütle, hidroelektrik gibi yenilenebilir enerjinin diğer alanlarında da önemli oranda yerlileşme sağladık. Aynı şekilde petrol, doğal gaz arama ve sondajcılığı, lityum üretimi, nadir elementlerin üretimi ve termik santraller gibi pek çok alanda yerli üretimin, yerli teknolojinin, yerli Ar-Ge’nin her geçen gün oranının daha fazla arttığın görüyoruz. Temiz enerji kaynaklarına yatırımlarımız elbette devam edecek. Ancak şunu da unutmamak gerekir ki baz yük santralleri dediğimiz enerji santrallerinin de bu dönemde önemi artacak. Raporda da bu konuya özellikle nükleer enerji tarafında atıf yapıldığını görüyoruz. 

“TOGG BANTTAN İNMEDEN ŞARJ ALTYAPISINA DAİR ÇALIŞMALARIMIZI BÜYÜK ORANDA TAMAMLAMIŞ OLACAĞIZ” 

Raporla ilgili değerlendirmelerde bulunan Dönmez; “Öte yandan raporda Türkiye’nin doğal gaz piyasasıyla ilgili yapılan atıflar son derece önemli. Benim en beğendiğim noktalardan biri yerli doğalgaz keşfimizin etkisinin de çalışılmış olmasıydı. Bizim gördüğümüz ve görmediğimiz etkilere de değinilmiş. Ayrıca petrol ve ulaştırma alanında alternatif senaryolara Türkiye’de büyük bir ihtiyaç vardı. Bu boşluğun da doldurulmuş olduğunu görüyoruz. Ben açıkçası depolama alanındaki yatırımların biraz daha yüksek olmasını beklerdim. En beğendiğim kısımlardan biri de Türkiye’de yenilenebilir enerji üretimindeki oranının yüzde 50, yüzde 60’lara varması ve nükleer ile temiz enerji kaynaklarının çok daha üst seviyelere çıkacağını görmek oldu. Alternatif senaryoda bizim doğalgazdaki yeterlilik oranımızın 2040’larda yüzde 51’lere gelmesini alternatif senaryo için düşük bulduğumu söyleyeyim. Bu alanda hidrojeni de devreye alarak daha üst bir rakama çıkmamız mümkün. Bu konuda Bakanlığımız start-up’lar, özel sektör ve üniversitelerle ciddi bir Ar-Ge çalışması yürütüyor. Belki de en doğru noktalardan biri elektrik üretimi haricindeki alanlarda doğal gazın payının artmaya devam edeceği olmuş diyebilirim. Gelişmiş doğal gaz altyapımız, Organize Toptan Doğal Gaz Satış Piyasamız, uluslararası boru hatları, LNG ve FSRU tesislerimizle doğal gazda bizi bölgenin merkezi yapacak önemli adımlar attık.  Karadeniz’de gerçekleşen doğal gaz keşfimizle birlikte artık yerli gaz da bu sürece dâhil olacak. Bizim bu konuda her zaman savunduğumuz bir ilke var: Gazın gazla rekabeti. Bunun için mümkün olduğunca fazla kaynağın ülkeye girişi için gerekli altyapıyı ve giriş noktalarını oluşturmaya çalışıyoruz. Yerli gaz burada oyunun kurallarını adeta yeniden yazacak bir güce sahip. Önümüzdeki dönem yenilenecek kontratlarımız için de pazarlıkta elimizi güçlendiriyor. Bizim bu konudaki tavrımız açık ve net. Türkiye’yi enerjinin sadece transfer edildiği değil, aynı zamanda fiyatlandırılmasının yapıldığı, pazarın gelişimine yön veren, serbest piyasa şartları içerisinde alıcı ve satıcıların bir araya geldiği, gelişmiş enerji altyapısına sahip, gerçek bir enerji merkezi haline getireceğiz” diye konuştu. 

“YENİ DÖNEMDE ENERJİ DÖNÜŞÜMÜ PİYASALARI YENİDEN CANLANDIRACAK” 

Ulaştırmada ise referans senaryo yerine alternatif senaryo sonuçlarını tercih ettiğini ifade eden Dönmez; “Özellikle yerli otomobille birlikte şarj altyapısının oluşturulmasına yönelik ilgili Bakanlıklarla koordineli bir şekilde çalışmalarımızı yürütüyoruz. Ulusal Enerji Verimliliği Eylem Planımızda bu konuda farklı senaryolar üzerine çalıştık. İnşallah TOGG banttan inmeden şarj altyapısına dair çalışmalarımızı büyük oranda tamamlamış olacağız.  

Yeni dönemde enerji dönüşümünü kalkınma stratejilerinin bir parçası olarak gördüklerini aktaran Dönmez; “Ekonomik durgunluğu hareketlendirecek, piyasaları yeniden canlandıracak önemli bir argüman olarak değerlendiriyoruz. Bu dönüşümün temelinde enerjinin sürdürülebilir, çevreci, uygun maliyetli ve ulaşılabilir olması en temel amacımız. Bu anlamda bir senaryo çalışması olarak en çok takdir ettiğimiz kısımlardan biri yerli kaynak hedefimizin de bir hedef gösterge olarak yer alması olmuş. Bu çalışmaları yaparken, ülkemizin stratejik önceliklerine de özel bir yer ayırmanızdan dolayı memnuniyetimi belirtiyorum” ifadelerini kullandı. 

 “2020 SEKTÖRDEKİ ZORLUK AÇISINDAN TÜM YILLARI GERİDE BIRAKTI” 

Panelin açılışında konuşan Türkiye Enerji Zirvesi Başkanı Mustafa Karahan, şu ifadeleri kullandı: 

“Bildiğiniz üzere Türkiye Enerji Zirvesi’nin 11’incisi bugün gerçekleştirecektik. Gereken tüm hazırlıkları tamamlamıştık. Ancak pandemi koşulları gereği alınan karar doğrultusunda 11. Türkiye Enerji Zirvesi ve 5. ISTRADE Enerji Zirvesi’nin 29-30 Mart 2021 tarihlerinde Hilton İstanbul Bomonti Hotel & Conference Center’da gerçekleştirilmesine karar verdik. Her yıl farklı bir ekonomik ve siyasi ortam içerisinde düzenlediğimiz Türkiye Enerji Zirvesi’nin on birincisini yine her yıl olduğu gibi bu yıl da ‘sektörün bu zor günlerinde’ diye anacağız. Ama 2020 bu açıdan tüm yılları geride bıraktı. Gerek ekonomi, gerek siyasi açıdan bulunduğu konum sebebiyle tüm karmaşa ortamlarına yakın bir yer alan ülkemiz için tüm bu karmaşaya rağmen sektörümüzün hala ayakta kaldığını görmek, sektörümüzün en büyük avantajlarınızı sağlayacaktır. Elbette sadece iyimserlik sorunların çözümü için yeterli değil. Bu sebeple sadece özel sektör olarak değil aynı zamanda kamu ve sivil toplum kuruluşlarının şimdiye kadar olduğu gibi aynı vizyonu ve desteği paylaşması gerekli. Enerji sektörü dediğimiz zamana sadece etkisi enerjiyle sınırlı değil. Bu bakımdan başta finans olmak üzere diğer tüm sektör paydaşlarının aynı gemide olduğumuzu göz ardı etmemesi gerekiyor. Bu yıl zirve programına yerleştirilen özel sunumlardan birini Sabancı Üniversitesi – IICEC ve Türkiye Enerji Zirvesi tarafından düzenlenen ‘IICEC Turkey Energy Outlook: Türkiye Enerji Zirvesi Özel Lansmanı’ olarak planlamıştık. Zirvenin ertelenmesi sebebiyle böylesine önemli çalışmanın zamanında sektörle paylaşılması için bu etkinliğe imza attık. Alanında ilk olma özelliği taşıyan bu çalışmada emeği geçen herkese teşekkürlerimi sunuyorum” 

“ORTAK AKIL PROJESİ”

Sabancı Üniversitesi Kurucu Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı, IICEC Turkey Enerji Outlook: Türkiye Enerji Zirvesi Özel Lansmanı’nın açılışında yaptığı konuşmada pandeminin tüm dünyada belirsizlik yarattığını ancak bilimin gücü ile tünelin sonunda ışığın göründüğünü belirterek, bugün de bilimin ışığında hazırlanan bir ortak akıl projesi için bir araya gelindiğini söyledi.

Sabancı Üniversitesi İstanbul Uluslararası Enerji ve İklim Merkezi’nin (IICEC), Üniversite’nin çatısı altında 2010 yılında kuruluşundan bu yana büyümeye devam ettiğini belirterek, “Bugün özel olarak biraraya geldiğimiz Turkey Energy Outlook çalışması da, Üniversitemizin yirminci, IICEC’in onuncu yılında, anlamlı bir ürün oldu” dedi.

Güler Sabancı konuşmasını şöyle sürdürdü:

“10 yıl önce, IICEC’i kurarken, hayal ettiğim, öncü ve örnek bir çalışmayı tamamladık. IICEC’te oluşturduğumuz Governance/Yönetişim modeli, Türkiye’de bir ilktir ve örnektir. Gelişmiş ülkelerde başarının anahtarı, katılımı ve sinerjiyi öne çıkaran, tüm ciddi paydaşları bir araya getiren ve ortak bir hedefe, geleceğe birlikte bakmalarını sağlayan governance modelleri ve buna sağlam zemin oluşturan, bağımsız, nitelikli araştırma kuruluşlarıdır.

Ben bunu başarı üçgeni olarak tanımlıyorum.

Politika yapıcı ve regülasyon işlevi ile kamunun, yatırımcı ve sektör oyuncusu özel sektörün ve endüstrinin, ve araştırma kabiliyetleri ile Akademi’nin birlikte çalıştığı, ürettiği ve değer yarattığı bu Başarı Üçgeni’nin Türkiye’deki örneği IICEC’tir. “

Bugün, bu başarı üçgeni içerisinde geliştirilen Turkey Energy Outlook çalışması için bir araya gelindiğini vurgulayan Güler Sabancı şöyle devam ett:

“IICEC’in bu çalışmasını, hem Kamu’dan hem de özel sektörden, sanayiden önemli paydaşlar ile toplantılar, görüşmeler yoluyla, katılımcı bir süreç ile yürüttüğünü biliyorum. Dolayısıyla, sadece akademik kalitesi ile değil, sektöre yol gösterecek bir rehber kitap olma özelliği ile de öne çıkacaktır.

Bu çalışma, bildiğiniz gibi, Türkiye’de bir ilktir, Öncüdür. Metodolojisi ve kalitesi ile gelişmekte olan ülke ekonomileri için de örnek olacaktır.

Dr. Fatih Birol, hem bu çalışmanın fikrini ortaya koydu hem de kendisi başından bu yana takip etti, kendisine teşekkür ediyorum. 5 ana hedefimiz var: Daha güvenli, daha verimli, daha rekabetçi, daha teknoloji odaklı ve daha sürdürülebilir bir enerji geleceği.

Bu çalışmanın, bağımsız ve objektif bir Üniversite çalışması olarak konumlanacağını, sektörde ilgi ile okunup takip edileceğini ve gelecek perspektifi ile yol gösterici olacağını düşünüyorum. Türkiye enerji sektörünün yabancı yatırım çekmekte uzun yıllar diğer sektörlere örnek olmuştur. Bu raporun, gelişecek olan enerji sektörümüzün yatırım cazibesinin artmasında, ülkemize modern, yenilikçi enerji ve teknoloji yatırımları çekilebilmesinde çok yararlı bir referans kaynak olarak işlev göreceğine inanıyorum.”

“GÜNEŞ, DÜNYA ELEKTRİK PAZARININ YENİ KRALI” 

Raporun sunumu öncesi önemli açıklamalarda bulunan Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) Başkanı Dr. Fatih Birol, dünya enerji sektörünün bu zamana kadar böyle bir şoku daha önce yaşamadığını belirtti. 

Dünya enerji kullanımında pandemi nedeniyle yüzde 5’lik bir düşme yaşanacağını belirten Birol; “Burada en büyük darbeyi petrolün ardından doğal gaz ve kömürün yiyeceğini görüyoruz. Sadece yenilenebilir enerjide bir karşı koyuş görüyoruz. Özellikle güneşte ciddi bir büyüme var” dedi. 

Pandemi sonrası elektrik üretiminde köklü değişiklikler yaşanacağına vurgu yapan Birol; “Tüm elektrik santrallerinde üretiminin yüzde 50’si tek başına güneşten elde edilirken geri kalan yüzde 50’nin tamamı diğer kaynaklardan sağlanacak. Kısacası Güneş’i dünya elektrik pazarının yeni kralı olarak ilan edebiliriz” ifadelerini kullandı. 

Enerji yatırımlarındaki son gelişmeleri değerlendiren Birol; “Enerji yatırımlarında yüzde 18’lik bir düşüş var. Hiç görülmemiş bir düşüş yaşanıyor. Bir çok enerji şirketi suyun üstünde kalma mücadelesi verirken sektörde yatırım kesme, işçi çıkarma dalgası var. Dünyada sektörde çalışan 4 milyona yakın kişi işini kaybetti. Türkiye’de elektrik tüketimindeki artış ve doğal gaz müjdesi bu kriz günlerinde bizleri mutlu eden haberler arasında yer aldı. Dünyada bir enerji şoku yaşansa da bunun Türkiye için olumlu noktası, petrol ve doğal gaz fiyatlarının düşmesi ve düşük kalmaya devam edecek olmasıdır. Bu düşüş cari açığımız açısından oldukça önemlidir” dedi.