
İran-İsrail gerilimi sonrası Hürmüz Boğazı’nın kapatılması ihtimali dünya enerji piyasalarında endişe yaratırken, uzmanlara göre Türkiye gibi enerji ithalatçısı ülkeler bu dalgalanmadan en çok etkilenecek ekonomiler arasında. Konunun detaylarını, ekonomik ve jeopolitik yönlerini, sektör açısından öngörüleri Emekli Büyükelçi Mithat Rende, Ekonomist Ali Ağaoğlu ve Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Göktuğ Şahin gazetemiz için değerlendirdi.
İran ve İsrail arasında Nisan ayında başlayan ve 12 gün süren sıcak çatışmalar, yalnızca bölgeyi değil küresel enerji piyasalarını da derinden sarstı. İran’ın Natanz, İsfahan ve Fordow’daki nükleer tesislerine yönelik saldırılarla tırmanan tansiyon, ABD’nin B2 bombardıman uçaklarıyla devreye girmesiyle kritik bir dönemece girdi. Gerginliğin en hassas noktası ise Hürmüz Boğazı’nın kapatılması ihtimaliydi.
DÜNYA PETROL ÜRETİMİNİN VE KATAR KAYNAKLI LNG’NİN YÜZDE 20’SİNİN GEÇTİĞİ BİR ENERJİ KORİDORU
Bu dar suyolu, dünya petrol üretiminin yaklaşık yüzde 20’sinin ve Katar kaynaklı LNG’nin yüzde 20’sinden fazlasının geçtiği bir enerji koridoru. Geçici ateşkes ortamı sağlanmış olsa da bu kırılgan denge her an bozulabilir.
Yaşanan gelişmeler, Türkiye’nin enerji politikaları açısından da önemli sinyaller veriyor. Uzmanlara göre, kısa vadede büyük bir şok yaşanmasa da Türkiye’nin uzun vadede daha dirençli hale gelmesi için enerji ithalatını azaltması şart.
İran-İsrail ateşkesi küresel piyasaları şimdilik rahatlattı. Ancak uzmanlar, bu kırılgan barışın her an bozulabileceğini ve Hürmüz Boğazı’nın enerji güvenliği açısından dünyanın en kritik noktası olmaya devam ettiğini söylüyor.
TÜRKİYE ENERJİ STRATEJİLERİNİ YENİDEN GÖZDEN GEÇİRMELİ
Türkiye için bu gelişmeler, enerji stratejilerini yeniden gözden geçirme fırsatı olabilir. Güneş, rüzgar, nükleer ve yerli gaz gibi kaynaklara yapılan yatırımlar yalnızca çevresel değil, aynı zamanda ekonomik ve stratejik bir zorunluluğa dönüşüyor.
Enerji fiyatlarındaki oynaklık ve jeopolitik risklerin Türkiye gibi ithalata bağımlı ülkeler üzerindeki potansiyel etkileri sektör uzmanlarının gündeminde. Emekli Büyükelçi Mithat Rende, Ekonomist Ali Ağaoğlu ve Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Göktuğ Şahin konuya dair yorumlarını Enerji Petrol Gaz okuyucularıyla paylaştı.
Hürmüz Boğazı özellikle küresel enerji arz güvenliği için kritik önemdeki dar su yollarının başında yer alıyor. Basra Körfezi’ni Oman Körfezi ve Arap Denizi’ne bağlayan bu stratejik dar suyolu, Körfez ülkelerinin ve Irak ile İran’ın deniz yoluyla petrol ve doğal gaz ihracatı ile genelde deniz taşımacılığı için hayati konumda. Nitekim, dünya petrol üretiminin yaklaşık yüzde 20si, Katar kaynaklı sıvılaştırılmış doğal gazın da (LNG) yüzde 20’sinden fazlası Hürmüz üzerinden dünya pazarlarına ulaştırılıyor.
İsrail’in İran’ın Natanz, İsfahan ve Fordow nükleer tesislerine saldırısıyla başlayan 12 günlük İran- İsrail savaşı ve ABD’nin B2 ağır bombardıman uçaklarıyla müdahalesi Boğaz’ın İran tarafından ulaşıma kapatılması ihtimalini ortaya çıkardı.
Bu gelişmeler karşısında 13 Haziran gününe kadar 62 dolar civarında seyreden Brent petrol fiyatları hızla artarak 88 dolar seviyesini buldu. Ardından ateşkesin sağlanmasıyla 30 Haziran itibarıyla 67- 68 dolar seviyesine geriledi. Ancak, bölgede istikrarsızlık devam ederken, Başkan Trump’ın girişimiyle sağlanan, belgesiz, imzasız kırılgan ateşkesin uzun bir süre kalıcı olabileceğini söylemek zor.
İsrail-İran savaşının yanı sıra giderek yoğunlaşan Rusya-Ukrayna savaşı, Gazze’de devam eden vahim durum, Suriye’nin geleceğine ilişkin soru işaretleri ile Başkan Trump’ın başlattığı tarife-ticaret savaşları sonucu global düzeyde jeopolitik belirsizlik had safhada.
Esas konumuza dönecek olursak, halihazırda Körfez’de sular durulmuş görünmekle birlikte İsrail ile İran arasındaki kırılgan ateşkesi, taraflardan birinin her an ihlal edilebileceğini, örneğin uranyum zenginleştirmeye yeniden başladığı gerekçesiyle İran’ın nükleer veya enerji tesislerinin İsrail saldırısına maruz kalabileceğini akılda tutmakta yarar var.
“İRAN, HÜRMÜZ BOĞAZI’NI KENDİ PETROL İHRACATINI TEHLİKEYE ATMA PAHASINA KAPATMA YOLUNA GİDEBİLİR”
Böyle bir durumda, daha fazla kan kaybetmeyi ve hırpalanmayı sineye çekmeyecek İran tarafı, önemli savaş aracı ve son koz olarak elinde tuttuğu Hürmüz Boğazı’nı, kendi petrol ihracatını tehlikeye atma pahasına deniz trafiğine ve özellikle tanker geçişlerine kapatma yoluna gidebilir. Ancak, İran’ın ciddi siyasi ve ekonomik sonuçlar doğuracak böyle köklü bir kararı alırken, yaptırımlarla can çekişen kendi ekonomisini baltalayacağını, aynı zamanda Körfez ülkelerini ve Orta Doğu petrollerine aşırı bağımlı Çin, Hindistan, Japonya ve Güney Kore gibi Asya ülkelerini de güç duruma düşüreceğini ve karşısına alacağını hesaba katacaktır.
Hürmüz Boğazı’nın tanker geçişlerine kapatılmasının akla yeni petrol ve doğal gaz boru hatları ile limanların devreye sokulması gibi alternatif yolları akla getirmesi doğaldır. Bu kapsamda Irak, İran ve Körfez ülkelerinin enerji kaynaklarının Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaştırılması üzerinde de çalışmalar başlatılabilir. Bununla birlikte alternatif çözümler aranırken Körfez’in uzun bir süre kapalı kalmayacağı akılda tutulmalıdır. Hürmüz Boğazı’nın kapatılması halinde, başta ABD olmak üzere birçok ülkenin derhal devreye girerek, İran tarafının döşemesi muhtemel mayınları temizleme ve Körfez’i kısa zamanda yeniden güvenli deniz trafiğine açmaya gayret edeceklerdir.
Esasen Orta Doğu’da barış, iş birliği ve dayanışma kültürünün yokluğunu istismar eden batılı güçlerin, dar siyasi emellerle bölgeyi yeniden tasarlama hesapları çerçevesinde, etnik-din-mezhep temelli çatışmaları körüklemeye önümüzdeki dönemde de devam edecekleri açıktır. Bu tür sorumsuz faaliyetlerin bölgede barış, refah ve istikrar ortamının oluşmasını önlemesi ve küresel çapta sonuçlar doğurması muhtemeldir. Enerji fiyatlarında dalgalanmalara ve tedarik zincirlerinde kopmalara yol açacak bu gelişmelerin olumsuz sonuçlarından en çok gelişmekte olan ülkeler nasibini alacaktır.
İsrail- İran savaşının devamının sonucu olarak Hürmüz Boğazı’nın deniz ulaşımına kapatılmasının, daha önce değindiğimiz nedenlerle ciddi ekonomik ve siyasi sonuçlar doğuracağı açıktır. Bu kapsamda Orta Doğu petrolüne bağımlı ülkelerin enerji arz güvenliğinin tehlikeye girmesi, petrol, doğal gaz ve LNG fiyatlarında hızlı artış yaşanması, deniz sigorta primleri ve taşıma ücretlerinin yükselmesi, Brent petrolün fiyatının kısa zamanda 100 doları aşarak küresel düzeyde enflasyonist baskı yaratması kuvvetle muhtemeldir.
“DOĞU AKDENİZ DOĞAL GAZININ BORU HATLARIYLA VEYA LNG FORMATINDA AVRUPA’YA ULAŞTIRILMASI HIZLANDIRILABİLİR”
Hürmüz Boğazı’nın kapanmasına ek olarak Kızıl Deniz’de seyrüsefer güvenliğinin tehlikeye girmesi, Rus doğal gazı ve petrolünden büyük ölçüde mahrum kalan Avrupa ülkelerini de olumsuz etkileyecektir. Ancak, adı geçen ülkelerin Doğu Akdeniz, Kuzey ve Batı Afrika ile ABD ve Kanada’dan gerçekleştirilecek petrol ve LNG ithalatı gibi alternatif kaynaklara yönelme imkanları bulunmaktadır. Körfez petrolü ve doğal gazına erişimin zorlaşması halinde Doğu Akdeniz doğal gazının boru hatlarıyla veya bugün geçerli görünen LNG formatında Avrupa’ya ulaştırılması çalışmaları hızlandırılabilir. Büyük enerji şirketleri de daha önce başlattıkları arama faaliyetlerini hızlandırabilir.
Her durumda Katar LNG ihracatının bir süreliğine de olsa durması, doğal gaz fiyatlarında hızlı artışa ve özellikle Uzak Doğu ülkeleri arasında, denizlerde dolaşan spot kargoları kapmak için rekabet ortamının doğmasına yol açabilir.
Hürmüz’ün ulaşıma kapanmasının yol açacağı olumsuzluklardan Türkiye’nin de etkilenmesi doğaldır. Kaynak ve güzergah güvenliği açısından diğer Avrupa ülkelerine nazaran daha avantajlı olmakla birlikte, önceki krizlerde olduğu gibi yüksek enerji faturasının yol açacağı cari açık, enerji fiyatlarının sanayi, tarım, gıda, ulaştırma ve hizmet sektörlerine yansıtılmasının yaratacağı enflasyonist baskı Türkiye ekonomisine ciddi bir yük getirecektir. Türkiye’nin bu hususları göz önünde bulundurarak, dışa bağımlılığı arz güvenliğini tehlikeye düşürmeden azaltması, başta güneş ve rüzgar olmak üzere, yenilenebilir enerji potansiyelini optimum bir şekilde değerlendirmesi ve bu çerçevede doğrudan yabancı yatırımı özendirecek ve yeşil dönüşüm sürecini hızlandıracak iş ortamını yaratması öncelikli olmalı. Karadeniz doğal gazının bir an önce, yüksek hacimlerle ekonomiye kazandırılması ve oluşturulan derin deniz sondaj kapasitesinden Doğu Akdeniz’de de yararlanılması, karşılaşılacak sınamaların giderilmesi açısından önem taşıyan diğer hususlar.
İran-İsrail çatışması şimdilik sona ermiş gibi görünmekte. Yaşanan durumun küresel ekonomik sistem üzerinde etkileri neler oldu? Mevcut durum ile kısa ve orta vade için öngörülerinizi alabilir miyiz? İlk olarak hangi sektörlerde kırılganlık baş gösterir?
Bunun öncelikle tek göstergesi Hürmüz Boğazı’nın kapanıp kapanmaması diyebiliriz. Kapanacak endişesiyle petrol fiyatları 65-66 dolarlardan 78 dolarlara kadar çıktı. Ama ben zaten Hürmüz Boğazı’nın kapanmasını beklemeyen taraftaydım. Çünkü Hürmüz Boğazı nereden bakarsanız bakın İran’ın elde edebildiği en önemli petrol gelirinin geçtiği yer. O kolay kolay kapatamazdı. Bununla birlikte bu endişe petrol fiyatlarında bir oynaklığa yol açtı. Bu kalıcı olmadı, olmayacaktı da zaten. Çünkü petrolün ana dinamiklerinde hala arz-talep dengesinde talep tarafındaki zayıflık fiyatların yükselmesini hayli engelleyici nitelikte.
Bunun yanı sıra İran’ın yine piyasaya sağlamış olduğu iki tane daha temel ürün var. Bunlar da petrol veya doğal gazla doğrudan ilişkili. Bir tanesi gübre, diğeri de amonyak bölgesi. Bunların ikisi de İran’ın önemli satış ve ihracat kalemleri. Petrokimya sınırlı da olsa var. Bunlar tarafında etkisi olacaktı. Ama kapanmamış olduğu için henüz önemli ölçüde kalıcı bir etki olmadı. Etki ne nihai tüketiciye ne de hesaplara çok fazla yansıyacakmış gibi görünmüyor.
“RUSYA’DAKİ UCUZ PETROLDEN TÜRKİYE DE FAYDALANIYOR”
Yaşanan çatışmanın, hem bir bölge ülkesi olması sebebiyle jeopolitik olarak hem de enerji ithalatçısı bir ülke olarak Türkiye’nin ekonomisi üzerinde etkileri neler oldu ve özellikle kısa vadede ne gibi etkiler beklersiniz?
Kısa vadede Türkiye açısından bir iyi bir kötü taraf var diyebiliriz. Aslında kötü kısım bertaraf oluyor, iyi tarafsa şu; Türkiye hayli çeşitlendirilmiş bir tedarikçi yapısına sahip. Yani İran’dan doğrudan aldığımız doğal gaz hayli azalmış durumda. Onun yerine diğer kaynakları koyduk. Doğal gaz önemli bir kaynağımızdı İran’dan, orada da kesinti zaten beklenmiyordu. Türkiye aslına bakarsanız, Rusya’dan önemli bir petrol ithalatçısı durumunda.
Rusya’daki ucuz petrolden Türkiye de faydalanıyor. Yakın zamanda kötü olabilecek şey petrol fiyatlarının yukarı seviyelerde uzun süre kalıcı olmasıydı ki öyle bir şey de olmadı. Eğer öyle bir şey olsaydı, cari açık tarafına olumsuz etkileri olacaktı ki bizim son iki yılda cari açığımızın düşmesinin önemli sebeplerinden bir tanesi bir taraftan ekonomimizin yavaşlamış olması ama daha önemlisi petrol fiyatlarının düşük seyretmesi, bizim de Rus petrolünü daha kullanabilir durumda olmamızdı. Petrol fiyatları yukarı çıkmış olsaydı dediğim gibi hem cari açık tarafında bir olumsuzluk olacaktı ama daha da önemlisi, petrol fiyatlarından başlayan bir enflasyon dalgası şu anda uygulanmakta olan dezenflasyon programını tehlikeye atmasa bile zora sokacaktı. Öyle bir şey de olmadı. O yüzden kısa vadede olumsuz etkileri olmadı. Olumlu herhangi bir etkisi olduğunu da şu anda düşünmüyorum. Fakat şunu da ekleyeyim; İran- İsrail arasındaki çatışmanın şimdilik durduğunu düşünüyorum. Bu ateşkes ancak Amerika ile İran arasında olası bir nükleer anlaşma, daha doğrusu daha önceden var olup Trump’ın iptal ettiği ve şimdi Trump’ın koşullarıyla imzalanabilecek bir nükleer anlaşma olması durumunda kalıcılık sağlayabilecek. Eğer öyle bir anlaşma yapılamazsa, İsrail-İran arasında süre giden bir çekişmenin olduğu, dönem dönem sıcak çatışmalara döndüğü bir süreç bile olacaktır. Ama yine de topyekun bir savaş durumuna gidilmeyeceğini düşünüyorum. Çünkü İsrail’in hava kuvvetleri veya füzeler üzerinden sağlamış olduğu üstünlüğün hiçbir karşılığı olmadığı için topyekun bir savaşın olacağı düşünülmüyor.
Lakin topyekun savaşa gidilecek olursa Hürmüz kapanır. Hürmüz kapanırsa bütün dünyada dengeler çok ciddi olarak değişir. Açıkçası onu da yakın zamanda beklemiyorum.
“HÜRMÜZ BOĞAZI’NIN KAPANMASI PETROL FİYATLARINDA ÇOK CİDDİ BİR YÜKSELİŞE NEDEN OLACAKTIR”
Şimdilik sona ermiş gibi görünen çatışmaların tekrar alevlenmesi ve Hürmüz Boğazı’nın kapatılması durumunda küresel ve Türkiye ekonomisinde ne gibi değişiklikler yaşanabilir?
Bizim İran’la doğrudan ticaretimiz görece olarak sınırlı ama buna karşılık Hürmüz Boğazı’nın kapanması petrol fiyatlarında gerçekten çok ciddi bir yükselişe neden olacaktır. Yani yaklaşık yüzde yirmi civarında petrol oradan geçiyor. Ama onun neden olduğu fiyatlama yüzde yüzü etkileyecektir. Böyle bir durumda tahminler çok çeşitli. Yani 100 dolardan 150 dolara kadar bir tahmin yapabilirsiniz. Çok uzun süre yüksek kalacağını yine de düşünmemekle birlikte seviyenin yukarıya çıkması Türkiye’de gerçekten cari açık ve enflasyonla mücadele tarafında işimizi gerçekten çok zorlaştırır. Dediğim gibi bunların olmasını yine de beklemiyorum.
“BÖYLE BİR SAVAŞ TEDİRGİNLİĞİNDE DOLARIN YÜKSELMESİNİ GEREKTİRECEK BİR DURUM ORTAYA ÇIKACAĞINI ZANNETMİYORUM”
Sizce bu kriz, doların ve diğer rezerv para birimlerinin seyrini nasıl etkileyebilir?
İsrail- İran arasındaki veya Ortadoğu’daki herhangi bir çatışmanın, doların küresel değerini kolay kolay etkileyeceğini zannetmiyorum. Ta ki Amerika bu bölgede sıcak savaşa dahil olursa, borçlanma Amerika aleyhine bir durum ortaya çıkarabilir. Ben işin oraya varacağını yine düşünmüyorum. Yine böyle bir savaş tedirginliğinde dolar endeksinin yükselmesini gerektirecek bir durum ortaya çıkacağını zannetmiyorum. Bir istisna; Amerika’nın borçlanma faizleri yükseleceği ve Amerika daha fazla borçlanmak zorunda kalacağı için Amerikan dolarının faizi ile diğer para birimlerinin faizleri arasında ortaya çıkabilecek fark dolara bir miktar ittifak getirebilir. Ama bu kısa zamanda olmayacaktır.
Diğer yandan doların rezerv para olmasını tehdit edecek üst savaş olduğunu da düşünmüyorum. Ya da İran- İsrail arasındaki savaşın doların uluslararası rezerv para olma statüsünde herhangi bir değişikliğe yol açmasını ihtimal dahilinde görmüyorum. Amerikan dolarının rezerv para olmasının temel sebebi çok derin bir stabil piyasasının olmasıydı, bunu da destekleyen güçlü bir donanması ve ordusu. Ama Amerika’ya bir güvensizlik havası oluştu. Son zamanlarda özellikle aşırı borçlanması veya aşırı borçluluğunun herkesin dikkatini çekmesi sebebiyle ortaya çıkabilecek bazı sıkıntılar, doların değerini herhangi bir savaştan çok daha fazla etkileyecektir. Ben o yüzden savaşın dolarının ne rezerv para olmasını ne de değerini çok fazla etkileyeceğini düşünüyorum.
İran-İsrail arasında yaşanan çatışmalar sonucunda petrol fiyatlarının hareketini nasıl değerlendiriyorsunuz? Çatışmalar başladığındaki öngörüler ile paralel mi gerçekleşti yoksa sürpriz bir durum ortaya çıktı mı?
İran’a halihazırda uygulanan ambargolar nedeniyle ham petrol ihracatı zaten çok düşük seviyelerde. Yalnızca Çin’e satış yapabiliyor; bunun dışında İran’ın ham petrol satışı yok. Bu nedenle, başlangıçta küresel arz-talep dengesi içinde İran petrolünün piyasadan çekilmesi gibi bir tehdit söz konusu değildi. Ayrıca, İsrail’in saldırıları – birkaç küçük saldırı haricinde – İran’ın petrol veya doğal gaz altyapısını hedef almadı. Zaten İsrail’in ham petrol piyasasına bir etkisi de yoktu. Diğer taraftan, OPEC+ kararları ve Çin ihracatının beklenenin altında kalması gibi nedenlerle piyasa genel olarak zaten baskı altındaydı. Sonuç olarak savaş, İsrail’in İran’ın petrol altyapısını hedef almaması ve İran’ın Hürmüz Boğazı’na müdahalede bulunmaması ile sona erdi; bu nedenle etkisi sınırlı kaldı.
“PİYASA BU SAVAŞI VE POTANSİYEL ETKİLERİNİ FİYATLAMAYI BIRAKTI”
Çatışmaların durmasıyla gelinen seviyenin uzun vadede “yeni normal” olduğunu düşünüyor musunuz? Özellikle Brent petrol fiyatı ile ilgili öngörünüz nedir?
Şu an piyasa bu savaşı ve potansiyel etkilerini fiyatlamayı zaten bıraktı. Savaş sırasında bile etkisi çok sınırlı kaldı. Ham petrol tarafında, Brent petrol fiyatına yukarı yönlü baskı uygulayabilecek bir gelişme şu an için görünmüyor. Trump yönetiminin ham petrol üretimini destekleyici politikaları, OPEC+ üyelerinin üretimi artırma kararları ve küresel talebin yeterince güçlü olmaması, bu öngörümün temelini oluşturuyor.
“YALNIZCA İRAN TOPRAKLARINDA SINIRLI KALACAK BİR SAVAŞIN PETROL PİYASALARINA ETKİSİ ÇOK BÜYÜK OLMAZ”
Mevcut gelişmelerle savaşın fiyatlar üzerindeki etkisi ile Hürmüz Boğazı’nın kapanması senaryosu arasında nasıl bir fark olabilirdi? Çatışmaların yeniden alevlenmesi ve böyle bir ihtimalin doğması halinde öngörüleriniz ne olur?
Öncelikle, İran topraklarında yaşanacak bir savaş ile Hürmüz Boğazı’nın kapatılması senaryolarını birbirinden ayrı değerlendirmek gerekiyor. Dediğim gibi, İran zaten ambargolar nedeniyle küresel arz-talep dengesinin dışında kaldığından, yalnızca İran topraklarında sınırlı kalacak bir savaşın petrol piyasalarına etkisi çok büyük olmaz. Böylesi bir savaş tabii ki uzadıkça bölgesel bir çatışmaya dönüşme riski taşır; ancak piyasa bunu farklı şekilde fiyatlar. Öte yandan, Hürmüz Boğazı’nın tanker trafiğine kapatılmasının etkileri ise bambaşka olur.
Ocak 2024’ten bu yana baktığımızda, Hürmüz Boğazı’ndan geçen ham petrolün yaklaşık %90’ının Asya pazarına gittiğini görüyoruz. Asya ülkelerinin toplam ithalatında Hürmüz Boğazı çıkışlı petrolün payına baktığımızda ise Hindistan, Japonya ve Güney Kore’nin ithalatlarında bu oranın çok yüksek olduğunu görüyoruz. Dünyanın en büyük ham petrol alıcısı olan Çin de Hürmüz Boğazı çıkışlı petrolün önemli alıcılarından; ancak Çin, Rusya ve Batı Afrika gibi diğer kaynakları da etkin kullandığı için, toplam ithalatında bu pay daha düşüktür. Ayrıca, Çin dışındaki Asya ülkelerinin ham petrol depolama kapasiteleri de düşüktür. Hürmüz Boğazı’nın kapanması durumunda, Çin dışındaki ülkelerin petrol ithalatı çok ciddi şekilde etkilenirdi. Özellikle Avrupa’nın dizel tedariki açısından önemli bir ülke olan Hindistan’ın rafinerilerinin alternatif kaynaklara yönelmesi de son derece zor olurdu. Üstelik Rusya’nın ambargo altında olması ve Batı Afrika ülkelerinin de üretim kapasitelerini artırmakta sıkıntı yaşamaları nedeniyle, bu açığın yakın zamanda kapatılması imkânsız olurdu. Zaten ABD ham petrolünün kalitesi nedeniyle, bu açığı Amerikan petrolüyle kapatmak da mümkün olmazdı. Böyle bir senaryoda, ham petrol piyasaları için son derece yıkıcı bir tablo ortaya çıkardı.
Tabii, İran’ın Hürmüz Boğazı’nı kapatma ihtimali çok düşük. İran’ın kendi çıkarları açısından da böyle bir adım hiç makul değil. Ayrıca, böyle bir senaryoda ham petrol piyasasının durumunu tartışmayı bile anlamsız kılacak ölçekte bir küresel kriz yaşanacağı için piyasa da bu ihtimali fiyatlamaya gerek görmüyor.
“HÜRMÜZ BOĞAZI KRİZİNDEN ETKİLENMEYECEK TEK ORTA DOĞULU ÜRETİCİ UMMAN’DIR”
OPEC ve OPEC+ ülkeleri bu süreçte ve önümüzdeki dönemde nasıl bir denge rolü üstlenebilir?
Hürmüz Boğazı’nın kapanması gibi bir durumda, OPEC muhtemelen pek bir çözüm sunamaz. OPEC’in üretim kapasitesinin yaklaşık %85’inin Orta Doğu kaynaklı olduğunu ve bu üretimin de neredeyse tamamının Hürmüz Boğazı’ndan geçtiğini düşünürsek, bu da doğrudan OPEC’in kapasitesinin sınırlanması anlamına gelir. Ayrıca, OPEC üyesi olmayan OPEC+ ülkelerinin de (Rusya hariç) kapasite sorunları yaşadığını hatırlamakta fayda var. Bu üreticiler arasında, şu an üretimini artırabilecek durumda olan muhtemelen sadece Kazakistan’dır ancak Ukrayna-Rusya savaşı nedeniyle o da ham petrolünü Karadeniz limanlarından çıkarmakta zorlanıyor. Meksika önemli bir üretim kapasitesine sahip, fakat üretimini artırma konusunda ciddi sorunlar yaşıyor; Rusya’nın da ambargo altında olduğunu ve kapasitesinin sınırlı olduğunu unutmamak gerekir. Dolayısıyla, Japonya ve Güney Kore gibi tüketici ülkelerin de bu açığı Rusya’yla kapatması mümkün görünmüyor. Hürmüz Boğazı krizinden etkilenmeyecek tek Orta Doğulu üretici Umman’dır ancak onun da üretim ve ihracat kapasitesi bu sorunu çözmeye yetmez. Bu nedenle OPEC+ konusunda da maalesef çok iyimser olamıyorum.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, COP29 Dünya Liderleri İklim Zirvesi’nde konuştu12 Kasım 202416:07 Adana’daki iki maden sahası için ihale düzenlenecek12 Kasım 202409:14 Söylemez Barajı şantiyesine üst düzey ziyaret8 Temmuz 202517:03 Şırnak’ta Dicle Elektrik saha ekibine saldırı: 1 kişi yaralandı8 Temmuz 202516:59 Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, yeni doğal gaz rezervini duyurdu8 Temmuz 202514:29 Barbaros Hayreddin Paşa Sismik Araştırma Gemisi Trabzon’dan ayrıldı8 Temmuz 202514:21 Aksa Çukurova Doğalgaz Silifke’de yatırımlarına devam ediyor8 Temmuz 202514:04