Deprem bölgesindeki illerde yeni nesil yazar kasa için süre uzatımı yapıldı

Büyük fedakarlık

Pandemi, savaş ve enerji krizleri akaryakıt fiyatlarının oluşumundaki bileşenlerin paylarını tamamen değiştirdi. Fiyatlar içinde vergi ve sektörün kar oranları en alt seviyeye indi. Sektörümüz de devletimiz gibi büyük bir fedakarlık yapıyor ama bu durum sektörün zorda olduğu gerçeğini değiştirmiyor.

Dünya büyük bir küresel ekonomik krizin eşiğindeyken bu durumun en keskin yansımaları gıda sektörüyle birlikte enerji sektöründe hissediliyor. Enerji fiyatları tarihte görülmemiş seviyelere çıkarken bunun petrol piyasasına yansımaları da oldukça çarpıcı.

EPDK verilerine göre, çok değil iki yıl önce İstanbul Avrupa yakasında satılan her bir litre motorinin yüzde 37’si ürün fiyatından oluşurken bugün bu oran yüzde 68’e yaklaşmış durumda. Aynı dönemde toplam vergi oranı yüzde 50’den yüzde 23,3’e, sektörün entegre kar marjı da yüzde 12,3’ten, yüzde 6,2’ye geriledi. Yani söz konusu dönemde kamu hazinesi ve sektör en olumsuz etkilenen kesimler oldu.

Söz konusu dönemde kamu uzun bir süre eşel mobil sistemi uygulayarak fiyatlardaki artışın tüketiciye minimum seviyede yansıması için çabaladı. Sonrasında da normalde enflasyon oranında arttırması gereken ÖTV miktarını neredeyse sabit tuttu. Aynı dönemde sektörün yani dağıtıcı ve bayilerin durumu da çok farklı değil. Evet, bu iki yıllık süreçte maktu olarak bir kar artışından söz etmek mümkün ama bu artış, enflasyon oranları, personel, elektrik, su gibi giderlerle karşılaştırıldığında minimum seviyede kaldı.

Üstelik böylesine zor bir dönemden geçilirken bir de “ham petrol fiyatları düşüyor ama pompa fiyatlarına yansımıyor” diye yaygara koparan bir kesime de dert anlattı bu sektör. Elbette bu noktada sektörün arkasında dimdik duran ve serbest piyasadan asla taviz vermeyen EPDK’yı da başta Başkan Mustafa Yılmaz ve Kurul Üyeleri olmak üzere alkışlamak ve haklarını teslim etmemiz lazım.

Petrol ve LPG piyasası her zaman en zor dönemlerde devletinin, milletinin, tüketicinin yanında olmuştur. Bunun örneklerini geçmişte çok gördük. Aynı şekilde içinde bulunduğumuz zor dönemde de sektörümüz de devletimiz gibi fedakarlık yapıyor ve tüketicinin mevcut olumsuz durumdan minimum etkilenmesi için elinden ne gelirse yapıyor. Ancak bu durum sektörün zorda olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Sürecin ne kadar sürdürülebilir olduğu ise önümüzdeki birkaç ay içinde görülecek. Umalım ve diyelim ki uluslararası piyasalarda ham petrol ve ürün fiyatları belirli bir istikrara kavuşsun ve böylece hem devletimiz, hem sektörümüz hem de tüketicilerimiz kazansın.

Bu arada son dönemde sektörde kar marjının maktu yerine nispi yani oransal olarak belirlenmesi gerektiğine yönelik bir takım tartışmalara şahit oluyoruz. Buna ilişkin de birkaç cümleyle fikrimi ifade etmek istiyorum. Öncelikle sektörünün karının maktu ya da nispi olarak belirlenmesi gibi bir şey söz konusu değil, çünkü Petrol Piyasası Kanunu uyarınca kar belirlenmesi diye bir kavram yok. Sadece EPDK kendi hesaplamalarına göre gerektiği durumlarda tavan fiyat uygulayarak piyasaya müdahale edebiliyor. Yani sektörün kar marjının kamu tarafından belirlenmesine yönelik bir hüküm yok. Ben bu tarz girişimleri sektörün geleceği ve serbest piyasa mantığı açısından açsından tehlikeli ve olumsuz olarak değerlendiriyorum. Bu tarz bir düzenleme sektörün karının devlet tarafından belirlendiği 20 yıl öncesine dönmek anlamına gelir. Buna da o dönem 0,5 cent daha fazla marj alabilmek için Ankara sokaklarında eylem yapmak zorunda kalanların evet diyeceğini hiç sanmıyorum.